MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “Yeni baştan kırmızı kitap yazma hedefinde olan AKP iktidarının, asıl ve öncelikli olarak kendisi bir numaralı tehdit kaynağıdır” dedi.
Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, 2014’ün israf olmuş, heba edilmiş, hüsranla özdeşleşmiş karmakarışık bir yıl olarak milli hafızalara kazındığını savundu.
AK Parti’nin 2014 yılında demokrasi radarından tamamıyla çıktığını, adaletin rotasından saptığını, ahlak ve hukuk yollarından hepten ayrıldığını öne süren Bahçeli, 2014 yılında Türkiye’nin sosyal bünyesinin ciddi düzeyde tahribata maruz kaldığını söyledi.
Bahçeli, “Milli iradenin tecellisine engel her faaliyeti tehdit değerlendirmesi içine alarak yeni baştan kırmızı kitap yazma hedefinde olan AKP iktidarının, asıl ve öncelikli olarak kendisi bir numaralı tehdit kaynağıdır” diye konuştu.
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun 2014’ü “altın yılı” olarak ifade ettiğini dile getiren Bahçeli, “Doğrudur, 2014 yılı altın yılıdır ama bu altın demokrasinin değil kaçakçının, kanun muhaliflerinin, hırsızın, uğursuzun, haram saltanatının, Gana’dan getirilip Dubai’ye kaçırılan altınların parlak yılıdır” dedi.
Bahçeli, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 11 yıl boyunca dost bildiği, dost zannettiği, devletin kılcal damarlarına kadar yerleştirdiği çevrelerin, 17-25 aralıktan sonra Haşhaşi ve hain olarak suçlanması gerçekten trajikomik bir durumdur. Paralel varsa bunun sorumlusu Erdoğan’dır” diye konuştu.
AK Parti’nin “her tarafı kumpas, her yanı tuzak, her yanı tertip, her adımı karanlık bir senaryonun parçası olduğunu” savunan Bahçeli, “Geçen hafta AKP’den ihale alan bir terör örgütü militanının, Dolmabahçe Çalışma Ofisi’ne yönelik çakma suikast girişimi, hakikaten aklımızla alay etmek anlamına gelmiştir” dedi.
İhanet çizmeyi aşmıştır
“AKP’nin sünepe ve gayri milli özelliğinden dolayı PKK çıtayı iyice yükseltmiş, tavizleri peşpeşe koparmıştır” diyen Bahçeli, “Bugünkü şartlarda, AKP Hükümeti İmralı canisinin ağzına bakan, Kandil’den gelecek haberlere odaklanan, ihanet mesaisine memur edilmiş siyasi bölücülerin açıklamalarına dikkat kesilen sinmiş, pısmış, teslim olmuş bir hüviyettedir. AKP, İmralı canisi ve çetesiyle Türkiye’yi paylaşma ve parçalama masasına oturmuştur. Rezalet diz boyudur. İhanet çizmeyi aşmıştır” diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu’na “Zehirli ve zillet mutabakatta neler vardır, neler yazılıdır? İhanet taslağında PKK’ya ne verdiniz, neleri vaat ettiniz? Gizli kapaklı sürdürülen pazarlıklarla nelerden, hangi milli ve tarihi emanetlerden vazgeçtiniz?” sorularını yönelten Bahçeli, “Şerefi varsa, onurluysa dürüst olmalı, yüreklice konuşmalıdır” ifadesini kullandı. Bahçeli, şunları kaydetti:
“AKP sayesinde devlet, doğu ve güneydoğundan kademe kademe geri çekilmektedir. Tehlike hiç olmadığı kadar büyüktür ve Türkiye çatır çatır parçalanmaktadır. Bittiği söylenen terör alan tutmuştur.
PKK, kafasına göre sözde özerk bölgeler oluşturmakta, para basmakta, vergi toplamakta, yol kesmekte, mahkeme kurmakta, devletin egemenlik haklarına haince kast etmektir.
26 Aralık akşamından itibaren Cizre’de yaşananlar kelimenin tam anlamıyla fecaattir. PKK ile Hüda-Par arasında vuku bulan silahlı çatışmalar neresinden bakarsak bakalım yönetilemeyen ve sahipsiz bırakılan bir ülke fotoğrafıdır.
‘Cizre’de olduğu gibi nerede olursa olsun kamu düzenine yönelik herhangi bir fiil görüldüğünde bunun gereği yapılacaktır’ diyen Davutoğlu kimi kandırmaktadır? Kazılan hendeklerden devlet gücünü geçiremeyen bu aciz, neden bahsetmekte, hayali gerçekmiş gibi sunmaya ne yüzle kalkmaktadır?
Davutoğlu, Amanoslar gibi dimdik durmaktan bahsetmektedir. Başbakan’ın dağ olup yerinde çakılı durmasına gerek yoktur. Kendisinden beklenen, hukuk olup, adalet olup, kudret olup güvenlik güçlerinin önünü açması ve elini güçlendirmesidir.
Terör sokaklarda, caddelerde, şehirlerde, üniversitelerde, belediyelerde, Meclis koridorlarındadır. Teröristler şehirlere sinmiş, dağlardan metropollere inmişlerdir. Bölücülük sırtında silahla etrafta kol gezmekte, arka arkaya ihanet turu atmakta, savaştan, kan dökmekten bahsetmektedir. Kürdistan ateşi her gün beslenmektedir. Süreç kesilmezse, Türkiye bölünmeye doğru hızla gidecektir.
Cizre’deki terörist hesaplaşmasını ‘Kandil’e nanik yapmak, karanlık ellerin operasyonu’ olarak tanımlayan çürümüş şahsiyetlerin, bulundukları makamda kimlerin nam ve hesabına çalıştıklarını açıklamaları da bize göre zarurettir.
Daha düne kadar ‘çözüm sürecinde ciddi engelleri aştık, usul ve yöntem konusunda olumlu atmosfer oluştu’ diyen Davutoğlu, fason Başbakan değilse, süreç ihanetinin Türkiye’nin başındaki yegane bela olduğunu görmelidir.
Bugün Cizre’de, yarın Silopi’de, diğer gün ise bir başka yerde çatışmalar büyür ve bunun da önüne geçilmezse, uyarıyorum ki, Türkiye kardeş kavgasının içine sürüklenecek, yanan ateş herkese ulaşacaktır.
Şayet Erdoğan ve Davutoğlu’ndan Türk milleti kurtulamazsa, Türkiye’nin akıbeti fenadır.
Doğu ve güneydoğuda sözde özerklik yoluyla kanton yönetimler oluşturmak ve ardından kurulması planlanan Kürdistan’a dahil olmak için zaman ve fırsat kollayanların tesir alanından çıkılamazsa Türkiye’yi kaybetmemiz kaçınılmazdır.
AKP Hükümeti 2015 yılında demokratik vasıtalarla tasfiye olmazsa, muhtemel anayasa değişikliği ve terör örgütüne verilen tavizlerle milli devletimiz, bin yıllık kardeşliğimiz gözlerini bir daha açamayacağı komaya girecektir.”
Cumhurbaşkanı’nın gerekli gördüğü hallerde Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmesinin Anayasa gereğince mümkün olduğunu anımsatan Bahçeli, fakat bu yetkinin bizzat Davutoğlu’nun da ifadesiyle “istisnai bir durum” olduğunu söyledi.
“Erdoğan gerekli gördüğü hangi hallerden dolayı Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmeyi uygun bulmuştur?” sorusunu yönelten Bahçeli, “Madem Türkiye kasaba devleti, guguk devleti değildir; o halde hukuk devletinin temel ilke ve kaidelerine en ufak sapma gösterilmeden uyulmuştur da, geriye bir tek Cumhurbaşkanı’nın Bakanlar Kurulu’na başkanlık etmesi mi kalmıştır? Hepsinden önemlisi, bundan sonra sayın Ahmet Davutoğlu, hançeresi yırtılırcasına nasıl bağıracak, kurulmuş plak gibi nasıl ses çıkaracak, dahası Başbakanım diye ortalıkta nasıl gezecektir?” diyerek, şöyle devam etti:
“Zalime başkaldırmaktan bahseden boyunduruk altındaki Başbakan, zulüm altında inim inim inlemekten rahatsız değil midir? Başbakan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın vasiliği altında zincirlidir. Eski devirlerdeki kürek mahkumları bile Davutoğlu’na göre hür, daha omurgalıdır.
Bir gözüyle sarayı, diğeri ile de Hükümetteki Erdoğan muhiplerini kollayan Davutoğlu iradesini çaldırmıştır. Erdoğan alışılmış Cumhurbaşkanı olmayacağını söylemektedir. Bize göre sorunların kaynağı da bu sakat anlayışta yatmaktadır. Alışılmış Cumhurbaşkanı demek, anayasal sınırlarında kalan, görev ve yetkilerini aşma teşebbüsünde bulunmayan Cumhurbaşkanı demektir. Fakat Erdoğan için bunlar beyhude ve gereksizdir.
Bakanlar Kurulu’nu ahlaken sorunlu şekilde toplayacak Erdoğan’ın, başkanlık veya yarı başkanlık için fiili durum oluşturmaya çalıştığı her türlü izahtan varestededir. Davutoğlu buna itiraz etmeli, başaramıyorsa istifa ederek üstlendiği sorumluluğu faziletlice bırakmalıdır. Bakanlar Kurulu’nun, 19 Ocak’ta Erdoğan başkanlığında toplanmasının münferit olmayacağı, arkasının geleceği gün gibi meydandadır. MHP olarak bu yanlıştan dönülmesini, 62. Hükümet’in iffet ve itibarına sahip çıkmasını bekliyor ve bunu samimiyetle istiyoruz.”
Milli vicdan iğfal edilmiştir
Dün, Türk siyaset tarihinin “en utanç verici kararlarından birisinin alındığını”, dört eski bakanın Meclis Soruşturma Komisyonu tarafından Yüce Divan’a gönderilmediğini anımsattı.
“Davutoğlu, korku filmlerindeki aktörler gibi kol kesmek, kol koparmakla uğraşırken, haklarında yığınla iddia bulunan bakanlar korunmuş ve milli vicdan iğfal edilmiştir” ifadesini kullanan Bahçeli, “AKP’li 9 üyenin eli rüşvet ve yolsuzluğu onaylamak için kalkmış, 9 üye hukuk cinayeti işlemiş, isimlerini arınmayacak şekilde lekelemişlerdir” görüşünü paylaşarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Havuz medyasında ‘Sivil Dayanışma Platformu’ adıyla hırsızların yönlendirdiği lobiler millet iradesini gölgelemiş, verdikleri sivil muhtıraya hiçbir vicdanlı AKP’liden ses çıkmamış, itiraz gelmemiştir.
Açıktan açığa AKP’li milletvekillerine de gözdağı veren bu hırsızlığın dayanışma platformu, ‘siyasi kariyerlerini sağlam iradeye borçlu olanların küçük hesapları büyük Türkiye yürüyüşünü durdurmaya yetmeyecektir’ diyerek yaygara koparmışlardır. Milli iradenin tecelli ettiği aziz Meclis’e parmak sallamak, ayar vermek, hizaya getirmek hiç kimsenin, hele hele hain ve hırsızlara ilham olmuş 17-25 kadrosunun harcı olmayacak, bu rezillik unutulmayacaktır.
Milletin vekillerini darbeyle özdeşleştirmek, Gazi Meclis’i paralel yapılanmanın ileri karakolu gibi göstermek, en hafif tabirle soygun şebekesinin iğrenç bir iddiası, ahlaksız bir safsatası değil midir? Soruşturma Komisyonu’nun kurulması için önerge veren AKP’nin değerli milletvekilleri, sorarım sizlere, siz ne zaman darbeci oldunuz, ne zaman apoletsiz cuntacı kesildiniz?
Yüce Divan’a gitmemek için yüce vicdan istismarı yapan eski bakanlar, biliniz ki, eninde sonunda tıpış tıpış adaletin huzuruna çıkacaksınız, biriken bedeli sonuna kadar ödeyeceksiniz. Rüşvetçiler Bakara Suresiyle alay ederler, kimseden ses çıkmaz. Torpili, haksızlığı, adaletsizliği ayetlerle örtmeye çalışırlar, İslam’la kandırırlar, kimseden tepki gelmez. Dahası ‘Hz. İbrahim benim, Hz. Muhammed de kardeşim’ diyen sapıklar hiçbir yaptırım görmez. Bu nasıl bir ülkedir, Türkiye kimlerin eline kalmıştır?
Meclis Soruşturma Komisyonu’nda göz göre göre, bütün somut delil, belge, bulgu, tanık ifadesi ve tespitlere rağmen, sarayın engellemesiyle hukuku boğazlayanlar altında kalkamayacakları bir karara imza atmışlardır. Türkiye, AKP’nin hukuk ve ahlaka kategorik darbesini daha fazla taşımayacaktır. Bu rüşvet ve yolsuzluk kervanının istikameti mahkemeye çıkmazsa, Türkiye’nin sosyal ve siyasal deprem yaşaması an meselesidir. Rüşvet zanlısı eski bakanların Meclis Genel Kurulu’nda yapılacak oylamada, mutlaka layık oldukları muameleye uğramaları gerekmektedir. Komisyondan kurtulan 17-25 Aralık failleri ilk önce adalete teslim edilmeli, arkasından da diğerleri paşa paşa, peş peşe onları takip etmelidir.”
Sağlık Bakanı’nın sorunu var
Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin “Sağlık Bakanının ‘Yüce Divan’a güvenmiyoruz’ yönünde bir açıklaması oldu. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?” şeklindeki sorusuna Bahçeli, şu yanıtı verdi:
“Sağlık Bakanı, AKP’nin geçmişini inkar eden, onların seçtiği Cumhurbaşkanı ile ülkeyi 5 yıl yöneten başta Sayın Abdullah Gül olmak üzere herkese hakaret etmektedir. Bugün Anayasa Mahkemesi’nin çoğunluğu Sayın Gül’ün atadıklarıdır. Dolayısıyla Sağlık Bakanı’nın sağlık sorunu vardır. Bu sorunu Anayasa Mahkemesi’nde değil Sağlık Bakanlığına bağlı güzide hastanelerden bir tanesinde aramalıdır.”