Almanya’nın kapılarını mültecilere açarak uluslararası alanda puan toplayan Başbakan Angela Merkel, son günlerde iç kamuoyunda artan tepkiler ve partisinden yükselen muhalif sesler nedeniyle zor bir dönemden geçiyor.
Ocak-Eylül ayları arasında 577 bin sığınmacının giriş yaptığı Almanya’da bu sayının yıl sonuna kadar 1 milyona ulaşması bekleniyor.
Merkel’in insani gerekçelerle geçen ay sınırları mültecilere açmasına destek veren Alman kamuoyunda, son günlerde bu destek yerini endişelere bırakmış durumda.
Eylül ayında Almanların yalnızca yüzde 38’i sığınmacı akınından endişelendiğini söylerken, ekim başında yapılan anketlerde bu oran yüzde 51’e yükseldi.
Polis kayıtlarına göre sığınmacı yurtlarına karşı düzenlenen saldırılar 490’u aştı.
Kamuoyu, rekor sayıdaki mültecinin Almanya’ya 10 milyar avroluk mali yük getireceği haberlerinin de etkisiyle hükümetin politikasını sorgulamaya başladı.
Merkel’e destek geriliyor
Alman devlet televizyonu ARD’nin 1 Ekim’de açıkladığı ankete göre, Başbakan Merkel’in kamuoyu desteği son bir ayda 9 puan düşerek yüzde 54’e geriledi.
Merkel liderliğindeki Hristiyan Birlik Partileri’nin (CDU/CSU) oy oranı da 2 puan gerileyerek, yüzde 40’a düşmüş durumda.
Merkel için asıl kaygılara yol açan gelişme ise göçmen karşıtı olan popülist Almanya İçin Alternatif (AfD) partisinin son haftalarda desteğini iki puan artırarak, seçim barajını geçebileceği yüzde 6 seviyesine ulaşması oldu.
Kamuoyundan yükselen eleştirilere karşın izlediği politikayı savunan ve Almanya’nın kabul ettiği sığınmacılara bakabileceğini söyleyen Merkel’in krizden çıkış umudu, AB’deki ortaklarını ikna etmek ve Türkiye’nin işbirliğini kazanabilmek.
Merkel’in çözüm planı
Almanya’nın son 50 yılın en büyük mülteci akınıyla karşı karşıya kalmasının gerisinde, AB’nin mülteciler ve sınır güvenliğine ilişkin düzenlemelerinin fiilen işlemez hale gelmesi yatıyor.
AB’nin artık uygulanamayan Dublin düzenlemeleri, AB topraklarına ayak basmış olan her sığınmacının iltica başvurusunu, ilk giriş yaptığı AB üyesi ülkede yapmasını gerektiriyor.
Çoğu sığınmacının ulaştığı ilk AB ülkeleri olan İtalya ve Yunanistan ise artık Dublin’i uygulamıyor ve sığınmacıları kayıt altına almadan, Almanya ve diğer AB ülkelerine yolculuk yapmaya teşvik ediyor.
Kısa vadede sığınmacıların iltica başvurularını Almanya’da kabul ederek Yunanistan, İtalya, Macaristan ve Avusturya gibi ortaklarının yükünü hafifleten Almanya, orta vadede tüm AB ülkelerini sorumluluk almaya zorlamayı hedefliyor.
AB desteğiyle İtalya ve Yunanistan’da sığınmacılar için kamplar açılmasını isteyen Almanya’nın planı, iltica taleplerinin bu kamplarda değerlendirilmesi ve başvuruları kabul edilenlerin, belirlenecek kotalar ışığında AB ülkeleri arasında adil bir şekilde dağıtılması.
Sınırların açılması istisna
Merkel hükümeti, geçen ay Macaristan ve Avusturya’ya ulaşan sığınmacıların Almanya’ya seyahat edebilmelerine yeşil ışık yakarken, bunun istisnai bir durum olduğunun da altını çizmişti.
AB düzenlemeleri uyarınca Almanya’nın ülkeye gelen sığınmacıları, AB’ye ilk giriş yaptıkları ülkeye geri göndermesi gerekiyor.
Ancak Merkel hükümeti, AB’nin Dublin kurallarının uygulanamaz hale geldiğini belirterek, sığınmacıların içinde bulundukları zor şartlar nedeniyle onları Almanya’ya alacaklarını ve iltica başvurularını Almanya’da değerlendireceklerini bildirmişti.
Almanya, sınırları açma kararından birkaç hafta sonra 23-24 Eylül tarihlerinde Brüksel’de toplanan gayrı-resmi AB liderler zirvesinde, mülteci krizinde diğer AB ülkelerinin de sorumluluk almasını sağlayacak ilk kararların alınmasını sağladı.
AB liderleri, Almanya’nın da ağırlığını koymasıyla, Yunanistan ve İtalya’daki 190 bin sığınmacının belirlenen kotalar ışığında AB ülkeleri arasında paylaşılması konusunda anlaştı.
Merkel yaptığı açıklamada bu kararın “ilk adım” olduğunun altını çizdi.
Toplantıda, sığınmacıların ilk olarak yerleştirilecekleri ve kayıt altına alınacakları kampların Yunanistan ve İtalya’da en geç kasım ayı sonuna kadar açılması konusunda da uzlaşmaya varıldı.
Liderler, sorunun çözümünde Türkiye ile yakın işbirliği yapılması için de AB Komisyonu’nu görevlendirdi.
AB Komisyonu tarafından Türkiye ile işbirliği konusunda hazırlanan eylem planı taslağı, Suriyeli sığınmacılar için 1 milyar avroya yakın mali yardım yapılmasını, insan kaçakçılarıyla daha etkili müdahale edilmesini, sınır güvenliğinin artırılmasını, Türkiye üzerinden Avrupa’ya giden kaçak göçmenlerin geri kabul edilmesi gibi unsurları içeriyor.
Halen müzakere edilmekte olan taslakta, AB’nin Türkiye’deki sığınmacıların bir bölümünün iltica başvurularını değerlendireceği ve onları Avrupa’ya kabul edeceği belirtilirken, bu konuda net bir sayı ifade edilmiyor.
Ekonomik amaçlı gelenler gönderilecek
Merkel hükümeti, Almanya Anayasasının ve Cenevre Sözleşmesi’nin de gereği olarak savaşlardan ve siyasi baskılardan kaçan sığınmacıları ülkeye kabul ederken, ekonomik amaçlı olarak gelen kaçak göçmenlere karşı çok daha sert bir tavır alıyor.
Hükümetin kabul ettiği ve gelecek ay yasalaşması beklenen değişiklikler, Balkan ülkelerinin “güvenli ülke” statüsüne alınmasını, buralardan gelen sığınmacıların iltica başvurularının hızlı bir şekilde değerlendirilmesini ve reddedilenlerin derhal sınır dışı edilmesini öngörüyor.
Bu değişiklikler yüz binden fazla sığınmacının ülkelerine geri gönderilmesi anlamına gelecek.
Almanya’nın halen değerlendirmekte olduğu resmi iltica başvurularında Suriyelilerin sayısı 73 bin 615 iken, Iraklıların sayısı ise 16 bin 566.
Balkan ülkeleri Arnavutluk’tan yaklaşık 45 bin, Kosova’dan 35 bin ve Sırbistan’dan yaklaşık 23 bin kişinin başvuruları da henüz sonuçlanmamış durumda.
Mülteci akını karşısında Alman koalisyon hükümeti ortaklarının tartıştığı bir diğer düzenleme ise sınıra yakın yerlerde “transit bölgelerin” kurulması.
Merkel liderliğindeki Hristiyan Demokratlar, bundan sonra Almanya’ya gelecek sığınmacıların bu merkezlerde bekletilmesini, ekonomik amaçlı gelen göçmenlerin birkaç gün içinde bu bölgelerden sınır dışı edilmesini planlıyor.
İnsan hakları örgütlerinin tepki gösterdiği öneriye, koalisyon hükümetinin ortağı Sosyal Demokrat Parti (SPD) de karşı çıkıyor.