İstanbul Küçükçekmece’de 8 Kasım 2009 tarihinde belediye otobüsüne terör örgütü PKK mensuplarınca, molotofkokteyli atılması sonucu hayatını kaybeden 17 yaşındaki lise son sınıf öğrencisi Serap Eser’in ailesi, hala olayın acısını yaşıyor.
Bir yandan yüzme sporuyla ilgilenen diğer yandan da üniversite sınavında iyi bir derece yapıp eczacı olma hayaliyle derslerine yoğunlaşan ve hafta sonları da dershaneye giden Eser, bir pazar günü dershaneden evine gitmek için bindiği belediye otobüsüne terör örgütü PKK mensuplarınca gerçekleştirilen molotofkokteyli saldırısı sonucunda yaralandı.
Güvenli bir şekilde, sağ salim evine varması için kendisini durakta bekleyen babasının gözleri önünde saldırıya uğrayan ve yüzünde, elinde, bacaklarında yanıklar oluşan Serap Eser, kaldırıldığı hastanede 28 gün süren yaşam mücadelesini kaybetti.
Hastanedeki tedavi sürecinde kızının iyileşip hayallerine kaldığı yerden devam etmesi için kendisinin derisini nakil yoluyla kızına veren anne Ayşe Eser, yoğun bakımda olduğu için kızının cenaze namazına ve defnedilmesine katılamadı.
Kızlarının ölümüne neden olan teröristlerden bazılarının aynı mahallede oturmasının, olay yerinin ve mezarlığın hemen evlerinin yakınında bulunmasının acıyı artırması üzerine aile, çareyi başka bir ilçeye taşınmakta buldu.
Eser’in katillerinin emniyet güçlerince yakalanması ve hakim karşısına çıkarılmasıyla başlayan yargı aşamasında, teröristlerden 2 kişiye ayrı ayrı ikişer kez ağırlaştırılmış müebbet, 5 kişiye ise ayrı ayrı 24 yıl ikişer ay hapis cezası verilmesi ailenin bir nebze de olsun acısını dindirmesini sağladı.
“Baba beni kurtar diye bağırıyordu”
Baba Zübeyir Eser, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Kızım gözlerimin önünde yandı. O hali bazen gözlerimin önüne geliyor, rüyalarıma bile giriyor.” dedi.
Kızını dershane dönüşünde evine götürmek için durakta beklediği sırada, teröristlerin ellerindeki molotofkokteylini otobüse doğru attıklarını ve molotofkeylinin isabet etmesi nedeniyle kızının gözlerinin önünde yanmaya başladığını anlatan Eser, “Kızım elleriyle yüzünü kapatmış, ‘Baba beni kurtar’ diye bağırıyordu. Yanıcı madde üzerinde yanıyordu. Ceketimi çıkardım üzerine vurdum ama sönmedi. Yoldan geçen vatandaşın birisi aracından yangın söndürme tüpünü aldı, geldi de söndürebildi.” dedi.
Olayın üzerinden 9 yıl zaman geçtiğini ve bu süre zarfında haftada bir, iki haftada bir kızının mezarını ziyarete gittiğini kaydeden Eser, şöyle konuştu:
“Ben mezarına gittiğimde rahatlıyorum. Mezarının başında kızımla konuşuyorum, sohbet ediyorum. Suyunu döküyorum, ondan sonra geçip gidiyorum. Yapacak başka bir şeyim yok ki, ne yapayım? Annesini götüremiyorum, gittiği zaman da ağlıyor orada, dayanamıyor.”
Kının herkes tarafından sevildiğini anlatan Eser, kızının katilleriyle ilgili şunları söyledi:
“Oradakiler yatacak, 24 yıl sonra annelerinin kucağına gidecek. Benim kucağıma kimse gelmeyecek.”
Kızına şehitlik statüsü verilmesini isteyen Eser, “Şehit kimliği bile yok. Sivil olduğu için bir şey vermiyorlar. Kızım teröre kurban gitti. 17 yaşında bir genci benden kopardılar.” diye konuştu.