İnan, yazısında şu ifadeleri kullandı:

Nâzım Hikmet’in muhteşem şiirinde tasvir ettiği “Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan” memleketimizde neler olmuş bir bakalım…

Netanyahu’yu döven Türk

Yazıya belki de yılın en ilginç, en renkli insan hali olmaya aday bir haberle başlayacağım.

Ülkemizin de dünyanın da gündeminin ilk sırasında İsrail’in Gazze’de yaptığı insani kıyım yer alıyor uzun zamandır.

Dünyanın çeşitli coğrafyalarından tepkiler, gösteriler de eksik değil.

Bunların en renklisini bir kahraman insanımız yaptı.

Rize’de, 15 Temmuz Demokrasi ve Cumhuriyet Meydanı’nda İsrail’i protesto mitingi düzenlendi.

Dr. Kemal Sağlam, Artvin Çoruh Üniversitesi Sanat Tasarımı Görsel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim görevlisi. Hoca, mesleği gereği mitingde sanatsal bir performans sergiledi.

Netanyahu fotoğrafları sarılmış kum torbası ile boks maçı yaptı. Kemal Sağlam 4. Rauntta Netanyahu’yu nakavt etti.

Maçın ardından, “Buradaki amacım Gazze’deki katliamlara ses olmak. Sanatsal bir performans sergileyerek Netanyahu’yu boks yumruklarımla dövdüm. Gazze’deki kardeşlerimle duygudaşlık yapmaya çalıştım. Rize’yi seviyorum, Rize de Gazze’yi seviyor” dedi.

Daha önce yazmıştım; Rize farklı bir kent. Toprağından mı, suyundan mı ya da ikisi birden mi bilemedim, oraya gidenin ayakları yerden kesiliyor.

Bambaşka konuşmaya başlıyor Rize’ye giden.

Anlattığım bu olay, Dr. Kemal Sağlam’ın tepki gösterisi sizi etkiledi mi? Biraz olsun yüreğiniz ferahladı mı?

Değerli felsefeci Profesör Ahmet Arslan’ın sözü: “Hiçbir şeyden korkunuz yoksa, bu ülkedeki vasatlık ve cehaletten korkun.”

Böyle bir kişinin, üniversitede öğrencisi olmak istemez miydiniz?

İsrail’in işi çok zor

Yaptığı televizyon programında “Ver Mehteri” sözüyle meşhur olan Erkan Tan’ı unutmuş olabilirsiniz. Şimdilerde Takvim gazetesinde köşe yazıyor. Yazının başlığı da içeriği de “Allah akıl fikir versin” dedirtiyor insana.

Suriye’nin devrik devlet başkanı Esad’la ilgili yazdıkları şöyle: Esad, Yahudilerin kölesi idi. İsrail, ABD, İran, Rusya ve Esad yönetimi, ittifak içinde Suriye’yi cehenneme çevirdi. Esad silahlarını asla İsraillilere karşı kullanmadı. Sadece Suriyelilere ve özellikle Sünni Müslümanlara karşı kullandı.”

Demek ki biz yanlış biliyormuşuz: Filistin’e en çok destek veren ülkenin Suriye olduğunu…

Erkan Tan’ın yazısının başlığı ise şöyle;

“ALLAH’IM İSRAİL’DEN İNTİKAM ALMAYA BİZİ MEMUR ET”

Bizi derken kimleri kastediyor bilmiyorum. Ancak Netanyahu’nun uykuları çoktan kaçmıştır. Bizim akademisyenin yaptığı gibi dövmemize razı olsa bile, Erkan Tan’ın söyledikleri kulağına gittiyse, uykusu harap olmuştur.

Makas atarsan kurşunu yersin

Türkiye’nin yaşayan en yaşlı aktif mimarı 86 yaşındaki Turgut Toydemir, 20 Aralık akşamı İstanbul Beykoz Kavacık’ta aracıyla seyir halindeyken bir başka aracın sürücüsüyle yol verme tartışması yaşadı. Diğer aracın sürücüsü mesai dışında, üniformasız ve resmi görevi olmayan polis memuru S.Ç.’ydi.

S.Ç., Toydemir’den aracını durdurmasını istedi. Ancak Toydemir, polis olduğunu bilmediği bu kişinin isteğine uymadı ve güvenlik endişesiyle durmadı. S.Ç. silahını çıkarıp aracın arkasından ateş etti. Açığa alınıp, tutuklanan S.Ç. “Ambulansa yol vermediği ve makas atarak ilerlediği için ateş ettim” dedi.

Siz siz olun kimseye makas atmayın… Yoksa kurşunu yersiniz.

Şehidin evi vekilin evi

Mecliste bütçe görüşmelerine damga vuran olay, CHP Malatya Milletvekili Veli Ağababa’dan geldi. Ankara Milletvekili, Melih Gökçek’in oğlu Osman Gökçek’in yaptırdığı 600 milyon liralık saray yavrusu ile ilgili haberdi bu. 2 bin 400 metrekare alanında, 200 metrekare kapalı havuz, 9 oda beş banyo diye gidiyor.

Veli Ağababa, Meclis kürsüsünden bir eliyle de bir şehit evinin fotoğrafını gösterdi. Gazetede iki habere bakınca, Orhan Veli’nin o muhteşem dizeleri geldi aklıma…

Neler yapmadık şu vatan için

Kimimiz öldük;

Kimimiz nutuk söyledik.

Nejla abla, Nihat Özdemir’e karşı

Bazı gazetelerde

20 Aralık günü şöyle bir haber vardı:

Dubai’nin mevcut ağını genişletmek ve güçlendirmek üzere Dubai Yollar ve Ulaştırma Otoritesi tarafından yürütülen Dubai Metrosu Mavi Hat Tasarımı ve Yapımı ihalesini Mapa- Limak – CRRC ortaklığı kazandı.

Aynı haberi iyi bir Nihat Özdemir hayranı olan, Halk TV’de Sabah programı yapan İsmail Küçükkaya da verdi. Küçükkaya, bunun Türkiye için sevindirici, gurur verici bir başarı olduğunu söyledi.

Aynı günün bir başka gazetesinde yer alan başka bir haberi daha verdi.

Muhtar Nejla Işık, adını Akbelen direnişiyle duyurdu. Nihat Özdemir’e ait Limak’ın işlettiği Kemerköy ve Yeniköy Termik santrallerine kömür sağlamak için ağaç kesilmesine karşı çıkan köylülere önderlik etti. Bu yıl BBC’nin “Dünyanın İlham Veren Kadını” listesine girdi.

Nejla Işık, ağaç katliamı yapanlara şöyle bir soru yöneltiyor. “Kesilen çam ağacı nasıl kokar?” Yanıtını da kendi veriyor: “Reçine kokar. İnsanın yüreğini yakar.”

Nihat Özdemir, 1,9 milyar dolarlık servetiyle Türkiye’nin en zengin 15. ismi…

Mehmet Eroğlu, Kusma Kulübü romanının ilk sayfasına Graham Greene’nin “İnsan, eğer insan kalacaksa, taraf tutmak zorundadır…” sözüyle başlamış.

Gazetecinin, ülke adına ticari işlerden gurur duyması, mutlu olması da bize has bir durum olmalı.

Açık kapı

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, yine şaşırtan bir çıkış yaptı. “Geçmişteki hesabın peşinde değilim. Herkese el uzatıyorum, muhalefetiyle, iktidarıyla kim görüşmek isterse kapımız açık” dedi.

Cumhur ittifakına ve eski partisine beni görün seslenişi. Davutoğlu “kapım açık” diyor ya… Kapısının açık olmasının bir karşılığı yok… Duvarları yok, açık alana kurmuş kapısını…

“Elif gibi dimdik ayaktayım” diyor Davutoğlu. Bizim alfabemizin (İ) harfi de dik. Üstelik üstünde sevimli, yumuşak bir noktacığı da var. Niye bunu söylemez ki… Davutoğlu’nun bu sözleri güzel bir türküyü aklıma getirdi. Kütahya yöresinden Hisarlı Ahmet’e ait türkünün ilk dörtlüğü şöyle:

Elif dedim be dedim

Kız ben sana ne dedim?

Kuş kanadı kalem olsa

Yazılmaz benim derdim.

Tükenmez kalemler “tükenir” ama bu Davutoğlu’nu yazmak bitmez.

Allah bizim belamızı versin

İstanbul Ümraniye’de bulunan Yeşil Vadi Konakları sitesi yönetimi, Ümraniye Belediye Başkanı İsmet Yıldırım’ı protesto etti. Siteye ait güvenlik duvarının kaçak bir restoran işletmesi için belediyenin emriyle yıkıldığını iddia eden yönetim, “binaların arasına posterini asmış, oy da vermiştik. Allah bizim belamızı versin” ifadelerinin yer aldığı pankart astı. Kendine beddua eden böyle güzel insanlar hangi memlekette vardır ki…

İzmir’de Perinçek rüzgârı

Çok değişik, çok renkli bir adam. Geniş bir hayal dünyası var. Ahmet Davutoğlu’yla Doğu Perinçek’in beyinlerinin nasıl çalıştığı ciddi bir merak konusu. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği kitap fuarında konuşan Perinçek’in, “Sistem bitmiştir, ufukta devrim var” sözleri dikkat çekici.

Nerde durduğunu kestiremiyorum Doğu Perinçek’in. Cumhur İttifakı’nı destekliyor. Kimi politikalarını övüyor. Yayın organı olan Aydınlık gazetesinde devlet bankalarının ilanları da yayımlanıyor. Hal böyleyken, insanın kafası karışıyor. Kim bu Doğu Perinçek?

Sen benim kim olduğumu biliyor musun?

Bu tehdit cümlesini evvelden beri duyarız. Memleket önemli adamlar bolluğu. Küçük rütbeliden, en tepelere uzanan ne kadar egolu varsa, mutlaka böyle bir cümle kurar. İkinci cümlesi “Haritada kendine yer seç”tir. Artık karşısındaki polis mi, öğretmen mi, hâkim mi ya da doktor mu, fark etmez. Son örnek, 14 Aralık günü Türk Hava Yolları’nın Dubai – İstanbul seferini yapan uçağında yaşandı.

Petlas yönetim kurulu üyesi Abdulkadir Özcan, alkolün etkisiyle uçakta taşkınlık çıkardı. Yolculara ve kabin ekiplerine tehditler savurdu: “Sen benim kim olduğumu biliyor musun? Ben milyar dolarlık adamım lan! Türkiye’yi satın alırım.”

Bu ülke ne zaman bu kadar ucuzladı? Azıcık kafayı bulan böyle hadsiz sözler edebiliyor…

Asıl sıkıntı ne biliyor musunuz?

Petlas yönetim kurulu üyesi Abdülkadir Özcan, Petlas tarafından önce kınandı, ardından da azledildi. Gelin görün ki, Abdülkadir Özcan, Petlas’ın sahibi.

Tam bir ironi: Yani adam hem kendini kınıyor, hem de kendini azlediyor.

Mahmud ile Mahmut’un ‘Hak Yeme’ kavgası

Bildiğiniz gibi Hak-İş iktidara yakın bir konfederasyon. Hak-İş kendisine bağlı Enerji-İş Sendikası’nın üyeliğini askıya aldı. Bunun nedeni, Enerji-İş Başkanı Mahmud Altunsoy’un, Hak-İş Genel Başkanı Mahmut Arslan’ı yolsuzlukla suçlaması. Konfederasyon 2016’da Hakkent Yapı Kooperatifi için 720 üyeden 36 milyon lira para topladı. Günümüz ederi 500 milyona yakın bir tutar. Aradan 8 yıl geçmesine rağmen konutlar için temel bile atılmadı. Altunsoy hesap sorunca da genel başkanı olduğu sendikanın konfederasyon üyeliği askıya alındı.

Enerji-İş, bir rapor hazırlayıp, bunu konfederasyon üyesi diğer sendikalara gönderdi. Raporda, Hak-İş’te işgal ve yolsuzluk olduğu belirtiliyor, Mahmut Arslan da sendikanın mali olanaklarını kullanmak ve kasayı boşaltmakla suçlanıyor.

Epeydir kafa yoruyorum, sendikalar işçilerin, çalışanların hayatına ne katıyor? Bir de kendi hayatlarını nasıl sürdürdüklerine dair bir rapor tutulsa, neyle karşılaşırız inanın çok merak ediyorum?

“Yaş ağaca balta vuran el onmaz”

Bu dizeler Mehmet Emin Yurdakul’a ait. Ortaokul kitabımızda vardı sanırım. Ezberimde oldu hep.

Aralık ayının üçüncü haftasında, İstanbul, Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencileri okul kampüsünde bir yılbaşı ağacı yapmış ve süslemişler. Üniversite idaresi süsleri toplatmış. Ertesi gün öğrenciler süsleri yeniden yerine koymuşlar. Bu defa kimi öğrenciler ağacı yıkmak istemiş. Maden şirketinin binlerce ağacı kesmesine böyle tepki vermeyen okul idaresi ve öğrenciler, ağacın süslenmesini daha vahim görmüş olmalılar.

Güzel ülkemizin ağaçları, ormanları belki de bu yüzden kolayca yakılıp, yok ediliyor…

Başkanlık seçiminde doğru söyler Saray’da şaşar

Türkiye Emekliler Derneği Genel Başkanı Kazım Ergün, genel başkanlık seçiminde yaptığı konuşmada “Emekliler inim inim inliyor” dedi. Ama Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndaki emekli programında Erdoğan’ın icraatlarını övüp, teşekkür etmesi kayda geçilmesi gereken bir durumdu.

Azrail’le iş bölümü yapanlar

Memleket insanımızdan bazıları yine Azrail’e yardımcı olmaktan geri durmadılar. Yaşadığımız son üç ay içinde çok dramatikti ve kan donduran cinayetlerin ardı arkası kesilmedi.

İnsanım diyen herkesin yüreğini yakan olay İzmir’de yaşandı. Derin yoksulluk ocak söndürdü. Gerçi baktığımızda ne eve ne ocağa benziyordu ama haberlerde öyle geçti. Barakada kalan 5 çocuk çıkan yangında öldü. Bu facianın detayını hemen herkes biliyor. Yeniden yazmanın bir faydası olmaz. Gazetemiz Olay’ın “İnsanlık yandı” manşeti söylenecek tüm sözlere karşılık geldi.

Karıncayı bile incitmem diyen Ertuğrul Erdoğan, ortağı Bülent Karakuş’u 7 kurşunla vurarak öldürdü.

İstanbul Şişli’de kâğıt toplayıcısı Mustafa Ö. 6 yaşındaki Şirin’i Feriköy Mezarlığı’nda eşarbıyla boğarak öldürdüğünü söyledi.

Konya’da taksi durağında çalışan 20 yaşındaki üniversite öğrencisi Eren Peker, gece saatlerinde müşterisini istediği yere götürürken başka bir araç sürücüsüyle yol verme yüzünden tartıştı. Sonra yoluna devam etti, müşterisini bırakıp tekrar yola çıktığında tartıştığı sürücü Peker’in önünü kesti, araçtan inen 3 kişi, taksinin içinde taksiciyi bıçakladı. Eren Peker hastaneye kaldırılmasına rağmen kurtarılamadı.

Okul harçlığını çıkarmaya çalışan, babasız büyümüş bu genç öğrenciyi hayattan koparmak için nasıl bir gerekçe buluyor bu gözü dönmüşler?

Hâlâ kadınlar öldürülüyor. Gün geçmiyor ki kocaları, nişanlıları ya da sevgilileri tarafından öldürülen kadın haberi olmasın.

Bunun yanına estetik ameliyatlarında ölenleri de eklemek gerek.

Yurdumuzda Azrail’e pek iş kalmıyor. Trafik kazasındaki ölümler, intiharlar, çocuk ve kadın cinayetleri, Erzurum’da çığ altında, Artvin’de toprağın altında kalarak can veren 4 genç…

Bir de sahte içkiden ölenler var. Son bir ay içinde 37 kişiyi buldu, sahte alkolden canını kaybeden. Bir o kadar da hastanede olan var.

Gördüğünüz gibi bu güzel memlekette insanımız Azrail’e pek iş bırakmıyor.

Olay Medya İcra Kurulu Başkanı Mehmet Ali İnan’ın yazısının tamamı için tıklayın…