Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Habertürk televizyonunda gündeme ilişkin soruları yanıtladı. Türkiye’nin bağımlı olduğu emtia ve enerji alanlarında fiyatların düşmesi nedeniyle oluşan fırsatları neden kaçırdığına yönelik soruyu yanıtlayan Şimşek, Türkiye’nin Ortadoğu’da yaşananlar gibi kimi şokların merkezinde bulunduğunu söyledi. Şimşek, söz konusu şokların Brezilya, Rusya, Endonezya, Çin gibi ülkelere oranla Türkiye’yi daha fazla etkilediğini ifade etti.
‘Rusya’daki gelişmeler bizi fazla etkiliyor’
Türkiye’nin aynı zamanda Rusya’nın yeni “maceracı” yaklaşımından en fazla etkilenen ülke olduğunu dile getiren Şimşek, Rusya’yı vuran her şeyin Türkiye’yi de vurduğunu kaydetti. Rusya’nın enerji alanı da dahil olmak üzere Türkiye’nin en büyük ticari ortağı olduğunun altını çizen Şimşek, “Dolayısıyla Rusya’daki gelişmeler bizi başka ülkelere oranda daha fazla etkiliyor. Bunu görelim” dedi.
Söz konusu unsurlar dikkate alınmadan Türkiye’nin neden fırsatı değerlendiremediği sorusunun anlamlı ancak sağlıklı olmadığını belirten Şimşek, önemli ticari ortakların ciddi gelir kaybına uğramalarının Türkiye’yi dolaylı da olsa etkilediğine dikkati çekti.
Küresel ekonomik konjonktür konusundaki değerlendirmesinin sorulması üzerine Şimşek, mevcut konjonktürü sıkıntılı bulduğunu söyledi.
‘Çin sıkıntıda’
Bu dönemin kolay bir dönem olmayacağını kaydeden Şimşek, Avrupa’daki ekonomik sıkıntılar ve Ortadoğu’daki gelişmelerin, Rusya’nın yeni pozisyonlarının küresel ekonomik krizin artçı şoklarıyla ilgili olduğunu söyledi. Şimşek, Çin’in ciddi bir yeniden yapılanmaya ihtiyacı olduğunu belirterek, “Çin’deki makul bir riske benziyor. Global yapıya baktığınız zaman bunu gerektiriyor, çünkü Çin daha çok yatırım ve imalat sanayi üzerine gitti. Orada şu anda bir deflasyon var, fiyatlar artmıyor, maaşlar düşüyor, maliyetler yükseliyor, Çin bu anlamda sıkıntıda” diye konuştu.
Emtia fiyatlarının düşmesi ve doların değer kazanmasının küresel anlamda bir tehdit olmayı sürdürdüğünü anlatan Şimşek, reel dolar endeksinin dünyadaki bütün para birimlerine karşı değer kazandığına işaret etti.
‘ABD aslında kapalı bir ekonomidir’
Şimşek, Amerikan firmalarının karlılığının azaldığı dönemlerin durgunluk dönemlerine işaret ettiği, bu anlamda dünyada yeni bir durgunluk döneminin başlayıp başlamadığının sorulması üzerine ise kendisinin uzun bir süredir bu konu hakkındaki söylemlerinde temkinli ve hatta neredeyse tedirgin olduğunu dile getirdi. ABD’nin hiçbir zaman başkalarının menfaatine bakmadığını belirten Şimşek, “ABD hiçbir zaman onun bunun menfaatlerine bakmaz. Kendi ülke menfaatleri çerçevesinde politikasını şekillendirir. Çünkü ABD aslında kapalı bir ekonomidir. Liberal bir ekonomidir ama ihracatın GSYH’si içerisindeki payı o kadar az ki bu anlamda dünyanın en kapalı ekonomilerinden biridir” değerlendirmesinde bulundu.
Mehmet Şimşek, eskisinin aksine bugün dünya ekonomisinin iki motorundan birinin gelişmekte olan ülkelerden oluştuğunu vurgulayarak, “Dünya bir motorla gidemiyor, hiçbir zaman gidemedi. Önümüzdeki dönemde de
gidemeyecek bunu biliyorlar. O nedenle ben Türkiye açısından baktığımız zaman siyasi istikrar ve reformların inanılmaz hayati öneme sahip olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
‘Türkiye’nin algısı kötüleşti ama gerçek o kadar değil’
Maliye Bakanı Şimşek, bir başka soru üzerine, son dönemlerde Türkiye’ye ilişkin olumsuz algıya dikkati çekerek, “1990’lı yılların sonundaki Türkiye algısı da kötüydü, gerçekte de kötüydü. 2007-2008’e doğru bizim algımız iyileşti. Neden? Reformlarla beklenti kanallarında inanılmaz bir iyileşme oldu. Son dönemde Türkiye’nin algısı kötüleşti ama gerçek o kadar değil. Temeller hala iyi, dinamizm hala var ve Türkiye, bunu döndürebilir” şeklinde konuştu.
25 öncelikli dönüşüm programı kapsamındaki eylemlerin yüzde 60-65’nin 2-3 yıl içinde uygulanmaya konulması halinde Türkiye’nin diğer gelişmekte olan ülkelerden pozitif ayrışacağını vurgulayan Şimşek, “Bunun için güçlü bir hükümet lazım. Tek başına, uyum sorunu olmayan, zaman zaman krizler yaşamayacak tek başına bir hükümet en idealidir” diye konuştu.
‘Reformlar konusunda uzlaşılmalı’
Türkiye’nin 3’üncü bir seçime gitmesinin doğru olmadığını ifade eden Şimşek, bir uzlaşma zemininin bulunmasının önemine dikkati çekti. Reformlar konusunda uzlaşılması gerektiğini anlatan Şimşek, “Çünkü öbür türlü, durumu idare eden bir şeydir. O, çalışmaz, yürümez ve Türkiye bu sıkıntıları aşmaz. Reformlar üzerine uzlaşacak güçlü bir hükümet… İdeali tek başına bir AK Parti hükümetidir. Çünkü biz, bu reformları hazırladık, tecrübemiz, inandırıcılığımız, kredibilitemiz hala var” değerlendirmesinde bulundu.
‘2016’ya ilişkin umutsuz değilim’
Şimşek, 2016 yılına dair öngörüleriyle ilgili soruya, seçimin güçlü bir hükümet kurmaya elverişli olduğu varsayımıyla büyümenin bir miktar daha iyileşeceğini, bu sene yüzde 3 civarındaysa gelecek yıl yüzde 4’e çıkabileceğini söyledi. Şimşek, beklentilerin iyileşeceğine ve bu beklentilerin iyileşmesi yoluyla da büyümenin kısmen özel sektör yatırımlarıyla daha sağlıklı ve dengeli bir şekilde gidebileceğine inandığını bildirdi.
Bu sene bir miktar belirsizliğin ve şokun enflasyonun üzerinde etkisinin olduğunu dile getiren Şimşek, “Gelecek sene ben normalleşme sürecinin özellikle risk primi, kur, yapısal reformlar yoluyla, enflasyon boyutuyla da tekrar yüzde 7-10 aralığı değil, 5-7 aralığını çok daha olası görüyorum. Ama bakın bir varsayım yapıyorum tek başına AK Parti hükümeti gelecek, kendi reform programını uygulayacak, bu konuda iddialıyız” dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun AK Parti seçim beyannamesinde sadece asgari ücreti veya emekli maaşını değil, birçok şeyi açıkladığını, en önemli konulardan kamu maliyesinde tüm reformların sıralandığını anlatan Şimşek, şöyle devam etti:
“Ben, 2016’ya ilişkin umutsuz değilim. Petrol fiyatları da emtia fiyatları da nispeten düşük kalırsa bizim bu seneki bir de çevremizdeki etki ilk şok, büyük şok olur. Etki çok daha dramatik olur. Zaman içinde buna uyum sağlar. Tekrar Rusya’da veya Ortadoğu’da tekrar dipten sonra çıkış başlar, yeni fiyatlara göre yeni bir denge veya dengesizlik oluşur. Çünkü 2014’te şok başladı.”
Dar mükelleflere tanınan vergi kolaylığının hatırlatılması üzerine Şimşek, finans sektörünün dünyada kolay kolay vergilendirilemediğini çünkü işlemin elektronik olarak her yerden yapılabildiğini söyledi. Şimşek, 10 yıl önce bu konuda bir düzenleme yapıldığını, borsada, birçok finansal enstrümanlara, fonlara büyük oranda vergi noktasında bir istisna tanındığını belirterek, şu anda bunun değişmesi için hiçbir sebebin bulunmadığını, yani kanunun ve istisnanın devam edeceğini, bu konuda herhangi bir tartışmanın ya da fikir değişikliğinin olmadığını, 10 yıllık sürenin uzatılacağını kaydetti.
Şimşek, “Asgari ücrette bin 300 lira sözünüz var, net ücretten mi bahsediyorsunuz? İşverenin üzerindeki yükleri azaltacak mısınız? Yoksa doğrudan yük, işverenin üzerinde mi kalacak?” sorusuna, ana muhalefetin asgari ücreti vergi dışı bırakacağını söylemesinin anlamlı olmadığını, zaten bunu vergi dışı bıraktıklarını bildirdi.
Türkiye’de bu sene yaklaşık 400 milyar lira vergi toplandığını, bunun 2,7 milyar lirasının yani yüzde 0,5 civarındaki kısmın asgari ücrette gelir verisi olduğunu vurgulayan Şimşek, sözlerini şöyle tamamladı:
“CHP, bu işin reklamını iyi yaptı, yapıyor. CHP’nin önerisinin işveren üzerindeki yükü çok çok daha büyük ölçekte, biz bunların hesabını teker teker döktük. Bakın hala kaynağını açıklamadılar çünkü hala tedbirlerinin ne anlama geldiğini ya çok iyi analiz etmiyorlar ya da saklıyorlar. Asgari ücreti bin 300 liraya dahi çıkarsanız ve orada asgari ücretin gelir vergisini kaldırırsanız mesele asgari ücretten aldığınız 2,7 milyar lira değil, asgari geçim indiriminin yükselmesiyle bütün çalışanlardan almayacağımız vergi 10-11 milyar lira… hesapladık. Siz bunu bin 500 liraya çıkartırsanız, bu, katlanıyor. ‘Onların vaatleri popülisttir, 150-180 milyar lira yük getirecek’ dediğim zaman, kuruşu kuruşuna onların ifadelerinin sayısallaştırılmasıdır.”