Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından TBMM Kadına Yönelik Şiddetin Sebeplerinin Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Komisyonu’na sunulan raporda, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün hukuki ve idari yapısı ile çalışmaları hakkında bilgiler verilerek, 2015 yılı genel bütçesinin 118 milyon 355 bin lira olduğu, bunun 59 milyon 752 bin lirasının kadın konukevleri, 50 milyon 422 bin lirasının ise Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri’ne (ŞÖNİM) ayrıldığı bildirildi.
Kadına yönelik şiddetin yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünyada ciddi bir toplumsal sorun olarak varlığını sürdürdüğü belirtilen raporda, kadınların ev içinde, ev dışında veya sosyal yaşamlarında fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik gibi farklı türlerde şiddete maruz kaldıkları vurgulandı.
Erken yaşlarda evlenen ile boşanmış kadınlar daha fazla riski altında
Türkiye’de Kadına Yönelik Aile içi Şiddet Araştırması’nın kadına yönelik şiddetle mücadele etmek ve kadına yönelik şiddet ile mücadele eden paydaşların güçlenmelerine katkıda bulunmak amacıyla 2013-2014 yıllarında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından yürütüldüğü ve Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü tarafından gerçekleştirildiği belirtilen raporda, “Sonuçlar, kadınların daha çok yakınlarındaki erkeklerden şiddete maruz kaldıklarını, her 10 kadından 4’ünün eşi ya da nişanlısı, sözlüsü, erkek arkadaşı tarafından yaşamının herhangi bir döneminde fiziksel ve veya cinsel şiddete maruz kaldığını ortaya koymaktadır. Kadınlara yönelik şiddet, her yaştan, her eğitim grubundan, her bölge ve refah düzeyinden kadınlar için tehdit oluşturmakla birlikte, erken yaşlarda evlenen kadınlar ile boşanmış, ayrı yaşayan kadınlar daha fazla şiddet riski altındadırlar” denildi.
Annesi şiddet gören çocukların fiziksel ve ruhsal sağlığı etkileniyor
2014 yılı araştırmalarının kadınların en çok duygusal şiddet ve istismara maruz kaldıklarını, bunu fiziksel ardından da cinsel şiddetin izlediğini ortaya koyduğunun ifade edildiği raporda, şiddetin etkilerine ilişkin de şu değerlendirmelerde bulundu:
“Kadına yönelik aile içi şiddetin en önemli sonuçlarından biri, şiddetin kadınların ve çocukların fiziksel ve ruhsal sağlığını doğrudan ve dolaylı yollarla olumsuz şekilde etkilemesidir. Fiziksel ve veya cinsel şiddete maruz kalınması sonucu oluşan yaralanmalar, şiddetin kadın sağlığına doğrudan etkisini göstermektedir. Türkiye’de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması 2014’ün sonuçlarında okul çağında en az bir çocuğu olan kadınlara çocukların bazı davranış sorunlarını gösterip göstermedikleri sorulmuştur. Sonuçlar, söz edilen davranış sonuçlarının annesi şiddete maruz kalmış çocuklarda belirgin şekilde fazla olduğunu göstermektedir. Araştırma sonuçlarına göre, annesi şiddete maruz kalmış çocuklarda sık sık kabus görme yüzde 33, yatağını ıslatma yüzde 38, çekingen, içine kapanık olma yüzde 53, anneye ve diğer çocuklara karşı saldırgan olma yüzde 31, hırçınlaşarak ağlama yüzde 52 oranında görülmektedir.”
Kadına yönelik şiddetin fail ve mağdur ile sınırlı kalmadığının altının çizildiği raporda, “Kadına yönelik şiddet her şeyden önce toplumdaki mevcut şiddetin artmasına neden olmaktadır” ifadesine yer verildi.
İleri analiz çalışması yapılacak
Raporda ayrıca, 2015 yılı içerisinde kadına yönelik şiddetle daha etkili bir şekilde mücadele etmek ve konuya yönelik yeni politika ve programların geliştirilmesine imkan sağlamak amacıyla ileri analiz çalışmalarının yürütülmesinin planlandığı bildirildi.
6284 sayılı yasa kapsamında Türkiye genelinde 2012 yılında 5 bin 295, 2013 yılında 11 bin 49, 2014 yılında 17 bin 114 koruyucu tedbir kararı, 2012 yılında 169 bin 509, 2013 yılında 260 bin 874, 2014 yılında ise 294 bin 363 önleyici tedbir kararı alındığı bilgisine yer verilen raporda, 2014 yılında, 17 bin 777 kadın, bin 938 erkek ve 5 bin 58 çocuğun ŞÖNİM’lerden hizmet aldığı belirtildi.