Avrupa’da 2. Dünya Savaşı’ndan sonraki en büyük insanlık trajedisi olarak nitelendirilen Srebrenitsa soykırımından kaçmak isteyenlerin takip ettiği “Ölüm Yolu”nda yaralılara şifa dağıtan Fatima Klepic Dautbasic, tıbbi malzemeler yerine ağaç kabukları ve giysi parçalarını kullandığını belirtti.
Tuzla Üniversitesi Tıp Fakültesinden 1990’da mezun olan 1992’de Srebrenitsa şehir hastanesinde görev yapmaya başlayan Dautbasic, savaş yıllarında doktor olmanın zorluklarını ve “ölüm yolu”nda yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
Genç doktorların savaş yıllarında karşılaştıkları ağır vakalara hazır olmadıklarını belirten Dautbasic, Srebrenitsa’nın düşüşünden birkaç ay önce tıbbi malzemelerin azaldığını, saldırıların ve yaralı sayısının ise gün geçtikçe çoğaldığını anımsattı.
10-11 Temmuz tarihlerinde nöbetçi doktor olduğunu söyleyen Dautbasic, hastaneye gece boyunca çok sayıda yaralı getirildiğini ve Srebrenitsa’nın düştüğü haberini aldıklarında yaralıları kamyonlara bindirip Hollanda taburuna götürdüklerini vurguladı.
Hastanede kalanların çantalarına sargı bezi, serum ve ağrı kesici doldurduğunu anlatan Dautbasic, “O sırada koşarak içeri giren biri, Sırp askerlerinin birkaç yüz metre yakınımızda olduğunu söyledi. Doktorlar ve hemşireler olarak Srebrenitsa’nın çıkışındaki Kazani’nin yolunu tuttuk.” ifadelerini kullandı.
‘Öldürülmekten çok tecavüze uğramaktan korkuyordum’
Çoğunlukla erkeklerden oluşan 12 ila 15 bin kişinin daha sonra “Ölüm Yolu” olarak bilinecek yola girme kararı aldığını anımsatan Dautbasic, “Bir kadın olarak ölümden çok tecavüze uğramaktan korkuyordum. Bunun ölümden daha kötü olduğunu düşündüm hep. Başıma öyle bir şey gelseydi bunu kaldıramazdım.” dedi.
Tıbbi malzemeler yerine ağaç kabukları ve giysilerinden yırttıkları parçaları kullandıklarını anlatan Dautbasic, “Öyle bir ortamda insanlara söylenecek güzel bir söz bile işe yarayabiliyor. Hatırladıkça acı duyduğum şeylerden biri de yaralandıkları için yola devam edemeyip ‘Ölüm Yolu’nda kalan insanlar.” dedi.
‘Bazen hayatta kaldığım için vicdan azabı duyuyorum’
Güvenli bölgeye 6 gün sonra güvenli bölgeye ulaştıklarını, “Ölüm Yolu”na giren yaklaşık 15 bin kişiden yalnızca 4 bininin hayatta kalmayı başardığını söyleyen Dautbasic, “İlaç ve diğer gerekli malzemeleri koyduğum çantayı taşıyan adam öldürülmüş, çantada bulunan fotoğraflarım ormana saçılmıştı. Tanıdıklarım benim de öldürüldüğümü düşünmüştü. Nezuk’ta perişan halde olsam da hayatta olduğumu gördüklerinde gözlerine inanamamışlardı.” şeklinde konuştu.
“Bazen hayatta kaldığım için vicdan azabı duyuyorum.” ifadesini kullanan Dautbasic, ilk başlarda felaketin büyüklüğünün farkında olmadıklarını, orman yolunda birlikte yürüdükleri kişilerin yanlarında olmadığını gördükçe yaşadıklarının ciddiyetini anladıklarını söyledi. Duatbasic, “Güvenli bölgeye ulaşanlar, yola çıkanların yalnızca küçük bir kısmıydı, diğerleriyse katledilmişti. Bizleri yok etmek istediler ama başaramadılar, başaramadıklarının en büyük kanıtı ise çocuklarımız ve Allah’ın izniyle doğacak torunlarımız.” dedi.