Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İslam coğrafyasının içinde bulunduğu karamsar tablodan selamete ulaştıracak, çıkış yolunu gösterecek pusulanın istişare ve vahdet olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1. Asya-Pasifik Ülkeleri Müslüman Dini Liderler Zirvesinin kapanış oturumunda katılarak konuşma yaptı.
“Ne Irak’ta ne Suriye’de ne Filistin’de ne de diğer bölge ülkelerinde hiçbir etnik kökene, hiçbir dine, hiçbir mezhebe karşı ön yargılı, mesafeli” olmadıklarını belirten Erdoğan, “Bugün ülkemizde ensar bilinciyle misafir ettiğimiz 2,5 milyon Suriyeli ve Iraklı’nın arasında her inançtan, her kökenden, her mezhepten insan var. Hiçbirine farklı gözlerle bakmadık, bakmıyoruz. Biz, kurtuluş mücadelesi veren Suriyeli kardeşlerimize, demokrasi mücadelesi veren Mısırlı kardeşlerimize, Mescid-i Aksa’nın onurunu, kutsiyetini, mahremiyetini savunarak tüm Müslümanların izzetini koruyan Filistinli kardeşlerimize, onurlu bir yaşam mücadelesi veren Arakanlı kardeşlerimize, barış, huzur ve istikrar isteyen Afganistanlı, Yemenli, Libyalı kardeşlerimize, işte bu anlayışla sahip çıkıyor, destek oluyoruz” dedi.
Erdoğan, şunları söyledi:
“2,5 milyon insanı şu anda ülkemizde misafir ediyoruz ama birileri bakıyorsunuz 30 bin kişi alabiliriz diyor, öbür taraftan da hemen Nobel’e aday gösteriliyor. Bizde 2 milyon 500 bin insan var. Nobel’e meraklı olduğumuz için konuşmuyorum bunu, yani bu sistemin ne denli siyasallaştığını göstermek için söylüyorum. Lafını yaptıkları anda Nobel ödülü alıyorlar. O ödül sizlerin olsun. Bugün sabah G20 öncesi Kadın 20 toplantısı vardı orada da söyledim. Sipariş üzere ödüller dağıtılıyor. Biz o ödülleri filan, böyle bir şeyi arzu etmiyoruz, biz sadece Allah’ın rızasını tahsil için bu yolda koşturuyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yaşamayı, yaşatmayı ihya ve imar etmeyi düstur edinen, düşmanın bile kendisinde hayat bulması gereken bir dinin mensupları, etnik ve mezhep temelli fitneler sebebiyle birbirlerinin hayatlarına kastediyor. Bu manzara, karşı karşıya bulunduğumuz sorunlara yenilerini ekleyerek bizi her gün çok daha sıkıntılı bir geleceğe doğru sürüklüyor. İçinde bulunduğumuz bu karamsar tablodan bizi selamete ulaştıracak, çıkış yolunu gösterecek pusula istişaredir, vahdettir. Bütün ön yargılardan arınarak, temiz bir kalp ve halis bir niyetle yapılacak istişareler, İslam coğrafyasının sıkıntılarına çözüm arayışında en kıymetli vasıtamız olacaktır” ifadesini kullandı.
“Tek sermayesi dini istismar etmek olan yapılar geleceğimizi tehdit etmektedir”
Erdoğan, “Üzülerek belirtmek isterim ki dün El Kaide, bugün DAEŞ benzeri, tek sermayesi dini istismar etmek ve acımasız bir silah gibi kullanmak olan yapılar, geleceğimizi tehdit etmektedir. Bunların İslam’la alakası yoktur. Biz böyle bir İslam öğrenmedik. Dikkat ederseniz en cani cürümleri işlemekten çekinmeyen bu örgütlerin hedefinde sadece Müslümanlar vardır. Bu örgütler, medeniyetler arası değil, medeniyet içi bir çatışma isteyen siyaset mühendisliklerinin en kullanışlı, en vahşi araçlarıdır” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Esenlik ve sükun beldeleri olması gereken ülkeler, ne yazık ki bugün kan, gözyaşı ve çatışmalarla anılıyor. Hemen yanı başımızda, Suriye’de bizzat rejim tarafından en gelişmiş silahlarla, varil bombalarıyla, keskin nişancıların namlularının ucunda sönen hayatlar, yıkılan şehirler, yağmalanan bir miras var. Bir tarafta ‘Müslümanım’ diyerek 366 bin vatandaşını, evet katleden, devlet terörü estiren bir katil var. Ama ne diyor? ‘Ben Müslümanım’ diyor. Bu nasıl Müslümanlık? Ve bunu bir başka Müslümana sorduğumuzda aldığım cevap şu. ‘Ama o İsrail’e karşı’ diyor. Peki o 366 bin kişi acaba İsrail’e, imanının bir gereği olarak karşı değil mi? Onlar da karşı. Peki hangi ölçüyle bombalar yağdırmak suretiyle sen o kardeşlerini öldürüyorsun?”