Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, günlük basın brifinginde, ABD’nin Suriye’deki iç savaşın çözümüne ilişkin soruları da yanıtladı.
ABD hükümetinin şu anda hala Esed’e görevinden ayrılması çağrısında bulunup bulunmadığının sorulması üzerine Psaki, şunları kaydetti:
“Esed’in tüm meşruiyetini kaybettiği ve gitmesi gerektiğine yönelik inancımızı koruyoruz. Onun liderliği altında istikrarlı kapsayıcı bir Suriye hiçbir zaman olamaz. Bunu Ağustos 2011’den beri söylüyoruz.”
Rejimin varil bombalarıyla sivillerin ölümüne neden olduğu, bu nokta ABD’nin, Esed’in en azından bu ölümleri durdurması için Rusya ve İran’a mesaj verip vermediği yönündeki soru üzerine Psaki, Tahran yönetimi ile sadece nükleer müzakereler konusunu konuştuklarını, Moskova’yla ise ABD Dışişleri Bakanı John Kerry’nin Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile düzenli olarak görüştüğünü anlattı. Lavrov ile görüşmelerde de genellikle ana konunun Suriye meselesi olduğunu bildiren Psaki, “Onların Suriye rejimiyle ilişiklerinin, bizim rejimle ilişkilerimizden farklı olduğunu kesinlikle biliyoruz. Esed rejiminin saldırıları ve sivillere yönelik elim eylemlerine dönük endişelerimizi kamuoyu önünde, özelde defalarca dile getirdik” diye konuştu.
Psaki, Kerry’nin son seyahatinde Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Staffan De Mistura ile Suriye krizine çözüm bulma çabalarını ve Mistura’nın girişimini ele aldığı bilgisini vererek “Dolayısıyla gerçekten Suriye’de acıları dindirecek her türlü opsiyonu tartışıyor ve destekliyoruz” dedi.
Rusya’nın Suriye krizinin çözümü için gelecek hafta başında Moskova’da diyalog girişiminde bulunacağının hatırlatılması üzerine Psaki, iç savaşı sona erdirecek her türlü girişimden memnuniyet duyduklarını yineledi. Psaki, ABD’nin ne şu anda toplantıya katılma çağrısı aldığını ne de toplantının planlanmasında yer aldığını kaydederek, Suriyeli muhaliflerle de irtibatlı olduklarını ve onların görüşmeye katılmalarını desteklediklerini kendilerine ilettiklerini söyledi. Psaki, “Ancak katılma kararını verecek olanlar onlar” ifadesini kullandı.
Psaki, bir soru üzerine, “Terörizm bir sorun olmayı sürdürüyor. Açıkçası ABD’nin de arasında bulunduğu birçok ülke için IŞİD bir sorun. Bu, bu görüşme ve müzakerelerin hedefi olmalı. Bu bizim görüşümüz olmayı sürdürüyor” şeklinde konuştu.
Küba ile görüşmeler
Psaki, ABD ile Küba arasında devam eden müzakerelerin bir önceki toplantısının geçen yılın Temmuz ayında Washington’da yapıldığını anımsattı.
Psaki, “Dünkü görüşmelerin verimli ve işbirliği halinde geçmesi, iki ülke arasındaki bariz farklılıklar devam etse de ABD ve Küba’nın, ortak çıkarları geliştirecek fırsatlar bulabileceğini, saygılı ve nezaketli diyalog kurabileceğini kanıtlıyor” ifadelerini kullandı.
Görüşmelerde, göçmenlik yasalarının uygulanmasının yanı sıra Kübalı ailelerin yeniden birbirlerine kavuşabilmesi ve Küba vatandaşlarının ülkelerine iade edilmesi gibi konuların da konuşulduğunu belirten Psaki, ABD Dışişleri Bakanlığı Batı Hemisfer’den sorumlu Müsteşar Yardımcısı Roberta Jacobson’un da dün Havana’ya vardığını ve sivil toplum gruplarıyla diyalog kapsamında Yahudi toplumuyla görüştüğünü bildirdi.
Psaki, Jacobson’un bugün de Küba ile görüşmelerde ABD heyetine dahil olarak, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin yeniden kurulması konusunu ele aldığını söyledi.
Obama yönetimi, 2014 yılının sonuna yaklaşırken, tarihi bir karar alarak, 50 yılı aşkın sürenin ardından Küba ile ilişkilerin normalleştirilmesi yönünde adım atmıştı.
Bu kapsamda ABD, önümüzdeki aylarda Havana’da büyükelçilik açmayı planlıyor. Yönetim, geçen hafta da normalleşme sürecinde uygulamaya dönük ilk adım olarak da bazı seyahat ve mali alanlardaki yaptırımları yasal olarak gevşetti.
ABD Başkanı Barack Obama da Salı günü yaptığı “Birliğin Durumu” konuşmasında, Küba’da da, “son kullanma tarihi çoktan geçmiş” bir politikayı sonlandırmakta olduklarını belirterek, “Yaptığınız bir şey 50 yıldır işe yaramıyorsa o zaman yeni bir şey denemenin zamanı. Küba politikamızdaki değişim, bizim yarımküremizde karşılıklı güvensizlik mirasını sona erdirme potansiyelini taşırken, Küba’ya yönelik kısıtlamalar için sahte bahaneleri ortadan kaldırıyor, demokratik değerleri savunuyor ve Küba halkına dostluk elini uzatıyor. Bu yıl Kongre, ambargoyu sona erdirme çalışmasına başlamalı” yorumunu yapmıştı.
ABD ve Küba arasındaki ilişkiler Fidel Castro’nun 1959’da ABD destekli Fulgencio Batista rejimini devirmesi sonucu yönetime gelmesiyle bozulmaya başladı. Taraflar arasında başlayan gerginlik, ABD’nin Küba’ya 1960’tan bu yana ticaret ambargosu uygulamasına neden olmuş ve iki ülke ilişkileri 1961’de kesilmişti.