Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
“Yüreğimizde çok derin bir yara açıldı. Milletimizin başı sağolsun. Kelimeler kifayetsiz kalıyor. İnsan ne dese, nasıl dese bilemiyor. Konuşmamı yaparken aklış ve slogan atılmamasını istiyorum. 15 dakikalık bir konuşma yapacağım, sonra dağılacağız. Haberi aldığımda hepiniz gibi dehşete düştüm.
Hatay’a vardık. Gördüklerim nasıl anlatılır bilmiyorum. Rüyada gibiydik. Gördüğümüz gerçek, olamayacak kadar kabustu. Kadim şehirlerimizde ölümden başka hiçbir şey yoktu. İnsanlar isimleri haykırıyordu sokaklarda. Herkes biribirinin adını söylemeye çalışıyordu. Gerçek bir zifiri karanlık.
Gece dinlenmeye çekildik ama uyumak mümkün değil. Halkımızın acısını düşünüyorum. Duygularım karma karışıktı. Bu ülkede her şeyi bölüştüler, acılar hariç. Yarın torunlarım büyüyecek, Allah ömür verirse soracaklar bana, en zor zamanda dede sen neredeydin diye? Anladım ki ben artık eski ben olamayacağım. Basın müşavirim Ömer’i aramaya çalıştım. Telefonlar çekmiyor, hiçbir şey çalışmıyor. Kaldığı araca gittim, o da uyumuyordu. En zor zamanda nerede duracağımı söylemem lazım. Gelecekte torunumun soracağı sorulara yanıt vermem lazım dedim. Ne sarayı ile ne çeteleriyle hizalanacağım. Milleti için evlatları için var olmayan yapıyı yüceltmeyeceğim dedim.
“NE DÜŞÜNÜYORSAM SÖYLEDİM”
Dayanışacaksam milletimle dayanışacağım dedim. Onlar varken siyaset üstü diyen Erdoğan ne Allah aşkına diye sordum kendi kendime. İletişim Başkanlığı başlamıştı zaten, gayri ahlaki bir sürü çabanın içerisine girmişti. İnternet işini çözünce amasız fakatsız ne düşünüyorsam söyledim. Ey halkım yüreği yanan halkım, sen daha iyi olmayı hak etmiyor musun? Cumhuriyetimizin bir yüzyılı geçti, ikincisi daha iyi olmasın mı? Yazımızı öldürdüler, bir baharı yaşatmayalım mı bu çilekeş halkımıza?
“İKTİDARI DEĞİŞTİRECEĞİZ”
Gözyaşlarımıznı gözlerimizi bulandırmasına izin vermeyelim. Bizim bir iktidarı değiştirmekten çok daha derin meselelerimiz var. İktidarı değiştireceğiz, orası kolay. Ama değişim iktidarı değiştirmekten büyük olmalı. Zihniyeti değiştirmemiz lazım. Bu düşünce şeklini kökünden kurutmamız lazım. Devlete yaklaşımımızı değiştirmemiz lazım. İmar affı veriliyor, soygunculara susuluyor. Şehirler rant üzerine inşa ediliyor. Dükkan kiralayan birkaç metrekare kazanmak için kolonları kesiyor. Depreme komşu illerde kira fiyatları artıyor. Kendini akıllı sanan kurnazlar, devletine kazık atıyor.
“ZIVANADAN ÇIKTILAR”
Hırsızlığa göz yumuluyor, düzen aynen devam ediyor. Hemen bir fırsatçılık yapılıyor, büyük küçük herkes rant peşinde. Bu nasıl bir düzendir? Biz ne yaptık kendimize böyle? Oturup düşünmemiz gerekmiyor mu? Bu düzeni onlar getirdi. Ama iğneyi kendimize de batırmamız lazım. Siyasete giren kısa sürede zenginleşiyor. Defterler tutuyorlarmış, zıvanadan çıktılar. Çıkarlar tabii onlar bambaşka bir evrende yaşıyor. Değişmemiz lazım.
“İMAR AFFINI AĞZIMIZA ALMAYACAĞIZ”
Depremler hep olacak sevgili dostlar. Devlet artık depremler karşısında aciz kalmayacak. Bu kabus bir daha yaşanmasın. Siyaset haramdan riyadan yalandan elini çekecek. İkinci yüzyılda artık bunlar yaşanmasın. Kayırma bitecek, suiistimal bitecek. Açgözlülük bitecek, rant bitecek. her birimiz elimizi taşın altına koyacak. Önce inanacağız. İşin kuralı budur. Birbirimize inanacağız. Adaleti getireceğimize inanacağız. Deprem gecesinden bu yana dayanışma içinde olan insanlarımız için inanmak zorundayız. Kurallar koyacağız, o kuralları çiğnetmeyeceğiz. Artı imar aflarını ağzımıza almayacağız. Tek adamlar bu coğrafyada hakim olamayacak. Bu harami düzeni değiştireceğiz.”