Yılmaz, yazısında şu ifadeleri kullandı:
Haberi… Karacabey’de yayınlanan Yörem gazetesinde okuduk. Sorun büyük. Üstelik, yalnızca Karacabey çiftçisi için değil, kirletilen çevre nedeniyle geniş bir alanı çok yakından ilgilendiriyor.
Konu şu:
Manyas’taki çeltik tarlalarında yetiştirilen otlar için zirai ilaç atılıyor. Bu ilaçlar dereye karışıp, Karacabey Ovası’nın sulanmasında en büyük kaynak olan Manyas Gölü’ne gelip kirletiyor.
Nitekim…
Çeltik tarlalarındaki ilaç artıklarının karışmasıyla kirlenen Manyas Gölü suyu, pek çok sebze ve meyveyi etkilediği gibi, Karacabey’deki domates üreticilerinin en büyük kâbusu oldu.
Çünkü…
Üreticinin deyişiyle “Kirli suyun etkisiyle tarladaki domatesler kıvrım kıvrım yanıyor” ve değerini kaybediyor.
Bu sudan…
Karacabey ve çevresindeki yaklaşık 200 bin dekar tarımsal alanının olumsuz etkilendiği bilgisi de haberde yer alıyor.
Kaş yapayım derken göz çıkartmak,diye bir atasözümüzü hatırladım.
Çeltik üreticisi üretim yapacak diye onlarca kalem üretim malının katli ve bilhassa MANYAS Gölü ile onun denize ulaştığı su kanalları olan KARADERE,CANBALI ve onunla birleşerek Marmara denizine ulaşan NİLÜFER’in sularının zehirlenmesi asla kabul edilemez.MANYAS,GÖNEN,BANDIRMA Tarım ilçe yetkilileri ve BALIKESİR ÇEVRE İL MÜDÜRLÜĞÜ ne yapıyor,uykudan uyanmaları için zehirli su içmeleri ve sebze yemeleri mi gerekiyor.