‘Operasyonlar kararlılıkla sürecek’

Başbakan Ahmet Davutoğlu, “Türkiye’de meşru silahlı güçler dışında ki var olan bütün silahlı gruplar tasfiye edilene kadar operasyonlar kararlılıkla sürecek” dedi.

‘Operasyonlar kararlılıkla sürecek’

Başbakan Ahmet Davutoğlu, NTV’deki canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı. 

AK Parti’nin kurucu değerlerine işaret eden Davutoğlu, sağlam bir ahlak ile tahkim edilmeyen gücün insanı yanıltıcı yönlere sevk edebileceğini belirtti. 

Baskıcı 28 Şubat döneminin bütün acıları ve sancıları üzerinde AK Parti’nin kurucu kadrosu ile yola çıktıklarını anlatan Davutoğlu, AK Parti’nin bu güce ulaşması ve bu gücü tahkim ederek millete hizmet etmesinin kolay olmadığını ifade ederek, şöyle devam etti:

Davutoğlu, “Kurucular arasında yer alan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü kongreye davet ettiniz ancak ortaya çıkan MYK, MKYK listelerine baktığımızda şöyle bir tespit yapıldı; Sayın Gül’e daha yakın isimler liste dışında kaldı. Kurucu kadroları yeterince parti yönetimine yansıtmama gibi bir durum mu var?” sorusunu yanıtlarken şunları söyledi:

“İsimlerin şuna veya buna yakın olması ise kesinlikle fraksiyonel bir yaklaşım. Şu isimler Abdullah Gül’e yakın, şu isimler Davutoğlu’na, şu isimler Sayın Cumhurbaşkanına, vesaire, bunlar, doğru tasnifler değil. Baktığınızda bu isimlerin geçmişte en zor dönemlerden nasıl omuz omuza çıktıklarına herkes şahittir. Böyle kategorilerle tasnif etmeye kalkarsak işte tam da ben bunu engellemek için ‘AK Parti’nin kaderi, Türkiye’nin kaderidir’ diyorum. Eğer biz, AK Parti’nin içinde ikinci kaderler oluşturmaya başlarsak, Allah korusun, ‘Şunların kaderi, bunların kaderi, diğerlerinin kaderi birbirinden ayrıdır’ gibi bir şey oluşturulma çabaları olursa o zaman AK Parti’nin kaderi de etkilenir Türkiye’nin kaderi de etkilenir. Hiçbir şey Türkiye’nin kaderinden o anlamda AK Parti’nin kaderinden azade ve daha önemli değildir.”

Eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Ayşe Böhürler’in açıklamalarına ilişkin değerlendirilmesinin sorulması üzerine Davutoğlu, “AK Parti kadroları içinde tabii ki bu tür iç muhasebe niteliği taşıyan açıklamalar olabilir. Bunları dikkatlice gözönüne almayız. Varsa bir eksiklik, ben bütün toplantılarda herkese söylüyorum, ‘Burada hiç kimse zihnine sansür koymasın. Herkes düşüncelerini açıklasın’ ama iş bitip de yola çıktığımızda orada farklılıklar biter. Orada artık beraberce bir vizyonu, bir eylemi başarıya ulaştırmaktan başta zihnimizde kaygı olmaması lazım” ifadelerini kullandı.

‘Siyasi yapıda en önemli birleştirici unsur aidiyet bilinci’

Başbakan Davutoğlu, Türkiye’de değişik toplum kesimlerinin sadece Kürt vatandaşların değil bazen Kürtlerin, Alevilerin, muhafazakar kesimlerin ve solcuların, 12 Eylül’de ve 28 Şubat’ta baskı altında kaldıklarını anlattı.

Geçmişte “Bak bu devlet var ya senin anadilini kullanmana izin vermiyor?” şeklinde Türkiye Cumhuriyeti Devletini kast ederek, sözler söylendiğini aktaran Davutoğlu, şunları kaydetti:

“Türklerin de Kürtlerin de devleti Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Ben siyasi yapıda, en önemli birleştirici unsurun aidiyet bilinci olduğu kanaatindeyim. Aidiyet bilinci değişik şekillerde dışarıya yansır ama insanların oraya ait olduklarını hissetmeleri lazım. 12 Eylül ve 28 Şubat süreçleri bu aidiyet hissiyatını zayıflatmış, hatta kısmen yok etmiştir. Biz o aidiyet bilincini, hissiyatını tekrar kurduk. Kurduktan sonra kime oy verir, ne verirse herkesin şahsi kararıdır. Bunlar olurken, terörü tırmandıracak eylemler yapılıyorsa ki yapıldı, Kobani sebebiyle nasıl bir katliam gerçekleştirildiğini Diyarbakır’da değişik yerlerde biliyoruz. Bunlar yaşanırken Türkiye’de bu demokratikleşme adımları atılırken, Irak ve Suriye’de otoritenin ortadan kalkması suretiyle orada biriken silahları vesaireyi, Türkiye’ye değişik illegal yollarla sokup, bazı yerlerde depolama cihetine gidiliyorsa, işte o andan itibaren ‘Barış demek, Çözüm Süreci’ demek bu terörü destekleyen çevreler açısından anlamını kaybeder.”

‘Operasyonlar devam edecek’

Şehit verilen olayların çoğunda bir çatışmanın yaşanmadığına işaret eden Davutoğlu, “Korkakça ve haince yola mayın döşüyor, yola patlayıcı koyuyor. Bu örgütün psikolojini de yansıtan bir şey. Silahlı Kuvvetler alan hakimiyetini kesinlikle sağlayana kadar her yerde bu operasyonlar devam edecek. Hiçbir tereddüt olmasın seçime gidiyoruz, şu olur, bu olur, seçimler ülke huzuru içindir. Onun için yapılır eğer herhangi birileri ülke huzurunu bozmak için eylem içine girmişlerse, karşı tedbir almak konusunda hiçbir şeyden kaçınmayız. Hem seçim güvenliğini sağlayacağız hem de Türkiye’yi de bu terör belasına karşı ayakta tutacağız” diye konuştu.

Çözüm Süreci’nin halkla yürüttükleri bir süreç olduğunu ve onun da yürüyeceğini vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:

“Bir taraftan bizi oyalayarak bir süreç işletmek sonra da ayaklanma çağrıları yapmak… Bir değil, iki değil. Kobani’de ayaklanma çağrısı yapan Demirtaş’tı, 7 Haziran’dan sonra yapan da Figen Yüksekdağ’dı. Nasıl bir iyi niyetten bahsedebiliriz. Neyi yapacaklar, neyi görüşecekler? Çok açık net söylüyorum, Türkiye’de meşru silahlı güçler dışında var olan bütün silahlı gruplar tasviye edilene kadar bu operasyonlar kararlılıkla sürecek.”

“Bütün vatandaşlarımızın verdiği oy kutsaldır”

HDP’ye oy veren seçmenlere yönelik ağır ifadeler kullanılmasına ilişkin Davutoğlu, şunları kaydetti:

“7 Haziran’dan sonra bunu defaatle söyledim. Bir kez daha bu vesileyle söyleyeyim. Hangi partiye oy vermiş olursa olsun bütün vatandaşlarımızın verdikleri oy kutsaldır. Yaptıkları seçim kendi seçimleridir. Dolayısıyla kimse bu sebeple, bir diğerini tahkir edemez, ötekileştiremez. O oyu geçersiz veya değerli kılamaz. Bana verilen oy ile HDP, CHP, MHP’ye verilen aynı oydur. Çünkü o oyun kendisi önemli değil, o oyu veren vatandaş aynıdır, aynı değerdedir. Bu anlamda herhangi bir HDP’ye oy veren vatandaşlarımızı tahrik eden ifadeyi doğru bulmam. Değişik partilerden, AK Parti’ye yönelik ağır hakaretler söz konusu. Cumhurbaşkanımıza ayrıca yapıyorlar. AK Parti’ye, bana ayrıca ama bunlar bile bizim HDP, MHP, CHP’ye oy veren vatandaşlarımızın herhangi bir şekilde rencide edilmesine sebebiyet verilmesini mazur görmemiz mümkün değil. Her bir vatandaşımız kıymetlidir.”

“HDP’nin hasım mı, rakip mi olacağı vereceği tepkiye bağlı”

Siyasi partilerin demokrasilerde düşmanları değil, rakipleri olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, sonunda kim kazanırsa ülkeyi onun idare edeceğini dile getirdi. Siyasetin intikam hissiyle yapılamayacağını kaydeden Davutoğlu, “Bugün ‘AK Parti’den rövanş alacağız’ diyenleri gördüğümüz bir Türkiye’de ne kadar yanlış bir sonuç olduğu ortada” dedi.

“Kimdir bizim hasmımız?” diye soran Davutoğlu, şöyle konuştu:

“Bizim hasmımız terör örgütüdür. HDP’nin hasım mı, rakip mi olacağı terör örgütüne vereceği veya vermeyeceği tepkiye bağlıdır. HDP siyasi parti olarak davranırsa bizim rakibimizdir, terör örgütünü meşru kılar, destek verir, onun arkasında durursa o zaman bizim değil, milletin hasmı haline gelir. HDP’ye oy veren seçmenler ise ne niyette ve hangi sebeple oy vermiş olursa olsun bizim için kutsaldır.”

‘Her türlü idari işlem yapılacak’

Hakkari’de terör örgütü PKK’nın yola döşediği bombayı uzaktan kumandayla patlatması sonucu şehit düşen polis memuru Tuhal’ın ailesine basın mensupları önünde şehit haberinin verildiğinin anımsatılması üzerine Davutoğlu, şunları kaydetti:

“Şehit haberi verilmesi olabilecek en ağır sorumluluk alanlarından biridir. Bütün kamu görevlilerinin bu zor görevi, o mübarek insanların halet-i ruhiyelerini anlayarak ve en mahrem, en ketum şekilde vermeleri, sonrada ellerini öperek talimatlarını almaları lazım. Kaymakam ya da vali orada haber veren bir postacı değildir. Onlara yukarıdan konuşma hakkına sahip olan bir yetkili de değildir. Oraya gidip acıyı paylaşmak, acıyı paylaştıktan sonra da ’emriniz, talimatınız nedir’ diye sormakla yükümlüdür. Oraya gideceksiniz, yanınızda da kameralar olacak, bunu kabul etmek mümkün değil. Ben gerekli soruşturmanın derhal açılması talimatını verdim. Herhangi bir şekilde burada gösterilen tutumun izahı mümkün değil. Bu bakımdan her türlü idari işlem yapılacak. Buna göz yummamız, bunu öyle veya böyle maruz görmemiz söz konusu değil. Kaymakamlar ve valilerimiz şehit ailelerimizin yüreklerini dindirmek için oradalar. Canlı yayın veya kayda almak için değil.”

Mescid-i Aksa’daki gerginlik 

“İsrail-Filisin problemi malum. Son zamanlarda biraz da Ortadoğu’daki dikkat dağınıklığından adımları derinleşiyor. Yerleşimci problemleri ve Mescid-i Aksa problemleri var? Kaygılı mısınız? Nasıl bir adım atılması gerektiğini düşünüyorsunuz?” sorusu üzerine Davutoğlu, bölgedeki gelişmelerden kaygılı olduğunu belirterek, “Çünkü bu bir devletin işleyebileceği en büyük terör suçlarından biri. Açık söyleyeyim. Burada sadece şiddet anlamında terör değil, zihniyet anlamında da karşı tarafı yok etmeye dayalı bir anlayış var” dedi.

Mescid-i Aksa’ya ilk defa 1983 yılında 24 yaşında bir gençken gittiğini ifade eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Orada İsrail’in tutumunu ilk gördüğüm günden beri hedeflerinin Mescid-i Aksa’yı tahrip etmek, yıkmak, önce statüsünü değiştirmek, sonra da Müslümanların elinden kısmi olarak almak, ya şu zaman dilimlerinde ya da bir kısmı, ya zaman olarak ellerinden almak, ya da belli bir bölümünü almak ve Yahudilere bunu açmak da dahil olmak üzere planları o zaman dahi benim dikkatimi çekmişti. Çünkü Mescid-i Aksa’nın altından Muallak Taşı’nın altına doğru ciddi bir arkeolojik çalışma görüntüsü altında kazı faaliyetleri ve orada radikal Yahudilerin yaptığı bir takım çalışmalar vardı. Neredeyse yukarıdan çökertmek üzere yapılan faaliyetler. Her gittiğimde bu faaliyetlerin daha da ileriye götürüldüğünü görmek bize ıstırap veriyordu. Bu bizi ilgilendiren bir konudur. Müslüman olarak ilgilendirir, bizim ilk kıblemizdir. İnsan olarak ilgilendirir, tarihi bağlamda Kudüs, bütün bir insanlığın hülasasıdır, özüdür. Kudüs’te İsrail işgali altında bir insanlık katliamı, sadece insanların fiilen katliamı değil, kültür katliamı yaşanıyor. Türk olarak bizi ilgilendirir, çünkü Kudüs’ün son huzurlu asırları, Müslümanların, Hristiyanların, Yahudilerin yan yana yaşadığı huzurlu asırları bizim asırlarımız.

Hala Kudüs’te dini mekanlar Osmanlı devletinden kalan örfle idare ediliyor. İsrail bu konuda hiçbir kültürel, insani, uluslararası hukuka, değere sığmayacak şekilde şimdi belli saatlerde Müslümanların Mescid-i Aksa’ya girmesini yasaklıyor. Çok planlı bir faaliyettir. Bu konuda hepimizin uyanık olması lazım. Cumhurbaşkanımız bu konuda bazı görüşmeler yaptı. Bizler de temaslar içinde olacağız. BM’de bu konuyu gündeme getireceğiz. En sert şekilde buna mukabelede bulunacağız. Çünkü Kudüs, Filistin toprağıdır, Mescid-i Aksa Müslümanların kutsal bir makamıdır. Bu konuyu dünya gündeminde tutmaya devam edeceğiz. Kendi iç gündemimizle meşgulken bunların göz ardı edileceğini kimse düşünmemeli. Yapılmak istenen şu, Mescid-i Aksa’nın bir kısmında ya da tümünde belli bir saat Müslümanlar girmeyecek ya da şu kısmını ayıralım, Müslümanlar buraya girmesin. Bunun hepsi tüm Müslümanlara saldırıdır, hepimize yönelik bir saldırıdır. Kesinlikle bunun cevabını dünyanın her platformunda vermeye kararlıyız.”

İsrail ile ilişkiler

Başbakan Davutoğlu, “İsrail ile normalleşme görüşmeleri yapıldığına dair bazı haberler vardı. Onaylar mısınız?” sorusuna, “Evet, bazı görüşmeler oldu. Ama böyle bir zihniyetle nasıl görüşme, nereye ulaşacaksın? Yani diyelim belli bir mesafe alıyorsunuz, Bizim Mescid-i Aksa’yı Müslümanların elinden almaya çalışan, tahrip etmeye çalışan bir İsrail ile herhangi bir şekilde normalleşmemiz mümkün mü? Mavi Marmara’dan kalan tazminat görüşmeleri vardı, tamam onlar belli noktaya geldi. Ama bilinsin ki bizim İsrail ile nihai normalleşmemiz, Kudüs de dahil olmak üzere Filistin’in bütün topraklarının özgürlüğüne kavuşması, Filistinlilerin herhangi diğer halklar gibi kendi ülkelerinde onurlu bir şekilde yaşamalarını sağlayacak bir barışa kadar çok zor” karşılığını verdi.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X