Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, en kısa zamanda ihracat kilogram değerlerinin artmasını dileyerek, “Türkiye’deki üretimi buraya getirin, o zaman asgari ücreti 10 bin lira yapın, hiçbirimiz itiraz etmeyiz. Niye? Çünkü katma değeri yüksek ürünler yapıyoruz ve rekabet edebileceğiz” dedi.
Bakan Şimşek, Gaziantep Sanayi Odası meclis toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye’nin 2002 yılındaki verileriyle mevcut rakamları tablolar halinde kıyasladı.
Türkiye’nin hemen her alanda önemli gelişmeler kaydettiğini ifade eden Şimşek, ancak gelinen noktanın yeterli olmadığını, daha iyi yerlere gelebilmek için reformlara devam etmek istediklerini vurguladı.
Şimşek, kadınları daha fazla iş gücüne dahil etmeleri gerektiğini belirterek, kadınların iş kaybında yer almaması nedeniyle milli gelirde kayıpların yaşandığına işaret etti. Mehmet Şimşek, “Kadınlarımızın iş gücüne katılımı az olunca milli gelirde de kayıp oluyor. Bu anlamda uluslararası verilere göre Türkiye, mevcut potansiyelinin yüzde 25’ini gerçekleştiremiyor. O yüzden kadınlarımızı daha eğitimli şekilde iş gücüne dahil etmeliyiz” diye konuştu.
Türkiye’nin çok genç nüfusa sahip olduğunu, bunu da ülke geleceği açısından önemli bir fırsat olarak gördüklerini dile getiren Şimşek, her zaman önemli bir bütçe ayırdıkları eğitimle gençlerin doğru noktalara yönlendirilip daha parlak geleceğin kurgulanmaya çalışıldığını kaydetti.
Şimşek, Türkiye’nin üretim yapısında katma değeri yüksek ürünlere yönelmek gerektiğine işaret ederek, “Üretim ve ihracat yapımızda yüksek teknolojili ve yüksek gelirli yapıya tam olarak geçemedik. Bu durum politikayı şekillendirirken çok önemli. Mevcut üretim yapısıyla asgari ücreti hesapsız artırın çok büyük olasılıkla üretim durur ya da kayıt dışılık baş gösterir. Muhalefet tabii ki vaatlerde bulunacak. Muhalefet ilk vaatleri açıkladığında dedim ki, ‘Bir işçiye yapılacak en büyük zulüm, onu kayıt dışı çalıştırmaktır’. Çünkü geleceğe ilişkin güvencesi yok ama bugün meydanlarda diyorlar ki, ‘Maliye Bakanı asgari ücretin bin 500 liraya çıkarılmasını zulüm olarak görüyor’. Ben öyle bir şey demedim” diye konuştu.
Türkiye’nin ihracat kilogram değerinin 1,58 dolar olduğunu, bunun da bir ülke gerçeği olduğunu aktaran Şimşek, bu rakamın Kore’de 3, Japonya’nın 3,5, Almanya’nın ise 4,1 dolar olduğuna dikkati çekti.
Şimşek, marka desteği verdikleri Turquality programlarıyla yapılan ihracatın kilogram bedelinin ise 3,25 dolar olduğunu belirterek, “Türkiye’nin toplam ihracatındaki rakam Turquality gibi olsaydı, Türkiye çok büyük cari fazla verebilirdi. Belki 80 milyar dolar cari fazla verebilirdik. Bunu nasıl sağlayacağız, asıl konuşmamız gereken konu da bu” ifadelerini kullandı.
Seçim öncesinde kendilerinin de vaatlerde bulunduklarını, ancak bunların Türkiye’nin dengelerini bozmayacak ve ülkenin tasarrufunu artıracak perspektifte olduğuna işaret eden Bakan Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türkiye, bilgi ve teknolojik ürün satmaya başlayacak inşallah. Türkiye’deki üretimi buraya getirin, o zaman asgari ücreti 10 bin lira yapın, hiçbirimiz itiraz etmeyiz. Niye, çünkü katma değeri yüksek ürünler yapıyoruz ve rekabet edebileceğiz. Benim ağabeylerimin hepsi emekli. Nasıl geçindiklerini ben kendi ailemden biliyorum. Yaşam koşullarını ve sıkıntılarını iyi bilen bir insanım. Biz bu şartları iyileştirmek istemez miyiz? Böyle bir şey mümkün mü? Tabii ki iyileştirmek isteriz. Dediğim şeyleri başarırsak, hem üretim artar hem istihdam artar hem de ücretimiz artar. Üstelik hiç bir sıkıntı yaşanmaz ama bu süreci tamamlamadan ülkeyi katma değer zincirinde yukarıya taşımadan oturup popülizm yaparsak Türkiye başarılı olamaz. Çok açık söylüyorum, tekrar eski günlere döneriz.”
“Türkiye’nin önündeki en büyük risk, popülizm”
Bakan Şimşek, Türkiye’nin önünde önemli bir riskin olduğuna dikkati çekerek, “80’li yıllarda siyasi istikrar ve güçlü bir hükümet vardı, sonuna doğru popülizm başladı ve 90’lı yıllarda da zirveyi buldu. Dünya normal seyrinde giderken, gelişip kalkınırken, 1994, 99 ve 2001’i yaşadık. Allah o günleri tekrar göstermesin. Fakat ben Türkiye’nin önündeki en büyük riskin popülizm olduğunu düşünüyorum. Çünkü ‘kim ne verirse beş daha fazla veririm’den iki anahtarına kadar birçok söylem tarihimize damga vurdu” diye konuştu.
Popülizmin, olmayan kaynağı dağıtmak olduğuna dikkati çeken Şimşek, “Bu durum bütçe açıklarını, borç yükünü, enflasyonu, cari açığı artırıyor, kaynak kullanımını olumsuz yönde etkiliyor. Ekonomik finansmanı olumsuz etkileyip dolayısıyla dönemsel krizleri beraberinde getiriyor. Türkiye’de bunlar 70’de de yaşandı, 90’da da” dedi.
“Asgari ücret bin 500 olsa…”
Mehmet Şimşek, geçmişte olduğu gibi bugünlerde de popülist söylemlerin gündeme geldiğini belirterek, “Bugünkü popülist söyleme en önemli örnek, asgari ücret. A partisi bin 400, B partisi bin 500, C partisi bin 700, D partisi ise 5 bin diyor. Asgari ücret bin 500 lira olsa işverene maliyeti 2 bin 130 liraya kadar çıkıyor. İş adamlarına soruyorum; emek yoğun, katma değeri düşük üretim yapıyorsanız maliyetler bir anda bu kadar artarsa nasıl başa çıkabilirsiniz? Benim sorum bu. Yoksa benim işçimle, işverenle veya muhalefetle en ufak sıkıntım olmaz. Muhalefetle birlikte bu ülkeyi inşa etmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.
“Keşke ben de gelip dinleyebilsem”
Bakan Şimşek, Gaziantep’te seçimin hemen ardından kim seçilirse seçilsin, tüm milletvekilleriyle kenti daha iyi noktalara taşımaya çalışacağını bildirdi.
GSO yetkililerinden diğer siyasi parti temsilcilerini de davet edip açıklamalarını dinlemelerini isteyen Şimşek, sözlerini şöyle bitirdi:
“Onlar da buraya gelip projelerini anlatsınlar, keşke ben de gelip dinleyebilsem. Bunu samimiyetimle söylüyorum, dinleyip yararlanmak istiyorum. Hangi yapısal dönüşümü, Gaziantep’i Türkiye’yi nelere taşımak istediklerini öğrenmek istiyorum. Benim gibi diğer arkadaşları da dinlemenizi tavsiye ederim.”