Endişe, kaygı, üzüntü ile başlayan bu depresyon, uzun süre devam edebilmektedir.
Doğum ile birlikte annedeki fiziksel, hormonal değişikliklerin yanı sıra, aileye bir bebeğin katılması ile rutin hayatın değişmesi ve en önemlisi ‘annelik sorumluluğu‘ birçok kadını olumsuz yönde etkileyebilmektedir.
Yaklaşık olarak 1 hafta – 10 gün sürmesi normal kabul edilen bu duygu değişiklikleri, daha uzun sürmesi halinde lohusalık depresyonu açısından değerlendirmek üzere ele alınabilir.
Bu dönemi kadınların çoğu, kısa süren üzüntü halleri olarak geçirirken, yaklaşık %10-13 ünde lohusalık depresyonu görülmektedir.
Neden Olur?
Genellikle zor ve yorucu geçen bir gebelik dönemi, aile ve özellikle eş tarafından yeterli desteğin sağlanmaması gibi nedenler lohusalık depresyonunun nedeni olarak düşünülse de, bazen hiç bir neden olmasa dahi görülebilmektedir. Kesin olarak nedenini belirlemek mümkün değildir. Ancak genel olarak temelinde hormonal değişiklikler yer almaktadır. Bazen hekiminizin önerdiği vitamin ve mineraller bile kendinizi iyi hissetmeniz için yeterli olabilmektedir. Bu dönemde annenin en büyük kaygılarından biri sütünün yetmeyeceği düşüncesidir. Sık aralıklarla bebeğinizi emzirmeniz, süt kanallarının tıkanmasına izin vermeyecek ve bebeğinizle aranızdaki bağı güçlendirecektir.
Lohusalık dönemini en rahat ve kolay atlatmanın yolu tamamen aile içinde anneye destek olmaktan geçmektedir. Bu anlamda en önemli destek, eş desteğidir. Hem anneye, hem de bebeğinin bakımına yardımcı olunması, bu desteği de eşin sağlıyor olması anne için büyük moral kaynağıdır. Biz hekimler açısından ve bilindiği gibi kültürümüzde de yer alan doğumdan sonraki 40 gün çok önemlidir. Bu süreçte annenin; kanamalarını, varsa yara yerini, akıntılarını takip etmesi, özellikle doğumdan sonraki ilk kontrollerin ihmal edilmemesi çok önemlidir. Unutmayın ki, sizin ve bebeğinizin sağlığı herşeyden kıymetlidir…