İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) Bitki Bilimleri ve Teknolojileri Uygulama ve Araştırma Merkezinde, patlıcanın içinde bulunan “glikoalkaloid”den deri hastalıklarında kullanılacak ilaç geliştirildi.
Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü’nde yüksek lisans ve doktora eğitimi gören Engin Tatlıdil, Hatice Şelale ve Nergiz Gürbüz’ün tez programı kapsamında İYTE Moleküler Biyoloji Genetik Bölümü öğretim üyeleri Prof. Dr. Sami Doğanlar ve Prof. Dr. Anne Frary danışmanlıklarında yürütülen, İYTE ve TÜBİTAK tarafından desteklenen projede patlıcan üzerinde çalışmalar yapıldı.
Çeşitli tedavi yöntemlerinde ve ilaçlarında kullanılan patlıcanın pürüzsüz ve parlak cildinden yola çıkan bilim insanları, bunun insan cildine de faydalı olup olmayacağını araştırdı. Patlıcana parlaklık veren etken maddeyi patlıcandan izole eden ekip, bunu ilaç haline getirerek deri rahatsızlıklarında kullandı ve olumlu sonuç aldı.
Patlıcanın parlaklığından yola çıkıldı
Prof. Dr. Sami Doğanlar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünyada son yıllarda sağlıkla ilgili uygulamalarda bitkisel kökenli çözümlerin popüler olduğunu ve insanların artık sentetik ilaçlar kullanmadığını söyledi.
Patlıcanın da çok uzun yıllar tedavi amaçlı kullanıldığını aktaran Doğanlar, şunları kaydetti:
“Biz de burada patlıcanın iki özelliğinden faydalanıyoruz. Patlıcana bakıldığında çok parlak, düz ve pürüzsüz olduğunu görüyoruz. Bunun sağlayan patlıcan içindeki bir kimyasal. Biz bu kimyasalı patlıcandan izole ettik. ‘Bu madde insanda da aynı pürüzsüzlüğü sağlar mı’ diye düşündük. Bunun da yapılan araştırmalarda sağlandığını gördük. Ancak bunu en etkili olacak şekilde cilde nasıl verebiliriz diye düşündük. Yine laboratuvarımızda bunun ilaç formülasyonlarını geliştirdik. Nanoteknolojik uygulamalarla bu molekülü ilaç olarak değerlendirmeye çalıştık.”
Patlıcanın içinde bulunan glikoalkaloidlerin kültür patlıcanına göre yabani patlıcanda daha çok bulunduğuna işaret eden Doğanlar, şöyle konuştu:
“Bir öğrencimizin yaptığı çalışmada ağızdaki bir kanser hücresinde bu ilacı denedik ve başarılı olduk. Bir sonraki aşamada bu geliştirdiğimiz formülasyonun fare denemeleriyle etkisine bakacağız. Oradan da sonuçlar elde edilirse klinik aşamasına geçilip ilaç olarak tüketicilerin kullanımına sunulacak. Geliştirdiğimiz ilacın bütün deri hastalıklarıyla ilgili başta deri kanseri, şark çıbanı olmak üzere bir çok deri hastalıklarına iyi geleceğini düşünüyoruz.”
“Deriye nano taşıyıcılarda nüfuz ediyor”
Nergis Gürbüz de çok uzun süredir patlıcandaki glikoalkaloid üzerinde çalıştığını dile getirerek, “Bu glikoalkaloidler yüksek dozlarda alındığında hayvanlarda ve insanlarda toksik etkiye sebep oluyor. Ölüme kadar götürebiliyor. Bunları da deriye nano taşıyıcılarla nüfuz ettirdik. Hücre çevrelerini taklit ederek geçişi sağlıyoruz. Aynı karakterde oldukları için bu nano taşıyıcıları hücre içine alıyorlar. Hücre içine alındığı için daha fazla etkinliğini göstermiş oluyor. Böylece toksik dozlara çıkmamız gerekmiyor. Bir nevi damlama yöntemiyle bunu yapıyoruz. İlacı elde ettikten sonra yapılan denemelerde çok olumlu sonuçlar aldık.” ifadelerini kullandı.
Patlıcan üretecekler
Projenin bir diğer katılımcısı Hatice Şelale de ilaçta kullanılan etken molekülü daha ekonomik ve yüksek miktarda üretmek için kolları sıvadıklarını dile getirerek, “Şu anda sadece bu molekülü yabani patlıcandan sentezliyoruz. Çalışmalar devam ediyor. Genlerin aktarımı aşamasındasıyız. 2 yıl içinde istediğimiz miktarlarda glikoalkaloid alabileceğimiz patlıcanları üretebileceğiz.” dedi.