Kılıçdaroğlu: Siyasi ahlak kanunu çıkaracağız

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, siyasetin yeni bir alana evrilmek zorunda olduğunu söyledi. Siyasi ahlak kanunu çıkaracaklarını ve yeni bir sayfa açacaklarını belirten Kılıçdaroğlu, “Siyaset artık halkını düşünmek zorunda. Bunu yapacağız altı lider söz verdik. Millet İttifakı olarak söz verdik; ‘siyasi ahlak kanunu çıkaracağız’ diye. Artık milletvekilleri ihale peşinde, şunun peşinde, bunun peşinde koşmasın. Yeni bir sayfayı açacağız. Ahlak üzerine, liyakat üzerine, adalet üzerine inşa edilen bir sayfa açacağız” dedi.

Kılıçdaroğlu: Siyasi ahlak kanunu çıkaracağız

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kahramanmaraş merkezli depremlerin vurduğu Nurdağı ilçesinde düzenlenen ‘Millet Buluşmaları’ programına katılmak üzere Gaziantep’e geldi. Beraberinde parti kurmayları ile İstanbul ve Antalya Büyükşehir Belediye başkanları ile havalimanına gelen Kemal Kılıçdaroğlu, burada partililer tarafından karşılandı. Havalimanından çıkan Kılıçdaroğlu ve beraberindekiler ilk olarak Yeşilkent Mezarlığını ziyaret etti. Burada depremde hayatını kaybedenler için dua eden Kılıçdaroğlu ve partililer, şehitliği ziyaret ederek okunan duaya eşlik etti.

CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, daha sonra depremin vurduğu Nurdağı ilçesine gitti. İlçe merkezine yakın bir noktadaki araziye kurulan çadırda düzenlenen ‘Millet Buluşmaları’ etkinliğine katılan Kılıçdaroğlu, buradaki partililere hitap etti.

‘85 MİLYON AYNI ACIYI YÜREĞİMİZDE HİSSETTİK’

Deprem felaketinde 50 binin üzerinde can kaybı olduğunu hatırlatan Kemal Kılıçdaroğlu, yaraları sarmak için bölgede olduğunu belirterek, “Söz verdim. Yine söz veriyorum. Bu ülkeye sevgiyi, bu ülkeye barışı, bu ülkeye hoşgörüyü, bu ülkeye kardeşliği, bu ülkede birlikte yaşamayı, yediden yetmişe beraber olmayı, kardeş olmayı, tasada ve kıvançta beraber olmayı sağlamak için yola çıktım. Hepinize kocaman yürek dolusu sevgi, saygı sunuyorum. Efendim, arkadaşlarım başlarken yaşanan dramı anlattılar. Evet, büyük bir dram yaşadık. 50 bin resmi rakamlara göre, 50 binin üzerinde can kaybımız var. Dolayısıyla hem yaraları sarmak hem sizlerle beraber olmak için bugün Nurdağı’ndayım. Aramızda milletvekili arkadaşlarım var. Belediye başkanı arkadaşlarım var. Ama iki büyükşehir belediye başkanı arkadaşlarımız da burada. Muhittin Böcek Antalya Büyükşehir Belediye Başkanımız ve Ekrem İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız. Depremin ikinci günü buradaydım. Hava soğuktu. Arkasından diğer illere gittim. Akşam saatlerinde gecenin ilerleyen saatlerinde Hatay’a ulaşmıştık. Yaşanan tabloyu gördüm. Dramı gördüm. Can kayıpları, soğukta enkazın altında kalan insanları, kurtarmak için çaba harcayan insanları gördüm. Eli kolu bağlı kamu görevlilerini de gördüm. Böyle bir deprem olabilir mi? Olabilir. Ama bir şekliyle bizim her türlü hazırlığı yapmamız lazım. Başka yerlerde de deprem oluyor. Ama hiçbir zaman 50 bin kişi hayatını kaybetmiyor. Binaların sağlam olması, fay hatlarının bilinmesi, önceden planlanması lazım, her türlü altyapının oluşturulması lazım. Bütün bunlarla ilgili biraz sonra size biraz daha ayrıntılı bilgi vereceğim. Değerli arkadaşlarım çok acı çekiyoruz. Emin olun sizlerin çektiği acıyı Türkiye’de hepimiz çekiyoruz. 85 milyon aynı acıları yüreğimizde hissettik. Dolayısıyla tasada ve kıvançta beraber olmak, zor günlerde beraber olmak, mutlu günlerimizle beraber olmak, hepimizi bir araya getiren özel bir duygudur. Bu duyguya biz millet diyoruz. Millet olmanın, bir arada olmanın, birlikte yaşamanın en güzel taraflarından birisi de budur” diye konuştu.

‘TÜRKİYE’NİN KUTUPLAŞMADAN ÇIKMASI LAZIM’

Hiç kimsenin kimliğinden, inancından ve yaşam tarzından dolayı ötekileştirilmemesi gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Biz beraberiz, bir milletiz, biz güçlüyüz, kadınıyla, erkeğiyle, yaşlısıyla, genciyle hep beraber olmalıyız. 85 milyon beraber olmalıyız. Biz çocuğumuzu açsa, bilin ki 85 milyon açtır o gün. Birimiz hastaysak, bilin ki 85 milyonumuz o gün hastadır. Dolayısıyla beraber olmanın, birlikte olmanın, beraber aynı şarkıları söylemenin, aynı türküleri söylemenin yolunu, yordamını bulmak zorundayız. Çok ayrıştık. Çok kutuplaştık. Türkiye’nin buradan çıkması lazım. Niye kutuplaşıyoruz? Neden ayrışıyoruz? Önümüze bir sofra geliyor. Sabah bir kahvaltımız var. İsteriz ki herkesin karnı doysun. İsteriz ki her anne çocuğunu güler yüzlü okula gönderebilsin. İsteriz ki her anne üniversiteye gönderdiği çocuğun mezun olduktan sonra güzel bir iş sahibi olmasını beklesin ve bu emeği gerçekleşsin. En büyük arzumuz budur. Bunun olması lazım. Bu olmadığı takdirde büyüyemiyoruz, gelişemiyoruz. İşsizlik sorununu çözemiyoruz, pek çok sorunla cebelleşip duruyoruz. Bunları aşacağız. Beraber aşacağız. Birlikte aşacağız. Söz veriyorum beraber, birlikte bütün sorunlarımızı aşacağız. Bunun sözünü veriyorum size” ifadelerini kullandı.

‘SİYASET KURUMUNUN HALKA DOĞRULARI SÖYLEMESİ LAZIM’

Bireysel olarak büyük idealleri olmadığını ama toplumun ayağa kalkması gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“Saraylarda gözüm yok. Sizler gibi yaşamak istiyorum. Zaten sizler gibi yaşıyorum. Böylelikle büyük idealler falan yok. Bireysel olarak hiçbir idealim yok. Ama bu toplumun ayağa kalkması lazım, bu toplumun büyümesi lazım, bu toplumun gelişmesi lazım. Küçük ayrıntılarda boğulmaması lazım. Büyük ideallerin peşinde koşan bir Türkiye’yi hayal ediyoruz. Ortadoğu’nun, Akdeniz’in en güçlü ülkesi Türkiye olabilir. Önünde hiçbir engel yok. Siyaset kurumundan başka, hiçbir engel yok. Biz büyümek, gelişmek, istihdam yaratmak sadece kendimiz için değil bütün mazlum milletlere örnek olmak istiyoruz. Biz geliştikçe onlar da gelişeceklerdir. Bizim demokrasi kültürümüz arttıkça onların da demokrasi kültürü artacaktır. Bunu hep beraber sağlayacağız, Güveni sağlayacağız, huzuru sağlayacağız, sofralarda bereketi sağlayacağız. Bunu yapmak zorundayız ve siyaset kurumunun halka doğruları söylemesi lazım. Siyaset kurumu halka doğruları söylemiyorsa, halkla siyaset arasında ciddi bir güvensizlik oluşur. Bugün siyasetçiye güvenilmiyorsa temel nedeni budur. Bakın bir örnek vereyim; Covid-19 oldu değil mi? Salgın bir hastalık. Resmi rakamlar açıklandı 82 bin kişi hayatını kaybetmiş diye. Daha sonra Türkiye’de ölenlerin sayısı açıklandı. 200 bin fark ediyor arkadaşlar. Ya en azından izin verin de yasamızı tutalım. Acımızı tutalım. Bunu bile çok görenler var. O nedenle bir Türkiye’yi başlatacağız. Yeni bir Türkiye, yeni bir anlayışı başlatacağız.”

‘DEPREMZEDEYE EVLERİNİ 5 KURUŞ ALMADAN VERECEĞİZ’

CHP’li belediyelerin depremin ardından bölgeye gelerek çalışmalar yaptığını dile getiren Kılıçdaroğlu, can kaybının yanında büyük maddi zarar oluştuğuna değindi. Depremde yıkılan evleri kendilerinin göreve gelmesi halinde ücretsiz olarak yaparak hak sahiplerine vereceklerini anlatan Kılıçdaroğlu, “Depremde yıkılan ve ağır orta hasarlı bina 817 bin 48, hafif hasarlı bina sayısı 1 milyon 657 bin. Toplam 2 milyon 467 bin 84 bina, Bunların bir kısmı güçlendirilecek, diğerleri tamamen yıkılacak ve yeni binalar yapılacak. Söz verildi; ‘size süratle binalar yapacağız. Evi yıkılana binalarını yapacağız. İki yıl ödemesiz, 20 yıl taksitle bu binaları size vereceğiz, satacağız’ dediler. Ben Nurdağı’ndan, bütün depremzede kardeşlerime, evi, dükkanı, ahırı, apartmanı yıkılan herkese söz veriyorum. Bu binaların tamamı yapılacak, beş kuruş para alınmayacak. Allah nasip ederse 15 Mayıs’tan sonra göreceksiniz. Geleceğiz, sarayda oturmayacağız. Geleceğiz ve göreceksiniz 15 Mayıs’tan sonra yıkılan kimin eviyse, kimin ahırıysa, kimin binasıysa tamamı yapılacak. Anahtarı teslim edilecek, beş kuruş para alınmayacak” dedi.

‘HELALLEŞME ÖYLE OLMAZ’

Depremde yıkılan binaların ruhsatında 23 imza bulunduğunu ve bunların tamamının kamuya ait olduğunu vurgulayan Kemal Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“23 imza atılıyor ve sonunda da belediye izni veriyor, ‘Bu bina sağlamdır, bu bina depreme dayanıklıdır’ diyor. Siz de vatandaş olarak gidiyorsunuz tapuya. Diyorsunuz ki 23 imza atıldı. Bu bina sağlam. Ben bu binayı satın alacağım. Tek bir imza atıyorsunuz, tapuda, binayı alıyorsunuz. Evet, sizin binayı alırken devletin size verdiği güvence var. 23 imza var. Sizin hiçbir kusurunuz yok, kabahatiniz yok. O zaman kusur kimdeyse parayı onun ödemesi lazım. Anayasa; ‘idare, yani devlet kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür’ diyor. Şimdi geldiler buraya, sizden helallik istediler. Öyle helallik olmaz. Helallik şöyle olur. Ben bu binaları size hiçbir ücret almadan teslim ettiğimde o zaman helallik isteyeceğim. Şöyle diyeceksiniz, ‘arkadaş ölenleri geri getiremeyiz. Eviniz yıkıldı, dükkanınız yıkıldı, ahırınız yıkıldı biliyorum. Ama bütün bunların tamamını ben devlet olarak yapacağım. Kabahat bendeydi, kusur bendeydi. 23 kişi imza attı. Bu imzaların hiçbirisi doğru değildi. Ben onlara geri dönüp hesabını soracağım. Ama sizin hiçbir kusurunuz, kabahatiniz yoktur. Siz gittiniz, imza attınız ve tapudan aldınız. Ölenleri geri getiremiyorum ama sizin evinizi, sizin dükkanınızı, sizin ahırınızı beş kuruş almadan size teslim ediyorum. Şimdi bana hakkınızı helal edin.’ Şimdi burası aynı zamanda bir tarım bölgesi. Çiftçi hiç merak etmesin. Çiftçinin, ahırı yıkılan çiftçinin, esnaf kefalet kooperatifine, ister esnaf olsun, tarım kredi kooperatifine ve bankalara olan kredilerini ve faizlerini tamamen sileceğiz. Depremden zarar gören esnafın ve çiftçinin bankalara olan kredi ve faizli borçlarının tamamını sileceğiz. Çünkü zaten perişan olmuş vaziyette. Neden sileceğiz? Ya adamın dükkanı zaten yıkılmış. Alışveriş yapamıyor bu insan. Dükkanı başına yıkılmış. Yakınlarını kaybetmiş. Bankaya ödeyecek parası yok. Zaten işi de yok. Sosyal devlet bu günler için var. Gelecek faizi, borcu silip, zararını ödeyecek, ‘Devlet senin yanında’ diyeceğiz. Böylece devletin devlet olduğu, devletin vatandaşın yanında olduğu, devletin vatandaşı koruduğu gerçeği ortaya çıkmış olur. Depremzedelere yapılacak konutlar için söyledim, yıkılan dükkanlar için beş kuruş para almadan, 20 taksit, 20 yıl taksit. Ya torunu da borçlandırıyorlar. Nasıl alacaksın? Barolarla konuştum, avukatlarla konuştum, sizden para istendiğinde davayı rahatlıkla açabilirsiniz, bedavayı da kazanırsınız. Faiziyle beraber paranızı da alabilirsiniz, hiç endişe etmeyin. Devlet yükümlülüğünü yerine getirmek zorundadır.”

‘HER ÖNÜNE GELEN MÜTEAHHİTLİK YAPAMAYACAK’

Her önüne gelenin müteahhitlik yaptığını ve bunun önüne geçeceklerini ifade eden Kemal Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Başka ne yapacağız? Onu da söyleyeyim. Önüne gelen müteahhitlik yapıyor. Müteahhitliği kurala bağlayacağız. Bu işi yapıyor musun? Yapmıyor musun? Bir diploması olması lazım, bir sınavı olması lazım bunun. Bir ahlakı olması lazım bunun, bir erdemi olması lazım. Her önüne gelen müteahhitlik mi yapar ya? Bana daire yapıyor, ev yapıyor. Ben orada yaşayacağım. Benim yaşayacağım evin güzel olması lazım, depreme dayanıklı olması lazım. Yaşanabilir olması lazım. Kurallara uygun olması lazım. Bunun kurallarını getireceğiz. Her önde gelen müteahhitlik yapamayacak. Müteahhitler için de sosyal sorumluluk sigortası getireceğiz. Bakın doktor yanlış ameliyat yaptığı zaman tazminat davası açıyorlar. Yanlış bina yapıyor. Depreme dayanıksız bina yapıyor. Kimse de bir şey yaptığı yok. Onlar da sigortalı olacak, bina da sigortalı olacak. Bunu müteahhit kendisi ödeyecek ve bir sorumluluk içinde eğer sorumluluğu doğarsa devlet onun payını oradan alacak. Her binanın mutlaka bir kimliği olacak ve depreme dayanıklı binalar olacak. Vatandaş güven içinde gidecek binasını satın alacak.”

‘AFETLE İLGİLİ KURUMLARI YENİDEN YAPILANDIRACAĞIZ’

Afetle ilgili kurumları yeniden yapılandıracaklarını da dile getiren Kılıçdaroğlu, “Bakın bir afet oldu. Kızılay’ı aradık bulamadık. AFAD yeteri kadar olmadı. Çadır, insanlar soğuktan dondular, öldüler. İnsanları enkazın altından çıkaracak kurtarma ekipleri yoktu Kıbrıs’a gittim. Adıyaman’da çok sayıda çocuk bir otelin altında kaldı ve hayatını kaybetti. O aileler gittiler otelin başına. Ama otelin önünde, enkazı kaldıracak, arama kurtarma ekipleri bulamadılar. O ailelerin dramını, anneleri dinleyerek, gözyaşları içinde bana nasıl anlattıklarını biliyoruz. Buna benzer çok sayıda acıyı sizler de yaşadınız. Bizler de bir şekliyle gördük ve dinledik. Buradan Türkiye’nin bir şekliyle çıkması lazım. Şunu unutmayın, Türkiye güçlü bir ülkedir. Türkiye zengin ülke. Türkiye’nin kaynakları var. Türkiye’nin imkanları var. Yeter ki bunları yerli yerinde ve doğru kullanın. Halk için kullanın. Sizin için kullanacağız, halk için kullanacağız. Hiç endişe etmeyin” ifadelerini kullandı.

‘SİYASET HALKI DÜŞÜNMEK ZORUNDA’

Siyasetin yeni bir alana evrilmek zorunda olduğuna dikkat çeken Kemal Kılıçdaroğlu, “Siyaset artık halkını düşünmek zorunda. Milletvekillerinin, parlamentoya gelen milletvekillerinin siyasi ahlak kanunuyla bir şekliyle, bir şekliyle daha nitelikli, daha ahlaki bir temele oturan bir meclisin yapısını oluşturmak zorundayız. Bunu yapacağız altı lider söz verdik. Millet İttifakı olarak söz verdik, ‘siyasi ahlak kanunu çıkaracağız’ diye. Artık milletvekilleri ihale peşinde, şunun peşinde, bunun peşinde koşmasın. Koşanlar parlamentoda olmasınlar ve parlamentoda olan milletvekilleri halkını düşünsün, milletini düşünsün. Biz bunu da yapacağız. Hiç endişe etmeyin. Yeni bir sayfayı açacağız, ahlak üzerine, liyakat üzerine, adalet üzerine inşa edilen bir sayfa açacağız. Adalet, devletin dini adalettir. Devletin dini adalettir. Adalet kutup yıldızı gibidir. Adaletin olmadığı yerde devlet çürümeye başlar. Liyakatin olmadığı yerde devlet çürümeye başlar. İnşallah göreceksiniz adaleti de bu ülkeye getireceğiz. Liyakati de bu ülkeye getireceğiz. Beraberliği birliği de bu ülkeye getireceğiz. Herkese saygı duyacağız. Bizim gibi düşünmeyen insanlara da kucak açacağız. Onlar da bizim vatandaşlarımız. Farklı düşünen insanı ötekileştirmeyeceğiz. Farklı düşünen insanı düşman ilan etmeyeceğiz. Tam tersine kim neyi düşünüyorsa, insanlık için ne kadar yarar varsa herkesi kucaklayacağız. Yeni bir sayfa, yeni bir sayfa, yeni bir güzellik. Bu ülkede her evladımız hayal ettiğini gerçekleştirsin istiyorum. Hayal ettiğini gerçekleştirsin. Her anne kızını, oğlunu üniversiteye gönderirken gözü arkada kalmasın isterim. Hangi yurtta kalacak, nerede kalacak diye düşünmeyecek, göreceksiniz. Bir yıl içinde o sorunu da çözeceğiz. Bir yıl, fazla değil bir yıl içinde çözeceğiz. Siyaset zenginleşme aracı değildir. Politikacı girip zenginleşiyorsa bilin ki malı götürüyordur, malı götürmeye izin vermeyeceğim. Söz verdim bir daha buradan, Nurdağı’ndan söz veriyorum 418 milyar doları sizin için alacağım. 418 milyarı sizin için getireceğim. ‘Nasıl alacaksın bu parayı, onlar gitti’ diyorlar. Dünyanın neresine giderlerse gitsinler o parayı bu ülkeye getireceğim. Yatırım yapacağım, tüyü bitmemiş yetimin hakkını kimseye yedirmeyeceğim. Herkes böyle bilsin” diye konuştu.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X