Dünya Bankasının hazırladığı ‘Küresel Ekonomik Beklentiler Haziran 2017: Kırılgan Bir İyileşme’ raporu, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ile ortaklaşa düzenlenen bir konferansla tanıtıldı.
Johannes Zutt, konferansın açılışında yaptığı konuşmada, raporun her yıl Dünya Bankası tarafından hazırlandığını hatırlatarak, Dünya Bankası’nın tahminlerine göre, 2017 yılında küresel ekonomide yüzde 2,7’lik bir büyüme beklendiğini ifade etti. Zutt şunları kaydetti: ”2018 ve 2019’da yüzde 2,9’luk büyüme beklentisi var. Bu daha ziyade imalat ve ticaretin, güvenin artması ve aynı zamanda emtia fiyatlarının istikrara kavuşmasıyla bağlantılı. Gelişmekte olan piyasalar ve yükselen ekonomiler için büyüme beklentisi yüzde 4,1, önümüzdeki yıl için ise yüzde 4,5. Hem ABD’de hem de Avrupa’da siyasi konularda yakın zamanlarda aşağı yönde riskler oldu. Ticarette korumacılık gibi eğilimler vardı. Bunun dışında finansal piyasalarda aksaklık riskleri ortaya çıkmıştı. Orta vadede ise daha zayıf bir potansiyel büyüme riski mevcut.”
BİR DENGELENME GÖRÜLÜYOR
Zutt, bu ara dönemde, ülkelere mali hareket alanlarını ve parasal tamponlarını oluşturmalarını ve böylelikle bu politikalar yoluyla kısa vadede ortaya çıkacak aksaklıkları ortadan kaldırmalarını tavsiye ettiklerini aktardı. Yapısal reformların önemine de değinen Zutt, ”Ülkelere bir diğer tavsiyemiz, gerekli yapısal reformları gerçekleştirerek, ticaretin ve üretkenliğin artırılmasını sağlamalarıdır” dedi. Johannes Zutt, Türkiye’nin geçen sene zorlu bir yıl geçirdiğini ve kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin notunu düşürdüğünü belirterek, Türkiye’de kısa ve orta vadede bir dengeleme görüldüğünü ifade etti.
ENFLASYON OLMASI GEREKENDEN YÜKSEK
Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı AB’deki iyileşmenin, Türkiye’nin durumunu da iyileştirdiğini dile getiren Zutt, şunları kaydetti: ”Türkiye’de turizm gelirlerinde bir artış bekliyoruz. Türkiye’de güven seviyesinin de belli ölçüde biraz daha yüksek olduğunu söyleyebilirim. Ama Türkiye’de enflasyon olması gerekenden yüksek. Efektif finansman oranı şu anda yüzde 11,5 civarında. Bu da Türk lirasını stabilize etmek için yeterli görünüyor. Geçen aylarda belli bir stabilizasyon yaşandı. Ayrıca Türkiye’de kredi büyümesi görüyoruz ama bu büyüme Kredi Garanti Fonu (KGF) tarafından tetiklenen yapay bir büyüme. Çünkü KGF, bankaları daha fazla risk almaya teşvik ediyor. Aynı zamanda sıcak paraya aşırı maruz kalma durumu, bankacılık sektöründe bir takım kırılganlıklara sebep oluyor. Dolayısıyla Hükümetin mevcut politika duruşu bu kırılganlığı biraz daha kötüleştiriyor olabilir. KGF, vergi avantajları ve kolaylıklarıyla beyaz eşya alınması söz konusu olduğunda, bu tüketimi artırdı ve büyümeyi şu anda destekliyor.”
ENDİŞELER VAR
Johannes Zutt, ”Çok sayıda dış gözlemci Türkiye’nin politika görünümü konusunda endişeli. Örneğin OHAL’in ne kadar daha devam edeceği konusunda endişeliler. Ayrıca yapısal reformların istikameti konusunda da bazı endişeleri var. Hükümetin, yatırımları ve verimlilik artışını engelleyen bu kritik sorunları etkileme gücü konusunda bir takım endişeleri var” diye konuştu.
HIZLI KREDİ ARTIŞI İLE BÜYÜMENİN SONUNA GELDİK
TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, yılın ilk çeyreğinde devreye sokulan talep yönlü kısa vadeli tedbirlerin ekonomi için uzun vadede risk oluşturduğunu belirterek, ”TL’deki değer kaybı ve talep eksikliği nedeniyle bilançolarında ciddi sorunlar yaşayan firmalar için geçici vergi indirimleri, yeniden yapılandırma olanakları ve teşvikler belli bir rahatlama sağladı. Bunların yanında belki de bu dönemde en çok dikkat çeken politika KGF vasıtasıyla sağlanan krediler oldu. Türkiye ekonomisinin artık hızlı kredi artışı ya da likidite bolluğu ile büyümesinin sonuna geldik” dedi.