Kadınların üçte biri o hastalık yüzünden çocuk sahibi olamıyor!

Endometriozis halk arasında bilinen ismiyle çikolata kisti, Türkiye’deki 2 milyon kadının sorunu. Çikolata kisti hastası kadınların üçte biri bu sorun yüzünden çocuk sahibi olamıyor.

Kadınların üçte biri o hastalık yüzünden çocuk sahibi olamıyor!

Doç. Dr. Ercan Baştu, “Çikolata Kisti”nin hamilelik şansını önemli ölçüde etkilediğini belirterek, “Endometriozise sahip olan kadınların yaklaşık üçte biri ile yarısı hamile kalmakta zorlanmaktadırlar” dedi.

İHA’nın haberine göre; endometriozis halk arasındaki adıyla çikolata kisti hastalığı, Türkiye’deki 2 milyon kadının sorunu. Bu kadınların üçte biri ise çocuk sahibi olamıyor.

Doç. Dr. Ercan Baştu, Çikolata Kisti’nin sebebinin bilinmediğini kaydederek, “Yaygın bir teori adet kanını oluşturan dokunun regl dönemi sırasında tüplerden geçerek yumurtalık, karın ve kasık içine sızmasıdır. Bu dokunun sonradan karın boşluğunun içine doğru büyüyerek yerleştiği düşünülmektedir. Bu teorinin adına ”retrograd mensturasyon”adı verilir. Başka teoriler de bulunmaktadır ve bu durumun sebebi hakkındaki araştırmalar devam etmektedir” dedi.

Doç. Dr. Baştu, endometriozisin oluşturduğu en temel problemin doğurganlığın hasar görmesi ve karın bölgesinde geçmeyen şiddetli kasık ağrısı olduğunu vurgulayarak, “Endometriozise sahip olduğu bilinen kadınların hamile kalabilme oranı hasta olmayan kadınlarınkinden daha düşüktür. Endometriozise sahip olan kadınların yaklaşık üçte biri ile yarısı hamile kalmakta zorlanmaktadırlar. Hafif veya orta derece endometriozise sahip kadınlar hamile kalıp çocuk sahibi olabilmektedirler. Doktorlar zaman zaman kadınlara hastalığın giderek ağırlaşabileceği için çocuk sahibi olmayı ertelememeyi önermektedirler. Kısırlık şikayeti olan (doğurgan olmayan) kadınların yüzde 20 ile yüzde 50’sinde Endometriozis bulunabilmektedir” dedi.

“HASTALIĞIN TANISI 5-6 SENE GECİKEBİLİYOR”

Doç. Dr. Baştu, hastalığa teşhis koymanın güç olabildiğini kaydederek, “Bazen tanısı 5-6 sene bile gecikebiliyor. Dikkatli muayene ve hastanın tıbbi hikayesini doğru değerlendirmek önemli. Kesin tanı ameliyat esnasında alınan hastalıklı dokunun patolojik incelemesinden sonra konuyor” ifadelerini kullandı.

Ercan Baştu, bu belirtilere dikkat çekerek, “Ağrılı ve yoğun adetler, alt karın bölgesinde, kasıklarda ya da belde ağrı, cinsel ilişki sırasında ağrı, adetler arasında kanama, gebe kalmada güçlük, dışkılama sırasında ağrı, bağırsak alışkanlıklarında değişmeler (kabızlık-ishal), kanlı dışkılama, idrarda kan görülmesi, kısırlık” diye konuştu.

Hastalığın başka ağrı şikayetleri ile karıştığını belirten Doç. Dr. Ercan Baştu,”Teşhis geç konduğunda farkında olmadan hastalıkla yaşanıyor. Bazen de adet ağrıları gibi normal olduğu düşünülüp normalleştirilmeye çalışılsa da ağrı çok daha uzun ve şiddetli oluyor” dedi.

Doç. Dr. Baştu, hastalığın en yaygın 25 ile 45 yaş arasından hiç hamile kalmamış kadınlar arasında görüldüğünü belirterek, şunları söyledi: ”Bazı faktörler sizi endometriozis için daha yüksek risk grubuna taşıyabilir, bunlar, doğum yapmamış olmak, adet görmeye erken yaşta başlamak, menapoza geç yaşta girmek, vücutta daha yüksek östrojen oranına sahip olmak veya vücudun hayat boyu üretilen östrojene daha çok maruz kalması , düşük BMI (vücut kütle indeksi), alkol tüketimi ,endometriozise sahip olan bir veya daha fazla akrabaya sahip olmak (anne, hala/teyze veya kız kardeş),adet kanın vücuttan normal atılım yolunu engelleyen herhangi bir durum, rahimdeki anormallikler.”

“ERKEN TEŞHİS ÇOK ÖNEMLİ”

Doç. Dr. Baştu, hastalığın erken teşhis edilmesinin tedaviyi olumlu etkilediğini vurgulayarak, Eğer erken teşhis edilmezse hastalık ilerleyebiliyor. Erken evrede daha basit ilaç tedavisi ve ameliyatla tedavi sağlanabiliyor. Hastalık ilerledikçe ilaç ve ameliyat tedavisi zorlaşmaktadır. Kısırlık için cerrahi tedavi önerilir. Ağrı için önce ilaç tedavisi, cevap alınamazsa cerrahi tedavi önemlidir. Bu tedaviler sonrası hastalığın tekrarlama ihtimali vardır” şeklinde konuştu.

TÜRKİYE’DE İLK KEZ ‘ÇİKOLATA KİSTİ MERKEZİ’ KURULDU

Doç. Dr. Ercan Baştu, 2003 yılında Amerika’nın San Diego şehrinde gerçekleşen ‘Dünya Endometriozis Kongresi’nde özellikle ağır endometriozis hastalarının cerrahi tedavisinin iyileştirilmesi gerektiği yönünde fikir birliğine vardıklarını vurgulayarak, “İngiliz Jinekolojik Endoskopi Derneği (BSGE) ağır endometriozis hastalığı tedavisinde uzman laparoskopik cerrahlar ve multi-disipliner yaklaşım gerektirdiği kararına vardı. Bu sebeple, tedavi sonuçları takip edilip ölçülebilen akredite endometriozis merkezleri kurulmasına karar verdi.

İngiliz Jinekolojik Endoskopi Derneği (BSGE) öncülüğünde merkezlerin akreditasyonu 2008 yılında başladı. O yıldan beri de her yıl artan sayıda merkez akreditasyon için başvurmakta. Biz 2018’de Türkiye’den başvuran ilk merkez olduk” dedi.

Doç. Dr. Baştu, endometriozis merkezlerinin en önemli unsurlarından birinin uluslararası kriterlerle hasta verisi toplayıp, tüm merkezlerde aynı metotla bu verilerin kayıt edilmesi olduğunu ifade ederek, “Veriler dahilinde tedavi parametrelerine ek olarak ağrı, hayat kalitesi ve komplikasyonlar da bulunmakta. Bir merkezin verileri diğeri ile birebir karşılaştırılabilir veya tüm merkezlerin verileri tek bir grup olarak analiz edilebilir hale gelmiştir. Tüm bu çalışmalar neden önem arz eder? Öncelikle en başta da bahsi geçtiği üzere ağır hastaların standart bir şekilde, aynı kalitede ve yaklaşımla tedavi almasını sağlar. İkincil olarak, toplanan veriler sayesinde, hastaya yaklaşım, tedavinin faydaları ve risklerinin değerlendirilmesi objektif ve bilimsel kanıta dayalı şekilde geliştirilebilir” ifadelerini kullandı.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X