Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Suriye’de yaşanan sorun çözülmeden bölgede yaşanan diğer sorunların üstesinden gelinebilmesi, huzur ve güven ortamının yeniden tesisi mümkün değildir. Suriye nüfusunun yarısı evlerinden edilmiş, bu şekildeyken göçmen sorunu çözülemez” diye konuştu.
Resmi temasları çerçevesinde Ekvador’un başkenti Kito’da bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ulusal Yüksek Eğitim Enstitüsündeki “Türk Dış Politikası ve Latin Amerika” konulu konferansta konuştu.
Türkiye’nin Karadeniz ve Güney Kafkasya’daki hadiseleri yakından takip etmek zorunda olduğunu ifade eden Erdoğan, Kafkasya ve Orta Asya kökenli milyonlarca Türk vatandaşının bulunması nedeniyle bölgedeki gelişmelerin etkilerinin doğrudan hissedildiğini söyledi.
Erdoğan, Türkiye’nin diğer vasıflarının yanı sıra bir Avrupa ülkesi olduğunu da hatırlatarak, 2008 yılından beri süren küresel mali krizin Yunanistan ve pek çok Avrupa ülkesini önemli sorunlarla karşı karşıya bıraktığını kaydetti.
“Türkiye şu anda dünyada en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan ülkedir”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin 5 yıllık dönemde aldığı uluslararası katkının sadece 455 milyon dolar olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği yetkililerine göre, Türkiye şu anda dünyada en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan ülkedir. Yine Türkiye dünyada en fazla insani kalkınma yardımı yapan miktar olarak üçüncü, bu yardımın milli gelire oranı bakımından ise birinci ülkedir. Bu bakımdan ilk defa 2016 yılında düzenlenecek olan BM Dünya İnsani Zirvesi’ne ev sahipliği yapmamız da önemlidir. Türkiye olarak gerek sınırlarımıza gelen gerekse kendi yaşadıkları yerlerdeki tüm mazlumların, mağdurların yanında olmayı imkanlarımızı onlarla paylamayı sürdüreceğiz. Bu çerçevede Suriye meselesi önemli ve öncelikli bir konu durumundadır. Suriye’de yaşanan sorun çözülmeden bölgede yaşanan diğer sorunların üstesinden gelinebilmesi, huzur ve güven ortamının yeniden tesisi mümkün değildir. Suriye nüfusunun yarısı evlerinden edilmiş, bu şekildeyken göçmen sorunu çözülemez. Birçok terör örgütünün alanı haline dönüşen bu ülkede devlet siyasi ve kurumsal olarak yeniden yapılandırılmadan güvenlik sorunları ortadan kaldırılamaz. Küresel güç mücadelesinin arenası haline getirilen Suriye’nin yeniden bu ülke halkının hayat alanı haline dönüştürülmesini sağlamayız. Kucaklarındaki evlatlarıyla kendilerini Akdeniz’in soğuk sularına atan anneler ve babaların dramından, bu meselenin çözümüne katkı sağlamayan herkes sorumludur. Biz, Suriye’de halkın meşru talepleri ve beklentilerini karşılayacak şekilde gerçek bir siyasi geçiş sürecinin süratle hayata geçirilmesini tek çözüm olarak görüyoruz”
Terör örgütü ile mücadele
Türkiye’nin terör örgütü ile mücadelesine ilişkin bilgi de veren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehirleri adeta kan gölüne çeviren bu terör örgütlerine karşı bugüne kadar verdikleri mücadeleyi bundan sonra da kararlı bir şekilde sürdüreceklerini ifade etti.
Bir devletin, insanının can, mal ve akıl ile bunun yanında güvenliklerini de sağlamakla görevli olduğunu anlatan Erdoğan, “Yaptığımız da budur ve bunu yapmaya da devam edeceğiz” dedi.
Erdoğan Suriye’de siyasi çözüm çabalarının başarılı olması isteniyorsa terör örgütlerine karşı daha ilkeli bir tutum takınılması ve muhalefetin de adil bir şekilde sürece dahil edilmesinin şart olduğunun altını çizdi. Türkiye’deki terör örgütlerinin 40 bin vatandaşı öldürdüğünü hatırlatan Erdoğan, şunları söyledi:
“Bu insanlarımızı öldüren terör örgütlerine karşı biz elimiz kolumuz bağlı mı duracağız. O terör örgütlerine karşı gerekli cevabı vermeyecek miyiz? Ve geç kalındı. Bundan sonra çok daha kararlıyız ve bu terör örgütlerine karşı sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Türkiye dünyada giderek daha önemli bir sorun haline gelen terörizmle mücadele konusunda çok ciddi bir birikime sahiptir. Şundan emin olunuz, Ankara’daki, İstanbul’daki terör saldırıları karşısında ne hissettiysek, Paris’teki, Beyrut’taki, Burkina Faso’daki, Şarm El Şeyh’teki terör saldırıları karşısında da aynısını hissettik. Yarın Ekvador’da da gönlümüz asla kabul etmez, böyle bir şey olacak olsa da aynı şeyi hissederiz. Bu anlayışla DAEŞ karşıtı koalisyona önemli katkı sağlıyoruz. Hava üslerimizi koalisyon güçlerinin kullanımına açtık ve hava harekatlarına da katılım sağlıyoruz”
“Tüm ülkelerin sıkı denetim mekanizması kurması şarttır”
Erdoğan, Türkiye’nin Terörle Mücadele Küresel Formu ve Yabancı Terörist Savaşçılar Çalışma Grubu’nda da çok önemli çalışmalar gerçekleştirdiğini aktararak, “Bugüne kadar 37 bine yakın kişiye terörizmle mücadele kapsamında ülkeye giriş yasağı koyduk. Terör örgütleriyle ilişkili olarak ülkemize giriş yapan yabancıları tespit ederek sınır dışı ediyoruz. Bunların sayısı da 3 bin 100’ü buldu. Ancak kendi ülkelerinden çıkışları kısıtlanmayan kişilerin ülkemize yasal yollardan giriş ve çıkışlarında yakalanmalarının beklenmesi de adil değildir. Tüm ülkelerin, vatandaşlarının radikalleşmesini önlemek için çaba göstermesi, yurt dışına çıkışlarda da sıkı denetim mekanizması kurması şarttır” diye konuştu.
Türkiye’nin egemenlik hakları ve sınırlarının güvenliği
“Suriye krizinin bölgemizde yol açtığı güvenlik sorunları gerçekten endişe verici boyutlara ulaşmıştır” diyen Erdoğan, bu ortamda Türkiye’nin egemenlik haklarını ve sınırlarının güvenliğini korumada daha hassas davranmak mecburiyetinde olduğunu kaydetti.
Kendi çıkarları adına bölgede terör yöntemleri kullanan rejimlerin ve örgütleri destekleyen ülkelere karşı uluslararası toplumu çok daha güçlü bir tepki ortaya koymaya davet eden Erdoğan, “Biz Türkiye olarak insani sorumluluklarımızın bilinciyle sonuna kadar mağdurların ve mazlumların yanında olmayı sürdüreceğiz. Biz sınırlarımızı ve topraklarımızı hiçbir çıkar kaygısı gütmeksizin sığınmacılara açmaya devam ediyoruz” ifadesini kullandı.
2 milyon 700 bin insana kapılarını açan tek ülke Türkiye
Cumhurbaşkanı Erdoğan, dünyanın hiçbir yerinde şu anda 2 milyon 700 bin insana kapılarını açmış, onların yemesini, içmesini, giymesini, bütün eğitim şartlarını hazırlayan ikinci bir ülke olmadığını, bunu yapan tek ülkenin Türkiye olduğunu belirtti.
Erdoğan, şunları kaydetti:
“Buna karşılık Avrupa ülkelerinden bazılarının sığınmacıları denize dökmekten söz etmesini, mallarına, paralarına, hatta çocukların ziynet eşyalarına el koymaya varacak kadar ileri gitmesini üzüntüyle takip ediyoruz. Şu ana kadar denizlerden topladığımız insan sayısı 90 bin aştı. Bunları topluyoruz sonra da ülkelerine gönderiyoruz. Biz bunu yapıyoruz. Sorunun kaynağının çözümü yönündeki çabalarımıza en küçük bir destek vermeyenlerin sorunun sonuçları karşısında bu derece gayri insani bir tutum takınması kaygı vericidir. Bu konuda insanlığın ortak vicdanına güveniyoruz. İnsani diplomasinin uluslararası ilişkilerin anahtarı olması gerektiğine inanıyoruz. Türkiye olarak gerek ülkemize sığınan mağdurlara kucak açarak gerekse dünyanın dört bir yanında gerçekleştirdiğimiz insani yardımlarla bu konuda farklı bir konumda bulunuyoruz. İnsani yardımlar konusunda dünyada Amerika birinci sırada, İngiltere ikinci sırada biz Türkiye üçüncü sıradayız. Eğer bunu nüfusa orantılı olarak belirlerseniz Türkiye birinci sırada. Biz böyle bir çalışma içerisindeyiz. Biz insani yardım noktasında ellerini, kasasını, bütçesini, bu şekilde açmış bir ülkeyiz . Ülkemizin 2014 yılında 4,5 milyar dolar olan uluslararası insani yardım tutarının 2015 yılında 5 milyar dolar olarak gerçekleşeceğine inanıyorum.”
“Türkiye 234 dış temsilcilikle dünyanın önde gelen diplomatik güçleri arasında”
Erdoğan, Türkiye’nin güçlü ekonomisi ve sağlam demokrasisi sayesinde etrafını saran onca tehdit ve sınama karşısında sağlam bir duruş sergileyebildiğini ifade ederek, yakın coğrafyanın ötesinde güçlü ilişkiler kurma çabasında olduklarını vurguladı. Bunun için Afrika, Asya Pasifik ve Latin Amerika, Karayipler bölgelerinin Türkiye’nin dış politika gündeminde önemli bir yer tuttuğunu kaydeden Erdoğan şunları söyledi:
“Bugün Türkiye yeni açılımlarla birlikte toplam 234 dış temsilcilikle dünyanın önde gelen diplomatik güçleri arasında yer almaktadır. Latin Amerika ve Karayipler bölgesi genelinde 2009 yılında 6 olan büyükelçilik sayımız şu anda 13”e çıkmış durumdadır. Önümüzdeki dönemde bölgede yeni temsilcilikle açılması gündemimizdedir. Geçtiğimiz yılın şubat ayında Meksika, Kolombiya ve Küba’yı ziyaret etmek suretiyle yirmi yıl aradan sonra bölgeye Cumhurbaşkanı seviyesinde yapılan ilk ziyareti gerçekleştirdim. Bugün de Şili, Peru ve Ekvador’u kapsayan bir ziyaret çerçevesinde buradayım. Bölgeyle yakın ilişkilerimizi karşılıklı ziyaretlerle güçlendirerek kalıcı hale getirmek istiyoruz. Güney Amerikalı dostlarımızın sıcak yaklaşımı bize ilişkilerimizi derinleştirme konusunda güç ve cesaret veriyor…”