Küresel iklim değişikliği… Türkiye’de hangi bölge nasıl etkilenecek?

Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu başkanlığındaki bir ekip tarafından hazırlanan “Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik” raporu, sorunları tespit edip neler yapmalı sorusuna yanıt veriyor.

Küresel iklim değişikliği… Türkiye’de hangi bölge nasıl etkilenecek?

Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu (TGDF), Dünya Gıda Günü dolayısıyla “Türkiye’de İklim Değişikliği ve Tarımda Sürdürülebilirlik” başlıklı bir rapor yayınlardı.

Gıda Günü 1945’te kurulan Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) kuruluş günü olarak kabul edilen 16 Ekim’de kutlanıyor. Günün amacı dünya genelinde açlık ve yoksulluk temaları için farkındalık yaratmak, herkesin gıda güvenliğine ve besleyici gıdalara ulaşmasına katkı sunmak.

TGDF’nin hazırladığı rapor bu bağlamda tarım ve gıda üretiminin iklim değişikliğiyle karşı karşıya kalacağı tehdidin boyutlarını ortaya koymak.

Raporu İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu başkanlığındaki bir ekip tarafından hazırladı ve TGDF Çevre ve Tarım Komisyonu Başkanı Ayhan Sümerli, FAO Türkiye Temsilci Yardımcısı Dr. Ayşegül Selışık ile Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu’nun katılımıyla düzenlenen basın toplantısında açıklandı.

Selışık: “İklim değişikliği göçü tetikliyor”

Konuşmasında, FAO bu yıl Dünya Gıda Günü temasını “Göçün geleceğini değiştirin, gıda güvenliği ve kırsal kalkınmaya yatırım yapın” olarak belirlediğine dikkat çeken Dr. Ayşegül Selışık, göçün engellenmesinde gıda güvenliği ve kırsal kalkınmaya yapılan yatırımların öneminin vurguladı ve göç hareketlerine ilişkin verileri paylaştı.

“İklim değişikliği, tarım ve gıda üretimine olumsuz etkileri ile göçü tetikleyen unsurların başında geliyor. Savaş ve çatışmalardan, iklim değişikliğinin yol açtığı tarım ve gıda üretimindeki azalmalardan en fazla kırsal kesimdeki insanlar etkileniyor. Bu nedenle iklim değişikliği ile mücadele kapsamında atılacak adımlar, hem ulusal sınırlar içerisinde hem de uluslararası göçün önlenmesi bakımından büyük önem taşıyor.”

Kadıoğlu: Ege, Akdeniz ve Güneydoğu ısınacak

Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ise “İş işten geçmeden sürdürülebilir bir tarım ve gıda güvencesi için günübirlik politikalara göre değil, uzun vadeli ve bilimsel bir yaklaşımla şimdi harekete geçmeliyiz” dedi.

Kadıoğlu, rapordan bazı önemli başlıkları da şöyle açıkladı:

“Türkiye’de hava sıcaklıkları en kötü iklim senaryosuna göre 2100 yılına kadar yaz aylarında 4-7 °C aralığında artacak. En yüksek sıcaklık artışları; Güneydoğu, Ege ve Akdeniz bölgelerinde meydana gelecek.

“Toplam yağış̧ miktarlarında, Karadeniz Bölgesindeki 150 mm civarındaki küçük artış hariç, 2050’den itibaren özellikle kış aylarında 250-300 mm’ye varacak olan azalmalar yüzünden, Ege ve Akdeniz kıyılarında, Güneydoğu ve Doğu bölgelerinde yağış eksikliği/kuraklık yaşanacak.

“Karla kaplı alanlarda, kar yağışlı gün sayısı ve kar yağışı miktarlarında azalmalar olacak, kıyılarımızda deniz su seviyesi yükselecek.

“Meteorolojik afetler, Türkiye’nin güneyinden kuzeyine doğru sayı ve şiddet bakımından artış̧ gösterecek.

“Artan nüfus, iklim değişikliği ve azalan su kaynakları nedeniyle kişi başına kullanılabilir yıllık su miktarının ~1.000 m3’ün altına inmesi ile Türkiye’nin ‘su fakiri’ olması bekleniyor.”

“Tarım ve gıda üretimi sınırlanacak, fiyatlar artacak”

“Tarım ve gıdanın, Türkiye’de iklim değişikliğinden en çok etkilenecek ve en savunmasız sektörler olduğunun altını çizen Prof. Dr. Kadıoğlu, olası sonuçları da şöyle özetledi:

“Yağış yetersizliği, su sıkıntısı ve aşırı hava olaylarındaki artış; bitkisel üretime uygun alanların azalması ve kuzeye doğru kaymasına yol açarak, tarım ve gıda üretimimizi sınırlayacağı için fiyatlar yükselecek, ithalat artıp ihracat düşecektir.

Sıcaklıktaki artış,̧ insan, bitki ve hayvan sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yapacak, haşere, hastalık ve ölüm oranları artacak, yarı kurak bölgeler daha kurak hale gelecek, sulama suyu talebi bugüne göre yaklaşık iki katına çıkacaktır.

“Türkiye’nin mevcut su kaynakları ve gıda sorunlarına yeni sorunlar eklenecek, sulama, içme ve kullanma suyunda sıkıntılar yaşanacak, sektörler ile birlikte iller/ bölgeler arasında su için büyük bir rekabet ortaya çıkacak. Ayrıca, artan hava sıcaklığından büyükbaş hayvancılık olumsuz bir şekilde etkilenecek.

“Şiddetli sağanaklar ile hortum, dolu ve ani yağışlardaki artışlar da, Türkiye’de güvenli gıdaya ulaşma imkanlarını azaltacaktır.

“Türkiye’nin tarımsal üretimindeki mavi su ayak izi oranının pamuk ve şeker pancarı gibi bazı ürünlerde çok yüksek olması, sulama gerektiren ve sadece yağmur suyu ile yetiştirilemeyen ürünlerinin doğru yerlere ekilmediğini göstermektedir.”

Sümerli: “TGDF üzerine düşeni yapmaya hazır”

Ayhan Sümerli ise BM’nin Eylül ayında açıkladığı “Gıda Güvenliği ve Beslenme” raporunun, dünyada 10 yıldan uzun bir süredir gerileyen açlığın, 2016 yılında yükselişe geçtiğini ve 815 milyon insanın aç olduğunu ortaya koyduğunu hatırlattı. Sümerli, “Bu kadar aç insanın varlığı bir yana, 2050 yılında 10 milyara ulaşacak dünya nüfusunu beslemek için tarım ve gıda üretiminin en az yüzde 50 oranında artırılması gerekiyor” dedi.

Sümerli konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Ülkemiz için bir İklim Değişikliği Acil Eylem Planı vakit yitirilmeden hazırlanmalı ve uygulamaya konulmalıdır. Aksi halde yarın çok geç olacak. TGDF olarak biz üzerimize düşeni yapmaya hazırız.”

Ne yapılmalı?

TGDF Raporu’nda yer verilen önerilerden bazıları şöyle:

* Türkiye’de tarım üretim havzaları, değişen iklim şartları dikkate alınarak belirlenmeli, iklim değişikliğinin tarım havzalarımıza etkileri tüm tarım ürünleri için araştırılmalı ve iklim değişikliğine uyum politikaları bilimsel çalışmalara göre geliştirilip uygulanmalıdır.

* İklim değişikliğine göre acilen Ulusal Arazi Kullanımı Planlaması yapılarak, gelecekte öne çıkacak tarım alanları ve su havzaları gecikmeden ve tam anlamda koruma altına alınmalıdır.

 

* Hem değişen iklim şartlarına hem de bitkilerin su ayak izine göre doğru yerde, doğru bitki türünün seçilmesi ve doğru zamanda ekilmesi teşvik edilmeli, iyi tarım ve hayvancılık uygulamaları ülke geneline yaygınlaştırılmalıdır.

 

* Suya olan talebin azaltılması ve suyun tasarruflu kullanımı için akılcı su kullanımına gidilmeli, su havzaları ile tarım havzalarındaki su kullanımı ve yönetimi entegre edilerek suyun teknik ve idari yönleri birlikte ele alınmalıdır.

 

* Katma değeri çok küçük, fakat su ayak izi çok büyük olan tarım ürünlerinin ihracatına kısıtlama getirilmeli, su ayak izi yüksek olan ürünlerin ithalatının sürdürülebilir olması için de geldikleri ülkelerin iklim ve su kaynakları dikkate alınarak uzun vadeli bağlantılar yapılmalıdır.

 

* Sayısı ve şiddeti artan meteorolojik afetlerden korunmak için tarıma yönelik erken uyarı ve kapsamlı sigorta uygulamaları geliştirilip, çeşitlendirilerek yaygınlaştırılmalıdır.

 

* Tarım ve gıda sektörü ile ilgili yatırım ve teşviklere, mutlaka o bölgenin değişen iklimine göre karar verilmelidir. İklim değişikliğine uyum sağlayamayacak ve artık tarımla kalkınamayacak olan bölgelerimizin kalkınma stratejileri değiştirilip, tarım dışı yatırımlar ile başka sektörlere kaydırılarak Marmara Bölgesi’ne sıkışan sanayinin yükü azaltılmalıdır.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X