Devletimizle birlikte halkımız destan yazıyor

Başbakan Davutoğlu, devletin şefkat elinin AFAD kanalıyla tecelli ettiğini belirterek, “Sınır boylarındaki vilayetlerimizde devletimizle birlikte halkımız destan yazıyor” dedi.

Devletimizle birlikte halkımız destan yazıyor

Başbakan Ahmet Davutoğlu, ATO Congresium’da düzenlenen Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın (AFAD) 5. Yıl Etkinliği’nde yaptığı konuşmada, 2015 yılına son derece anlamlı bir merasimle başladıklarına işaret ederek, yeni yılın afetlerden, ölümlerden uzak olması temennisinde bulundu.

Milletler ve devletlerin zor şartlarda gösterdikleri reflekslerle tarih içinde yer aldığına dikkati çeken Davutoğlu, “Bu reflekslerin içinde de en önemlisi kurumsal kapasite geliştirme refleksidir. 1999 depremi sonrasında, tarihin gördüğü en acılı deprem faciası sonrasında ülkemiz büyük sıkıntılar çekti. AK Parti iktidarları bütün bu tecrübeler üzerinden şu bilinçle hareket etti; ülkemiz bir afet kuşağı üzerinde bulunmaktadır, ayrıca siyasi ve stratejik gerekçelerle birçok risk unsurlarıyla karşı karşıyadır. Bu tecrübeler ışığında AFAD’ı organize ettiğinde, aslında kısa sürede ulaştığı seviyeyle devletimizin kurum geliştirme kabiliyetini ortaya koymuştur. Bu çalışmalara katkıda bulunan başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere, değerli Başbakan Yardımcılarımıza, tüm AFAD ekibine bir kez daha teşekkür ediyor, takdirlerimi sunuyorum” diye konuştu. Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Yine milletler ve devletler, zor şartlarda gösterdikleri refleksler yanında tarihte kalıcılıklarını iki önemli unsura borçludurlar, şefkat ve kudret. Öyle zamanlar olur ki insan oğlu, şefkate ihtiyaç hisseder. O anda devlet hem vatandaşlarına, bütün insanlara şefkatle yaklaşır. Öyle anlar olur ki devletin kudretini halk, o devletin kudretini dünyada insanlık hissetmek ister. Maalesef Marmara depreminde, depremin acıları kadar halkımızı yaralayan en büyük unsurlardan birisi, dönemin hükümetinin bu acılara telafi olmak amacıyla yaptığı çabalarda ortaya çıkan birçok eksiklik ve ihmaldi. Hükümet günlerce deprem bölgesine ulaşamadı, deprem yaralarını sarmak çok uzun süre aldı. Aynı tecrübe Van’da yaşandığında 1 yılda 17 bin 500 konut inşa edildi. Devlet, bütün imkanlarıyla dakikalarla hesap edilen sürede deprem mahallindeydi.”

“Biz Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, ilerde şefkat ve kudret devleti olarak kalmasını istiyoruz” diyen Davutoğlu, şöyle devam etti:

“Bu şefkat, kudret, AFAD eliyle tecelli etmesinden de büyük gurur duyuyoruz. Bu dönemde gerçekten çok paylaşıldığında, hala gözlerimizi yaşartan, gönüllerimiz bazen hüzünle burkan ama  bazen de gururla gönüllerimizi uyandıran olaylar yaşadık. AFAD benzeri kuruluşların ve AFAD’ın iki önemli misyon alanı vardır; misyonun birincisi insani misyon, ikincisi stratejik misyon. Alan ise ulusal ve uluslararası alan. İnsani misyonun esası nerede bir insan varsa ve o insan hangi dini, ırkı, arka plana sahip olursa olsun ‘bana yardım edecek kudretli el yok mu’ diye sorduğunda Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kudret elinin timsali olan AFAD’ın orada olmasıdır. Çok kısa sürede AFAD’ın sağladığı kurumsal kapasiteye şahit olmuşumdur. Haiti’ye ziyarette bulunduğumda, Haitililerin ilk andığı olay, Haiti depremi esnasında ilk inen uçağın THY uçağı olduğu, ilk inen ekibin  de AFAD ekibinin olmasıydı ve yine geçen ay Filipinler’e resmi ziyarette bulunduğumda, bütün Filipinlerin andığı ilk olaydan biri de Filipinlilerin karşı karşıya kaldığı afette oraya yine THY uçağının inen ilk uçak olduğu, ilk ekibin de Başbakan Yardımcımız Başkanlığındaki AFAD ekibinin olmasıydı.”

“İnsan söz konusu oldu mu her şey ikinci planda kalır”

“Türkiye’nin bu yaklaşımını eleştirmeye kalkanlara sesleniyorum; Haiti yada Filipinler’deki insanların Türkiye’deki ilişkisi herhangi bir tarih, mezhep ve din ortaklığına dayanmıyor ama insan odaklığına dayanıyor” diye konuşan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İnsan söz konusu oldu mu her şey ikinci planda kalır. Bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin ezeli ebedi sembolü olan al bayrak, bu ülkelerde şefkat ve kudret misali olarak anılıyorsa, 5 yıl içinde ulaştığımız bu kapasitenin ve AFAD’ın büyük rolü var. Yine insani bağlamda, Somali’de, Gazze’de, Suriye’de, Irak’ta, Myanmar’da, Bosna’da, biraz önce zikredildi, Sırbistan’da dünyanın her yerinde son yıllarda yaşadığımız her insani nitelikli olayda Türkiye Cumhuriyeti kudretiyle, şefkatiyle orada var olmuştur, bundan sonra da var olmaya devam edecek. Bu insani boyutu destekleyen ikinci boyut da stratejik boyuttur. Bir devlet gerek kendi vatandaşına verdiği özgüvenle, gerekse dünya milletlerine sunduğu, gösterdiği kudretle uluslararası itibar kazanır. Biraz önce zikrettik, insani ve stratejik boyutları itibarıyla ulusal alanda gerek Van depreminde gerek son Soma ve Ermenek’te, aslında insani bakımdan değil vatandaşımızın kendine özgüven duyması ve bu özgüveni stratejik bir güç olarak bizim değerlendirmemiz anlamında olağanüstü tecrübeler yaşadık.”

“Eğer bir zor durum söz konusu olursa…”

Milli düzeyde, 77 milyon vatandaşa seslenmek istediğini söyleyen Davutoğlu, “Allah afet vermesin, Allah zor durumlarla bizi karşı karşıya bırakmasın ama eğer bir zor durum söz konusu olursa, bilsinler ki daha zor durumla karşılaşıldığı sıfırıncı dakikada devlet ve hükümet, bütün imkanlarıyla yanlarında olacaktır. Bir daha Marmara depreminde olduğu gibi İstanbul ile Ankara arasında yani Türkiye’nin ana damarı olan bir yol kapanmış olmayacak, oraya hükümet ve devletin ulaşması günler almayacak. İşte devletin kendi vatandaşlarına olan borcu budur” ifadesini kullandı.

Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:

“Yine stratejik anlamda o derece önemli bir değerdir ki bu dünyada sizin saygınlığınız bununla ölçülür. Eğer bir vatandaşının bir yerde zor durumda kalmışsa o zor duruma eğer devlet ulaşma kapasitesine sahipse, diğer devletler de o devlete saygı gösterir. Ama vatandaşlarına sahip çıkmayan devlete uluslararası toplumun saygı göstermesi söz konusu değildir.. Çok zor şartlar yaşadık. Dışişleri Bakanlığım döneminde, birçok krizi başında bulunarak idare ettik. Libya tahliyesi, birçok ülke kendi vatandaşını nasıl tahliye edeceğini düşünürken, bir hafta içinde 15 bine yakın vatandaşımızı ve bunlara ilaveten yaklaşık 65 ülkeden, Libya’da çalışan vatandaşlarını kurtarmak üzere yaklaşık 25 bin kişiyi 10 gün içinde tahliye ettik. Hala gururla hatırlıyorum, önemli ülkenin Dışişleri Bakanı, müttefik ülkenin dışişleri bakanı arayıp, ‘bizim de Sirte’de şu kadar sayıda vatandaşımız var, acaba alır mısınız’ dediğinde, bana sayıları gelmiş olduğu için, ‘o vatandaşları aldık. Şu anda İzmir’e gemilerle geliyor’ demiştik. Bizden hiçbir daha formel talep bulunmadığı halde bin 500 Vietnamlıyı Libya’dan aldık, ülkelerine gönderdik. Vietnamlı yetkililerle karşılaştığımızda, ‘bunu tarih boyunca hiç unutmayacağız’ dediler. Dolayısıyla mesele şudur; insan söz konusu olduğunda, medeniyetimizin, irfanımızın hareket geçtiğine, milletimiz de bütün dünya da şahittir. hesap yapmadık, acaba sonucu ne olur diye düşünmedik.”

“Somali’de nesilden nesile anlatılacak bir Türk destanı vardır”

Somalililerin, açlıktan kıvrandığı, bebeklerin sahra hastanelerinde susuzluktan öldüğü sırada, “Bizi dünya unuttu mu derken, sonra ufukta Türkiye Cumhuriyeti  Başbakanı uçağı belirdi ve Somalilinin kardeşi değişti” dediğine işaret eden Davutoğlu, “O günden bugüne ne zaman yurtdışına çıksak Somalili dostlarımız da bizi karşılıyorlar. On yıllar boyu anlatılacak, Somali’de nesilden nesile anlatılacak bir Türk destanı vardır. Bu destanı yazan herkesi alnından öpüyorum, bağrıma basıyorum” diye konuştu.

“Türkiye, zorbaların yumruğuna karşı şefkatle uzanan el…”

“İşte bu destanlardan biri  Suriye’de yazılıyor” diyen Davutoğlu, şunları söyledi:

“Bu  zor günleri yaşarken zalimler, hiçbir zaman abad olmazlar ama emin olunuz, bu zor günlerde Suriye halkına Türkiye’nin yaptığı yardımları ve bebeklerine AFAD ismini koyan o anneler, hiçbir zaman unutulmayacak. Onlar zihinlerinde Türkiye’yi hep şefkat eli olarak görecek, zorbaların yumruğuna karşı şefkatle uzanan el olarak görecek. Allah bize öylesine kudretli, öylesine şefkatli eylesin ki nerede mazlum varsa ona sahip çıkabilelim, nerede zor durumda kalmış eşrefi mahlukat varsa ona eşrefi mahlukat olarak yaklaşabilelim.”

“Dolayısıyla AFAD herhangi bir kurum değildir, bürokratik mekanizma değildir, AFAD’ın temsil ettiği değerler siyasi hesap üzerine kurulan değerler değildir. AFAD bir milletin ruhudur, AFAD bir milletin vicdanıdır, AFAD bir devletin şefkat ve kudretidir” ifadesini kullanan Davutoğlu, şöyle dedi:

“Her bir AFAD mensubunun bu bilinçle hareket etmesini istiyoruz. Hiçbir zaman eleştiriler eksik olmayacak. Bu eleştiriler belki tarihte yerini almayacak ama Musul saldırıya uğradığında, ertesi gün ulaşan yardım, Musul’dan, Irak’tan kaçanlara benim de bizzat ziyaret ettiğim Dohok’taki kamplar, hiçbir ayrım gözetmeden Türklere, Yezidilere açık olan kamplar, bütün Irak halkının kalbinde yer ediniyor. Hala geçen ay ziyaretimde Dohok’a indiğimizde eski öğrencim olan valinin sözleri kulağımdadır; ‘İyi ki Türkiye var, iyi ki başımız sıkıştığında başvurabileceğimiz Türkiye Cumhuriyeti gibi devlet var’ demişti.”

“Sınır vilayetlerimizde devletimizle birlikte halkımız destan yazıyor”

“Bütün duyarlı vatandaşlarımızı, Suriyeli mülteciler konusunda seferberliğe davet ediyorum” diyen Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

“Çünkü geçen hafta Gaziantep’te, Osmaniye’de, Mersin’de, Şanlıurfa’da vurguladığım gibi, sınır boylarındaki vilayetlerimizde devletimizle birlikte halkımız destan yazıyor, dünyada hiçbir ülke, bunu kapalı kapılar ardında onlar da ifade ediyorlar, böylesine mülteci yükünü kaldıramazlardı. Devletin ne kapasitesi olursa olsun emrinde on binlerce insan olmuş olursa olsun, eğer bu ağır sorumluluğu kaldıracak yürek yoksa o zorluklar karşısında başarılı olmak mümkün değildir. Bizim hem devletimizin kudreti var, hem milletimizin yüreği var. Devletimizin kudreti AFAD eliyle ulaşıyor ama sınır boylarındaki vilayetlerimizde yaşayan vatandaşlarımızın yüreği o kadar engin ki gelen tanrı misafirlerini Ahi Evran’ın sözüyle karşılıyor. Kapını, sofranı, elini her zaman açık tut, biz bereket toplumuyuz, biz şefkat medeniyetinin varisleriyiz, kim ne yaparsa yapsın, kapınıza gelene, kimsin nesin, hangi dindensin, hangi mezheptensin, hangi ırktansın, hangi geçmiştensin diye sormayız. Dün ihtilaf etmiş olsak bile, kapımıza merhamet için gelene kapımızı açarız. Onun için bizi 3 yıldır anlamayanlar, aslında bizi ve siyasetimizi anlamıyor değiller, onlar milletimizin yüreğini anlamıyorlar. Onlar Ahi Evran’ın sözü ve yüreğini anlayamıyorlar.”

Kobani’den 3 günde 200 bin kişi ağırlandı

Davutoğlu, “Kobani’ye Türkiye yardım etmedi” diyerek halkın provoke edildiğini anımsattı. Davutoğlu, gerçekte ise Türkiye’de, 3 günde Kobani’den 200 bine yakın kişinin ağırlandığına işaret ederek, Halep’ten gelen Arapları, Bayır Bucak’tan gelen Türkmenleri, Kobani’den gelen Kürtleri tarihin emaneti olarak gördüklerini ve sahipsiz bırakmadıklarını vurguladı.

Davutoğlu, saldırıya uğradığında aynı gün Gazze’ye ilaç gönderebilen tek ülkenin Türkiye olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

“Sadece AFAD, o anlamda bir koordinasyon kurumu ama bütün kurumlarımız, öylesine aynı felsefeyi benimsediler ki düğmeye bastığımızda Libya tahliyesinde bunu bizzat hissettim ve ekibimle birlikte kriz yönettim, düğmeye bastığımızda aynı bedenin organları olarak AFAD, TİKA, Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, bütün devlet kurumları… THY, ‘Uçak hazırlayın’ dediğimizde, 1 saat içinde uçak hazır olabiliyorsa, işte devlet olmak bu demek. Elhamdülillah bugün böyle bir devlet var. Allah afet göstermesin ama olduğunda anında ulaşabilen bir devlet var, ülkemiz sınırları içinde. Allah çevremizdeki dost, kardeş halklara zor ve zulüm göstermesin ama görürlerse her an onlara ulaşabilecek kudrette bir devlet var. Allah, uzaktaki beşer kardeşlerimize Haiti’de, Filipinler’de olduğu gibi zorluk afet göstermesin ama buradan dünyanın o köşelerine de sesleniyorum ki biraz önce konuşan Birleşmiş Milletler temsilcileri de şahit ki Sayın Amos, Sayın Gutarres başta olmak üzere oralara ilk uçağı, ilk yardımı gönderebilecek kudrette bir merkez devlet var. Dünyanın merkezinde ama insanlığın vicdan merkezinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti var.”

“İzzetli bir millet, talep edilen olmak zorundadır”

IMF ile 2002 yılında yürütülen müzakereleri hatırladığında hüzünlendiğini aktaran Davutoğlu, şunları söyledi:

“1 milyar dolar için uzun müzakereler yapardık. Bir IMF kredisinin bir ay önce gelmesi için, birkaç yüz milyon dolarlık bir kredi diliminin, uzun müzakereler yapardık ve o kadar onuruma dokunurdu ki. O zaman Başdanışman olarak bazı müzakerelerde bulunmuştum, o kadar dokunurdu ki. İzzetli bir millet talep eden değil, talep edilen olmak zorundadır. O günlerden bugünlere bir yüzyıl geçmedi, sadece 12 yıl geçti ama o gün 1 milyar dolarlık kredi için uzun müzakereler yapan, talepte ve ricada bulunan ülkenin yerinde, bugün hamd olsun 1 yılda 3.5 milyar dolara varan insanı yardım yapabilen, gayri safi milli hasılasına oran itibariyle dünyada en fazla yardım yapan kudretli ve şefkatli bir ülke var. Sadece Suriye’ye 5 milyar dolar yardım yapabilen bir ülke var. IMF’ye 5 milyar dolar kredi açan bir ülke var. BM Mülteciler Yüksek Komiseri Antonio Guterres’in birçok kere vurguladığı gibi herhangi bir insani kriz olduğunda, kendisine başvurulduğunda bütün kapasitesi ile orada olabilecek, kurumsal kabiliyet bakımından örnek bir ülke var. Biz, bununla gurur duyuyoruz. Hepimizin bir dua niyetiyle ama ilke olarak benimsediği şeyi bir kere daha burada vurgulamak istiyorum. Allah, devlete ve millete zeval vermesin, izzet versin, haysiyet versin, kudret versin, şefkat versin.”

Başbakan Davutoğlu, AFAD’ın afete ve olağanüstü duruma hazırlık kabiliyetini her geçen gün geliştirmesi gerektiğini söyledi. Bu konuda ne kadar desteğe ihtiyacı varsa bütün bütçe imkanlarıyla AFAD’ın yanında olacaklarını bildiren Davutoğlu, AFAD’ın kriz esnasında, kriz yönetimi aşamasında, krize doğru anlık müdahalelerle krizi yönetebilme kabiliyeti ile kriz sonrasında yeniden inşa edebilme kabiliyetinin çok önemli olduğunu dile getirdi.

Davutoğlu, şunları kaydetti:

“Yani Gazze’de olduğu gibi bombalama sonrasında Gazze’yi yeniden inşa edebilme. Yani inşallah bir gün Suriye’de de özgürce Suriyeli kardeşlerimiz ülkelerine döndüğünde oraların yeniden inşasına katkıda bulunmak… Bu stratejik planlama içerisinde AFAD, örnek bir kurumsal gelişim sergilemiştir. 5 yıl içinde uluslarlar arası alanda çok az kurum, böylesine bir kapasite geliştirebilmiş, böylesine bir itibar ve marka niteliği kazanmıştır. Emeği geçen bütün AFAD yetkililerine, Sayın Başkana, Değerli Başbakan Yardımcılarımıza, bütün AFAD çalışanlarına, o isimsiz kahramanlara teşekkürü bir borç biliyorum. Size milletim adına teşekkür ediyorum. Size o mazlum insanlar, o mazlum milletler adına teşekkür ediyorum. Daha önemlisi bütün insanlık adına size teşekkür ediyorum.” 

Notlar

Başbakan Ahmet Davutoğlu, konuşmasının ardından, AFAD’ın 5. Yıl Etkinliği’ne katılan ve yurdun dört bir yanından gelen afetzedelere hediye verdi. 

Davutoğlu, sahneye davet edilen ve büyük çoğunluğu çocuklardan oluşan afetzedelerle tek tek tokalaştı ve bazı afetzede çocukları kucağına alarak sevdi. 

Bazı çocukların Davutoğlu’nun elini öpmeye çalışırken, Malatya kampından gelen Suriyeli Türkmenlerden Rua el-Yusef’in de Başbakan Davutoğlu’nu alnından öpmesi dikkati çekti ve gülüşmelere neden oldu.

Başbakan Davutoğlu, hediye dağıttığı afetzedelerle daha sonra toplu hatıra fotoğrafı çekildi.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X