DİLEK ATLI
Türk edebiyatının tanınmış eleştirmenlerinden Semih Gümüş, çıkardığı öykü ağırlıklı dergilerle de adından söz ettirdi. Kitapları ve yazılarıyla edebiyatın nabzını tutan isimlerden biri olan Gümüş, Notos Öykü ve öykü atölyesiyle de özellikle gençlerin yazın serüvenlerine ışık tutuyor.
Orhan Pamuk’un Bursa’daki söyleşinin moderatörlüğünü üstlenen Gümüş ile edebiyat üzerine bir görüşme yaptık.
Öykü atölyelerinde dersler veriyorsunuz. Bunun yanı sıra, okur ve yazarlarla sıklıkla bir araya geliyorsunuz. Sizce günümüzde öykü, romanın gölgesinde kalmaktan kurtuldu mu?
Öykü, bizim edebiyatımızdan söz ediyorsak kesinlikle romanın gölgesinde değil. Evet, roman çok daha fazla ilgi görüyor. Bir yılda yayımlanan roman sayısı, öykü kitaplarından çok daha fazla. Ayrıca roman, yazılı ve görsel medyada öyküye göre daha fazla öne çıkıyor. Roman yazarları da öykü yazarlarına göre daha fazla tanınıyor ve konuşuluyor. Bütün bunların yanında, popüler bir dünyanın tanımında roman önemli bir unsur ama bizim edebiyatımızda öykü nitelik olarak romanın biraz daha üstünde. Yazınsal nedenlere dayanarak böyle düşünüyorum. Öykü, okuyucuların üzerinde daha derin izler bırakır.
YAZANLAR ARTTI…
Yeni, genç öykü yazarlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yayımlanan romanlarla karşılaştırıldığında yeni öykü yazarlarının birçoğunun daha yüksek nitelikli, daha çok belleğinizde kalan, izler bırakan öyküler yazdığını görüyoruz. Öykü yazan gençlerin sayısı arttı son dönemde. Şunu da söylemek gerekiyor ki roman, yazım bakımından daha uzun ve zahmetlidir. Öykü yazmak ise daha kolay geliyor olabilir. Kısa öyküler yazmak, genç bir yazarın öncelikle uğrayacağı bir durak gibidir. Aslında kendilerini eğitmeleri için bu durumu iyi de görüyorum. Okumak da gerekir. İyi bir okuyucu olmak, yazmayı da güçlendirir.
Büyükşehirlerde okurların romana daha fazla yönelmesini neye bağlıyorsunuz?
Dünyanın her yerinde bu, böyledir. Roman, her zaman en çok ilgiyi görür, en çok satılır. Ama öykü okuyucusu başkadır. Seçicidir. Başka türlü bir edebiyat gözüne sahiptir diyebiliriz. Öykü, bir bakıma daha nitelikli bir okur ister, bekler. Tür olarak özelliği budur. Roman, daha çok yaşanan hayata dair bir takım hikayeler anlatır. Okurlar, bu nedenle roman karakteri ve hikayeleriyle kendilerini daha çok özdeşleştirirler. Romandaki hayata girer, orada yaşarlar. Öyküyse, yaşadığımız hayatın küçük kesitleri, ayrıntılarını paylaşır okurlarıyla. Tabii ki bunun ilgilisi de başkadır.
NASIL ANLATTIĞINIZ…
Katıldığınız atölye derslerinde öykü ile ilgili neler vermek istiyorsunuz katılımcılara?
Şu iki şeyi vermeye çalışıyorum: İyi öykü ya da roman yazmak için iyi bir okur olmak gerekiyor. Diğeri de önce dil okuru olmak ve dili iyi kullanmak. Ne anlattımızdan çok, nasıl anlattığımıza bakılır.
Dergilerin katkısı büyük
Notus Dergisi Genel Yayın Yönetmeni olarak dergilerin edebiyata katkılarından söz eder misiniz?
Edebiyat dergilerinin katkısı, çok büyüktür. Yaşayan edebiyatın durumunu en iyi edebiyat dergilerinden takip edebilirsiniz. Belki de tek araçtır. Yayımlanan kitaplarının hepsine ulaşmak mümkün değildir. Edebiyat dergileri, yayımlanan kitaplar arasında bir köprüdür. Yaşayan edebiyatın nabzını tutar. Bu da çok önemlidir. Günümüzde ekonomik nedenlerle edebiyat dergilerinin sayısı ne yazık ki geçmiş dönemlere nazaran daha az.