Geleneksel tıbbın önemli bir parçası olan ve birçok hastalığın tedavisinde yardımcı metot olarak kullanılan tıbbi sülüklerin, bilinçsiz toplanması sonucu nesillerinin tükenme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı kaydedildi.
AA’nın haberine göre; romatizmal hastalıklar, bel, boyun, ayak ağrıları ve dolaşım bozuklukları gibi çok sayıda hastalığın tedavisinde kullanılan tıbbi sülükler, geleneksel ve tamamlayıcı tıp yöntemlerinden biri olarak tercih ediliyor. Bu durum, tıbbi sülük satışını ekonomik bir sektör haline getirirken, işin ehli olmayan kişiler tarafından gelişi güzel toplanan sülükler, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalıyor.
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Uygulama ve Araştırma Merkezi Doktor Öğretim Üyesi Hüseyin Ayhan, dünyadaki sülüklerin yüzde 70’inin Türkiye’de bulunduğunu ve Türkiye’de iki tıbbi sülük türünün yaşadığını söyledi. Bu sülüklerin, “Hirudo verbana” ve “” olduğunu söyleyen Ayhan, “Hirudo verbana” türünün dünyada tedavi amaçlı en sık kullanılan sülük olduğunu anlattı.
Yeterli bilgi ve birikime sahip olmayan insanların bunu herhangi bir kişiden alıp insanlara uyguladığını aktaran Ayhan, şöyle konuştu: “Bu ekonomik bir sektör haline geldi. İnsanlar bunu toplayıp satma işine giriyor. Ancak toplayıcılar bunları gelişi güzel topluyor. Yani anaç sülükleri de yavru sülükleri de alıyorlar. Dolayısıyla sülüklerin nesli tükenmeyle karşı karşıya. Zaten çevresel şartlar gereği sularımız kirleniyor. Kirli sularda bu sülükler yaşamıyor. Sulak alanların yanında bulunan çiftçilerin göllerden izinsiz pompalarla su alarak suyun çekilmesine sebep olması, bu canlıların yaşamını tehlikeye sokuyor.”
“BU CANLILAR BİZİM İÇİN BİR DEĞER”
Sülüklerin, Tarım ve Orman Bakanlığının onay verdiği, belirli yerlerde kurulan üretim çiftliklerinden temin edilmesi gerektiğine dikkati çeken Ayhan, “Bu çiftliklerde, anaç olarak toplanmış, üreme potansiyeli yüksek sülükler üretime geçiriliyor. Üretilen ortamlar doğal ortama yakın ortamlar. Sülüklerin üremesine olanak sağlayacak toprak yapısı var. Suyun pH’ı, inorganik ve organik madde miktarları tek tek ölçülerek belirli değerlere getiriliyor. Hiçkimsenin kanını emmemiş sülükler, hijyenik hale getirilerek tıpta kullanılıyor” diye konuştu.
Sülüklerin, sulak alanlara uyum sağlamış canlılar olduğunu ancak doğadan toplandığı şekliyle tedavi amacıyla kullanılmasının çeşitli sakıncaları olabileceğine de dikkati çeken Ayhan, “Doğada bulunan hayvanlardan çeşitli zoonotik hastalıkları insan vücuduna taşıyabilme ihtimalleri var. Bu nedenle sülükler, Tarım ve Orman Bakanlığı kontrolünde üretilen özel tesislerden alınmalı” ifadelerini kullandı.
Ayhan, “Doğadan direkt alınan sülüklerin kimin kanını emdiği belli olmuyor veya emmiş olduğu hayvanın kanında insana bulaşan bir hastalık olabilir. Dolayısıyla kontrolsüz olduğu için risk taşıyabilir” değerlendirmesinde bulundu.
Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Çubuk yerleşkesinde tıbbi sülük üretimi ve sülükler üzerine ARGE çalışmaları yapacaklarını bildiren Ayhan, yakın zamanda tıbbi sülük üretimini kendi merkezlerinde yapacaklarını ifade etti.
Ticari kaygıdan uzak, bilimsel, Türkiye’ye katkı sağlayacak bir çalışma yapmayı planladıklarını aktaran Ayhan, “Dünya üzerinde bulunan sülüklerin yüzde 70’i bizde. Bu canlılar, bizim için bir değer. Bunları korumalıyız” dedi.