Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanarak Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilen darbe girişiminin çatı iddianamesinde, 15 Temmuz akşamında Genelkurmay karargahını ele geçirmek isteyen darbecilerin faaliyetlerine yer verildi.
İddianamede yer alan ifadelere göre şüphelilerden Binbaşı Özkan, komutanları ayrılmadan mesaiyi terk etmediklerini, 15 Temmuz akşamında da karargahta olduğunu söyledi. Olaylar başlamadan kısa süre önce, o dönem Genelkurmay 2. Başkanı olan Orgeneral Güler’in emir subayının bulunduğu bölgede bir telaş olduğunu, koridorda ayak sesleri duyduğunu savunan Özkan, 15-20 kişilik, Özel Kuvvet Komutanlığından olduğunu kıyafetlerinden anladığı bir timin çelik başlıklı, çelik yelekli ve silahlı şekilde arka arkaya Orgeneral Güler’in kapısına doğru yöneldiklerini anlattı.
Askerlerin önünde Güler’in emir subayı Binbaşı Mehmet Akkurt’un bulunduğunu belirten Özkan, o sırada İstanbul’da kursta olması gereken Akkurt’un karargahta bulunmasını normal karşılamadığını iddia etti.
Özkan, komutanın odasına giren Özel Kuvvetler mensuplarının “tatbikat” diye bağırdığını, Güler’in korumalarının darbedilip kelepçelendiğini, timin bir bölümünün de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın olduğu bölümü tecrit ettiklerini savundu.
Bir süre sonra komuta katının giriş kapılarının birinin olduğu yerden arka arkaya silah sesleri geldiğini ve bağrışma sesleri duyulduğunu ifade eden Özkan, odasından silahını aldığını, tekrar Güler’in makamının bulunduğu yere geldiğini, bu sırada Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak ve Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral İhsan Uyar’ı elleri bağlı halde Güler’in odasına alınırken gördüğünü, darbecilerin kapıya bir sandalye koyduklarını ve bir Özel Kuvvetler personelinin kapıda beklediğini anlattı.
“Tuğamiral Sürer’in odasına sığındım”
Darbe girişimini televizyondan öğrendiğini öne süren Özkan, koridorda Tuğgeneral Mehmet Partigöç’ün olayları yöneten kişi konumunda olduğunu gördüğünü, kendisinin de o bölgeye gidip geldiğini belirtti.
Kimin aktif konumda olduğunu görmek için darbenin idare edildiği yere gidip geldiğini bildiren Özkan, bir süre sonra halkın, Genelkurmayın aslanlı kapı girişine dayandığını, içerideki Özel Kuvvetler personelinin aslanlı kapının üzerindeki pencereden, toplananların dağılması için havaya ateş açtığını, kendisinin de havaya 4-5 el ateş ettiğini öne sürdü.
Recep Özkan, daha sonra, Tuğamiral Sinan Sürer’in odasına sığındığını, sabah saatlerinde odanın penceresinden Özel Kuvvetler Komutanlığı personelinin polisler tarafından gözaltına alındığını gördüğünü, bunun üzerine silahını ve cep telefonunu odada bırakıp üzerine “Recep Özkan’a aittir” diye not yazarak dışarı çıktığını, polis ekiplerine teslim olduklarını ve nizamiyedeki savcının yanına götürüldüklerini belirtti.
Savcının kimlik fotokopilerini alıp kendisini serbest bıraktığını ve cumartesi öğleden sonra evine geçtiğini anlatan Özkan, ertesi gün mesaiye gelip gelmeyeceğini sorduğu Orgeneral Güler’in talebi üzerine karargaha geldiğini, akşam saatlerinde 2 polis tarafından gözaltına alındığını bildirdi.
Halkın üzerine ateş edilen silahları Genelkurmay’a yetiren binbaşı
Genelkurmay Başkanlığınca hazırlanan idari tahkikat raporunda ise Recep Özkan’ın kale 2 bölgesi nöbetçisi Mahmut Satun’u derdest ettiği, halkın kışlaya girmesi üzerine destek kıtalarından temin ettiği G-3 piyade tüfekleri ve mühimmatını 1A kapısından karargaha getirdiği ve darbeyi engellemek için geldiği karargahta yaralanan bir vatandaşı asansöre taşıdığının görüldüğü belirtildi.
Özkan’ın, karargahtaki kameraların görüntülerinin saklandığı hard disklerin tank tarafından ezilmesine refakat ettiği de iddianamede yer buldu.
Eşi ve kardeşi KPSS şüphelisi
İddianamede, eşi Ebru ve kardeşi Reyhan Dabağer’in KPSS şüphelisi olduğuna değinilen Özkan’nın saat 21.22’de darbeci Özel Kuvvetler personelinin karargaha girdiği andan itibaren uzun namlulu silahını da alarak darbe faaliyetine başladığı, saat 02.45’te Sinan Sürer, Gökhan Balcı, Mustafa Mengi ve Abdurrahim Aksoy ile darbeyi engellemek için karargaha gelen ve o sırada genel sekreterlik katında bulunan vatandaşlara ateş açtığı, şüphelilerin Resul Kaptancı ile Mesut Acu’yu şehit ettikleri belirtildi.
İddianamede FETÖ’nün planlayıp sevk ve idare ettiği darbe teşebbüsüne karargahın değişik bölgelerinde, silahlı olarak “fail” sıfatıyla katılan şüphelinin, eylemlerinin ulaştığı boyut dikkate alınarak “örgüt üyesi” olarak değerlendirilmesinde zorunluluk bulunduğu belirtildi.