Kadın Hastalıkları Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Filiz Tosun Çataklı, Genital siğillerin en çok rastlananının cinsel yolla bulaşabilen bir hastalık olduğunu ifade ederek, “Condyloma acuminata , Human papiloma virüsü (HPV) tarafından oluşturulmaktadır. Genital siğillerde en sık saptanan tipler HPV 6 ve HPV 11’dir ve bu tipler kanserle ilişkisi olmayan HPV tipleridir.
Genital siğiller bekli de en sık rastlanan cinsel yolla bulaşabilen hastalıklardır. Kişinin kendisi tarafından görülebilen ya da elle hissedilebilen genelde dış genital bölgede ve makat çevresinde küçük siğiller şeklinde ortaya çıkar. Siğiller yumuşak, pembe-beyaz renkli, karnabahar benzeri oluşumlardır.
Tek ya da grup halinde olabilirler. Zaman zaman dışarı kabarık olmayıp düz olarak bulunurlar. Nadiren vajina içinde , ağız ve boğazda da görülebilirler. Vajinal yolla doğumda HPV 6 ve 11 bebeğe nadirde olsa bulaşıp laringeal papilomatozis ( larenks ve üst solunum yolunda siğil) yapabilir. Kondilomda ağrı olmaz, fakat ara sıra kaşıntı ve yanma görülebilir” dedi.
HPV’nin cinsel ilişki ile ciltten cilde bulaştığını vurgulayan Op. Dr. Filiz Tosun Çataklı, “Bulaşma için gerçek cinsel birleşme şart değildir. Bunun dışında oral seksle ağız mukozasına bulaşması nadir de olsa mümkündür. Normal doğumda genital bölgeden bebeğe bulaşma ihtimali vardır. Enfekte tuvalet oturağı, kapı kolu, havlu, sabun, yüzme havuzları veya küvetten bulaşma açıklanamayan bazı HPV lezyonlarının oluşumunda rol oynayabileceğini düşündürmektedir. Önlem; Genital siğil riskini azaltmanın en etkili yolu birden fazla sayıda partner ile birlikte olmamaktır. Ancak bunun mümkün olmadığı durumlarda prezervatif en etkili önlem yoludur. Prezervatif siğillerin yanısıra cinsel yolla bulaşan AIDS de dahil olmak üzere pekçok hastalığa karşı koruma sağlar. Siğiller kondomun kapladığı alan dışında da bulunabildiğinden prezervatif zaman zaman etkisiz kalabilir” şeklinde konuştu.
Genellikle HPV ile temastan sonra genital siğil gelişmesi 1 veya 6 ay içinde gerçekleştiğini kaydeden Çataklı, ”Bazı kişilerde HPV yıllarca veya on yıllarca sessiz kalabilir. Bu yüzden hastalığın ne zaman veya kimden bulaştığını bilmek mümkün olmayabilir. Tanı muayene esnasında lezyonların görülmesi ile konur. Ciltten kabarık karnabahar tarzında lezyonlar kolaylıkla tanınır, ancak düz lezyonlar çıplak gözle görülmez, yüzde3-5 asetik asit uygulandıktan sonra kolposkopla ciltte renk değişimi, acetowhite görünümü tanı koydurur. Smear testi kondilomun tanı ve takibinde son derece önemlidir. Mutlaka yılda bir defa smear yaptırmalıdırlar. Tedavi öncesi diğer kanser lezyonlarından kesin bir şekilde ayırmak için mutlaka biopsi alınmalıdır. Kondilom tanısı konan kişilerin partnerleri de mutlaka muayene olmalı ve gerekir ise tedavi edilmelidir” ifadelerini kullandı.
Op. Dr. Filiz Tosun Çataklı, Kondilom’un mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğunu belirterek, “ Tedavi edilmezse kişinin bağışıklık sistemine bağlı olarak hızla çevre dokulara yayılıp, ciltten kabarık, çok çirkin bir görünüme sebep olabilir, ayrıca cinsel partnerine de bulaşır. Bazı kişilerde ise tedavi edilmese de lezyon olduğu gibi kalabilir.Tedavide virüsü yok etmek mümkün değildir. Sadece siğilleri ortadan kaldırmak amacıyla lezyonun üstüne sürülen ilaçla veya cerrahi yolla tedavi uygulanır. Dıştan sürülen ilaçlarla tedavi uzun süreli ve zahmetli bir tedavidir, bu ilaçlar çevre dokuya zarar vermeden pamuklu kulak çubuğuyla çok dikkatli bir şekilde uygulanmalıdır. Cerrahi tedavide 3 yöntem söz konusudur. Bu yöntemlerin birbirine herhangi bir üstünlüğü yoktur, lezyonun büyüklük ve yerine göre doktorunuz sizin için en uygun yöntemi belirleyecektir.
Yöntem lezyonun laser ya da elektrokoter ile yakılmasıdır (koterizasyon). Yöntem sıvı nitrojen ya da karbondioksit ile lezyonun dondurulmasıdır (krioterapi , cryotherapy). Yöntem de bazı büyük lezyonlar cerrahi olarak çıkarılmayı gerektirebilir” dedi.