Kurtulmuş, AK Parti Kocaeli İl Başkanlığı’nın, Kocaeli Ticaret Odası (KTO) binasında bulunan bir restoranda düzenlediği, “Yeni Türkiye’de Sivil Toplum Buluşmaları” konulu toplantıda konuşma yaptı.
1 Kasım seçimlerine değinen Kurtulmuş, Türkiye’nin önünde 4 koca uzun yıl olduğunu ifade etti. Kurtulmuş, “Bu 4 yıl içerisinde bir daha seçim telaşı yaşanmayacak. Bu iktidar, siyasi ve ekonomik istikrar çerçevesinde yoluna devam edecek. Milletin de 1 Kasım’daki beklentisi budur. Biz de bu milletin bu büyük emanetini yüklendiğimiz zaman hem sorumluluğumuzun hem de beklentimiz bu olduğunu biliyor ve yolumuza devam ediyoruz. Ama maalesef 1 Kasım öncesinden de başlayarak, Türkiye’nin bu istikrarlı yürüyüşünü hazmedemeyen iç ve dış güçlerin ülkemizin önüne zorluklar koymakta olduğunu hep beraber görüyoruz. Türkiye bu süre içerisinde son 13 yıldır devam eden ve bir kısmı da eksik kalmış olan reformlarını tamamlamak üzere hükümet programını hazırladı. Bu vaatlerimizin önemli bir kısmı uygulamaya konuldu” şeklinde konuştu.
“BM sadece temenni ediyor”
Türkiye ne zaman yükselse, ne zaman halkıyla bütünleşmiş iktidarlar eliyle çok güçlü ekonomik ve siyasi reform sürecine girse, birilerinin ülkenin önüne engeller koyduğuna ve çelmeler taktığına dikkati çeken Numan Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“Bunu geçmişte çok yaşadık. Aynı şeyler bu sefer bir uluslararası planının parçası olarak uygulamaya konuluyor. Maalesef son 5-6 yıllık süre içerisinde neredeyse bölgede 9-10 ülke yönetilemez vaziyete gelmiştir. Suriye’de iç savaş vekalet savaşı haline gelmiş. Arkasından şimdide de vekalet savaşlarının son perdesi olarak artık dünyanın bütün büyük orduları Suriye’yi bahane ederek Ortadoğu veya Doğu Akdeniz’e, Körfez’e gelmişlerdir. Kimi istiyorsanız, kimi arıyorsanız bu bölgede. Rus orduları burada, ABD orduları burada, Çin orduları, Avrupa orduları burada. Bölgesel diğer güçlerin orduları burada. Maalesef dünyada bir sorun çözme yeteneğini yitirmiş olan dünya sistemi var. Hiçbir sorunu çözemeyen bir BM ile karşı karşıyayız. Ukrayna, Yemen, Libya ve Suriye krizini çözemiyor. Hiçbir sorunu çözme yeteneği kalmamış olan dünya sistemi yeni çatışmaları da körüklüyor. BM, mülteciler meselesi söz konusu oluyor ve temennide bulunuyor. ‘Böyle olmasını temenni ederiz’ diyor. Suriye krizi diyorsun, otel lobilerinde toplantılar düzenleniyor. BM’nin çözüm persfektifi yok. BM temenni ediyor. Ama sahada olan gariban Ahmetlere, Mehmetlere, Haticelere, Ayşelere oluyor. Dünyanın bu bölgesinde oluk oluk Müslüman kanı akıyor. Dünyanın bu bölgesinde insanların arasına uzun yıllar boyunca kaldıramayacakları husumet tohumları konuluyor.”
“Türkiye siyasi ve iktisadi istikrarı ile yoluna devam ediyor”
Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, 1990’larda Sovyetler Birliği ve batıyı ayıran Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla birlikte başlayan süreçte, önce Balkanlar’ın, arkasından Kafkaslar’ın, arkasından Ortadoğu’nun çok derin tartışmaların, çatışmaların içerisine girdiğini, bazı ülkelerin param parça olduğunu anımsatarak, “Ortadoğu haritasında, 1. Dünya Savaşında oluşan Ortadoğu haritasından yeni birçok ülke ortaya çıktı. Pratik olarak Irak üçe bölündü, Suriye belki 33’e bölündü. Libya ikiye bölündü inşallah şimdi toparlanmaya çalışıyor. Bütün bölge ülkelerinde siyasi olarak yönetilememezlik sorunu söz konusudur. Bazı ülkelerde darbeler oldu. Mısır’da olduğu gibi halkın iradesinin önüne engeller konuldu. Allah’a çok şükür bu süre çerisinde Türkiye bu 1991’den sonra olan süre içerisinde ve özellikle 2002 sonrasından sürede siyasi ve iktisadi istikrarı ile yoluna devam etti” diye konuştu.
“Türkiye, çizmiş olduğu o dar kalıpları kırmaya başladı”
Bütün ülkelerde bölünme ve parçalanma yaşanırken ve derin sosyolojik fay hatları ortaya çıkarken, Türkiye’nin devletiyle bütünleşen bir millet iradesiyle çok hızlı bir şekilde yoluna devam ettiğine dikkati çeken Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“İşte çekemedikleri bu. Nasıl oluyor da bu bölge yanıp tutuşurken, Türkiye güçlü bir siyasi iktidar vasıtasıyla ileriye doğru gidiyor? Nasıl oluyor da bütün ülkelerde halklar geniş anlamda yönetici etiklerden uzaklaşırken, Türkiye’de millet daha fazla yöneticileriyle iç içe geçiyor ve daha fazla kaynaşıyor? Nasıl oluyor da Türkiye’de onlarca yıldır tartıştığımız millet devlet kaynaşması ciddi bir şekilde sağlanıyor? Nasıl oluyor da elin oğlundan 3 kuruş almak için avuç açan Türkiye’den artık kimseye avuç açmayan bir Türkiye’ye geliyoruz? Nasıl oluyor da Türkiye milli harp sanayinin yapıyor? Nasıl oluyor da Türkiye 40 yıl devam eden bir terörden sonra yeniden insanların bir araya gelebileceği bir çözüm sürecini başarılı kılmak için çalışıyor? Bütün bunlar, bir reklamda söylendiği gibi, ‘Bu Türkler de çok oluyor’, Bu Türkiye de çok oldu. Son 13 yılda çok fazla oldu. Herkesin gözüne batmaya başladı. Herkesin çizmiş olduğu o dar kalıpları kırmaya başladı. Sen misin bunları yapan.”
“Türkiye 7 Temmuz’dan sonra bir taraftan DAEŞ terörü, bir taraftan PKK terörü, bir tarafta DHKP-C terörü ve diğer başka ülkelerin terörleriyle, başka terör örgütlerinin ortaya koyduğu işlerle karşı karşıya kaldı” diyen Numan Kurtulmuş, “Nasıl olsa geçici bir hükmet diye ‘bu teröre mağlup olurlar, bunun tarafından esir alınırlar’ diye düşüldü ve nasıl yanıldıysalar. Hükümetimiz o zaman geçici bir hükümet olmasına rağmen, seçim hükümeti olmasına rağmen kararlılıkla üstüne gittiyse, cümle alem bilsin ki bu terör aygıtları kullanılamaz hale getirilinceye kadar terörle mücadelemiz devam edecektir” ifadelerini kullandı.
“Her zaman paylaşmaya hazırız”
Kurtulmuş, Türkiye’de darbe yapıldığını, Başbakanın idam edildiğini ancak millet küsmediğini, darbenin sonucunu sandıkta düzelttiğini söyledi.
Bu milletin böyle bir feraseti olduğunu, her zaman bu ferasetin düzgün bir şekilde işlediğini ve bundan sonra da işleyeceğini belirten Kurtulmuş, kendilerinin fildişi kulelerde oturup siyaset yapan bir kadro olmadığını, milletvekilleri, il başkanları, belediye başkanları ve bütün kadrolarıyla sahada halka birlikte olduğunu ifade etti.
“Biz hızlı bir koşuyu sürdürüyoruz” diyen Kurtulmuş, “Bizim milletimiz kem söz söylemez ama birileri kenarda oturup kem söz söylese dahi inanın dönüp bakmayız. ‘Kem söz sahibinindir’ diyerek yolumuza devam ederiz ama birisi de ‘Durun bu millet için, bu insanlık için, bu ülke için iki çift sözüm var, faydalı olacak’ derse orada yine durmayız ama yanımıza alırız. Onunla beraber koşarak, onun fikirlerini dinler, o fikirlerin gereğini yerine getiririz. Burada çok sayıda sivil toplum kuruluşları var. Sendikalarımız, meslek kuruluşlarımız, hemşehri derneklerimiz, kadın, engelliler derneklerimiz var. Kimin ne fikri ve talebi varsa inşallah bizler her zaman paylaşmaya hazırız” şeklinde konuştu.
“Türkiye, Gezi ve 17-25 Aralık olaylarıyla başka badirelerin içine sokulmaya çalışıldı” diyen Kurtulmuş, şöyle devam etti:
“Türkiye ekonomik krizlerin içerisine sokulmaya çalışıldı. Çok şükür bunların hepsini milletin iradesi bir tarafa bıraktı. Çok şükür ki sandık var. Sandık olduğu için Türkiye o tek parti döneminden sonra çok partili siyasi hayatında hep yolunu açtı yürüdü. Eğer Türkiye bir Mısır olmadıysa Türkiye bir Suriye olmadıysa demokrasinin her şeye rağmen iyi bir şekilde işlemesinin bunda bir numaralı etkisi vardır.”
“Türkiye’nin dünyada dengeleri değiştiren bir büyük ülke olmasını istemiyorlar”
“Herkesin işi gücü yok da Türkiye ile mi uğraşıyor” diye sorduklarını belirten Kurtulmuş, şunları söyledi:
“Herkesin işi gücü, Türkiye’nin dünyada yeniden dengeleri değiştiren bir büyük ülke olmamasıdır. Bir asır geçti üzerinden, 1916, 2016. 2016’da aslında bir asır öncesinin hesabı görülüyor. O Cizre’de, Sur’da çukurları kazıp içine bomba koyan o çocuk, o zavallı, o beyni yıkanmış aslında kendi başına hareket etmiyor. O bir asır evvelki hesabı gören o hesabı getiren garsonlardan birisi gibi. Bir asır evvel koskoca Osmanlı cihan devleti 20 yıl içerisinde 4,5 milyon kilometre kareden bugünkü 780 bin kilometre kareye indirildi. Koskoca Balkanlar, 6 asır boyunca kimsenin diline, dinine, mezhebine, meşrebine bakılmadan Osmanlı’nın idaresinde huzur ve barış içinde yaşamış Balkanlar, tam 20 yılda belki oradan 10 tane devlet çıktı. Sen Arnavutsun, sen Hırvatsın, sen Boşnaksın, sen Yunansın, sen Türksün diye o coğrafyayı bıçakla böler gibi böldüler. Aynı şekilde Arap Yarımadası ve Ortadoğu coğrafyası da 20 yıl içinde paramparça edildi. Aynı şekilde Kafkas halkları.
Şimdi o yarım kalan hesabı tamamlamaya çalışıyorlar, masaya oturduklarında cetvelleri çıkardılar ve cetvellerle sınırlarımızı çizdiler. Bu sınırların hiç birinin tarihsel geçmişi yoktur. Bugün Hakkari’nin, Çukurca’nın, Şırnak’ın, bugün güneydoğunun sınırlarını çizenler, o gün öyle çizdiler ki sınırları, bugünkü bu işlerin olabileceğinin hesabını yaparak o sınırları çizdiler. Niye 30 kilometre aşağıdan çizmiyorsun. Niye 10 kilometre yukarıdan çiziyorsun. Bu sınırları bugünlere bir takım tohumlar atmak için çizdiler.”
Kurtulmuş, ancak bir büyük medeniyetin birikimine sahip olan insanların buradan yeniden yükselişi sağlayabileceklerini vurguladı. Bu coğrafyada daha fazla bölünmenin ve dağılmanın taraftarı olmadıklarını ifade eden kurtulmuş, şu ifadelere yer verdi:
“Bu coğrafyada yaşayan biz Türkler, Araplar, Kürtler, Farisiler hepimiz aynı coğrafyanın insanlarıyız. Bu coğrafyadaki insanların bir asır evvel aralarında bu suni sınırlar yoktu. Bugün de gönül coğrafyamızda bu suni sınırları kaldırmak önce bizim vazifemizdir. Bu sınırları kaldırarak, bu coğrafyanın yeniden derlenmesi, yeniden bütünleşmesi, yeniden güçlenmesi için üzerimize düşeni yapacağız. Onlar da başka şeylerle bölmeye çalışacaklar. Onlar önce sınırları böldüler, sonra zihinleri bölmeye çalışıyorlar. Biz ise önce zihinleri birleştireceğiz, sonra sınırlarımızı birleştireceğiz.”
Şimdi Türk ile Kürt’ün arasına problem koymaya çalışanların avuçlarını yalayacağını ifade eden Kurtulmuş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Kürt’ün Türk’ten başka kaderi yoktur. Türk’ün de Kürt’ten başka kaderi yoktur. İstedikleri kadar zihinleri bölmeye çalışsınlar, istedikleri kadar bu topraklara fitne koymaya çalışsınlar. İnanın ki Irak’taki Arapla Irak’taki Türkmen de Sünni de Şii de Kürt de önce kendi doğduğu, büyüdüğü yeri görüyor ama bir gözü ile de İstanbul’u görüyor. Zihninin bir tarafı ile Bursa’yı, Anadolu topraklarını görüyor. Bir gözüyle Saray Bosna’yı görüyor. Dünyanın her tarafındaki insanlar, bu coğrafyanın insanları Türkiye’ye özel bir yer veriyor, özel bir anlam yüklüyor. Bırakın yöneticiler ne yaparsa yapsın. Bu bölgenin insanlarının gönlünde hala Fatih Sultan Mehmet’in sözleri vardır, hala Osmanlı’nın izleri vardır. Bu coğrafyanın insanlarının büyük bir kısmının gönlünde hala Selahaddin Eyyubi’nin sözleri, hala Alparslan’ın atının nal sesleri vardır. Dolayısı ile bu coğrafyayı bölmeye kimsenin gücü yetmeyecektir. Yeter ki biz Türkiye olarak bu dirliği, birliği sağlayalım. Yeter ki biz Türkiye olarak bu gücümüzü kullanabilelim.”
“Bizim kimsenin parasına ihtiyacımız yok”
Türkiye’ye 2 milyon 700 milyon Suriyeliyi kabul ettiklerini ancak birkaç yüz mülteci aldığı zaman “eyvah, bu yıl çok mülteci geldi” diye ağlayan, Türkiye’den çok çok zengin ülkelerin olduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Bize diyorlar ki ‘size bir 3 milyar dolar verelim, siz bunları burada toplama kampı gibi burada tutun.’ Yok öyle şey. Bizim zaten kimsenin parasına ihtiyacımız yok. Kimseden para istemiyoruz, para dilenmiyoruz. Şimdiye kadar hamiyetperver bu millet, Selçuklu ve Osmanlı’nın torunu olan bu millet yaklaşık 8 milyar doları aşkın bir parayı mültecilere harcadı. Kamplar, sağlık hizmetleri, eğitim hizmetleri, yardımlar, herkes yarım dilim ekmeği varsa yarısını kesip Suriyelilere, mültecilere verdi. Bu devletin değil, milletin gücüdür. Onların bütçeleri istediği kadar bizden çok fazla olursa olsun. Ekonomileri ne kadar güçlü olursa olsun, asla gönülleri ve zihinleri bizim kadar güçlü olamaz.”
ABD’nin, Irak’ı işgali sırasında 3 milyon masum insanın öldüğünü, Rusların şu anda Suriye’de yaptığı operasyonlarda her gün yüzlerce sivilin hayatını kaybettiğini dile getiren Kurtulmuş, “Bunları hangi gerekçelerle yapıyorlar. Askeri güçleri, silahları var. Atom bombaları var. Belki de henüz denemedikleri, dünyanın bilmediği nice ölüm makineleri var ama askeri güç adaletin emrinde olmazsa yeryüzünde zulme dönüşüyor ve o zulmün faturasını da insanoğlu çekiyor” şeklinde konuştu.
“Türkiye insanlığın son kalesidir”
Kurtulmuş, Sabancı Kültür Merkezi’nde AK Parti İl Gençlik Kolları tarafından gerçekleştirilen 10. Danışma Meclisi Toplantısı’nda yaptığı konuşmada ise Türkiye’de 2 milyon 700 bin Suriyeli mülteci olduğunu hatırlatarak fakat bu ülkelerin 250-300 mülteci aldıklarında “eyvah bu mültecileri nereye koyacağız” dediğini işaret etti.
Kurtulmuş konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Niye yeni bir dünya istiyoruz? Dünyada şu anda en zengin yüzde 1’i dünyadaki servetin yüzde 44’üne sahip, yarısına sahip dünya zenginliğinin. Dünya sistemi bu kadar çok adaletsizliklerle doluyken, bu kadar çok zenginin bu kadar çok güçlünün hakim olduğu bir dünyayken ne Suriye’yi çözebilirsiniz ne mülteci meselesini çözebilirsiniz ne de bir başka meseleyi çözebilirsiniz. Türkiye insanlığın son kalesidir, Türkiye büyük medeniyetimizin son kalesidir. Biz adalet istiyoruz, biz hakkaniyet istiyoruz, biz ülkelerin işgal edilmesini istemiyoruz. Biz ülkelerin ekonomik çıkarları yüzünden savaşların çıkmasını istemiyoruz. Vekalet savaşları üzerinden terör örgütlerinin insanların canlarını yakmalarını istemiyoruz, bu milletin canını yakmasını istemiyoruz.”