Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, “Fetullahçı Terör Örgütü üyesi oldukları” vurgulanan 4’ü polis 7 kişi hakkında “devleti itibarsızlaştırıp iş yapamaz hale getirmek” algısı oluşturmak amacıyla Ankara Organize Suçlarla Mücadele Şubesine ait bir otomobil, çeşitli malzemeler, bilgi ve belgeleri suç örgütüne aktardıkları iddiasıyla dava açmıştı.
Avukat Celal Ülgen, konuyla ilgili AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, bunu ilk dillendiren, mahkeme tutanaklarına geçmesini sağlayanlardan olduğunu söyledi.
Ergenekon ve Balyoz davalarındaki savunmalarında, mahkeme heyetine “Bu bir karşı darbedir” ifadesini kullandığını belirten Ülgen, konunun örgütün silahlı mı silahsız mı olduğu noktasında düğümlendiğini, yani buna terör örgütü denilip denilemeyeceği konusunun tartışılacağını dile getirdi.
Ülgen, “Bana göre, gerçekten bir devleti ele geçirme ya da ele geçirmeye yönelik olarak bazı kumpaslar kurma, bazı kişileri cezaevine gönderme şeklinde oluşan eylem de gelişen teknoloji açısından bir silahlı harekettir. Ben öyle görüyorum. Onun için ‘terör örgütü’ tabirini doğru buluyorum” diye konuştu.
Paralel devlet yapılanması içinde bazı savcı, yargıç, hatta yüksek mahkeme üyeleri, daire başkanları bulunduğunu, bu nedenle dava açılmasında geç kalındığını kaydeden Ülgen, şöyle devam etti:
“Eğer bir örgütü deşifre etmek, dışarı çıkartmak, yuvasını dağıtmak istiyorsanız, bu örgütü tam olarak teşhis etmelisiniz ve tam olarak yargılanmasını sağlamalısınız. Ben farklı farklı savcılar tarafından bu yönde bir takım çabalar, hareketler görüyorum. Bunların temelde birleşerek ana dava oluşturulacağını da biliyorum. Tek düşüncem, bu örgüte karşı, yıllar içerisinde çeşitli kurumlarda daha etkin olarak yapılan bu sızmalara karşı, hukuk çerçevesinde mücadele edilmesini ve bunların mağdur edebiyatına sarılmasının önlenmesini istiyorum.”
“Ortada gerçek bir darbe girişimi var”
Yargıtayda, Ergenekon davasının incelenmesi sırasında, sanıklar lehine olan delillerin görmezden gelindiğini vurgulayan Ülgen, “Ortada gerçek bir darbe girişimi var, bu yargılansın ve darbecilerin kim olduğu ortaya çıksın” dedi.
Avukat Haluk Pekşen ise kendilerinin de ortada bir suç olduğunu düşündüklerini, Türk Silahlı Kuvvetlerine kumpas kurulduğunun ülkenin en yetkili ağzından ikrar edildiğini söyledi.
Pekşen, “Başbakan ‘aldatıldık’ dedi. Bir ülkenin başbakanını aldatmak sıradan bir durum değildir, bu bir suçtur. Bununla ilgili hukuki sorumluların yakasına yapışılmalı, herkes hesabını vermeli” diye konuştu.
Bu tür suçların anayasal düzene karşı işlenen suçlar olduğunu dile getiren Pekşen, “Bu doğrultuda Cumhuriyet savcılığının titiz bir çalışma yapacağını, Türkiye’nin gerçekten özellikle son dönemlerde karşılaştığı yargılama görüntüsü adı altında Türkiye’yi karanlıklar dehlizine sürükleyen, baskılayan, zulme dönüştüren o davaların yeniden tekrar incelenmesini ve bu davalarda suç üretenler hakkında gerekli yasal sürecin devam etmesini umut ediyoruz” dedi.
Balyoz davasında görev alanların mutlaka yargı karşısına çıkarılması gerektiğini belirten Pekşen, “Çünkü orada uydurulan delillerin ne şekilde uydurdukları artık deşifre olmuştur. O sahteliklerin nasıl olduğu, sahteliklerde bilirkişi olarak kimlerin görev aldığı, o bilirkişilerin neler rapor ettikleri, sahtelikleri bile bile nasıl rapor hazırladıkları belli. Dolayısıyla onlar önce yargıya yansıtılmalı, o doğrultuda yeni, geniş çaplı bir dava mutlaka oluşmalı” değerlendirmesinde bulundu.
Hukukçular Derneği Başkanı Mehmet Sarı da iddianamede bir örgütlü yapıdan bahsedildiğini, “terör örgütü” nitelemesi kullanıldığını anımsattı.
Genel davanın şablonu, iddianamenin hazırlanış ve kabul edilişine bakıldığında, bir örgütlü yapı bulunduğu ve bunun nasıl hareket ettiğinin iddianameye girdiğini anlatan Sarı, “İddianameye göre, ülkenin milli güvenliği ve selametine karşı, dış kaynaklı ve organize, devlet içerisinde kapalı yapı şeklinde örgütlenmiş bir yapının sistematik şekilde hareket etmesi söz konusu. Şiddet unsuru kullanılarak, ülkenin hükümetini ıskartaya çıkarmaya yönelik bir hareket varsa örgütlü suçlar bakımından dava ve takibat yapılabilir. Bu nedenle terör örgütü anlamıyla ‘Fethullahçı Terör Örgütü’ şeklinde iddianame tanzim edilmek suretiyle dava açılmıştır” diye konuştu.