Yumruktay, yazısında şu ifadeleri kullandı:
Hepsinin bir hayali var… Kimi 7 kimi 10 yaşında küçücük çocuklar. Akranları tatil beldelerinde, mahallelelerinde koşup oynarken, kimi yaz okuluna giderken, kimi de telafi eğitimine başlamışken onlar ya hayallerinin peşinde, belki bir bisiklet almak belki bir oyuncak almak için ya da ailelerine maddi katkı sağlamak için canlarını hiçe sayarak kaldırımlarda, arterlerde, trafiğin en yoğun olduğu kavşaklarda güneşin altında su, mendil satmaya çalışıyorlar.
Evet, onlar küçücük çocuklar daha ve okulların tatil olmasıyla birlikte şehrin birçok yerinde, caddelerde, kavşaklarda su satan bu küçücük çocuklara rastlamaya başladık yine.
Her yaz olduğu gibi, yine duran araçların üzerine üzerine atlayıp, su satmaya çalışıyorlar.
Sabahın erken saatlerinden gecenin geç saatlerine kadar durum böyle.
Bazen yeşil ışık yandığında araçların hızla hareketiyle tehlike atlatan çocuklar hiç oralı bile değil.
Bu küçücük çocuklara yazık değil mi?
Nasıl bir vurdumduymazlıktır.
Dilenciliğin bir başka adı değil de nedir bu?
Belli ekonomik durumu hiç de iyi olmayan aileleri var bu çocukların.
Kim ister ki, çocuğunun canının yanmasını, burnunun kanamasını.
O zaman devletin, yetkililerin bu insanlara sahip çıkması daha doğru değil mi diye düşünmeden edemiyor insan.
Dilencilik yapan koca koca insanlar ekipler tarafından yakalanıyorken, bu çocuklara kimsenin müdahale etmemesi, bir şey yapmaması tuhaf açıkçası.
Üstüne üstlük bu çocuklar işleyen trafiğin ortasında otomobil çarpması tehlikesine rağmen bu işi yapıyorlar.
Canlarını hiçe sayıyorlar resmen.
Bu durumun hiç mi denetimi olmaz.