Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Çetinkaya, Denizli Sanayici Tüccar ve İşadamları Platformu’nun kentteki bir otelde düzenlediği toplantıda, “Makroekonomik Görünüm ve Fiyat İstikrarı” konulu bir sunum yaptı.
Dünya ve Türkiye ekonomisinde son dönemdeki görünüm ve TCMB’nin fiyat istikrarını sağlama hedefinde aldığı pozisyonla ilgili değerlendirmede bulunan Çetinkaya, küresel krizin üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen küresel ekonominin halen istikrarlı bir görünüme kavuşamadığını, artan korumacılık eğilimlerinin, zayıf küresel ticaret ve jeopolitik risklerle birlikte yeni yatırımların ertelenmesine yol açarak, küresel ekonominin büyüme potansiyelini sınırladığını söyledi.
Böyle bir konjonktürde ülkelerin, iktisadi temellerini sağlamlaştırma yönünde adımlar atabilme kapasitesinin daha da önem kazandığına işaret eden Çetinkaya, son dönemde ekonomi politikalarında hızlı karar alabilme ve koordineli hareket edebilme konusunda önemli bir sınav veren Türkiye’nin küresel belirsizliklerin yanı sıra jeopolitik ve yurt içi gelişmeler açısından oldukça hareketli bir yılı geride bıraktığını belirtti.
Özellikle yılın ikinci yarısından itibaren iç ve dış kaynaklı gelişmelerin iktisadi faaliyetin yavaşlamasına ve TL’deki değer kaybıyla birlikte maliyet yönlü enflasyonist baskıların artmasına yol açtığını dile getiren Çetinkaya, bu süreçte Merkez Bankası enflasyona odaklı sıkı bir parasal duruş sergilerken, kamu politikaları ve makroihtiyati tedbirlerin de iktisadi faaliyeti destekleyici yönde hareket ettiğini bildirdi.
Çetinkaya, yakın dönemde yatırım ve ihracata yönelik teşvik ve tedbirlerle kredi kanalını ve istihdamı destekleyen düzenlemelerin iktisadi faaliyetteki yavaşlamayı sınırlama yönünde önemli katkı sunduğuna dikkati çekerek, “Bütün bu önlemlerin de desteğiyle ekonomide toparlanma eğiliminin başladığını görüyoruz. Nitekim, reel sektör güven endekslerindeki bozulma son dönemde kısmen de olsa tersine dönmüş görünüyor. İhracat siparişlerinde de kayda değer bir iyileşme var. Öncü veriler ikinci çeyrekten itibaren toparlanmanın bir miktar güç kazanabileceğine işaret ediyor.” dedi.
“Enflasyon makul seviyelere inecektir”
Çetinkaya, atılan bu adımların katkısıyla bu yıl için Ocak Enflasyon Raporunda ifade ettikleri tahmin patikasında belirgin bir farklılaşma beklemediklerini ifade ederek, “Yılın ikinci yarısında döviz kurunun gecikmeli yansımaları ve yönetilen fiyatlardan kaynaklanan baz etkileri azaldıkça, sıkı duruşun da katkısıyla enflasyon daha makul seviyelere inecektir. İç talebin ılımlı seyrinin fiyatlama davranışları üzerindeki etkisi önemli olacaktır. Diğer taraftan, para ve maliye politikaları arasındaki artan eşgüdümün de enflasyondaki düşüş sürecini desteklemesi beklenmektedir.” diye konuştu.
Gelecek dönemde, enflasyonu etkileyen faktörleri ve fiyatlama davranışlarını yakından takip edeceklerini ve gerekirse ilave parasal sıkılaştırmalar yapabileceklerini dile getiren Çetinkaya, enflasyonun istikrarlı olarak düşük düzeylerde kalması için mücadelenin bütüncül bir çaba ve yapısal bir yaklaşımla desteklenmesi gerektiğine işaret etti.
“Yurt içi tasarrufların artırılması önem arz ediyor”
Buna rağmen firmaların yabancı para cinsi pozisyonunun ülkeye yönelik risk algısı, finansal istikrar ve fiyat istikrarı açısından önem taşıdığını dile getiren Çetinkaya, “Bu süreçte, döviz geliri ile dövizle borçlanma arasındaki bağın korunması ve kur riskini sınırlayacak finansal araçlarla doğal koruma içeren bir bileşenin firmalar tarafından kullanılması faydalı olacaktır. Daha bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşıldığında ise ekonominin dış finansman ve döviz kuru şoklarına karşı dayanıklılığının artırılması bakımından dış dengeyi iyileştirecek bütün yapısal tedbirlerin kritik önem taşıdığını vurgulamak gerekiyor. Yurt içi tasarrufların artırılması, üretimde verimlilik ve katma değerin desteklenmesi, ithal girdi bağımlılığının azaltılması gibi konular büyük önem arz ediyor.” dedi.