Bekledikleri ve öngördükleri ekonomik istikrarın gerçekleşmesi durumunda, bu yıl otomotiv pazarının geçen yılın yüzde 10 üzerinde olacağını tahmin ettiklerini aktaran Aybar, pazarın 820-850 bin aralığında gideceğini kaydetti.
Aybar, seçim öncesinde hareketlilik yaşandığını, bunun da otomotiv sektörüne yansıdığına dikkati çekerek, “Dolayısıyla bir takım verilebilecek yeni imkanlar vatandaşlara alımlarda da hızlanma getireceği için ilk yarıyı hareketli geçmesini bekliyoruz” diye konuştu.
Çözüm sürecinin otomotiv sektörüne yansımasına ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Aybar, “Çözüm sürecinin etkin olduğu coğrafyalarda, insanlar yatırım yapmada daha bir cesaretli olacağı ve önlerini daha rahat görebilecekleri için, bunun mutlaka yatırıma da pozitif etkisi olur. Bunun etkisiyle oralarda bir canlanma bekleriz. Bu canlanma otomotiv sektörüne de doğal olarak olumlu yansır” ifadelerini kullandı.
“Sürekli bir kur artışı otomobil fiyatlarına yansıyacaktır”
Aybar, dolar/TL ve faizlerin bulunduğu seviyenin pazara etkisini değerlendirerek, Türkiye’de serbest ekonominin hakim olduğunu dile getirdi.
Serbest ekonominin gereğini yapmakta fayda bulunduğunu her zaman gördüğünü aktaran Aybar, şunları kaydetti:
“Bizim belli bir kurdan bağlantılarımız yapıldı. Şu anda kur artsa bağlantısını yaptığımız otomobilleri etkilemez ama bundan sonraki olacak siparişleri etkiler. Onun için sürekli bir kur artışı otomobil fiyatlarına yansıyacaktır. Bizde tüketici kredileri otomobil satışlarında önemli bir faktör. İnsanın otomobil alması için 3 önemli şart var; uygun fiyat, uygun işletme maliyeti ve uygun kredi şartları.
İnsanlar finansman çözümlerine son derece hassas. Finansmanda da aylık taksitleri düşürebilmek için faizin düşmesi lazım. Şu andaki mevcut şartlarda aylık yüzde 1 civarında bir faizle kredilendirme yapılıyor. ‘Burada belirgin bir düşüşü nasıl görürüz?’ diye baktığımız zaman, 200 baz puanlık bir indirimle bu aylık faiz etkisi ortaya çıkar. Kredilerin aylık taksitleri küçülmüş olur. Bu seviyelerde kredi çözümlerini de cazip şartların ortaya konduğunu görebiliriz ama Türkiye’nin makroekonomik dengesi buna müsait değilse yapacak bir şey yok.”
“Pazarda daha aktif olmak için yeni önlem ve tedbirler ortaya koyacağız”
Aybar, Avrupa pazarlarının büyümeye devam ettiğini vurgulayarak, söz konusu pazarda geçen yıl yüzde 6-7 civarında bir artış yaşandığını, bu yıl da bu oranlarda olmasa da bir büyüme kaydedileceği öngörüsünde bulundu.
Avrupa pazarındaki büyümenin Türkiye’ye olumlu etkisi olacağını ifade eden Aybar, “Avro/dolar paritesi her ne kadar bir hassasiyet getirecek olsa da bu yıl otomotiv ihracatının geçen yılın bir miktar üzerinde olacağını değerlendiriyoruz. Geçen yıl gibi yüzde 8 olmaz ama yine de bir artış olacaktır” dedi.
Aybar, hafif ticaride bu yıl ki performansın geçen yılın çok üstünde olacağını belirterek, “Biz de Renault olarak bu pazarda daha aktif olmak için yeni önlem ve tedbirler ortaya koyacağız. Bu da etki edecektir. Bunun yanında Türkiye’de ticari araç üreten diğer markalar da yeni modelle çıktı. Onların da pazarda etkin faaliyeti olacaktır. Eğer K belgesi ve diğer makroekonomik şartlarda olumsuzluğa doğru giden bir tedbir gelmezse, ki ben beklemiyorum, bu yılın daha iyi olması kesin. Geçen yılın yüzde 20 kadar üzerinde bir ticari araç pazarında artış olur. Toplam otomotiv pazarındaki büyümede ticari araç büyümesinin baz etkisi daha fazla olacaktır” diye konuştu.
“Türkiye’nin ikinci el araç ihracatı açısından bir kısıntısı yok”
Türkiye’de 10 milyon otomobil bulunduğunu, bunun içerisinde 3,2 milyon 20 yaşın üzerinde araç olduğu bilgisini veren Aybar, şunları söyledi:
“Türkiye, ciddi bir şekilde yaşlı araç parkı haline gelmeye devam ediyor. Yeni araçları satıyoruz, eskiler devreden çıkmıyor. Bunlar için hurda gibi çözümler denendi ama öyle gözüyor ki hükümetimiz makroekonomik anlamda yeni bir hurda uygulamasını tercih etmiyor. O zaman bu eski araçları Türkiye’nin dışına çıkartan, başka ülkelere ihraç edebilen ve böylece hem eski araçlardan kurtulup, hem de ihraç geliri sağlayacağımız yeni iş modellerini devletimizin katkısıyla bulmamız lazım. Bugün AB’deki eski araçlar çok güzel dünyanın başka yerlerinde pazar buluyor. Uzak Doğu’nun eski araçları çok güzel pazar bulabiliyor. Biz niye bulmayalım?”
Aybar, Türkiye’deki ikinci el araçların değerlerinin yüksek, motorizasyon ve donanımın ise düşük olduğuna işaret ederek, “Bugün hala 90-94 model araçlara 8-10 bin liralık fiyatlar pazardayken, motor donanımları da çok iyi değilken bu araçları pazarlamak çok mümkün değil. O zaman başka bir metot uygulamak lazım. Bu noktada devletimizle çalışmamız lazım. Türkiye’nin ikinci el araç ihracatı açısından bir kısıntısı yok. Yeter ki pazar oluşsun” değerlendirmelerini yaptı.