Erdoğan’dan flaş açıklamalar; Rusya’nın desteği olmasa ayakta duramaz…

AK Parti Siyaset Akademisi’nin açılış dersinde konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İdlib’de 3 şehidimiz olduğunu açıkladı. Erdoğan, “3 tane şehidimiz var mekanları cennet olsun. Onun yanında rejim güçlerinin kaybı çok büyük. Mücadele orada hala devam ediyor, edecek. Ruslarla görüşmeler devam ediyor, edecek. Biz şunu söylüyoruz. Biz Adana Mutabakatı ile İdlib’deyiz. Rusya’nın desteği olmasa Esed’in ayakta durması mümkün değil. Bizi taciz eden kim olursa olsun tepesine bineriz” dedi.

Erdoğan’dan flaş açıklamalar; Rusya’nın desteği olmasa ayakta duramaz…

Erdoğan’ın konuşmasındaki satır başları şöyle:

AK Parti Akademisi’nde bugüne kadar 74 bin kişiye eğitim verildi. Akademiye eğitim için başvuranların 3’te 2’sinin teşkilatlarımızdan yer alması burada siyasetçilerimizin yetişeceğine işaret ediyor.

Siyaset Akademimizin kapısı herkese açık. AK Parti’nin kendini bir siyaset okuluna dönüştü. Derdi ülke ve millet olan her kardeşimiz bu çatının altında kendine yer bulacağından emin olmalıdır. Hukuki olarak engeli olmayan er bir vatandaşımızı potansiyel üye adayımız olarak görüyor ve partimize davet ediyoruz.

Ülkemizde bir süredir bilinçli şekilde siyasetin ve siyasetçinin itibarını düşürmeye yönelik kampanyalar yürütülüyor.

Ocak ayında AK Parti’ye 45 bin üye yapıldı. Teşkilatlarımızın kapı kapı dolaşarak davamızı anlatmasını ve kalpleri fethetmesini çok önemsiyorum.  Siyasette makamlar ilanihaye orada bulunmak için değil, en doğru ve hayırlı hizmetleri vermek için vardır.

Siz zaten tek partili dönemden beri aynı şeyi söylediniz. Geldik geliyoruz… Bu millet size bunları teslim etmez. biliyorsunuz müslüman öyle uyanıktır ki bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz.

Dün Hüsnü Mübarek soyadı Mübarek ama öldü. Bir zamanlar Mısır’ın nesiydi ne oldu. Kimse kalıcı değil. Bu kişilerden geriye sadece yaptığı hizmetler kalıyor. Eseri olmayanın yerinde yeller eser… Dava adamı vasıflarına bağlı bir siyasetçi günü kurtarmanın değil eser bırakmanın şuuruyla çalışıp mücadele etmeli.

Siyaset yaparken elde edilen makamların milletin emaneti olduğunu kimse aklından çıkarılmamalı. Sadece makam, para veya nefsini tatmin için siyaset yapanlar, gün geldiğinde unutulmaya mahkumdur.

Bizim zamanımızda 10 öğrenciden 1 tanesinin üniversiteye girme şansı var. Ama şimdi hepsinin girme şansı var. Ne kadar yükselirseniz yükselin asli işinizin millete hizmet olduğunu asla unutmayın. Kendini üstün görme, kibir, tepeden bakma, insanları küçümseme ve kendini üstün görme en tehlikeli bataklıktır. Buraya saplandığınızda artık iflah olmanız mümkün değildir.

Milli iradeyi hiçe sayarsanız haramı helali umursamazsanız ne yaparsanız yapın halkın ve Hakk’ın rızasına nail olamazsınız. Bizim milletimiz bu ayrımı çok iyi yapar. Seçimden seçime kapısına gelenler her gün yanında olanı asla aynı tutmaz.

Attığınız her adımda söylediğiniz her sözde yaptığınız her işte millet sizi görüyor. Adaletin olmadığı yer oksijensiz dünya gibidir. Orada yaşanmaz. Muteber siyasetçi ilindeki ilçesindeki insanların dertleriyle, dertlenen eser vermek için çırpınan kişidir.

Siyasetçinin sözü ve tavrı hayatında karşılık bulduğu ölçüde etkilidir.

Sizinle her halinizle çevrenize örnek olacaksınız ki ülke ve millet meseleleri konusunda söylediklerinize itibar edilsin.

Bugün rahmetli Erbakan hocamızın 9. ölüm yıldönümü. İlk gençlik yıllarımdan itibaren yanında bulunma şerefine nail olduğum Erbakan hocamızdan çok şeyler öğrendim. Tüm ömrünü hizmete adamış ilim, devlet ve siyaset adamıydı.Tam bir insan sarrafı olan hocamız, Anadolu’nun inançlı başarılı evlatları için gayret göstermiştir. Kendisine bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum.

Biraz önce söylediğim gibi, siyaset demek ülke için eser üretmek, millete hizmet etmek demektir. AK Parti’nin, 2001 yılının Ağustos ayında kurulduğu günden bugüne kadar siyasetteki varoluş gayesi işte budur. Türk siyasetinin en genç partilerinden biri olmasına rağmen, AK Parti’nin icraatları, Cumhuriyet tarihinin tamamında yapılanların üç kat, beş kat, on kat fazlasıdır.

Şimdi sizlere, hükümetlerimiz döneminde yaptıklarımızı, şöyle özetin özeti mahiyetinde kısaca hatırlatmak istiyorum. İşe başlarken milletimize, Türkiye’yi eğitim, sağlık, adalet ve güvenlik temelleri üzerinde yükselteceğimizin sözünü vermiştik, yola böyle çıktık.

Eğitimde, üç kademeli 12 yıllık zorunlu eğitimi getirerek, katsayı adaletsizliğini gidererek, ders kitaplarını ücretsiz vererek, seçmeli dersler koyarak yeni bir dönemi başlattık. Alt yapıyı güçlendirmek için derslik sayısını 316 bin ilaveyle 590 bine, öğretmen sayısını 652 bin ilaveyle 946 bine çıkardık. Yükseköğrenimde üniversite sayısını 76’dan 207’ye, akademik personel sayısını 70 binden 170 bine, yurtların yatak kapasitesini 182 binden 677 bine, öğrenci sayısını 1,6 milyondan 8 milyona yükselterek, isteyen her gencimize üniversite eğitimi alma imkanı getirdik.

Büyük spor tesislerimizin sayısını 1.572’den 3 bin 708’e, mahalle tipi sahaların sayısını 578’den 3 bin 764’e, atletizm pistlerinin sayısını 12’den 56’ya, yüzme havuzlarının sayısını 46’dan 145’e, spor salonlarının sayısını 372’den 905’e çıkartarak, spor alt yapısında da devrim yaptık. Niye, gençleri kötü alışkanlıklardan kurtaralım diye. Gençlerimiz sporla uğraşsın böylece dinamik, ahlakı ile mükemmel bir nesil yetiştirelim diye. Sportif yetenek taramasını başlatarak, daha ortaokul çağındayken evlatlarımızın kabiliyetlerini keşfedip, onları doğru alanlara yönlendiriyoruz.

Sağlıkta, hastane ve tedavi kurumu sayısını 5 bin 500’e, hastane yatağı sayısını 240 bine, birinci basamak sağlık kuruluşlarının sayısını 14 bin 873’e yükselterek, alt yapıyı güçlendirdik. Hatırlayın, 18 sene önce bu hastanelerin hali neydi. Bay Kemal SSK genel müdürü iken hastanelerin hali neydi. Bay Kemal’in nasıl bir genel müdür olduğunu görmüşsünüzdür. Allah bunların eline düşürmesin. Şimdiki gibi tek hastanın yattığı oda yoktu. Koğuş sistemi vardı. Tuvaletler rezillik, böyle bir yapı vardı. Bir röntgen için 7-8 ay sonraya gün verirlerdi. Bu demektir ki daha çok çalışacağız, bunları bilmeyen vatandaşlarımıza bunları anlatacağız. Sağlık kurumlarını en modern cihazlarla, ambulanslarla donatırken, hekim sayısını 161 bine, sağlık çalışanı sayısını 1 milyon 64 bine yükselttik. Şehir Hastaneleriyle, sağlıkta hizmet standartlarını dünya ortalamasının çok üzerine çektik.

Adalet hizmetlerinin daha iyi yürüyebilmesi için hakim-savcı sayımızı 9 bin 349’dan 20 bin 616’ya, yardımcı personel sayısını 26 binden 72 bine çıkartırken, 267 yeni hizmet binasıyla alt yapıyı da geliştirdik. Kanunları yenileyerek, vatandaşımız lehine pek çok ilave hak arama yolu getirerek, hukuk devleti ilkesinin en güçlü şekilde hayata geçmesini sağladık.

Ulaştırmada, bölünmüş yol uzunluğunu 6 bin 100 kilometreden 27 bin 181 kilometreye, otoyol uzunluğunu 1.714 kilometreden 3 bin 100 kilometreye, karayolu tüneli uzunluğunu 50 kilometreden 515 kilometreye, köprü-viyadük uzunluğunu 311 kilometreden 657 kilometreye çıkardık.

Emniyet hizmetlerinde 307 bini aşkın polis, 188 bini aşkın jandarma, 4 bin 500’ü aşkın sahil güvenlik personeliyle günün 24 saati milletimize hizmet veriyoruz. Askerimizle, polisimizle, jandarmamızla, güvenlik korucularımızla, bekçilerimizle terör örgütlerine göz açtırmıyoruz.

Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, 400 bin kadrolu ve yükümlü asker mevcuduyla, hem sınırlarımızın korunmasında, hem de sınır ötesi operasyonlarda adeta destan yazıyor.

Demir yollarımızı hızlı tren hatlarıyla tanıştırıp, şu ana kadar 1.213 kilometrelik kısmını hizmete açtık, diğer demir yollarımızın tamamına yakınını modernize ettik. Büyükşehirlerimizdeki metro hatlarının önemli bir bölümünü hükümet olarak biz yaparak, milletimizin hizmetine sunduk.

Havalimanı sayımızı 26’dan 56’ya çıkardık. Terminallerimizin yolcu kapasitesini yılda 60 milyon kişiden 317 milyon kişiye yükselttik. Yurt dışında 60 noktaya uçan bir 150 uçaklı havayolu filosundan, 546 uçakla 126 ayrı ülkede 328 noktaya uçuş yaparak, dünya liderliğine oturan bir ülke olduk. İstanbul’da hizmete giren yeni havalimanımız, kendi alanında dünyanın en iyilerinden birisidir.

Deniz taşımacılığında yılda 190 milyon ton yük taşıma kapasitesinden 460 milyon tona ulaştık.

Bilgi ve iletişim teknolojilerinde 3 bin olan geniş bant internet abone sayımız 77 milyonun üzerine, 23 milyon olan mobil telefon abone sayısı 83 milyona, daha önce hiç olmayan e-Devlet üye sayısı 45 milyona, fiber abone sayısı da 3 milyonun üzerine çıktı.

Ekonomide, satın alma paritesine göre ülkemizin milli gelirini dünyada 17’nci sıradan 13’üncü sıraya yükselttik. Tüm ekonomik göstergelerde, 2002’ye göre çok ileride bir yere ulaştık. Son dönemde maruz kaldığımız tüm sıkıntılara rağmen, hedeflerimize doğru kararlılıkla ilerliyoruz.

İhracatımız 181 milyar dolara, hizmet ihracatımız 54 milyar dolara, turist sayımız 52 milyon kişiye yükseldi. Sanayide, organize sanayi bölgeleriyle, Ar-Ge merkezleriyle, teknoparklarla, sanayi siteleriyle ülkemizi dünyanın önde gelen üretim merkezlerinden biri haline getirdik. Bugün Çin’de yaşanan sorunlar sebebiyle, alternatif olarak gözler hemen Türkiye’ye çevriliyorsa, bunda geçtiğimiz 17 yılda yüksek teknoloji ve ihracat odaklı olarak güçlendirdiğimiz sanayi alt yapımızın büyük payı vardır.

Enerjide toplam 32 bin megavatı bulmayan kurulu gücümüzü 91 bin megavatın üzerine çıkarttık. Ülkemiz karanlıktan geçilmiyordu. Ülkemizin su, güneş ve rüzgar temelli enerji kaynaklarını harekete geçirme yanında, Akdeniz’de yürüttüğümüz sondaj faaliyetleriyle, enerjide yeni bir dönemin kapılarını açıyoruz. Bizim böyle sondaj gemisi, sismik araştırma gemilerimiz yoktu. Şimdi 2 tane bize ait sismik araştırma gemimiz, 3 tane de sondaj gemimiz var. Kendi denizlerimizde bütün bu araştırmaları yapabileceğimiz gibi, başka denizlerde de gidip araştırma yapabiliriz. Bu imkana kavuştuk.

Libya ile yaptığımız anlaşmada malum çevreleri çıldırtan da bu. Hafter malum bir yerlerden asker, güvenlik desteği alıyor. Biz de Libya’da askeri eğitim noktasında verdiğimiz destek, orada ayrıca eğitimini alan askerlerle beraber, daha önce lehine gelişen yapıyı hamdolsun tersine döndürdük.

Aynı şekilde İdlib’de de gelişmeler şu anda lehe döndü. 3 tane şehidimiz var mekanları cennet olsun. Onun yanında rejim güçlerinin kaybı çok büyük. Mücadele orada hala devam ediyor, edecek. Ruslarla görüşmeler devam ediyor, edecek. Biz şunu söylüyoruz. Biz Adana Mutabakatı ile İdlib’deyiz.

Rusya’nın desteği olmasa Esed’in ayakta durması mümkün değil. Bizi taciz eden kim olursa olsun tepesine bineriz. Biz bu bölgede terör istemiyoruz. Bu topraklar huzur toprağı olsun istiyoruz. Yüz binlerce vatandaşını öldüren bir Esed’i kalkıp da dost olarak görmek mümkün değil. Varsın o Bay Kemal’in dostu olsun ama bizim dostumuz olamaz.

Siyasette her mevzi, her mevki, her temsil önemlidir. Yeter ki siz bu imkânı doğru ve verimli şekilde değerlendirmesini bilin. Mesela, geçtiğimiz günlerde, ülkemizin en çok eleştiriye maruz kaldığı yerlerden biri olan Avrupa Parlamentosunda bir rapor yayınlandı. AK Partili İstanbul Milletvekilimiz Serap Yaşar’ın girişimiyle hazırlanan ve raportörlüğünü de kendisinin üstlendiği bu çalışma, Avrupa’daki kayıp mülteci ve göçmen çocukları meselesini dünya gündemine taşıdı. Çeşitli ülkelerden Avrupa’ya gelen onbinlerce göçmen çocuğun kaybolduğu gerçeğinin, bizzat Avrupa Parlamentosu tarafından rapora bağlanmış olması, çok önemlidir. Hâlbuki aynı dönemde Türkiye, sayıları milyona yaklaşan sığınmacı çocuğa barınmadan eğitim ve sağlık hizmetine kadar her türlü imkânı sağlamıştır.

Avrupa’nın, bırakınız bunlara benzer hizmetler sunmayı, çocukların bizatihi kendilerine bile sahip çıkamamış olması, aramızdaki farkın en iyi göstergesidir. Çünkü biz karşımızdaki herkese eşrefi mahlûkat nazarıyla bakıyoruz. Kökeni, dili, dini, rengi ne olursa olsun, her insan bizim için hürmete layıktır. Avrupa ise kapısına gelen mazlumları, kendi refahına ve güvenliğine yönelik bir tehdit olarak görüyor. Onbinlerce çocuğun Avrupa içinde nerede olduğu, kimler tarafından kaçırıldığı, hangi amaçlarla kullanıldığı soruları, ancak vicdanı nasır tutmamış kişiler için bir anlam ifade eder. Böylesine derin insani boyutları olan bir konunun Avrupa Parlamentosunda gündeme getirilmiş olması, belki vicdanları harekete geçirir diye umut ediyoruz. İnşallah benzer çalışmalar, göçmenlerin yaşadığı diğer sorunlar ile yeniden hortlamaya başlayan Neo-Nazi örgütlerin katliamları için de yapılır.

İşte Almanya’da yaşananlar. 11 Müslüman öldürüldü. Bunun 5’i bizim vatandaşımız. Yürekleri acıyor mu? Yok. Polisler bile sadece seyirci. Hindistan şu anda tamamen katliamların cirit attığı bir ülke haline geldi. Müslüman katliamı yapılıyor. Kimler yapıyor bunları Hindular. Bunlar nasıl olacak da dünya barışına destek verecekler. Biz nerede olursa olsun, hakkı hukuku adaleti korumak ve konuşmakla yolumuza devam edeceğiz.

Medeniyetler, maddi kalkınma unsurları yanında, kafa ve gönül zenginliğini ifade eden sembolleriyle tarihe mal olur. Ecdadımız, Orta Asya’dan Endülüs’e kadar, ayak bastığı her yerde, bu sembollere özel önem vermiştir. Bugün, kadim vatanımız Orta Asya yanında, Osmanlı ve Selçuklu coğrafyasının neresine gidersek gidelim, bu eserlerin izlerini görebiliyoruz.

Cumhuriyet dönemi, bu bakımdan, maalesef oldukça kısır geçmiştir. Gerçek anlamda medeniyet sembolü olabilecek eserler inşa etmekte zorlandığımız bir asrı geride bıraktık. Ülkemizin yönetimini devraldıktan sonra, bu eksiği gidermek için epeyce bir mücadele ettik, kafa yorduk, çalıştık. Cumhurbaşkanlığı Külliyesini, işte bu anlayışla, Cumhuriyet döneminin sembol medeniyet eseri olarak inşa etmeye çalıştık. Biliyorsunuz, ilk hizmete girdiğinde, kendi medeniyetlerine, tarihlerine ve kültürlerine düşmanlık etmekle maruf kesimler, Cumhurbaşkanlığı Külliyesine de çamur atmak için epeyce gayret sarf ettiler. Hamdolsun milletimiz bunların hiçbirine itibar etmedi ve külliyemize sahip çıktı.

(Milliyet)

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X