Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sapanca’da patileri kesilmiş olarak bulunan yavru köpeğin ölümüne asla müsamaha gösterilemeyeceğini vurgulayarak, “AK Parti olarak, Hayvanları Koruma Kanunu’nu biz çıkarttık. Meclisin yoğunluğu nedeniyle gündeme getirilmeyen hayvan haklarıyla ilgili yeni yaptırımları ve düzenlemeleri içeren hükümet tasarısını da inşallah seçim sonrası dönemde süratle yürürlüğe sokacağız.” dedi.
Erdoğan, Kanal 7’de yayınlanan “İskele Sancak Özel” programında soruları yanıtladı, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
“HAYVANLARA ACIMASIZ VE ZALİMCE MUAMELELERDE BULUNMAK SUÇ SAYILACAK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sapanca’da patileri kesilmiş olarak bulunan yavru köpeğin ölümüne yönelik soru üzerine, olay sonrasında Sakarya Cumhuriyet Başsavcısı’nın süratle soruşturma başlattığını anımsattı.
Kolluk kuvvetlerinin ilk tespitlerine göre, olay günü o bölgede çalışma yapan, otluk ve çalılık bölgelerini temizleyen iki iş makinesinin bulunduğu, yavru köpeğin de bu iş makinelerinin biri tarafından kazara yaralanmış olabileceğinin ihtimaller dahilinde değerlendirildiğini ve iş makinesi operatörünün de gözaltına alındığını aktardı.
Hazreti Muhammed’in hayvanlara olan sevgi ve şefkatine işaret eden Erdoğan, O’nun yolda bir köpek ölüsü gördüğünde çevresindeki insanlar burunlarını tıkarken, “Dişleri ne kadar da güzelmiş” dediğini, kuşu ölen bir çocuğa başsağlığına gittiğini anlattı.
Erdoğan, böyle bir dinin, medeniyetin mensupları olduklarını belirterek, bu olaya da müsamaha gösterilmesinin asla söz konusu olamayacağının altını çizerek, şöyle devam etti:
“Bizim için bir insan ölümü ne ise ona da böyle bakıyoruz. Konuyla ilgili de attığımız bazı adımlar var. Örneğin 2004 yılında hayvanları korumaya yönelik ilk müstakil kanun olan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nu AK Parti olarak biz çıkardık. Meclis’in yoğunluğu nedeniyle gündeme getirilmeyen hayvan haklarıyla ilgili yeni yaptırımları ve düzenlemeleri içeren hükümet tasarısını da inşallah seçim sonrası dönemde süratle yürürlüğe sokacağız.
Yeni düzenleme ile kanunun yasak fiillere ilişkin idari para cezalarında önemli oranda bir artışa gidiliyor. Sahipli veya sahipsiz hayvanlara acımasız ve zalimce muamelelerde bulunmak veya eziyet etmek ve hayvanları birbirine zarar verecek şekilde dövüştürmek fiilen suç haline geliyor. Sahipli hayvanlar bakımından sahibinin şikayeti üzerine, sahipsiz hayvanlar bakımından ise Orman ve Su İşleri Bakanlığının yazılı başvurusu üzerine soruşturma ve kovuşturma yapılabiliyor. Böyle bir süreci başlatmış olacağız. Dolayısıyla biz bu işleri sahipsiz bırakmayacağız. Çok daha farklı tedbirleri almanın gayreti içerisinde olacağız.”
AK Parti’nin Antalya mitingi ve turizmdeki gelişmelere yönelik soru üzerine Erdoğan, bugün muhteşem bir miting yaptıklarını vurguladı. Antalya’daki yağmur ve fırtınadan dolayı hasar gören ilçelerin sakinlerine geçmiş olsun dileklerini ileten Erdoğan, ciddi bir zarar olması durumunda, daha önce olduğu gibi, bugünden sonra da karşılanacağını aktardı.
Miting meydanında on binlerce insanın bulunduğunu, çoşku ve heyecanın gayet güzel olduğunu anlatan Erdoğan, “Antalya bizim turizmde hakikaten İstanbul’la adeta yarışan bir kentimiz. Bu yıl öyle zannediyorum ki yıl sonu itibarıyla 14 milyon gibi bir turisti Antalya çekecek. Ama Türkiye genelinde de zaten turizmde bu yıl, turist sayısı olarak 40 milyon gibi bir beklentimiz var. 40 milyon turist, Türkiye’nin nereye gittiğinin en güzel ifadesidir. Buna ‘bacasız sanayi’ tabirini kullanırlar, böyle bir durumdayız.” değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, bu gelişmelerin Türkiye ekonomisindeki yerinin çok net olduğunu ve bu noktalara durup dururken gelinmediğini belirterek, yapılan alt ve üst yapı yatırımlarının bu işin açık bir göstergesi olduğunu dile getirdi.
“Biz geldiğimizde Antalya’da doğru dürüst havalimanı mı vardı?” diyen Erdoğan, yolcu kapasitesine ihtiyaç veremeyecek durumdaki Antalya Havalimanı’na yeni bir terminal binası yaparak, burayı çok daha rahat bir hale getirdiklerini anımsattı. Erdoğan, başbakanlığı döneminde bölgenin bütün turizm sektörü temsilcilerini bir araya getirdiğini, süratle yolların yapıldığını ifade etti.
Erdoğan, söz konusu çalışmaların turizm yatırımlarını da tetiklediğine dikkati çekerek, Antalya’da sadece turizm değil eğitim ve sağlık alanında da birçok önemli yatırımın hayata geçirildiğini anlattı.
Antalya’da şehir hastanesinin adımının atıldığını, 33 bin kişilik şehir stadının yapıldığını aktaran Erdoğan, “Antalya artık kabına sığmıyor.” diye konuştu. Yıllık 4 milyon yolcu kapasiteli bir havalimanını daha Antalya’nın batısında açacaklarını belirten Erdoğan, bunların hazırlıklar olmazsa yapılabilecek işler olmadığının altını çizdi.
“SANDIKTA ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNİ VER”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suruç’ta yaşananlar ve AK Parti Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın kardeşinin hayatını kaybetmesi anımsatılarak, olayı “AK Partililerin kışkırttığı” iddialarına yönelik soruya karşılık, seçim kampanyalarında bütün teşkilatlara “evleri, esnafı dolaşın, ziyaret edin” denildiğini söyledi.
“Ben siyasi hayatımda iki yerde tacize uğramışımdır. Birisi Suruç’tur, birisi Hopa’dır” ifadesini kullanan Erdoğan, Suruç’ta mitinge gittiği sırada terör örgütünce otobüslerine yumurta atıldığını, Hopa’da DHKP-C üyelerinin benzer bir şeyi yaptığını ve korumalarından birisinin ağır yaralandığını söyledi.
Milletvekili İbrahim Halil Yıldız’ın ailece teröre karşı mücadele veren yürekli bir aile olduğunu belirten Erdoğan, Yıldız’ın olayı esnafı dolaşırken yanlarına yaklaşanların, “Siz bizim HDP’li olduğumuzu bilmiyor musunuz? Buraya nasıl gelirsiniz?” demesiyle başladığını söylediğini anlattı.
Erdoğan, şöyle devam etti:
“Bu yaklaşım artık PKK’nın alışılagelmiş yaklaşımı. Hele hele bunlar Şanlıurfa’da böyle bir şeyi hiç hazmediyorlar. Çünkü Şanlıurfa’nın bir farklılığı var. Onlara göre bir özelliği var. Biz başka bir şey söylüyoruz, özgürlük mücadelesi kendi ülkende, kendi kardeşlerine karşı böyle verilmez.
Ama bu PKK kendilerine göre özgürlük mücadelesini ya dağlara kaçırarak verir veya mağaralara sokmak suretiyle verir. Veyahutta bizim mimarlarımızı, mühendislerimizi, öğretmenlerimizi bilinmeyen birçok yere kaçırarak verir. Bu mudur özgürlük mücadelesi? Eğer samimiyseniz, dürüstseniz öyle Hans’ı, George’yi bilmem neyi arkana almak suretiyle gelip de özgürlük mücadelesi verme. Özgürlük mücadelesinin tek yeri var. Sandık. Sandıkta özgürlük mücadelesini ver.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz yanımıza ne Hans’ı alıyoruz, ne George’u alıyoruz. Bizim yanımızda sadece milletimiz var. Biz, milletimizle beraber yürüyoruz. Bunun için de başka bir şeyi bizim aramamıza gerek yok. Silah şu, bu filan falan yok. Bizim silahımız oyumuzdur. Bizim silahımız imanımızdır, fikrimizdir, düşüncemizdir. Biz, bu işi 40 yıldır böyle yaptık, böyle yapıyoruz ama siz arkadaş hala bu yola gelmediniz. İşte siz, 7 Haziran en önemli neticeydi.” sözlerine yer verdi.
‘BU ÖLDÜRENLER KİMDİ? SİZDİNİZ SİZ ÖLDÜRDÜNÜZ’
Eski HDP eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın “Dökülün sokağa” çağrısıyla, 53 Kürt vatandaşın hayatını kaybettiğini anımsatan Erdoğan, “Öldürenler kimdi? Yine Kürtlerdi. Orada 15 yaşındaki Yasin Börü şehit edildi mi? Kurban eti dağıtırken edildi. Bu öldürenler kimdi? Sizdiniz, siz öldürdünüz.” diye konuştu.
“Şimdi bu adam Edirne’de cezaevinde, kendine bir maske uydurdu. Oradan cumhurbaşkanı adayı oluyor.” diyen Erdoğan, yasadaki düzenlemeye işaret ederek, şunları söyledi:
“HDP kendisine bir başka tutukluluk veya şu, bu olmayan bir tane aday çıkartamıyor mu? Bu kadar mı bunlarda adaylık noktasında fakirlik var? Eğer bu kadar bunlar fakirse, zaten bitmişler. Bunlar mağduriyeti oynuyorlar, onun edebiyatını yapıyorlar ama benim halkım, vatandaşım bu oyunu yutmaz. Bunlar tabii şunu da düşündüler, (TRT’deki seçim konuşması) ‘Büyük ihtimalle Adalet Bakanlığı bu işe müsaade etmez, bize burdan da…’ Tabii, Bakan bana sorunca dedim ‘Ne gerek var? Bırakın.’ Çekim nasıl oluyorsa, bu defa bu yapılmalı ama inşallah bu seçimi atlatalım, atlattıktan sonra işe sade mahkumiyet engel olmamalı. Tutukluluk da bu işin engeli olmalı. Yasal hale bunu getirmemiz lazım.”
“Belli başlı suçlarda yasal hale getirilecek değil mi?” sorusuna Erdoğan, “Tabii” karşılığını verdi.
“Bir mağduriyet rolü çıkmasın diye siz TRT’de seçim kampanyası yapmalarına izin mi verdiniz?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Oradan oy devşirmek istiyorlar. Düşünün şimdi CHP’nin adayı gidiyor, onu ziyaret ediyor. Nedir bunun anlamı?” dedi.
“ARKASI BOŞ DEĞİL”
“CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin, Selahattin Demirtaş’a destek söylemlerinin” hatırlatılması üzerine Erdoğan, şu görüşlerini paylaştı:
“Tabii, yalnız o değil ki. Diğerlerinin yok mu? Diğerleri de aynı destek söylemlerini yapıyor. ‘Bir cumhurbaşkanı adayı nasıl olur da cezaevinde kalır?’ diyor. Hale bak. Şimdi bu cezaevinde kalan zatın çok daha farklı suçları olabilirdi. Ne olacak? Bunlar, bunun gerekçesi mi olacak? Ki bunlar bu işin geçmişini çok da iyi bilirler. Çok da farklı bir şekilde bunu yaşadılar. Önü açıldı mı bu işin? Yok. Şimdi burada ne oluyor da size bu terörist örgütlerin arkasında olduğu böyle bir kişi için ‘Bunun önü açılsın’ gayreti içerisine giriyorsunuz? Ben özellikle de halkıma, milletime şunu hatırlatmak istiyorum, biz, eğer terörle mücadeleyi hakkıyla, dört dörtlük yapacaksak, ben, bu kişilere veya örgütlere karşı 24 Haziran’da benim milletimin gerekli dersi, cevabı vereceğine inanıyorum.”
“Seçim manifestonuzda ‘daha çok demokrasi, daha çok özgürlük, daha çok adalet, daha çok reform’ gibi vaatlerde bulundunuz. 24 Haziran’da kazandığınız takdirde bu ifadelerinizin arkasını nasıl dolduracaksınız?” sorusunun yöneltildiği Erdoğan, “Bunun arkası boş değil zaten, dolu. Nedir o? Bir defa ‘daha çok demokrasi’ dediğimiz zaman bundan ne anlıyoruz? Bütünüyle bu ülkede hangi inanç, hangi düşünce grubu olursa olsun bunlar istisnasız bu ülkede demokratik haklardan istifade edecektir.” yanıtını verdi.
“ÇUKUR AÇILDI, ŞİMDİ KAPATILDI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2005’te Diyarbakır’da “Kürt sorunu beni sorunumdur.” dediğini anımsatarak, son gidişinde ise “Artık Türkiye’de Kürt sorunu yoktur.” sözlerine değindi.
AK Parti’nin Türkiye’de inkar ve ret politikalarını, asimilasyonu kaldırdığını belirten Erdoğan, şunları söyledi:
“Artık böyle bir şey bizim ülkemizde var mı? Yok. Biz, ‘milli çözüm, milli birlik, kardeşlik’ dedik. Ve bütün bunlara davet yaptık ama ne yazık ki bunların hiçbirisine gelinmedi. Aslında bunların hepsi bunun arkasında. İşte çukurlar açıldı. Şimdi kapatıldı. Bitişik nizam binaların aralarında tüneller kazıldı. O tüneller tamamen yok edildi. Ve bütün bunlarla beraber o Diyarbakır’ın yıkılan saat kulesi, yakılan camiler vesaire bütün bunlar… Ve Dicle kıyısında özellikle oralar gayet güzel park bahçe haline getirildi. Şimdi tabii biz bununla beraber bir adım daha atıyoruz. Vesayetçiliği ortadan kaldırıyoruz. Gerek resmi, gerek askeri noktada atılan adımlarla şu anda bizim silahlı kuvvetlerimiz, polisimiz, jandarmamız ve köy korucularının yerine getirdiğimiz güvenlik korucularının dördü birbiriyle o kadar dayanışma, entegre içerisinde ki bunlarla beraber bölgeye huzur, barış geldi.”
“DERSİNİN ÇALIŞMAMIŞ”
Erdoğan, artık Diyarbakır Belediyesi önünde kızları kaçırılan annelerin olaylarına şahit olunmadığına vurgu yaparak, “Bu bölgelerde artık annelerin o huzursuzluğu yok. Sürekli benim yıllardır işlediğim bir konu vardır. Nedir o? Bürokratik oligarşiyi kaldıracağız. Şu anda bürokratik oligarşi yüzde 100 kalktı mı? Hayır. Ama bürokratik oligarşiyi biz şimdi bu yeni sistemle, yeni dönemde kesinlikle yok edeceğiz. İşte bu nereden olacak? Bu, bizim bu ileri demokrasinin perde arkasındaki inşallah uygulama bu olacak. Bunu getireceğiz.” dedi.
“CHP’nin cumhurbaşkanı adayı İnce’nin ‘Kürt sorunu’ ifadesini kullandığının” hatırlatıldığı Erdoğan, değerlendirmelerine şöyle devam etti:
“Onlara şunu sormak lazım, sizin terörle mücadele adına yaptığınız bir şey var mı? Bize bunu bir söyleyin. Terörle mücadele adına… Hatta FETÖ’yü de bir cümleyle geçiştirmişler. Var mı böyle bir şey? Yok. Daha ne konuşuyorsunuz? Sizin terör diye bir sorununuz yok bir defa ama AK Parti’nin ‘terör’ diye bir sorunu var. Terörle mücadele eden İsmail Metin Temel Paşa’yı afedersiniz gündemine getirip ‘Geldiğim günün hemen ertesinde apoletlerini sökerim.’ Yani adamın o kadar işleri var ki hemen geldiğinin ertesinde hemen apolet sökecek. O apoleti sen mi taktın da sen sökeceksin? Bu ülke bir hukuk devleti. Sen, hukuk devletinde ne zamandan beri bu işi cumhurbaşkanlarının yaptığını gördün? Ben, 3,5 yıllık cumhurbaşkanlığımda, 11,5 yıllık başbakanlığımda böyle bir adımı atamadım. Sen neye göre atıyorsun bu adımı? Bu çırak bile olamamış, diyorum ya. Bu ülkede neler oluyor, bitiyor bunlardan dahi haberi yok. Dersini çalışmamış.”
“MORALİ BOZULMUŞ BEYEFENDİ’NİN”
“Siz bakkal dükkanınızı çırağa bırakır mısınız? Bu çırak bile değil.” diyen Erdoğan, İsmail Metin Paşa’nın Cudi’de, Gabar’da, Afrin’de operasyonlar yürüttüğünü, Zeytin Dalı Operasyonu’nda komutanlık yaptığını bildirdi.
Aynı şekilde Kandil, Sincar’da bu mücadelenin devam ettiğini, daha önce El-Bab ve Cerablus’ta da bunların yürütüldüğünü belirten Erdoğan, “Senin bir defa nezaketen böyle bir şeyi söyleme hakkın yok. Bu, bizim kahraman askerimize büyük saygısızlıktır. Neymiş ‘O alkış Erdoğan’a destektir.’ Onun yanında Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin Başkanı da var, o da alkışlıyor.” dedi.
“İnce’nin ‘Moralim bozuldu’ dediğinin” hatırlatılması üzerine Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Morali bozulmuş Beyefendi’nin. Ben, bir defa aynı zamanda şu anda iki kimlik taşıyorum. Bir kimliğim de benim Anayasa’nın amir hükmü gereğince ben şu anda Türkiye’de Başkomutanım. Ve Başkomutan bu iftar sofrasında bir konuşma yapıyor. İsmail Temel Paşa da Malatya protokolünün bir mensubu olarak orada. Ve onlar da bizim orada ordumuzu teşvik eden ifadelerimizden dolayı da kalkıp alkışlamış diğerleriyle beraber olduğu gibi. Niye seni rahatsız ediyor bu? Senin gururlanman lazım. Asker, millet aynı masada toplanmış. Daha önce böyle bir şey oluyor muydu? Asker, sivil bir araya gelebiliyor muydu? Artık böyle bir şey kalmadı. Bir araya geliyorlar. Beraber yemeklerini yiyorlar. Bizim en büyük iftiharımız bu. Elhamdulillah bunu başardık.”
“HAYATLARI BÖYLE GEÇTİ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hatay’da sanatçı ve askerlerle bir araya geldiklerini anımsatarak, “Bunda da çıldırdılar. Çünkü bunlar kendilerinin yapabildiği şeyler değil.” diye konuştu.
“Darbe yapan askeri mi seviyorlar?” sorusuna Erdoğan, “Bunların hayatları hep böyle geçti. Sadece darbe yapan değil, aynı zamanda idam ipini çekenleri de bunlar çok sevdiler. Çok alkışladılar.” yanıtını verdi.
CUMHUR İTTİFAKI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhur İttifakı’nın oluşumu ve bölgede Kürt seçmenin bu ittifaka nasıl baktığının sorulması üzerine, “bölgeden az, çok oy gelir” noktasında olmadıklarını, bu ülkede ayrılık, gayrılık olmaması, bir birliğin sinyallerini vermek için harekete geçtiklerini ifade etti.
“Bize medeniyetimizin yüklediği bir görev var.” diyen Erdoğan, bu görev kapsamında, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ve Saadet Partisi ile görüşmeler yaptığını, bu görüşmeler içerisinde netice aldıklarıyla bu yola yürüdüklerini anlattı.
“Her şeyden önce, ümmetin birliğini sağlama derdinde olduklarını, milli, yerli, Cumhurun İttifakı ile ülkede yeni bir dönemi, süreci başlatmayı amaçladıklarını belirten Erdoğan, “Bunun belli yerlerde hazımsızlığı var, bunun farkındayım. Ama aksi olan durum da var. Öyle bir yola giriyorsunuz ki bunun riski olur. Ben ekonomi tahsili gördüm, hocalarımız, ‘Ekonomi risktir’ derdi. Ekonomi risk de siyaset risk değil mi, siyaset de risktir. Daha ileri gidelim, hayat risktir. Tüm bunları göreceğiz. Riski göz ardı ettiğinde zaten netice alamazsın. Onun için riski göze alacaksın ve üzerine üzerine gideceksin.” diye konuştu.
Diyarbakır’da muhteşem bir miting yaptıklarını, bu mitingde sıcağa ve ramazan ayına rağmen 35 bin kişinin toplandığını, akşam da 6 bin kişilik kanaat önderleriyle iftar yaptıklarını aktaran Erdoğan, “Onu bile hedefinden saptırmaya kalktılar. Neymiş, oradaki Tayyip Elçi’yi tekrar masaya göndermemişler. Önünü kesmişler. Tayyip Hoca, namaza gitmiş, o esnada ben konuşuyorum. Ben namazı kılıp, geldim ve Tayyip Hoca’nın korumalar tarafından engellendiğini görünce, korumamı çağırdım, ‘Söyle şuna yanlış yapıyor, Tayyip Hoca yerine gelsin.’ dedim.” ifadesini kullandı.
“PROMPTER OKUMUYORUM, PROMTERİ YAŞIYORUM”
“Bu sırada hem prompter okuyorsunuz, hem salona hitap ediyorsunuz, o ara bir de Tayyip Elçi’yi izliyorsunuz. Bu alkışlanacak bir şey” denilmesi üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ben prompter okumuyorum, prompteri yaşıyorum. Onlar farklı.” dedi.
Tayyip Elçi’nin yerinin dolu olması nedeniyle kendi yerine oturması işaretini verdiğini ve oraya oturduğunu aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:
“Hemen, ‘Prompteri okuyamadı, takip edemedi, dondu kaldı’ falan diyor. Bir yerden dokunduracaklar ya, buradan yakalamaya çalıştı. Olayın gerçeğini, hakikatini anlatınca da oyun bozuldu. Bu malum grupların işi hep iftira at, tut, nasıl olsa iz bırakır değil mi? Burada da onu yapmak istediler. Ama o akşam 5-6 bin kanaat önderiyle bizim o iftarı yapışımız bunların bütün her şeyini alt üst etti. Ne yaparlarsa yapsınlar sonunda biz yolumuza devam edeceğiz. Burada bir gerçeği özellikle Kürt kardeşlerime açıklamak istiyorum. Bak ben ‘Kürt kardeşlerim’ diyorum, ‘Kürtler’ demiyorum. Burada bir incelik var. Niye, çünkü bizim dinimiz, ‘Ancak inananlar kardeştir.’ diyor. Ben Kürt kardeşlerimi inananlar olarak görüp, onlara kardeşim olarak bakıyorum. Onlar bizden, biz onlardanız. Onun için de kalkıp başka devlet kendilerine aramalarına gerek yok. Hatta hatta daha ileri gidiyorum, toprak aramalarına gerek yok. Bu toprakta yaşayacaklarsa zaten bizim garantimiz altındadırlar. Çünkü AK Parti bugüne kadar tüm Türkiye’nin partisi olmuştur. Diğerleri maalesef tüm Türkiye’nin partisi olamamıştır, etnisite üzerine hareket etmişlerdir veya bölgesel kalmışlardır. Ondan sonra bir yere gitmişlerdir, savundukları yer kavmiyetçiliktir. Ama bizde kavmiyetçilik yok.”
“BU KÜRT’TÜR, BU ARAP’TIR DEMEDİK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin 3,5 milyon Suriyeli’ye kapılarını açtığını, bunların büyük çoğunluğunun Arap olduğunu belirterek ancak Kobani’den gelen Kürtlere de kapıları açtıklarını, şu anda hala yaklaşık 150 bin Kobani’den gelen Kürt’ün Türkiye’de bulunduğunu bildirdi.
ABD Başkanı Barak Obama ile aralarında o dönemde ciddi manada diyaloglar geçtiğini aktaran Erdoğan, “Ayrım yapmadık, ‘Bu Kürt’tür, bu Arap’tır demedik’. Ölümden kaçıyorlar, ölümden kaçana biz kapıyı kapayabilir miyiz? Kürt kardeşimi de aldım, Arap kardeşimi de.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, El Bab, Cerablus Operasyonu’nun bittiğini, 2 bin kilometre karenin şu anda kontrol altında bulunduğunu, Afrin Operasyonu’nda da 2 bin kilometre karelik alanın kontrol altında olduğunu vurguladı.
Yaklaşık 200 bine yakın Suriyeli’nin geri dönmeye başladığını, dönmeye devam ettiklerini kaydeden Erdoğan, dönüşleri kolaylaştırmak için ellerinden gelen bütün adımları attıklarını, atmayı da sürdüreceklerini aktardı.
Buna uluslararası alanda da zemin hazırladıklarını bildiren Erdoğan, “Olayı sadece Afrin ile Cerablus ile bitirmedik. Onların gidişini sağlayabilmemiz için oralardaki sosyal altyapıları da oluşturmamız lazım. Bunun için Avrupa Birliği, Körfez ülkeleriyle görüşüyoruz. ‘Bu işin önünü bir an önce açalım’ diyoruz.” değerlendirmesini yaptı.
“BUGÜNÜN OHAL’İ O OHAL DEĞİL”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, OHAL’in seçimden sonra kalkacağı yönündeki açıklamalarının hatırlatılması üzerine, göreve geldiklerinde, 2002’nin son aylarında Türkiye’de OHAL olduğunu ve OHAL’i bir ayda kaldırdıklarını anımsattı.
Erdoğan, o dönemde partiyi kurmak için Güneydoğu’yu dolaştığına işaret ederek, şu görüşlerini paylaştı:
“Bize o zaman ‘OHAL’i kaldırın yeter’ dediler. O zamanın OHAL’inde tüm ticari hayat o bölgede durmuştu. Mesela ben Cizre’yi dolaşıyorum, evlerin bahçelerinde TIR’lar kamyonlar var, çürümeye yüz tutmuş. Meğerse Irak tarafından mazot kaçakçılığı yapılıyormuş. ‘Biz geldiğimizde bunu halledeceğiz’ dedik. O zaman Abdullah Bey Başbakan, OHAL’i bir ay içinde kaldırdık. Ama bugünün OHAL’i o OHAL değil, orada kan gövdeyi götürüyordu. Ama şimdi biz o dönemi sıyırdık, o dönemden geçtik. Bu dönemdeki OHAL’in amacı, 15 Temmuz FETÖ terör örgütünün Türkiye’yi soktuğu atmosferden Türkiye’yi kurtarmak ve terörle mücadelede işimizi kolaylaştırmak. Şu anda biz herhangi bir yerde bir grev duyuyor muyuz, üniversitelerimizde bir olay duyuyor muyuz, hayır. Niye OHAL var. Fakat nasip olursa inşallah 24 Haziran’dan sonra bu OHAL’i masaya yatırıp, kaldırmak suretiyle bu süreci devam ettireceğiz. Bu demek değil ki tekrar OHAL gelemez mi. OHAL’in gelmesi sorun değil, eğer OHAL’i gerektirecek bir durum söz konusu olursa OHAL yine gelir ama niçin gelir, terörle mücadele için gelir. Çünkü terörle mücadelede asla bu işi sekteye uğratmamamız gerekir. Çünkü şu anda en önemli sorunumuz terör. Bunu başaracağız. Bunu başardığımız anda ekonomi de çok daha iyi noktaya gider, eğitim de çok daha iyi noktaya gider, ulaşım, yatırımlar, alt yapı hepsi çok daha iyi noktaya gider. OHAL’i biz burada kullanıyoruz. Yoksa vatandaşımın özgürlüklerinde, sosyal yaşamda değil. Böyle bir şey için onu engelleyen bir unsur olarak OHAL’i kullanmadık ki?”
“BİZ DERSİMİZİ ÇALIŞIYORUZ”
Muhalefetin ısrarla olağanüstü hal üzerinde durduğu ifade edilerek, “Bunun arkasında başka bir şey mi var?” sorusu üzerine Erdoğan, “Onun arkasında olan şey şu, ‘Acaba biz buradan prim yapar mıyız?’ Çünkü öyle şeyler gündeme geliyor ki ‘Şunu ben ileri sürersem, buradan bir prim yapar mıyım?’ Çalışılmış dersler, başlıklar değil bunlar ama biz dersimizi çalışıyoruz. Hangi konu ne getirir, ne götürür, biz bunu çalışıyoruz.” diye konuştu.
AK Parti dışındaki partilerin terörle mücadeleye yönelik bir tavrı olmadığını dile getiren Erdoğan, muhalefetin yatırımlarla ilgili de “durduracağım” dediğini söyledi.
Muhalefetin insansız hava araçları, silahlı insansız hava araçları, nükleer santral, 3. havalimanı, yerli otomobile savaş açtığı ifade edilerek, “Mesela Sayın İnce, kaldıracağım diyor, ama ertesi gün de çıkıp sizi üretim yapmamakla suçluyor. Zorlanıyor musunuz? Bu tutarsız, ikircikli, paradoks, hepsi yaşanıyor, hızlı trene karşı olan birisine nasıl cevap vereceksiniz?” şeklindeki soru üzerine Erdoğan, “Bunlar leblebi, çekirdek. Çünkü bu işin bizim için zor tarafı yok. Bunlar çırak bile değil. Biz artık ustalık dönemini geçirdik. Şu işlerin kabili telif değil. Sen ‘Kanal İstanbul’a karşıyım’ diyen bir adamla neyi konuşacaksın? Utanmadan, sıkılmadan televizyona davet ediyor. Üzerimizden kalkıp reyting sağlayacak kendine. Biz seni muhatap alır mıyız?” ifadelerini kullandı.
Ne yaptılarsa eserleriyle yaptıklarını dile getiren Erdoğan, Ziya Paşa’nın “Eşek ölür kalır semeri, insan ölür kalır eseri” sözünü hatırlatarak, eserleriyle konuştuklarını kaydetti.
CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’nin memleketi Yalova’ya gidip geldiği köprünün Yavuz Sultan Selim Köprüsü olduğuna işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nden ne kadar parayla geçtiğini konuşuyor. Orayı beğenmiyorsan ikinci köprüden git. Şimdi bak bayramda o da ücretsiz. Öbür tarafı da bir defa biz PPP, yani kamu özel anlayışıyla yaptık. Belli bir süre burası böyle ama belli süre sonra bu köprü, tamamen o da diğerleri gibi devlete kalacak. O zaman iki köprüdeki uygulama neyse Yavuz Sultan Selim Köprüsü’ndeki uygulama da o olacak. Bunun üzerinden prim yapmanın bir anlamı olabilir mi? Ve ağırlıklı olarak da 3. köprünün işlevi ağır vasıtalar üzerinedir. Otomobiller daha çok bir ve ikiyi kullansın diye bunlar yapıldı. Şimdi buradan kalkıp ‘İşte bak şurası ücretsiz, burası 97 lira, 114 lira’ gibi laflar ediyor. Ücretsiz olayı zaten bizim her bayram yaptığımız uygulamadır ama normal zamanda tabii onların fiyatıyla bunun fiyatı daha farklı.”
Yavuz Sultan Selim ve Osmangazi köprülerinin yapımının milli bütçeyle alakalı olmadığını anlatan Erdoğan, bunun kendilerine ait olan kaynakların çeşitlendirilmesi teorisiyle alakalı olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyada OECD ülkeleri arasında bu teoriyi işleme sokan biziz. G20 ülkeleri arasında bu konuda ilk sıralarda yer alan ülkeyiz. Antalya G20’de özellikle bununla ilgili konuşmam oldu. ‘Nasıl yapıyorsunuz’ diye bu sorulmuştur bize ve orada bunu anlattım gelen bütün uluslararası liderlere vesaire. Çünkü uygulamada Türkiye bu noktada çok çok önde.” değerlendirmesinde bulundu.
Yap işlet devret modelini de en ideal seviyede uygulayan ülkenin Türkiye olduğunu ifade eden Erdoğan, “Sizin cebinizdeki hazır parayla iş yapmak başka bir şey ama yok. Benim milli bütçemde sıkıntı varsa farklı, alternatif kaynakların çeşitlendirilmesi noktasında ne yapabiliriz, bunun üzerinde çalıştık.” dedi.
Yap işlet devret, kamu özel iş birliği gibi sistemlerle kaynak oluşturduklarını ve bununla iş yaptıklarını dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:
“Eğer zaten bunlar olmasa düşünün 79 sene Cumhuriyet tarihinde düşünebiliyor musunuz, yapılan bölünmüş yol 6 bin 100 kilometre ama biz 16 senede buna 20 bin kilometre bölünmüş yol ilave ettik. Bunlar öyle durup dururken olmadı ama bunun Bay Muharrem de Bay Kemal de farkında değil. Buradan özellikle CHP’ye, Saadet’e, İYİ Parti’ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum. Bakın bunları iyi değerlendirin. Bütün buralardan gidiyorsunuz, geliyorsunuz. Tabii hep şunu söylüyorsunuz, biliyorum, ‘Görevinizdi yaptınız.’ Eyvallah. görevimizdi, yaptık ama bizden önce gelenlerin görevi değil miydi? Onlar niçin yapmadılar? Onlar niçin bu hastaneleri yapmadılar. Bay Kemal, SSK’nın Genel Müdürüydü, hastanelerimizin hali biliniyor değil mi? Rahmetli Savaş Ay’ın programında bunlar gayet güzel anlatılıyor. Acaba ne yaptı? Hiç. Eğitimde ne yaptı? Hiç. Bizim eğitimde sadece sıfır 280 bin derslik yaptık. Cumhuriyet tarihinde yapılanın daha üzerindedir.”
“BEYAZ TÜRKLERİN KİMLER OLDUĞUNU HALKIM ÇOK İYİ BİLİR”
Muharrem İnce’nin “Ben Türkiye’nin zencisiyim” dediği hatırlatılarak, “Acaba roller değişti mi? Yani dünün AK Partisi bugün Türkiye’nin beyaz Türkleri haline geldi, itilmiş kakılmışları da CHP’liler mi oldu?” sorusuna karşılık Erdoğan, “Bu ekranda hiç halkı aldatmaya gerek yok. Türkiye’de beyaz Türklerin kimler olduğunu benim halkım çok iyi bilir.” dedi.
Kıyı kaptanı, Rize Güneysu’dan çıkıp gelmiş Ahmet Erdoğan’ın oğlu olduğunu, yıllarca her türlü mesleği yaptığını belirten Erdoğan, imam hatipte yatılı okuduğunu, hafta sonları cumartesi öğle gelip, pazar akşamı okula döndüğünü, o bir günde de simit sattığını anlattı.
Kartpostal alıp, bunları ailesine gönderenlere satarak para kazandığını, bunu babasından aldığı haftalık 2,5 lira ile yaptığını ifade eden Erdoğan, imam hatipi bitirdikten sonra Camialtı’nda futbol oynadığını, İETT’de futbol oynarken belli bir maaş almaya başladığını belirtti.
Evliliğini de bu dönemde yaptığını aktaran Erdoğan, 1980 darbesinde İETT’den atıldığını, özel sektörde işe girdiğini kaydetti.
Erdoğan, “Özel sektörde de çok anlamlı iş bulduk. Detaylarına girmeyeyim. Hamdolsun, askere yedek subaylığımı yapacağım ana kadar devam ettik. Yedek subaylığıma başladığımda yedek subaylıktan aldığım maaşla patronum bana dedi ki -Allah selamet versin yaşıyor hala, marka da bilinen bir marka ama onu söylemem lazım, onların da bende hakkı var, Coşkun Sucukları’nda çalışıyordum- dedi ki, ‘Buradan aldığın maaşın yarısını da askerlik boyunca almaya devam edeceksin.’ Ve benim yedek subaylıkta aldığım maaşımda düşüş olmadı. Yani ne alıyorsam aynen devam etti.” diye konuştu.
Bunların hepsini kader planının içerisindeki güzellikler olarak niteleyen Erdoğan, askerden sonra bir süre daha aynı sektörde devam edip, sonrasında özel sektörde bir şirketin distribütörlüğünü yapmaya başladığını söyledi.
Belediye Başkanlığına kadar bu işe devam ettiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
“Belediye Başkanı olduktan sonra bir gazete köşe yazarı dedi ki ‘Orada yönetim kurulu başkanı olamazsın’ Aslında mani bir hal yok ama ben tuttum yönetim kurulu başkanlığından istifa ettim. Sonra aile meclisinde konuştuk, yönetim kurulu üyeliğinden de istifa ettim ama vuracak ya, oradan onlar vurmaya yine devam ettiler. Biz tabii artık kale almadık, yolumuza devam ettik. Kardeşim, eniştem, beraberce işi yürüttüler. Şimdi Bay Kemal, Bay Muharrem’in şunu bilmesi lazım, ‘Ben bu millete efendi olmaya geldim’ o size ait, bize ait değil. Biz hizmetkar olmaya geldik, aramızdaki fark bu. Biz, bu ülkede yıllar yılı beyaz-zenci ayrımında beyaz Türk muamelesi görmedik, zenci Türk muamelesi gördük. Neyle? İnancımızla, fikrimizle, düşüncemizle. Bizim çocuklarımız imam hatiplerin kapısından çevrildi Bay Muharrem, senin çocukların çevrildi mi?”
İnce’nin bugün başörtüsü savunuculuğu yaptığının belirtilmesi üzerine de Erdoğan, “Başörtüsü konusunda savunamıyor da ‘Ben imam hatipte 3 yıl öğretmenlik yaptım’ diyor. Sen öğretmenlik yapsan ne yazar? Kim bilir o öğrenciler senden ne eza, cefa çektiler. Çünkü siz bir defa hep uygulamalarınızda başörtüsüyle ilgili, mesela Anayasa Mahkemesine gidişleri var. Nerede, malum o 417 kararında imzan var, senin de imzan var, Bay Kemal’in de imzası var. Kimi aldatıyorsunuz?”
F-35 SAVAŞ UÇAKLARI
F-35 savaş uçaklarının gelip gelmeyeceğine ilişkin bir başka soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şu anda bir manisi yok. İşi Savunma Sanayi Müsteşarlığımız takip ediyor. Zaten pilot noktasında gönderildi, orada belli bir eğitim falan da aldılar. Takvim çalışıyor. Şu ana kadar da 800 milyon dolar biz bunlar karşılığında ödeme yaptık. Bu ödemelerimiz de aksamadan devam ediyor. Yani biz bir defa sözleşmemize sadığız, herhangi bir orada da aksama söz konusu değil.” karşılığını verdi.
Yerli ve milli savunma sanayi ürünlerine ilişkin ülkelerden taleplerin olduğuna yönelik bir ifade üzerine Erdoğan, “Pakistan, Katar, Azerbaycan, yani birçok yerden şu anda bu tür talepler gelmeye başladı. Bazı yerlerde özellikle parçalarda sıkıntımız oluyor, o sıkıntıları aştıkça daha da ileri inşallah gideceğiz. Özellikle bu İHA’lar, SİHA’lar, Atak helikopterleri bu konuda talepler gelmeye başladığı gibi özellikle orta menzilli silahlarda filan talepler arttı, onların çünkü ihracatında çok rahatız.” diye konuştu.
Üretimde iyi bir konumda olduklarına işaret eden Erdoğan, “Bir de şu var; artık biz özel sektörün önünü de açtık. Özel sektör bunları seri üretimle devam ettirebiliyor. Bizim artık silahlı kuvvetlerimizde filan o eski silahlar kalmadı, onlar yavaş yavaş çıkıyor. Şimdi artık bu yeni üretilenler bayağı ilgi, alaka uyandırıyor ve askerimizde bir öz güven meydana getiriyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Savunma sanayi ürünlerinin cari açığın düşürülmesi anlamında olası katkısına yönelik soru üzerine ise Cumhurbaşkanı Erdoğan, savunma sanayinin cari açığı indirmedeki payının çok önemli olduğuna işaret etti.
Millet kıraathaneleri ve kütüphanelere ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’un bu anlamda çok önemli iki kazanım elde ettiğini, Zeytinburnu’nda 17 bin cilt kitabın bulunduğu bir kütüphane yapıldığını ve burayı ziyaret ettiğini belirtti.
Ziyareti öncesinde Ankara’da benzer bir çalışmayı mimarlara verdiğine değinen Erdoğan, onların da alternatif projeler ortaya koyduklarını ve bunları da Türkiye genelinde tüm illere süratle yapacaklarını anlattı.
İstanbul’da Beyazıt’taki millet kütüphanesini “muhteşem” olarak niteleyen ve Zeytinburnu Belediyesinin yaptığı kütüphanenin ekrana verilen görüntülerini izleten Erdoğan, “Bundan Bay Muharrem çok çekiniyor, çok korkuyor. Buraları bunlar kumarhaneyle karıştırdılar.” dedi.
“Onlar hala oradalar, iskambil oynama, zar atma, okey taşları falan herhalde onu anlıyorlar.” ifadesini kullanan Erdoğan, “Kıraathanenin manasını öğren. Kıraat okuma, hane, okuma evi.” diye konuştu.
Ekrana verilen görüntülere ilişkin açıklama yapan Erdoğan, “Şurada ders çalışan gençleri görüyoruz, kitapların önünde. Şu hava bile insanı o sokağın malum halinden kurtarıp kendini nereye veriyor? O genç kendini tamamen okuma dünyasına veriyor.” ifadesini kullandı.
“BİZ SİYASET KONUŞURKEN DİNLENİYORUZ”
Erdoğan, ailesinden seçim döneminde fikir alıp almadığına ilişkin bir soru üzerine, “Almaz olur muyum? Kızlar, zaten hepsi bu işin içinde. Oğlum Bilal bu işin içinde, abisi de tabi televizyonlardan adım adım takip ediyor. Ondan sonra eleştirilecek yerler nedir, Ne değildir bunları söylüyorlar. O katkılarla beraber yürütüyoruz. Rize’deki programda küçük kızım bizimle beraberdi. Orada bazı şeylerde özellikle programın akışına müdahalesi oldu, ‘şunu şöyle yapsak, bunu böyle yapsam nasıl olur’ diye. Biz de onları uyguladık o akşam.” yanıtını verdi.
Ailesinin kendisine giyim konusunda da tavsiyelerde bulunduğunu anlatan Erdoğan, “Aile bir defa işin içinde. Şu anda benim ailemde işin dışında olan yok.” dedi.
Erdoğan, ailesiyle siyaset konuşup, konuşmadığına ilişkin bir soru üzerine de “Siyaset konuşmamak diye bir şey olur mu, biz siyaset konuşurken dinleniyoruz.” yanıtını verdi.
Patilere kesilen yavru köpekle ilgili konuyu da ilk olarak kızından duyduğunu aktaran Erdoğan, bu konuda ilk müdahaleyi de onların yaptığını, büyük oğlunun ve dünürünün köpek sahibi olduğunu da kaydetti.
“Elinizde bir sihirli değnek olsa hemen yapmak istediğiniz nedir?” şeklindeki soru üzerine Erdoğan, yapmak istedikleri planları açıkladığını belirtti.
Eğitimde atılması gereken adımlar bulunduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu:
“‘Sihirli değnek’ dediğiniz şey onu koyalım bir kenara da özellikle kültür ve sanatta çok ciddi mesafe almamız gerekiyor burada açığımız var. Bunun için ben bu dönemde ‘ne yaparlarsa yapsınlar, bir adım atacağım.’ dedim. Taksim’deki AKM’yi yıkacağım ve bunun yerine o daha önce vaat ettiğim opera binasını yapacağım. Projeyi oranın gerçek müelliflerine yaptırdık. Şu anda yıkım bitti. Geçenlerde bir gece gittim o yıkılmış halini gördüm. İnşallah 24 Haziran’dan sonra da yeni proje zaten hazır. Onun animasyonunu göstermiştim. Şimdi o animasyon üzerinden Taksim Atatürk Kültür Merkezi ki bunu opera olarak yapacağız. Fakat muhteşem bir proje oldu. Onu oraya yaparak, Taksim Meydanı’na ayrı bir zenginliği kazandıracağız.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bedelli askerlik konusunda bir takvim vermesine ilişkin soruya da bununla ilgili bir takvimi kendisinin vermesinin yanlış olacağını vurgulayarak, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bunu, benim başkan olduğum anda çalışacağım insan veya insanlar kimdir? Birinci derece Genelkurmay Başkanım’dır ve Milli Savunma Bakanım’dır. Onlarla beraber bunu tabii ki müzakere edeceğiz, tartışacağız. Şu anda bir defa ihtiyaç var mı yok mu, bu bir. İki, şu anda biz terörle mücadele ederken, bunun zamanlamasını nasıl yapağız. Çünkü bir tarafta terörle mücadele var, bir tarafta da bedelli askerlikle siz terörle mücadele noktasını bir kenara koyuyorsunuz. Onun için bu hassasiyeti göz önüne almamız lazım.”
Bu hassasiyet içerisinde bedelli askerliğin ne zaman çıkacağı konusunda diğerleri gibi bir adım atmayacağını vurgulayan Erdoğan, “Burada bir birikim var, bu birikimi de biliyoruz. Dolayısıyla biz şimdi Bay Muharrem gibi bu işin dışında değiliz ki. Elimizde de bir birikim var, bunun beklentisi var, yurt dışından var, yurt içinden var. Bunun rakamını çok cüzi bir miktara da indirdik. Şu anda bu kapıyı açtığımız zaman buraya ciddi bir huruç harekatı olacaktır. Aslında burayla ilgili atılacak çok farklı adımlar da var. Onun için ben Genelkurmay Başkanıma da Milli Savunma Bakanıma da söyledim. Biz bu yeni düzenlemeleri silahlı kuvvetlerle ilgili çok daha farklı ele almamız lazım.” dedi.
“Profesyonel askerlik gibi” şeklindeki ifade üzerine ise Erdoğan, “Profesyonel askerliğe zaten biz peyder pey geçmiş vaziyetteyiz biz ciddi anlamda. Ama bir de sürelerle ilgili üniversite mezunlarının durumları ne olacak? Bunlar biliyorsunuz bir ara 12 aya düştü, 6 aya düşürülenler oldu. Bunların hepsini yeniden silahlı kuvvetler bunları masaya yatıracaktır. Milli Savunma Bakanlığı bu işin zaten birinci dereceden sorumlusudur. Bunların üzerinde çalışmalarımızı yapacağız. Yani bunları böyle bir popülist düşünceyle bana göre siyasi polemik konusu yapmamalıyız, hele hele terörle mücadelenin yapıldığı bir süreçte bunun, bu şekilde gündeme getirilmesini doğru bulmuyorum.” değerlendirmesini yaptı.
“Askerlikte süre kısalabilir mi?” sorusu üzerine Erdoğan, “Zaten kısaltıldı biliyorsunuz, biraz dahası olmaz da. Bu noktada 12 aylık var, 6 aylık var. Ben kendim 16 ay askerlik yapmışım. Bunu yedek subay olarak yapmışım. Şu anda silahlı kuvvetlerimiz, Genelkurmay olarak bu konuyu beraberce onlarla müzakere ederiz, çalışırız, ondan sonra da olması gereken neyse onu yaparız.” yanıtını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, programın sonunda özellikle yurt dışındaki vatandaşlara seslenerek, sandığı ihmal etmemeleri çağrısında bulundu.
“Bu sandık bizim demokrasi namusumuzdur, bunu muhakkak korumamız lazım.” diyen Erdoğan, yarın saat 17.00’de İstanbul Yenikapı’daki Büyük İstanbul Mitingi’ni yapacaklarını bildirdi.
Tüm vatandaşların ve İslam aleminin Ramazan Bayramı’nı da kutlayan Erdoğan, “Birliğimiz beraberliğimiz daim olsun ve tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet diyorum.” dedi.