MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, 23 yıl önce Hocalı’da tarihe kara bir leke gibi geçen soykırım yaşandığını belirterek Hocalı’da 106’sı kadın, 63’ü çocuk olmak üzere 613 soydaşın şehit edildiğini söyledi. Bahçeli, “Hocalı, 23 yıldır kanamaktadır. Peki nerededir Ermeni olmakla övünenler, sokak sokak pankart taşıyıp ‘Hepimiz Ermeni’yiz’ gürültüsü çıkaranlar hangi deliktedir? İzmir’de şehit edilen gencecik ülküdaşımıza ses çıkarmayan, tepki göstermeyen çevreler, bu evladımızın ismi ‘yan’lı ‘yun’lu bitseydi emin olun kıyameti koparırlar, hazırlanmış dövizleriyle cadde cadde gezerlerdi” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen yıl Ermeni diasporasına özür mektubu yazdığını ifade eden Bahçeli, şöyle devam etti:
“Bu yılki Çanakkale Deniz Zaferi kutlamalarını 24 Nisan’a alarak tarihimizi sözde soykırım iddialarının yedeğine düşüren, suyu bulandıran ve şehitlerimizin ruhunu sızlatan da aynı kişidir. Erdoğan, Ermenistan Devlet Başkanı’nı ülkemize 24 Nisan’da davet etmesine rağmen reddedilmiş, bunu da suya sabuna dokunmayan birkaç açıklamayla geçiştirmiştir. Erdoğan ve zihniyeti, Türk tarihine kör, Türkiye’ye tamamen şaşı bakmakta, diaspora hedefleriyle de ortak noktalar, kucaklaşacak zeminler aramaktadır. Henüz Hocalı’nın çığlık ve feryadı ortadayken, mazideki acılar hala dinmemişken, Ermenilerin topraklarımızla ilgili talep ve gayeleri belliyken Erdoğan ne yapmaya çalışmakta, neyin peşinden koşmaktadır? Amacı, Çanakkale destanını sorgulatmaksa, Seyit Onbaşı’nın ülkülerini temsil eden Milliyetçi Hareket Partisi buna izin vermez.”
“Hiç kimse de sabrımızla daha fazla oynamayı aklından geçirmemelidir”
Bahçeli, geçen hafta Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih bölümü öğrencisi Fırat Yılmaz Çakıroğlu’nun saldırıya uğradığını ve hayatını kaybettiğini hatırlatarak “Emin olunuz, duygularımızı ifade etmek için kelimeler kifayetsiz, cümleler yetersizdir. Kaybettiğimiz gencecik, pırıl pırıl bir çocuğumuzdur. Düşünüyorum da ne çok ölüyor, ne çok üzülüyoruz? 46 yıldır tabutlar omuzlardan inmiyor, 46 yıldır şehitlerimizin, gözyaşlarının ardı arkası kesilmiyor” diye konuştu.
PKK’lıların Ege Üniversitesi’ne üst kurduğunu, aylardır süren gerilim ve gerginliğin üniversitede huzur bırakmadığını bildiren Bahçeli, üniversite yönetiminin sorunları ağırdan aldığını, il valisi ve emniyet güçlerinin güvenlikle ilgili şikayet ve beklentileri karşılayamadığını öne sürdü.
“Fakülte koridorları sanki Kandil’deki mağaralar gibidir” diyen Bahçeli, PKK’nın şehir uzantılarının milliyetçi ülkücü gençleri hiç durmadan tahrik ettiklerini savundu. Saldırının ardından yaklaşık 45 dakika ambulans gelmediğini ileri süren Bahçeli, şunları söyledi:
“Üniversitelerde karşıt görüşlü öğrencilerin değil, PKK’lıların saldırı ve provokasyonu vardır ve bunun sorumlusu da aciz Başbakan ve sünepe Hükümeti’dir. Teröristler ne zamandan beri görüş sahibi olmuştur? Katiller ne zamandır görüş ve fikir sahibi haline gelmiştir? Karşıt görüşlü uydurmasını hayasızca kamuoyuna servis edenler, Milliyetçi ülkücü hareketi ne zannetmektedir? Biz susarsak, biz durursak, biz alttan alırsak mesele kalmayacak, bu mu istenmektedir? Hadi biz sustuk diyelim, peki tarih susar mı, vicdan susar mı, millet durur mu? Milliyetçi ülkücü harekete hiç kimse istikamet çizemeyecektir. Ve hiç kimse de sabrımızla daha fazla oynamayı aklından geçirmemelidir. AKP’nin teröre verdiği tavizler, Kandil Dağı’nı, terör kamplarını, terörist inlerini yurdumuzun her yerine taşımıştır. İzmir’de sadece Fırat’a değil, topyekün Türk gençliğine saldırılmıştır. İzmir’de sadece Fırat değil, insanlık bıçaklanmış, insani değerler biçilmiştir.”
Milliyetçi Hareket’i sokağa çekmek için bir plan ve proje varsa bunu düşünenlerin hesabının tutmayacağını vurgulayan Bahçeli, “Milliyetçi ülkücü harekete sızarak, tepkileri ajite ederek, heyecanları kışkırtarak dava arkadaşlarımı provoke etme amacında olanların hiçbir şart altında oyununa gelinmeyecek, aleti olunmayacaktır” dedi.
“Korkaklar kafilesi, ürkekler koalisyonu vatanın bağrına hançeri saplamıştır”
Bahçeli, Türk milletinin tarih boyunca nice acılara katlandığını, nice zorluklara göğüs gerdiğini belirterek engellere ve tuzaklara rağmen Bilge Kağan’ın sancağının inmeyeceğini söyledi. Süleyman Şah ve neslinin çağrı, ilke, hedef, öğüt ve emanetlerinin incitilmeyeceğini, itibarına leke sürdürülmeyeceğini ifade eden Bahçeli, şöyle konuştu:
“Maalesef ki Türkiye, 26 Ağustos 1922 tarihinde başlayan Büyük Taarruzdan beri ilk kez geri çekilmiş, ilk defa vatan bildiği toprakları geride bırakmıştır. Göre göre, bile bile AKP vatanımızın bir parçasını koparıp atmıştır. Türk tarihinde böylesi bir zillet, böylesi zelil bir vaka pek az yaşanmıştır. AKP Hükümeti Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu’nu tehdit ve şantajlara boyun eğerek arkasına bakmadan terk etmiştir. Korkaklar kafilesi, ürkekler koalisyonu vatanın bağrına hançeri saplamıştır. Kimse meraklanmasın, biz bu hançeri mutlaka çıkaracağız.”
Bahçeli, 1921 tarihli Ankara Antlaşması’nın 9. maddesiyle vatan toprağı olarak teyit edilen, muhafız bulundurma ve bayrak çekme hakkını elde edilen Süleyman Şah Türbesi’nin 94 yıllık aradan sonra aniden yok sayıldığını öne sürerek şu değerlendirmeleri yaptı:
“Lozan’da vatanımızın bir parçası olarak sağlam esaslara bağlanan topraklardan gece yarısı apar topar kaçılmıştır. Cumhuriyet’i reklam arası olarak aşağılayan, yaftalayan sorumsuz ve güdük zihniyetler ne durumdasınız, nereye sıvıştınız? Hatırlatırım ki sizin filminiz buysa biz ömrü billah reklam izlemeye razıyız.”
Süleyman Şah Türbesi’nin, 1931 tarihinde Gazi Mustafa Kemal’in emriyle elden geçirildiğini ve aynı zamanda karakol haline getirildiğini hatırlatan Bahçeli, 1939’da eski türbenin tamiri imkansız hale gelince belirlenen yeni yerine taşındığını aktardı. Suriye’yle 1956’da imzalanan Halep Protokolü’nün, Süleyman Şah Türbesi’nin Türkiye’ye ait olduğu tekraren kayda aldığını ifade eden Bahçeli, Tabka Barajı’nın yapımıyla türbenin 1975’de Karakozak Köyü’ndeki 10 dönümlük bir araziye taşındığını anlattı. Bahçeli, “Bir kez daha söylüyorum, Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu vatan toprağıdır, Ankara’dan, Kayseri’den, Manisa’dan da hiçbir farkı yoktur” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Davutoğlu ve Genelkurmay Başkanı Özel’in Süleyman Şah Türbesi ile ilgili bazı açıklamalarını anımsatan Bahçeli, şunları kaydetti:
“Madem Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu Türk ana vatanının ayrılamaz bir parçasıdır, o halde ey Cumhurbaşkanı, ey Başbakan, ey Özel Paşa ne hakla, hangi yetkiyle, kime sorarak vatandan vazgeçtiniz? Bunu tarihe nasıl anlatacaksınız? Bunu millete nasıl izah edeceksiniz? ‘Ortadoğu’da bizden habersiz yaprak kımıldamaz’ diyerek atıp tutan Davutoğlu, vatan topraklarını korkakça bırakıp kaçtığınızı hala görmeyecek misiniz? Şam’daki Emevi Camiinde namaz kılacağız, Selahaddin Eyyubi’nin kabri başında Fatiha okuyacağız, Bilal Habeşi’nin Türbesi’nde dua edeceğiz diyen Erdoğan, ceddimizin kemiklerini nakliye araçlarına yükleyip vatanı yüz üstü bıraktınız, hala anlayamayacak, pişman olmayacak mısınız?”
Şah Fırat Operasyonu
Bahçeli, konuşmasında Şah Fırat Operasyonu’nu “Al At, Ah Mat Operasyonu” olarak nitelendirdi ve operasyonla Türk devletinin vatanından çekildiğini savundu. Bahçeli, şöyle devam etti:
“Bu olacak, yenilecek, yutulacak şey değildir. Davutoğlu, buna başarı demekte, bu rezillikle övünmektedir. Cumhurbaşkanı, söz konusu bozgun için ‘Her türlü takdirin fevkinde, başarılı bir operasyon’ yorumunda bulunmaktadır. Özel Genelkurmay Başkanı, ‘geride değerli emanetler bırakılmadığını’, Davutoğlu da ‘manevi emanetler alındıktan sonra geride kalan yapıların kullanılmaz hale getirildiğini’ şuursuzca dile getirmişlerdir. Demek ki vatan değerli görülmemektedir. Büyük atamızın kemiklerini oradan buraya taşımak, marifet olarak sunulmaktadır. Bugün Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu’ndan rahatlıkla ve gurur duyarak vazgeçenler, Allah muhafaza yarın Erzurum’u, Diyarbakır’ı, Edirne’yi önüne gelene peşkeş çekeceklerdir. Sayın Özel Paşa, senin için vatan nedir? Yoksa Harbiye’de vatan konusu işlenirken dersi mi kırdın, okuldan mı kaçtın? Sayın Davutoğlu, ya sana ne demeli? Ya seni nasıl izah etmeli? Stratejik derinliğin çuvalına her şeyi koydun da bir tek vatanı mı unuttun? Sayın Erdoğan, bu çerçevede sana bir şey demek zaman israfıdır, zira sen vatanla yollarını çoktan ayırdın, çoktan bu defteri kapattın.”
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Özel “Suriye’de ortaya çıkan güvenlik sorunları ve askeri zaruretleri bahane göstererek kaçma operasyonunu gerekçelendirmeye çalıştığını” öne süren Bahçeli, Suriye’deki güvenlik sorunlarının 4 uzun yıldır sürdüğünü söyledi. Genelkurmay Başkanlığı’nın Hükümet kanalıyla askeri zaruretlerin neler olduğunu açıklamak durumunda olduğunu iddia eden Bahçeli, şu ifadeleri kullandı:
“Hani ihtiyaç olduğu anda Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu’na gidilecek, Türkiye’nin vatanı savunulacaktı? Nerede kaldı kararlılık mesajları, nereye gitti meydan okumalar? Davutoğlu ile birlikte Özel Paşa karargahta an be an geri çekilmeyi izlerken en küçük bir utanma, mahcubiyet hali göstermemişlerdir. Başbakan, ceketi çıkarmış, masaya serilmiş harita üzerinde incelemeler yaparak sanki fethe çıkmış muzaffer komutan edasıyla pozlar vermiştir. Öyle ya, AKP’nin lügatinde erkekliğin onda dokuzu kaçmak, kalan kısmı da susmaktır. Korkaklığın sembolleri koruyamadığı vatan topraklarımızı algı yönetimiyle örtmeye kalkışmışlar, zaaflarını fuzuli hamlelerle telafi etmeye çabalamışlardır. Bu çerçevede Hükümet, sınırlarımızdan 200 metrelik uzaklıkta bulunan Suriye’nin Eşme Köyü’ne askeri birliği intikal ettirmiştir. Sanki gece gündüz ziyaret edecekmiş gibi, Milli Savunma Bakanı’na göre bu uzaklık yürüme mesafesidir.”
“Bunu yapanlara yazıklar olsun ve hakkımız varsa da haram olsun”
Bahçeli, “AK Parti’nin bir tarafta bayrak indirirken diğer tarafta bölücülerin denetim ve kılavuzluğunda bayrak diktiğini” ileri sürerek şöyle konuştu:
“Geride iz bırakmamak adına, Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu’nu imha eden AKP Hükümeti, böylelikle vatan topraklarını bombalayan siyasi bir yönetim olarak Türk tarihinin kara sayfalarına adını yazdırmıştır. IŞİD’ten kaçan Başbakan ve Hükümeti, Süleyman Şah Türbesi’ne ABD’nin izni, PKK’nın yardım ve desteğiyle ulaşmıştır. AKP’nin, PKK-PYD’den ricacı olduğu bölücü çevreler tarafından devamlı gündemde tutulmuştur. Şu işe bakınız ki AKP’nin işbirlikçiliği resmilik ve alenilik kazanmıştır. Erdoğan, Davutoğlu ve Özel Paşa, şehit yuvası, Peygamber ocağı TSK’yı, Türk milletine ölüm yağdıran PKK’yla aynı çizgiye getirmişlerdir. Ayn El-Arap’tan, yani Kobani’den açılan koridordan geçen birliklerimiz PKK’nın mihmandarlığıyla hareket etmiş, caniyle kahraman aynı kefeye konmuştur. Bunu yapanlara yazıklar olsun ve hakkımız varsa da haram olsun.”
“Eşme Köyü’ne konuşlanmak da neyin nesidir?”
Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu’nun IŞİD tehdidiyle boşaltıldığını savunan Bahçeli, bir şehit dışında diğer askerlerin sağ salim vatanlarına döndüklerini, buna söyleyecek bir şeylerinin olmadığını belirtti. Bahçeli, şu değerlendirmeleri yaptı:
“Fakat IŞİD’ten kaçarken, PKK-PYD’nin hakimiyetinde bulunan Eşme Köyü’ne konuşlanmak da neyin nesidir? Bir yanda Türk bayrağı dalgalanırken hemen yakınında Öcalan canisinin ve PKK’ya ait paçavralarının direklerde sallanmasına nasıl tahammül edilecektir? Burada da bir sorun olursa, nakil işlemi nereye yönelik olacaktır? Cizre’de tehdit var diye, Silopi’de terör saldırısı oluyor diye, Hakkari’de güvenlik zafiyeti olur bahanesiyle buraları da kamyonlara yükleyip nereye götürelim? Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyet’inde askeri zaruretler çıkarsa ne yapacağız, Kıbrıs’ı da Mersin’e, Antalya’ya, Yozgat’a mı nakledeceğiz?”
“IŞİD kimdir ki Hükümet kaçmaktadır?”
AK Parti Hükümeti’nin, eğit-donat anlaşmasını muhataplarıyla 19 Şubat’ta imzaladığına işaret ederek böylece Suriye rejimine yönelik düşmanlığını belgelediğini ve IŞİD’e cephe açtığını iddia etti. Bahçeli, şöyle konuştu:
“Şam yönetimi, uluslararası hukukun ve BM kararlarının hilafına fiili işgal karşısında misilleme yaparsa, bu pısırık ve yandan çarklı Hükümet bununla nasıl başa çıkacaktır? PKK’nın gölgesinde Eşme Köyü ve mücavir alanına mevzilenmek akıllara gelmiştir de sınırlarımızdan Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu’na kadar uzanan 37 km’lik derinliğe Türk devletinin gücü niçin yerleştirilememiştir? IŞİD kimdir ki Hükümet kaçmaktadır? Askeri zaruretler ve güvenlik sorunları geri çekilmeyi gerektiriyor idiyse değerli arkadaşlarım söyler misiniz, biz Çanakkale’yi niçin müdafaa ettik, milli mücadeleyi niye verdik? Mondros Antlaşması’ndan sonra silah bırakmaya yanaşmayarak beş ay direnen, Medine’yi canı gibi savunan, Efendimizin emanetlerini korkusuzca sahiplenen, askerlerine çekirge yedirerek hayatta tutan çöl kaplanı Fahrettin Paşa’yı unutalım mı? Balkan Savaşlarında aç kalma pahasına Edirne’yi yaklaşık 150 gün savunan Şükrü Paşa’yı hafızamızdan silelim mi? Allah-u Ekber Dağlarında donduk ama onurumuzda taviz vermedik. Plevne’de aylarca direndik ama iffetimizden olmadık. Budin’in kaybına senelerce ağıtlar yakıldı, Yemen’den Anadolu’ya kadar yalın ayak yüründü, buna rağmen Türk milleti pes etmedi, asla kaçmadı. Aziz ecdadımız Süleyman Şah korksaydı, ezikliği başarı gibi görseydi üç kıtaya nam salmış Osmanlı İmparatorluğu vücuda gelir miydi? Ne büyük bir ayıp ve ahlaksızlıktır ki atamızın naaşını defnedecek bir toprak dahi bulunamamaktadır. Sayın Erdoğan, Sayın Davutoğlu, bu toprakların kilidini açan, bize yurt ve şöhret bırakan Ertuğrul neslinin bedduasını daha fazla üzerinize çekmeyin. Onlar bize devasa bir vatan bıraktı, siz elleri öpülesi ecdadımız Süleyman Şah’a 2,5 metre küplük vatan toprağı bulamıyorsunuz.Bu nankörlük, bu vefasızlık hayatınız boyunca bir gölge gibi peşinizi bırakmayacaktır.”
“TBMM, Erdoğan’ın maşası, oyun alanı değildir”
Bahçeli, İç Güvenlik Paketi’nin görüşülmesinin olağanüstü şartlarda devam ettiğini vurgulayarak TBMM’nin arenaya döndüğünü kavgalar, yaralanmalar, protestolar ve oturma eylemlerinin milli iradenin saygınlığını hafiflettiğini savundu. AK Parti’nin her türlü uzlaşma ve diyaloğa kapalı olduğunu savunan Bahçeli, AK Parti’nin TBMM’nin güvenliğini sabote ettiğini ileri sürdü.
AK Parti’nin üslup ve izlediği usulü kabul etmediklerine dikkati çeken Bahçeli, MHP olarak AK Parti’nin Anayasa, hukuk ve demokratik ilkelere aykırı tekliflerine sıcak bakmadıklarını söyledi.
İç Güvenlik Paketi’nde “evet” dedikleri değişiklikler olduğunu ifade eden Bahçeli, tasarının 7, 8, 9 ve 10. maddesine olumlu oy kullandıklarını, bonzaiyle ilgili 11 ve 12. maddeleri de desteklediklerini anlattı. Bahçeli, şu görüşleri dile getirdi:
“Fakat vali, kaymakam ve polisleri hakim ve savcılara ait yetkilerle donatmak bize göre yanlıştır ve güvenlikle ilgisi yoktur. Keyfi telefon dinlemeleriyle ilgili yasal kılıf mahsurludur. Savcılık kararı olmaksızın 48 saate varan önleyici gözaltı kararı tehlikelidir. Valilerin aşırı yetkilendirilmesi, Jandarma ve sahil güvenlik komutanlıklarının askeri görevleri göz önüne alınmadan hiyerarşik yapısı bozulacak şekilde iktidarın kontrolüne verilmesi bize göre sorunludur. Biz, molotofun, bonzainin, maske takıp suç işlemenin ve her türlü suç aleti kullanmanın cezai sorumluluğunun pek tabiidir ki arttırılmasını istiyoruz ve Davutoğlu’nun demokratik itirazlarımızı püskürtmek amacıyla bizi HDP’yle yan yana gösterme kurnazlığını da şiddetle reddediyoruz. Geçen hafta dediğim gibi, HDP’nin kuyruğuna kimin takıldığını, kimin ihanet resminde beraber gülücükler saçtığını milletimiz görmektedir. Davutoğlu bu ucuz siyasi yollara tevessül etmemelidir. Erdoğan’ı takip edip örnek alırsa, bilsin ki, sarayın ayazında titreye titreye yolda kalacaktır. Zorla, baskıyla, saldırganlıkla güvenlik paketi çıkmayacak, çıksa da inandırıcılığı ve yaptırım kudreti tartışmalı olacaktır. Erdoğan’ın dışarıdan ‘öyle ya da böyle çıkacak’ diyerek dikte etmesi, Davutoğlu’nun benzer sözleri bir defa demokrasinin ruhuna terstir. TBMM, Erdoğan’ın maşası, oyun alanı değildir. AKP’nin onurlu milletvekilleri de sarayın kölesi olmayacaktır.”
“Bu ikili arasına girmek bize düşmeyecektir”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın meydanlardan 400 milletvekili istediğini ve başkanlık sistemiyle ilgili konuştuğunu aktaran Bahçeli, şunları kaydetti:
“Anlaşılan bu şahsın akıllanmaya, izanlı davranmaya ve kendisine çeki düzen vermeye niyeti yoktur. Biz de bildiği ve anladığı dilden kendisiyle konuşacak, sözlerimizi hiç sakınmayacağız. Erdoğan ve havuz medyası seçimler yaklaştıkça mağduriyet butonuna tekrar basmıştır. Bu kez da kızına suikast iddiası kokuşmuş yandaş medyada çarşaf çarşaf yer yayımlanmıştır. Erdoğan kızına siyaset yaptıracaksa bu kadar mide bulandıran yollara sapmasına gerek yoktur. Bunu doğrudan sağlayabilecektir. Artık Cumhurbaşkanı iftiraların, düzmece suçlamaların üzerine bodoslama atlamakta, sosyal medyada ki malum bir isimle meydanlardan atışacak kadar gözünü karartmaktadır. Erdoğan, Twitter’deki belalısına, Twitter’deki kabusuna ‘delikanlıysan çık ortaya’ diyecek kadar gözü dönmüştür. Bu ikili arasına girmek bize düşmeyecektir. Kendi hesaplarını kısa süre içinde görmeleri en samimi dileğimdir. Ancak şunları söylemeden geçmek de doğru olmayacaktır: Sayın Erdoğan eğer sen delikanlıysan, 17-25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonun iç yüzünü, villada oğlunun eritemediği servetin kaynağını açıkla da görelim. Eğer delikanlıysan PKK’ya ne vaat ettin, söyle de bilelim. Eğer mertsen, eğer yiğitsen, Musul Başkonsolosluğu’nda rehin alınan vatandaşlarımıza karşılık IŞİD’e ne verdin, İmralı canisine hangi sözleri lütfettin, anlat da ilk ağızdan öğrenelim. Yine cesaretin varsa, delikanlılığına güveniyorsan, AKP’yi sana kim kurdurdu, seni kim görevlendirdi, Türk milletinin bölünmesi için seni kim tembihledi, bahset de merakımızı giderelim. Biz seni biliyor ve tanıyoruz. Velakin milletimizin de gerçek yüzünü görmesinin hakkı olduğunu düşünüyor ve buna yürekten inanıyoruz.”