İnan, yazısında şu ifadeleri kullandı:

Türkiye siyaseti irtifa kaybediyor.

Yalnız iktidarı oluşturan partiler değil, muhalefetteki partilerin tümünde de apaçık gözlenen bir durum.

Gerek izledikleri politika gerek söylemleri, bırakın dünyada olup bitenleri, ülke gerçeğini anlamak ve öngörmekten çok uzağa düştüklerini gösteriyor ne yazık ki.

Ülke adına çok kötü ve umutsuzluk yaratan bir durum.

Yaşadığımız zorlukların temel nedeni de bu olmalı.

22 yılı aşkın süredir iktidarda Adalet ve Kalkınma Partisi.

Başladığı yerden daha geriye gitti ülke bu sürede. Partinin adında var olan kalkınma olmadı.

Adaleti ise mumla arayan ülke oldu Türkiye.

Bu duruma tepki olarak iktidar adayı, yerel seçimlerin birincisi CHP iktidara kırmızı kart gösterdi.

CHP yeni yönetimi, siyasette futbol dilini kullanmayı seviyor.

Genel başkan da, genel başkan yardımcıları da çıktıkları televizyon programlarında futbol deyimlerini kullanmayı ihmal etmiyorlar.

CHP’de 4-5 Kasım 2023’teki kurultayda genel başkan değişimi yaşandı. Kemal Kılıçdaroğlu, kongrede Özgür Özel’e yenildi.

Değişimciler olarak yönetime geldiler. Birçoğunun futbol sevdalısı olduğunu o kongre salonundaki görüntüleri izlerken anlamıştım.

Genel başkanlık seçim sonuçları açıklandığındaki halleri gözümün önünde.

En başta Mersin milletvekili Ali Mahir Başarır’ın hareketleri içler acısıydı.

Sanki uluslararası bir müsabaka. Milli Takım, Almanya’yı yenmiş ve golü atan da Ali Mahir Başarır.

Nasıl zıplıyor havalara. Futbol sahasında galip takım oyuncularının yaptığını geride bırakacak kadar. Hızını alamıyor, zıplayarak gidip saçı siyah, sakalı beyaz Malatya milletvekili Veli Ağbaba’ya sarılıyor. Beraber organize edip, düşmanı yenmişler ya…

“Vah ki Vah!” dedim.

Enver Aysever de bu sahneyi izledikten sonra, Ali Mahir Başarır’a “zıp zıp Ali Mahir” diye ad koydu.

Sonraki günler izledikçe, bu sıfatı fazlasıyla hak ettiğini gördüm.

Ülke ekonomisi yangın yeri gibi.

Emeklisi, işçisi, öğretmeni, öğrencisi, hayat kaygısından boğulacak duruma gelmiş.

İktidar, seçilmiş belediye başkanlarını bir bir görevden alıp, yerine kayyum atıyor.

Ülkede “adalet” sözcük olarak kalmış. Güven sıralamasında en alta düşmüş.

Tıpkı adalet sisteminde olduğu gibi, dünya gelişmişlik sıralamasında ligin en altına inmiş.

Yani düşmüşüz ligden.

Bugüne kadar görülmemiş ağırlıkta bir ekonomik kriz yaşıyor Türkiye. Ülkeyi ayakta tutan kurumlar işlevsizleşmiş.

Meclis tamamen etkisiz hale gelmiş.

İnsanlarımız bir çare, bir umut peşindeler.

Durum böyle iken, son yapılan yerel seçimlerde CHP; birinci parti oldu.

Yıllar sonra, onca seçim yenilgisinin ardından bu sonuç büyük sevinç ve umut yarattı toplumun genelinde.

Gerçek bir iktidar adayı olmuştu CHP.

AKP’ye karşı büyük bir psikolojik üstünlük sağlamasını getirdi seçim sonuçları.

Ancak bu hava uzun sürmedi.

Geçtiğimiz hafta Özgür Özel, Konya Ereğli’de yaptığı mitingde, Ereğli’ye il olma sözü verdi.

Devamında da Mersin’de saat 15.00’te büyük bir sürprizi olacağını söyledi.

Tüm kamuoyu ve medya büyük bir merak içinde belirtilen saati bekledi.

Mersin’deki konuşması da Ereğli’de yaptığı konuşmayla hemen hemen aynıydı. Hükümet uygulamalarını şikâyet etti. Asgari ücretin, emekli maaşlarının yetersiz olduğunu söyledi. Çiftçinin, esnafın yaşadığı zorlukları da saydı. Beklenen an gelmişti.

Cebinden dikdörtgen şeklinde bir kırmızı kart çıkardı. İktidara bunu gösterdiğini ve böyle protesto ettiğini söyledi.

Herkes şaşırdı. Kimse böyle bir şey beklemiyordu.

Genel Başkan, “bu kartı otobüste, sokakta, pazarda, birbirinize gösterin” diyordu.

Bu kadar yüzeysel, hiç düşünülmemiş, popülist bir kampanya. Bir hafta sonra unutulacak bir şeyi akıl edip önerenleri çok merak ediyorum.

Yerel seçimlerde açığa çıkan değişim iradesinin yeterince kavranamadığını göstermiyor mu bu durum?

Tabanda biriken öfke, ekonomik koşulların inim inim inlettiği halk 31 Mart’ta “Kırmızı Kart”ı iktidara gösterdi zaten.

Onca parti yöneticisi, akademik kariyere sahip epey sayıdaki milletvekilleri böyle bir konuyu aralarında hiç mi tartışmıyorlar?

CHP gibi bir partide bile bu istişare terk edilmiş ise bunca insanın umudu boşuna demektir.

Daha birkaç ay önce “ışıkları yakıp söndürün” kampanyası başlatmıştı Özgür Özel. “Öyle bir yapın ki, uzaydan bile görünsün” dedi.

Ne var ki, söylendiği ile kaldı. Bırakın ışıkların yanıp-sönmesinin uzaydan görülmesini, CHP’nin en güçlü olduğu mahalleden hatta sokağından bile görülemedi.

31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimlerde CHP birinci parti olunca geçmişi sanki sildi ya da unuttu Özgür Özel.

İstanbul seçimlerinin, hukuk hiçe sayılarak iptalini.

Ekrem İmamoğlu’na açılan “ahmak” davasını. Mühürsüz oyların geçerli sayılıp, “Atı alanın Üsküdar’ı geçtiğini” de unuttu.

Normalleşeceğiz dedi CHP’nin yeni genel başkanı!..

Sanırsınız ki, ülkede olup biten her şey normal, normal olmayan bir tek CHP.

Birinci parti olmanın heyecanını, coşkusunu kendi yaptıklarıyla, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a söndürttü.

Gölge kabine kurdu. Atadığı gölge bakanlar, asil bakanlarla görüşmeye başladı. Çünkü ülke normalleşiyordu. Hazine ve Maliye Bakanı’na öneriler gitti, CHP’li gölge bakandan.

Gölge içişleri bakanı “koruma” bile talep etti.

Seçimlerin üzerinden 10 ay geçti. Gölge bakanların ne sesi çıkıyor ne soluğu… Sanırım “gölge”de dinleniyorlar.

“Asgari ücret 30, altında yokuz” gibi, iletişim uzmanlarının ürettiği bir slogan önerildi, akılda kalıcı diye. Ancak gerçekliği ve karşılığı yoktu, çünkü halktan kopuktu.

Ama asgari ücret 30 olmadı. Şimdi CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “yokuz” sözcüğünün neye karşılık geleceğini merak ediyor insanlar!..

Nasıl bir “yokuz” eylemi olacak?

Bu söylem de popülist bir önerme olarak unutulacak.

Yazık değil mi?

100 yılı aşmış bir parti.

Yakışıyor mu Mustafa Kemal’in kurduğu partiye bu sıradanlıktan bile uzak söylemler.

Olay Medya İcra Kurulu Başkanı Mehmet Ali İnan’ın yazısının tamamı için tıklayın…