AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından geçici Bakanlar Kurulunu kurmak üzere Başbakan olarak atanmasının ardından, Çankaya Köşkü’nde basın toplantısı düzenledi.
Davutoğlu, önce Artvin’de sel felaketi nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlara Allah’tan rahmet ve yakınlarına başsağlığı dileklerini iletmek istediğini ifade etti.
Artvin’de bir an önce etkin şekilde müdahale etmek için her türlü tedbiri aldıklarını dile getiren Davutoğlu, devletin gerek maddi kaynaklar gerekse lojistik imkanlar itibarıyla vatandaşın yanında ve hizmetinde olduğuna vurgu yaptı.
Demokrasi tarihinde ilk kez tecrübe edilecek sürecin başladığı bir dönemde olduklarını ifade eden Davutoğlu, “Dolayısıyla görüşlerimi, kanaatlerimi, takip edeceğim yol haritasını, sizlerle ve kamuoyumuzla açık ve şeffaf bir şekilde paylaşmayı hem bir zaruret hem de görev olarak telakki ediyorum. Onun için dikkat ederseniz, bugün basın toplantısını Başbakanlıkta yapıyoruz. Daha önce 7 Haziran’dan bu yana koalisyon görüşmeleri çerçevesinde yaptığım bütün basın toplantılarını, AK Parti Genel Merkezi’nde yaptım. Çünkü koalisyon görüşmeleri nihai kertede, siyasi partiler arasında faaliyettir ve siyasi parti kimliğiyle konuşmak, AK Parti Genel Başkanı olarak konuşmak zarureti vardır” ifadesini kullandı.
“Demokraside ilk tecrübe”
“Bugün üstlendiğim görev, biraz önce Sayın Cumhurbaşkanımızın tarafıma tevdi ettiği görev bir devlet görevidir” diyen Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Siyasi mahiyettedir, doğru ancak siyasi parti kimlik ötesinde ülkedeki hükümet kurulamaması sebebiyle seçimlere ülkeyi götürecek ve dolayısıyla da devlet görevi itibarıyla halkın huzur ve güven içinde seçimlere gitmesini sağlayacak görevdir. Onun için Başbakanlıkta bu toplantıyı yapmayı uygun gördüm. Bundan sonra bu süreçle ilgili bütün toplantılar, Başbakanlık çerçevesinde ele alınacak hususlardır. Biraz önce zikrettim, demokraside ilk tecrübe. Bu bir anayasal zorunluluk ve bir sorumluluk.”
“Buraya ben, AK Parti Genel Başkanı ya da Başbakan olarak iradi şekilde ve isteyerek gelmiş değilim” diyen Davutoğlu, süreci, doğası içinde, anayasal bir zorunluluk ve ülkeye hissettikleri derin sorumluluk anlayışıyla başlattıklarını vurguladı.
“(Bize koalisyon teklif edilmedi) kanaati yanlıştır”
CHP ve MHP liderleri ile HDP eş başkanlarıyla, hükümet kurma çalışmaları doğrultusunda bir araya geldiğini hatırlatan Davutoğlu, şunları kaydetti:
“Burada çıkan tablo şuydu; bunu açık yüreklilikle paylaşmak istiyorum ki herkes buraya nasıl geldiğimizi görsün. Sayın Kılıçdaroğlu ile yaptığımız görüşmede bir koalisyon müzakeresi değil ancak bir koalisyon kurabilecek zeminin olup olmadığını anlamak üzere bir görüşmeler silsilesi başlatmak konusunda mutabık kaldık. Ben kendisine bir kez daha teşekkür ediyorum. Kendisi ve ekibi, bizim ekibimizle birlikte son derece derinlemesine karşılıklı anlayış içinde bir çalışma yürüttüler ve Sayın Kılıçdaroğlu ile bir araya geldik.
Şunu da ifade edeyim, ‘Burada bize koalisyon teklif edilmedi’ kanaati yanlıştır. Çünkü o görüşmelerde zaten bir koalisyon için zemin olup olmadığı hususu etüt edilecekti. Bir araya geldiğimizde özellikle AK Parti’nin son 13 yıl içinde uyguladığı dış politika ve eğitim alanında yapılanların hemen hemen tümünün değişmesi gerektiği kanaati toplantılarda zikredildi ve derin görüş ayrılıkları ortaya çıktığı için uzun süreli koalisyonlarla ilgili ciddi tereddütler hasıl oldu. Toplantıda açıkça ele aldığımız hususlardı.”
Koalisyon hükümeti kurulması için yapılan müzakerelerden netice alınması halinde bugün geçici Bakanlar Kurulu’nu kurmakla görevlendirilmeyeceğini vurgulayan Davutoğlu, “Bir koalisyon hükümeti kurmuş ya da ikili, üçlü bir hükümetle huzurunuza çıkmış olsaydım ama bu mümkün olmadıysa bunun sorumlusu kesinlikle biz değiliz” ifadesini kullandı.
Davutoğlu, sürece ilişkin yol haritasını, çerçeveyi açık, şeffaf ve net bir şekilde kamuoyuyla paylaşacağını dile getirerek, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez böyle bir uygulamayla karşı karşıya olunduğunu söyledi. Bu nedenle son iki gün içinde, gerek partideki gerekse akademik hayattaki anayasa hukukçularıyla, hukuk formasyonuna sahip, kanaatine güvendiği bütün uzmanlarla istişare yaptığını aktaran Davutoğlu, şöyle devam etti:
“Dün gece geç saatlere kadar değişik görüşleri, mütalaaları aldım. Teamüle çok önem veren biri olarak, yanlış bir teamülün başlamasına ön ayak olmak istemem. Geldiğimiz noktada, sürecin Anayasa’nın 114 ve 116’ncı maddelerini, beğeniriz beğenmeyiz, kabul ederiz etmeyiz ayrı bir şey ama bu maddelerin getirdiği çerçevede hareket etmek hepimizin üzerine bir borç. Biz bunun üzerine yemin ettik. 114 ve 116’ncı maddelerin dışına çıkmamız söz konusu olamaz. Peki bu maddeler çerçevesinde atılan adımların meşruiyeti tartışılır mı? Asla tartışılamaz.
Dün ve evvelsi gün yapılan yorumlarda, özellikle ahlakilik çizgisi çerçevesinde yapılan yorumları hem talihsiz hem de Anayasa ile çelişik bulduğumu ifade edeyim. Biz Güneş Motel uygulamaları vesaire peşinde değiliz, burada bir koalisyon hükümeti de kuruyor değiliz. Eğer Güneş Motel benzetmesi yapılacaksa 8-9 Haziran’da eksiğimizi tamamlamak için böyle bir yola tevessül edebilirdik. O gün söyledim ve millet de tarih de Allah da şahit ki o günden bugüne meşruiyet çizgisinden bir an sapmadım. Herhangi bir meşruiyet çizgisinden sapma eğilimine de izin vermedim, vermem de. Gayri ahlaki bir tutumu hiçbir zaman meşru görmedim, böyle bir şeyi kim yaparsa yapsın onun da karşısında yer alacağımız açık bir şekilde ifade edeyim.”
Davutoğlu, TBMM ve RTÜK başkanlık seçimlerindeki tutumlarının açık olduğunu, net, ilkeli ve meşruiyet çizgisinde bir tutum takındıklarını ifade ederek, “Dün ve bugün yapılan yorumları talihsiz yorumlar olarak gördüm. Bir koalisyon hükümeti pazarlığı içinde değiliz. Ülke seçime gidecek, bu süreç içinde, iki ayı aşkın süreç içinde, ülkenin yönetimsiz kalmaması lazım” değerlendirmesini yaptı.
“Bizden gayri ahlaki bir tavır sadır olmaz”
Hiçbir yola yeterli etüdü yapmadan çıkmadığına işaret eden Davutoğlu, son günlerde hem 1961 ve 1982 anayasaları ile Siyasi Partiler Kanunu’nun ilgili bütün maddelerini incelediğini hem de farklı kanaate sahip kişileri ayrı ayrı dinlediğini anlattı. Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Zannedildiği gibi bu madde, 1982 Anayasası ile gelmedi, 1961 Anayasası, Temsilciler Meclisi’nde ilk teklif yapıldı, Milli Birlik Komitesi’nde tartışıldı, o günden bugüne gelen, 1982 Anayasası’nda ‘temsil edilirler’ tabiri yerine ‘üye alınırlar’ şekliyle düzenlenen ama ülke bir hükümet kurulamaması tablosuyla karşı karşıya kaldığında atılması gereken adımları tanımlayan çerçeve madde. Siyasi Partiler Kanunu’nun 28’inci maddesi de göz önüne alındığında, Bakanlar Kurulu’nun nasıl oluşacağıyla ilgili temel bir hukuki çerçeve var.
Şundan herkesin emin olmasını isterim, bizden gayri ahlaki bir tavır sadır olmaz. Hiçbir şekilde, hiçbir partinin iç işlerine müdahale etmeyiz. Hiçbir şekilde herhangi bir partinin içinde bir takım huzursuzluk çıkması için küçük ayak oyunlarına, kurnazlıklara da itibar etmeyeceğimizi herkes bilir.”
Başbakan Davutoğlu, verilen görevin gereğini yapmanın anayasal bir zorunluluk ve sorumluluk olduğuna vurgu yaparak, “Benim tevdi edilen görevi yerine getirmem için çaba sarf etmem nasıl anayasal bir görevse, görev tevdi edilen milletvekillerinin bu görevleri yerine getirmesi de anayasal bir sorumluluktur. Artık burada AK Parti, CHP, MHP, HDP yok. Ülke bütünüyle TBMM’den çıkacak bir hükümetin yönetiminde gidecek, hep beraber götüreceğiz.”
Siyasi liderlere bir kez daha çağrıda bulunduğunu ifade eden Davutoğlu, “Gelin, suçlamak yerine, karşılıklı ithamlar yerine bu sorumluluk çerçevesinde Anayasa’nın gösterdiği çerçevede bir hükümet oluşumu için çaba sarf edelim. Kritik bir süreçteyiz, terörle mücadele bağlamında. Bu ülkeyi siyasi kriz havası varmış gibi bir atmosfere sokmayalım” diye konuştu.
Davutoğlu, şunları kaydetti:
“Biz bir kez daha genel başkanlara hitaben söylüyorum. Ne ben ne arkadaşlarım hiçbir şekilde herhangi bir partinin iç işlerine müdahil olmadık, olmayız. Herhangi birisi bizim adımıza başka bir partinin iç işlerine dönük olarak bir mesaj verirse önce ben karşı çıkarım. Buna kesinlikle izin vermem. Gayri ahlaki hiçbir müzakerenin parçası olmadık olmayız. Hiç kimseye menfaat teklifinde bulunmadık bulunmayız. Ahlaksız teklif gibi tabir edilen konularda da, hem kendimizi tenzih ederim hem de bahsi geçen onurlu Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerini tenzih ederim, TBMM üyelerinin hiçbirisi böyle bir teklifin muhatabı değildir.”
“Bizim hayatımız, siyasi geçmişimiz bellidir”
Anayasa’nın kendisine Bakanlar Kurulunu kurma görevi verdiğini, bunun için 5 günlük bir süre tanıdığını belirterek, “Bütün partiler de oranları nispetinde temsil edilecek diyor. O zaman benim görevim, madem ki genel başkanlar, bu çağrılarımıza kulak tıkadılar doğrudan bazı tekliflerde bulunmak” ifadesini kullandı.
Davutoğlu, “Aksi takdirde bağımsız üye atayamıyoruz. Anayasa o kadar detaylı tanımlamış ki. Şöyle denebilir, ‘Bize teklifte bulunmadan bağımsız üye atasın’. Atayamaz, atayamam, Cumhurbaşkanı’mız da bunu onaylayamaz. Anayasa açık bir şeklide diyor ki ‘Partililer bu teklifi kabul etmezlerse bağımsız üye atayabilir’. Ben resen şimdi CHP ve MHP liderleri böyle dedi, ben de onlara saygı göstereyim, dolayısıyla onlardan kimseye teklif götürmeyeyim, bağımsız atayayım desem anayasal suç işlemiş olurum. Herhangi bir müracaatta bu hükümetin meşruiyeti tartışmaya açılır” değerlendirmesinde bulundu.
Davutoğlu, şöyle konuştu:
“Hem bizi zan altında bırakıp hem de kendi milletvekillerine güvensizlik içinde, onları zan altında bırakmak doğru bir şey değil, anayasal süreci işletemeyiz. O bakımdan çağrım, gerekirse görüşürüz, ama kimse yolları tıkamasın, kapıları kapatmasın. Bu çerçevede 5 günlük bir süre de olduğu için TBMM Başkanı bana oranları bildirdiği andan itibaren ben ilgili milletvekillerine teklif götürmeyi planlıyorum.”
“Kriterlerim çok açık”
Kriterlerinin çok açık olduğunu dile getiren Davutoğlu, bunları da ehliyet, liyakat, uyum, devlet veya sivil toplum hayatında belli sorumlulukları almış olmak şeklinde sıraladı.
İsimleri belirlerken şu veya bu siyasi kanaati, parti içindeki konumu, şu veya bu olmasını göz önüne almayacağından herkesin emin olmasını isteyen Davutoğlu, kriterinin bu görevleri yürütecek bir birikimin bulunması olacağını kaydetti.
Bu çerçevede her partiden milletvekilerinin özgeçmişlerini tek tek incelemeye gayret ettiğini vurgulayan Davutoğlu, “Bunu da bir sorumluluk bilinci içinde en doğru isimleri, en doğru derken diğerleri yanlış anlamında demiyorum, oluşabilecek bir kompozisyon bağlamında herhangi bir spekülasyon yapılmaması için belli kriterlere uyulmasına özen gösterdim” ifadesini kullandı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile reform ağırlıklı, anlaştıkları hususlarda reform yapmak üzere kısa dönemli, ülkeyi seçime götürecek bir hükümet modeli üzerine konuştuklarını belirten Davutoğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Burada da bizim tarafımızdan temel, esas alınan husus, uzun dönemli koalisyon yürütmede bir takım zorluklarla karşılaşması halinde doğabilecek sorunları da ortadan kaldıracak şekilde kısa dönemde mutabık kaldığımız hususlarda anayasal ve yasal reformlar yapıp, ülkeyi ondan sonra bir seçime götürmek hususunda ülkede oluşabilecek, toplumda oluşabilecek genel mutabakatı da yansıtacak olumlu bir süreci başlatmaktı. Bu mümkün olmadı, burada kimseyi suçlayacak değilim. Yetkili kurullarında her iki taraf da istişare etti, mümkün olmadı. Ama bir koalisyon teklifi, görüşmeler sonrasında hangi tür koalisyon olabileceği yönünde bir kanaat paylaşımı oldu.”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin sürekli “Koalisyona kapılarının kapalı olduğu ve bir an önce seçime gidilmesi gerektiğine” dair açıklamaları bulunduğunu anımsatan Davutoğlu, yaptıkları görüşmelerde Bahçeli’nin bir hükümet kurmayı arzu etmediğini, olması gerekenin diğer partiler arasında bir koalisyon olduğunu açık bir şekilde ifade ettiğini aktardı.
Davutoğlu, CHP ile koalisyon görüşmelerinin bitmesi sonrasında tekrar bir araya gelme konusunda MHP ile mutabık kaldıklarını, fakat ilk görüşmede Bahçeli’nin koalisyona kapıları kapattığını kaydetti.
Başbakan Davutoğlu, Bahçeli ile gerçekleştirdikleri ikinci görüşme üzerine spekülasyonlar yapıldığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:
“Hiçbir zaman biz her iki liderle yaptığımız görüşmenin arka plan bilgilerini paylaşmadım ama şunu ifade edeyim, o gün de söyledim, kendisine de bunu ifade ettiğim için bu konuda ilkesel olarak doğru olduğunu düşünüyorum. Daha konuşmamızın başında kendisi herhangi bir müzakereye girmeden uzun dönemli bir koalisyona, seçim koalisyonuna, AK Parti azınlık hükümetine ve erkenseçim kararına açık bir şekilde karşı olduğunu ifade ettiler. Yine eleştirmek maksatlı söylemiyorum tablo bu. Buraya, bizim irademizle gelindiği kanaatini yaymak isteyenler açısından kısa bir özet vermek durumunda kaldım.”
“Kapıları kapatmak olmaz”
Davutoğlu, anayasal çizgi ne gösteriyorsa onu yapacaklarını vurgulayarak, “Kapıları kapatmakla ülke yönetilemez. Biz diğer partiler gibi AK Parti’de ‘Biz bu hükümete üye vermeyiz’ deseydik, ne olacaktı bu ülkenin hali. Ne denecekti, yani partiler tek tek böyle bir irade beyan ettiklerinde ülke sorumluluğunu yüklenme bağlamında geri durdukları anda bu kadar ciddi ve bir güvenlik riski altında yürütülen terörle müzakere söz konusuyken, küresel ekonomide ciddi dalgalanmalar söz konusuyken hükümet etme sorumluluğundan kaçınmanın izah edilir tarafı yoktur” diye konuştu.
“Çağrıda bulunacağım”
Davutoğlu, TBMM Başkanından kendisine bakanlıkların sayısını bildiren bir yazı geleceğini aktararak, şu bilgileri verdi:
“Süreci işletmek bağlamında görevi aldıktan sonra şimdi TBMM Başkanı’ndan oranlara göre bakanlıkların sayısını bildiren bir yazı tarafıma tevdi edilecek. Bu yazıya göre şimdi aslında bu işlemde devam ettiği için liderlere ve bütün TBMM’de bulunan milletvekillerine bir çağrıda bulunmayı düşünüyorum. Gelin bu sorumluluğu birlikte omuzlayalım, kanaatlerinizi dinlemeye hazırım. Her yerde her türlü bu anlamda görüşme gerçekleştirebiliriz ama Anayasa bir hükümet kurulur, Bakanlar Kurulu oluşturulur ve ülke yeni seçime hükümetsiz kalmadan gider gibi çok amir hükümlerle yol haritası çizmişse hepimizin buna riayet etmesi lazım.”
TBMM’den bakanlıkların sayısını bildiren yazı geldikten sonra Bakanlar Kurulu üyelikleri için teklif hazırlıkları yapılacağını belirten Başbakan Davutoğlu, “Bu oranlara göre Anayasa çok açık bir şekilde ‘partililere teklif edilir’ diyor. Ama eğer genel başkanlar bir şekilde görüşmek, bu konuyu istişare etmek isterlerse kapım açık. Hiçbir şekilde hiçbir zaman istişareden, görüşmeden kaçınmadım. Son olarak perşembe günü bütün milletimizin önünde çok açık bir çağrıda daha bulundum. Neredeyse yalvardım, ‘Gelin 45 gün dolmadan birlikte bir hükümet kuralım’ dedim, hiçbir cevap çıkmadı. Üçlü oturalım konuşalım dedim, Sayın Bahçeli, Sayın Kılıçdaroğlu, cevap çıkmadı. İkili oturalım dedim cevap olmadı” değerlendirmesinde bulundu.
“Her eve düşen acı hepimizin yüreğine düşüyor”
Bir gazetecinin, Hakkari’de şehit düşen yüzbaşının cenazesinde ağabeyi Yarbay Mehmet Alkan’ın sözlerini ve hakkındaki iddiaları hatırlatması üzerine Davutoğlu, şöyle konuştu:
“Zor günlerden geçiyoruz. Kimse bugünlerin acısız ve ızdırap vermeyen günler olmadığını iddia edemez. Hepimize bu acılar düşüyor. Her eve düşen acı, hepimizin yüreğine düşüyor. Bunları biz şehit aileleri ile bir araya geldiğimizde, görüştüğümüzde de derinden hissediyoruz. Türkiye 78 milyonluk bir büyük aile. Zor zamanlarda nasıl kenetlendiğimizi, deprem felaketleri, şimdi yaşadığımız sel felaketi, terör felaketinde cümle alem şahit, öyle bir şehit haberi geldiğinde yüreğinde sızı hissetmeyen hiçbir vatandaşımız olduğu kanaatinde değilim.
Tabii ateş düştüğü yeri daha fazla yakar, hepimizi yakıyor ama… Bir aile için bu acının hissedilmesi de doğaldır. Ben, onlarca şehit ailesiyle konuştum. Emin olun hala hatırladığımda gözlerimi yaşartan çok insani diyaloglar duyduk. Başsağlığı için aradığınız bir babanın, annenin ‘devlet, vatan, millet sağolsun’ dediğinde, yürekten deyişini, size duyduğu güveni ifade etmesini, şu ana kadar hepsini aradım. Aradıklarımdan tek bir kişi sitemkar bir ifadede bulunmadı. Anneler, babalar, yaşlılar, gençler…”
GATA’da gazileri ziyaret ettiğini hatırlatan Davutoğlu, bir gazinin kendisine “Şuradan çıkayım hemen gidip mücadeleye devam edeceğim Sayın Başbakanım” dediğini aktardı. Gazinin Adana’daki annesini aradığını kaydeden Davutoğlu, annesinin “Ben bugünler için yetiştirdim” dediğini ve kendilerine de dua ettiğini kaydetti.
Böyle günlerin “dayanışma günleri” olduğunu ifade eden Davutoğlu, “Ola ki art niyetli provokasyonlar varsa, bu olayı kastetmiyorum, onlara karşı da vakar içinde davranma günleri…” dedi.
Sevgilisi olan yaralı bir gazinin kendisine “Çıktığım anda nişana, söze değil, bıraktığım yere gideceğim Sayın Başbakanım” dediğini anlatan Davutoğlu, “Bizim askerimizin, subayımızın bilinci bu, şuuru bu… Şu anda büyük bir kahramanlıkla, fedakarlıkla bu yarbayımızın silah arkadaşları da Türkiye’nin her yerinde dağlarda, yaylalarda al bayrak için çarpışıyor. Bu vatanın birliği, beraberliği için çarpışıyor” şeklinde konuştu.
“Acıları anlıyoruz ama bu vakarın korunması gerektiğini düşünüyorum”
“Acıyı anlarız, ızdırabı hep hissederiz” diyen Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Dolayısıyla orada kardeş acısıyla bu sözlerin sarf edildiğini düşünüyorum. Bu anlamda insani olarak yaklaşmak gerektiğini de düşünüyorum ama Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının gerektiğinde en derin acılara vakar içinde ve dimdik durabilecek nitelikte yetiştirildiklerine dair inancım da sonsuzdur. Yüksek Askeri Şura’ya katıldım. Özel Kuvvetler Birliği’ni ziyaret ettim. Çelik iradeli, kararlı, vakur subaylarımızı görmek bana sadece gurur, onur ve geleceğe dair ümit verdi. Zor zamanlarda, zorlu süreçlerde vakar ve kararlılık acıları dindirecek tek şeydir. Fedakarlık yaptığımızda da o fedakarlıkları gelecek nesiller için yaptığımızın bilincinde ve şuurunda olmamız hepimize katkı sağlar. Acıları anlıyoruz ama bu vakarın korunması gerektiğini düşünüyorum.”
Saadet Partisi ve BBP ile ittifak yapılır mı?
Başbakan Davutoğlu, AK Parti’nin Saadet Partisi ve Büyük Birlik Partisi ile ittifak yapacağı iddialarına ilişkin ise şunları söyledi:
“7 Haziran tablosu birçok siyasi partiler arasında işbirliği imkanlarını, seçim öncesinde de işbirliği imkanlarını değerlendirebileceği bir ortam da doğurdu. Ancak şu anda hemen bu konuda alınmış bir karar yok. Fakat herhangi bir teklif ya da görüşme süreci olursa da sadece bu partilerle değil, Türkiye’nin genelinde… Keşke Türkiye’de 2-3 partili bütünleşmeler silsilesi yaşansa. Siyasi tablo, seçim sandığında çarşaf gibi oy pusulası yerine, bunları da yanlış görmüyorum, herkesin hakkıdır ama siyasi yelpazelerde bütünleşme olursa siyasi istikrarın en büyük garantisi odur. Bu çerçevede çabalar olabilir. Ama şu anda ortaya çıkmış bir durum söz konusu değil.”
“Her türlü tedbir alınacak”
Başbakan Ahmet Davutoğlu, seçimlere giderken her türlü tedbiri alacaklarını vurgulayarak, “Puslu havalarda ortaya çıkan bazı şer odaklarına fırsat vermeyeceğiz. Alınması gereken devlet tedbirlerini siyasi ve ekonomik istikrar için alacağız. Güvenlik ve sükunet içinde seçime gidilebilmesi için de terörle mücadele de dahil olmak üzere yürüttüğümüz çalışmalarda hiçbir şekilde taviz vermeyeceğiz” dedi.
Davutoğlu, herkesi sorumluluk içinde davranmaya davet ettiğini söyleyerek, “Burada Sayın Genel Başkanlara mesajım bu. Bugün ve seçimlere kadar, seçimlerden sonra da her zaman her yerde konuşuruz ama kapıları kapatmak, telefonları kapatmak böyle bir üsluba girildiğinde bu üsluba girenler siyasi gelecek anlamında bedel öderler. Bunu yapmaması lazım kimsenin” değerlendirmesinde bulundu.
Muhalefet partilerinden hangi isimlere teklif götüreceğine ilişkin soruya Davutoğlu, “En yakın arkadaşlarım da bilmiyor. Bu isimler bende mahfuzdur” dedi.
Siyasi rakiplerin düşman veya hasım olmadığını vurgulayan Davutoğlu, “Olsa olsa karşılıklı rakibiz. Birbirimizi yok etmek, tasfiye etmek için değil demokrasinin temel unsurları olan siyasi partilerin eşit şartlarda rekabet etmesi için demokratik süreçleri işletiyoruz. Dolayısıyla bir hasım gibi birbirimize bakmayalım. Oturup konuşalım. Üretilecek çözümleri birlikte üretelim. Sonunda milletin huzuruna gidin herkesin ülke ile ilgili kendi kanaatini, hedefini, ilkelerini ortaya koysun, millet de karar versin. Böyle bir seçim ortamına giderken tekrar bloklaşma çabaları içine girmek, tekrar ‘Zinhar şu olmaz, hayır şu da olmaz’ diye kapıları kapatan bir tutum içine girmek ülkemizin geleceği bağlamında sorumsuzca bir davranış olur kanaatindeyim” değerlendirmesinde bulundu.