‘Emeklilerimizi tebessüm ettirecek her teklifin arkasındayız’

MHP Genel Başkan Bahçeli, “Emekli aylıklarının intibakları konusunda alınacak her kararın yanında, her girişimin destekçiyiz. Emeklilerimizi tebessüm ettirecek her teklifin arkasındayız” dedi.

‘Emeklilerimizi tebessüm ettirecek her teklifin arkasındayız’

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin TBMM Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, emeklilerin perişan olduğunu, AK Parti zulmünün emeklileri adeta kavurduğunu, hayatlarından bezdirdiğini savundu.

Emekliye yan bakandan, sinsi sinsi dudak bükenden misliyle hesabını soracaklarını ifade eden Bahçeli, “Buna söz veriyor, buna ant içiyoruz. Yeminler çiğnenmek için değil, tutulmak içindir. Varsın birileri yeminlerini yutsun, varsın birileri ilke ve ahlakla yollarını çatallaştırsın, ne gam, ne tasa. Mutlaka ki MHP ne diyorsa yapacak, ne söylüyorsa, neyi amaçlıyorsa Rabbim izin verdiği sürece hayata geçirecektir” diye konuştu.

Asgari ücretlinin, 2015 yılı Ocak ayı itibariyle 949 liraya mahkum edildiğini kaydeden Bahçeli, memur emeklisinin bin 188, SSK emeklisinin bin 71, Bağkur emeklisinin ise 831 lirayla ayakta kalmanın çarelerini aradığını söyledi.

Türk-İş’in yaptığı araştırmaya göre, dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcamasının aylık bin 256 lira 80 kuruş lira olduğunu aktaran Bahçeli, bunun, giyim, kira, elektrik, su, yakıt, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu harcamalarla birlikte 4 bin 93 lira 80 kuruş düzeyinde olduğunu belirtti.

Emeklilerle birlikte milyonlarca çalışanın yoksulluğun pençesinde olduğunu savunan Bahçeli, şöyle konuştu:

“2002’ye göre maaş ve ücretlerdeki reel erime, alım gücündeki azalma maruz kalınan sosyal ve ekonomik depremin açık ispatıdır. Emeklilerimizin cebine giren her kuruş zamma, faize, vergiye gitmektedir. Doğrudur, 2002 yılına göre emeklilerimizin maaşı nominal, yani kağıt üstünde artmıştır. Fakat gerçekte bunun hiçbir anlam ve sonucu olmamıştır. 2002 yılından 2014 yılına gelinceye kadar, hepinizin dikkatini çekiyorum; ekmek yüzde 233, dana eti yüzde 300, beyaz peynir yüzde 464, mercimek yüzde 300, kuru doğan yüzde 316, pirinç yüzde 352, yoğurt yüzde 126 zamlanmıştır. Bu zam seli emeklilerimize AKP’nin şamarı, AKP’nin eziyetidir. Emeklilerimiz yıldan yıla fakirleşmiş, sefalete demir atmışlardır.

Asgari ücretle geçinen bir kardeşimiz 2013 yıl sonunda 276 kilogram ekmek alırken, 2014 yılında bu miktar 270’e düşmüştür. 2002 yıl sonunda 380 kilogram ekmek alan bir memur emeklisi, 2014’in aynı  dönemine geldiğimizde maaşıyla 352 kilogram ekmeği zoraki alabilmiştir. SSK ve Bağkur emeklilerimizin hali de bundan farklı değildir. Diyeceğim odur ki, bırakınız kıymayı, kuşbaşını ve diğer gıda ürünlerini, AKP ekmeği dilim dilim azaltmış, emeklimizin sofrasını yağma etmiştir. “

“Emeklimizden alınan kutuya girmiştir”

AK Parti’nin, emekliyi borca yatırdığını, krize soktuğunu, elinde avucunda ne varsa gasp ettiğini ileri süren Bahçeli, “Emekli ekmek bulamazken, 17-25 Erdoğan kendisine eski parayla bir katrilyon 370 trilyon liraya bin bir gece masallarını aratmayacak bir saray yaptırmıştır. Emekli giyecek ayakkabı bulamazken, Erdoğan ve haram yiyen yandaşları ayakkabı kutularını 2 milyon 445 bin dolar, 2 milyon 520 bin Avro, 520 bin Türk lirası, 990 İngiliz sterliniyle doldurmuştur. Emeklimizden alınan kutuya girmiştir. Emeklimizden çalınan yatak odalarından çıkmıştır. Rüşvetçiler götürmüş, emeklimiz bakmıştır. Hırsızlar soymuş, emeklilerimize 24 liralık zam reva görülmüştür” görüşünü savundu.

Emeklilere seslenen Bahçeli, “Susarsan, durursan, korkarsan, kanarsan, tepki vermezsen cebine giren karanlık eller daha da azacaktır” dedi. 

Değişik tarihlerde emekli olanların, gelir ve aylıklarındaki farklılıkların süratle iyileştirilmesi, dengeye getirilmesi ve intibakları sağlanması gerektiğine işaret eden Bahçeli, emekli aylıklarının artışında, sadece enflasyon değil, büyümeden de pay verilmelisini ve bu çerçevedeki hesaplamaların ayrı bir endekste yapılmasını istedi.

Hiçbir emeklinin açlık sınırının altında bırakılmaması gerektiğini vurgulayan Bahçeli, şunları kaydetti:

“Emekli sigortalıların ödedikleri yüzde 32 civarındaki prim aylıklara yansıtılmalıdır. Emekli esnaf kardeşlerimizden kesilen yüzde 15’lik Sosyal Güvenlik Destek Primi kaldırılmalıdır. Emekli aylığı bağlanması için, gerekli parametreler gözden geçirilmeli, kazancın güncellenmesindeki yüzde 30’luk refah payı oranı yüzde 100 olarak yansıtılmalıdır. Asgari emeklilik yaşına ulaşamadıkları için emekli aylığına hak kazanamayan kardeşlerimize kolaylıklar sağlanmalıdır. Dünyada kabul gören aktif-pasif oranı 4 çalışana karşılık 1 emekli iken, ülkemizde bu oran 2014 yılında 1,92’dir. Emeklilerimiz dünya gözüyle derin bir oh çekmeli, cepleri para görmelidir. Biz emekli aylıklarının intibakları konusunda alınacak her kararın yanında, her girişimin destekçiyiz. Biz emeklilerimizi tebessüm ettirecek her teklifin arkasındayız. AKP emeklilerimizle ilgili sosyal ve ekonomik tedbirleri aldı  aldı, aksi halde 7 Haziran’dan sonra MHP iktidarı emeklimize hızır gibi yetişecek, elinden tutacaktır.”

“Türk milleti, işgal günlerinden daha tehlikeli bir durumda”

“Emekli kardeşim ne yapacağım, ne yiyeceğim, nasıl alacağım deme; unutma kaderin üstünde bir kader vardır, AKP”yi kovup atacak gücün kaptan köşkünde de üç hilal pırıl pırıl parlamaktadır” diyen Bahçeli, 17-25 Aralık’ın diliyle konuşanlara, 19 Mayıs’ın hukukuyla, 29 Ekim’in kudretiyle, yaşanmış Türk-İslam asırlarının ruhuyla cevap vereceklerini söyledi.

Milli mücadele yıllarında morga yatırılarak kilitlenen, sömürge kayışlarıyla bağlanan ve her kayışın bir zalim tarafından kontrol edildiği Türk Milleti’nin, küllerinden yeniden doğmasında, giydirilen kefeni parçalamasında en önemli payın, tarihten oldığı güç olduğunu belirten Bahçeli, şöyle konuştu:

“Türk milleti, kutlu bağrından hiçbir zaman führer, firavun, çar, kayzer, duçe çıkarmamış, çıkmasına da müsaade etmemiştir. Faşizm, despotizm ve benzeri iptidai yönetim biçimleri bu topraklarda asla kök tutmamıştır. İmparatorluk geçmişimiz de bile istişarenin, meşveretin önemi her zaman ön planda tutulmuş, padişahların birbirini takip eden tahta çıkış serüvenleri bir kurala, bir geleneğe bağlı kalmıştır. Türk milleti tarih içinde parlamenter sisteme doğru adım adım, kademe kademe mesafe almıştır. Her rejimin sosyal bir tabanı, siyasal bir kaynağı olduğunu tarih bize teferruatlı şekilde göstermektedir. 

139 yıl önce ilan edilen 1.Meşrutiyet’le beraber parlamento geleneği oluşmuş, seçim, temsil, halk iradesi ve demokrasi gibi kavramlar ülke yönetimine nüfuz etmiştir. 23 Nisan 1920 bir bakıma Meşrutiyet dönemlerinin milli bir yorumu ve hatta devamı niteliğindedir. Türk milleti parlamenter sistemde karar kılarken; çatısı altında bulunmakla övündüğümüz Gazi Meclis, kurtuluş destanımızın, istikbal mücadelemizin ana karargahı mertebesine hak ederek çıkmıştır. Gazi Mustafa Kemal millet iradesine inanarak, feyzini ve ilhamını Türk milletinden alarak bağımsızlığımızın sönmeyecek meşalesini tutuşturmuştur. Ve Türkiye Cumhuriyeti meydanlardaki zafer nidalarının haklı gururu olarak tarihe mal olmuştur. Gözümüzü dört açalım, Türk milleti, ruh köküne düşman iç ve dış odaklar karşısında işgal günlerinden daha tehlikeli bir duruma düşmüştür.”

“Demokrasiye en büyük zararı Erdoğan vermiştir”

“Savaşların, kıtlıkların, hastalıkların, küresel operasyonların yiyemediği bu aziz milleti saraya girmiş, çöreklenmiş, tünemiş bir bedbaht yiyip tüketmektedir” diyen Bahçeli, şunları kaydetti:

“Bereket versin ki, mukavemetimiz sağlam, zalime karşı koyma seciyemiz yüksektir. 2002’den sonraki devrin fecaati, müzakere çığırının sefaleti, teslimiyet hengâmesinin felaketi ruh ve fikir mahkumiyeti olarak Erdoğan’da vücut bulmuştur. Artık Recep Tayyip Erdoğan kendisini Türkiye’nin üstünde, Türk milletinin önünde görmektedir. Var olan tüm totaliter sapmaların yan tesirleri Erdoğan’ın zihnine, iradesine ve basiretine bulaşmıştır. Ne acıdır ki, Türk milleti iflah olmaz bir despotla, yasa ve anayasa tanımaz bir şahsiyetle yüz yüze kalmıştır. Erdoğan Cumhurbaşkanlığına demokrasi sayesinde gelmiştir. Fakat demokrasiye en büyük nankörlüğü yapmış, en büyük zararı yine Erdoğan vermiştir. Şimdi de başkanlık sisteminin tesisi amacıyla varını yoğunu ortaya koymaktadır.”

Cumhurbaşkanı  sıfatıyla meydanlara inen Erdoğan’ın, günlük politikaya girdiğini, ilki Kırşehir’de olduğu gibi, milletten AK Parti’ye oy istediğini öne süren Bahçeli, “Erdoğan’a kadar görev yapmış 11 Cumhurbaşkanının elbette farklı farklı siyasi düşünceleri olmuştur. Ama hiçbiri bu kadar pervasız, bu kadar kontrolsüz, bu kadar devlet adabını hiçe sayan, üstlendiği yetkiyi kötüye kullanan bir seviyeye düşmemiştir” diye konuştu.

Erdoğan’ın, 30 Ocak’ta, Kırşehir’de, toplu açılış bahanesi altında, AK Parti’nin nam ve hesabına oy istemesinin, eşine, benzerine az rastlanacak siyasi bir kırılma, hukuki bir travma olduğunu ileri süren Bahçeli, Erdoğan’ın “yeni Türkiye ve yeni anayasa” için Kırşehir’de destek aradığını ve AK Parti’yi adres gösterdiğini savundu.

“Sicilinde beyaz nokta kalmamıştır”

“Erdoğan kendi kişisel kariyer hedefleri, tek adam olmak, diktatörlüğe kaymak için taşıdığı makamın imkanlarını edep ve hayaya sığmayacak ölçüde ucuzlatmıştır” görüşünü savunan Bahçeli, şunları kaydetti:

“31 Ocak günü, Tüm Sanayici ve İş Adamları Derneği Genel Kurulu’nda da AKP’ye oy dilenmiş, 400’ü alan iktidarın yeni anayasayı hazırlayacağını, yeni Türkiye’nin temel taşlarını döşeyeceğini vurgulamıştır. Erdoğan’ın meselesi millet değildir. Erdoğan’ın kaygısı Türkiye değildir. Erdoğan’ın aklında, işçi, memur, esnaf, sanayici, emekli, çiftçi zaten yoktur. Varsa da yoksa da derdi koltuk, hedefi Türkiye’yi cehenneme çevirmek, Baasçı anlayışla çevrelemektir.

Kaçak ve karanlık sarayda oturan Recep Tayyip Erdoğan Anayasa’yı delik deşik etmiştir. Bir kez daha Anayasa suçu işlemiştir. Ve sicilinde beyaz nokta kalmamıştır. Hatırlarsanız, 10 Ağustos 2014 öncesi defalarca ‘Erdoğan’dan Cumhurbaşkanı olmaz, olamaz’ demiştim. Yine aynı noktadayım, yine aynı görüşteyim, yine aynı yerdeyim. Recep Tayyip Erdoğan’dan Cumhurbaşkanı olmaz, cumhura baş  olmak bu zihniyete asla yakışmaz, yakışmayacaktır. Diyeceksiniz ki, ama Erdoğan şu anda Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturmaktadır. Milli vicdanlara sığmayacak karar, tercih ve işlerin içinde olan; Türk milletini AKP’ye oy veren-vermeyen şeklinde kategorik olarak ayırıp tarafsızlığı bilerek, isteyerek, kasten gözden çıkaran bu adamdan, sorarım sizlere, Cumhurbaşkanı olur mu?”

Anayasa’nın 104’ncü maddesinin  “Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk Millet’inin birliğini temsil eder; Anayasanın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir” dediğini hatırlatan Bahçeli, “Peki Erdoğan devletin başı mıdır, yoksa AKP’nin fiili eşbaşkanı mıdır? Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk milletinin birliğini mi temsil etmekte, yoksa AKP’nin vesayet mihrakı, hırsızın uğursuzun vasi merkez midir?” diye sordu.

“MHP geleneğinde, devletin başıyla polemiklere girmek yoktur”

“Kuzey Kore’ye bakınız, görünüş haricinde Erdoğan’ın tıpkısının aynısını göreceksiniz” diyen Bahçeli, şöyle konuştu:

“Körfez ülkelerine, Sudan’a ve diğer bazı Afrika ülkelerine bakınız, Erdoğan benzerlerini mutlaka bulacaksınız. MHP’nin geleneğinde, devletin başıyla siyasi polemiklere girmek, gerçekte ve gerekmedikçe yoktur. Ancak Erdoğan artık bizi mecbur bırakmış, konumundan kaynaklanan saygınlığını da nezdimizde kaybetmiştir. Bizi en çok düşündüren, en çok rahatsız eden bir başka husus ise Erdoğan’ın Anayasa’nın 103. Maddesine göre ettiği yemini arka arkaya, sayısız kere çiğnemesidir. Yeminleri bozmak Erdoğan’da alışkanlık halini almıştır.”

Erdoğan’ın, 28 Ağustos 2014’te TBMM’de ettiği yemini hatırlatan Bahçeli, şöyle devam etti:

“Şu sorunun cevabını bilen varsa hemen söylesin, yoksa söz gümüşse sukut altındır diyerek dilini kıssın; Üzerine aldığı görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için millet ve tarih önünde namus ve şeref üzerine yemin eden Erdoğan; namustan ne anlamakta, şereften ne çıkarmaktadır? Tarafsızlık kozasını yırtıp gözünü kan bürümüş gibi AKP adına oy talep eden Erdoğan, bundan sonra olsa olsa ruh heybesinden düşürdüğü namus ve şeref kristallerini arayıp da bulamayan bir kişi olarak hatırlanacaktır. Şeref gibi bir derdi olmayanın Türkiye Cumhuriyeti’nin şerefini savunması beyhudedir.Yemin bozan, yeminden dönen, yeminleri değirmen gibi öğüten birisinin Türk milletinin birliğini temsil etmesi de akla hakaret, zekaya ihanettir.”

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X