Röportaj: Gülinay SELÇUK
Bizi Mercure Hotel’de ağırladığınız için çok teşekkür ederiz öncelikle… Sizi kitaplarınızdan, köşe yazılarınızdan, televizyon programlarınızdan tanıyanların sayısı giderek artıyor… Ve bunların hepsi çok yoğun bir çalışma temposuyla “Yaşasın Hayat” çatısı altında her seferinde topluma daha yararlı birer sağlıklı yaşam zincirine dönüşüyor. Şimdi, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun bir hekim olarak çıktığınız bu yolculuğun belki de en anlamlı adımlarından biri olan “Yaşasın Hayat” yolculuğu nasıl başladı?
“Yaşasın Hayat” yolculuğu 2002 yılında başladı. Yani bu yıl 2017’de 15. yıl, ve bu 15. yıl bizim için çok önemliydi. Biraz daha farklı bir görüntü ortaya koymak, biraz daha farklı bir konseptle halkın karşısına çıkmak istedik. 2002’de Yaşasın Hayat” yolculuğunun başlangıcı da bir kitaptır.
Peki bu kitap fikri nasıl ortaya çıktı? -Dostlarla yaptığım sağlık sohbetlerinden birinde bir gazeteci arkadaşım Sedat Ergin’in “Hocam bu anlattıklarınızı kitap haline getirseniz de insanlar bu işlerden yararlansalar daha hoş olmaz mı?” teklifiyle yazdık. “Yaşasın Hayat” kitabının ilki neredeyse 1 milyona yaklaşan basıma ulaşmasıyla ki inanılmaz bir rakamdır bir anda düşündüğümüzden farklı bir dünyanın içinde kendimizi bulduk. Hürriyet gazetesi bizden yazı istedi, o başlangıçta haftada iki gündü, sonra 3 güne, sonra 5 güne, sonra neredeyse her güne çıktı, televizyon programları bunu izledi ve arkasından şuana kadar 13 kitabımız yayınlandı. Bir konsept halinde insanlara hayatın aslında yönetilebilir bir süreç olduğunu, sağlığın yönetilebilir bir süreç olduğunu, tabiî ki kaderin olduğunu ve çoğu zaman kader zannettiğimiz şeylerin aslında bizim bilgisizliğimizden, dikkatsizliğimizden, ilgisizliğimizden kaynaklanan sağlık sorunları olduğunu ve slogan olarak da “Genetik miras kader değildir” deyimiyle yolculuğumuzu anlatmaya çalıştık.
Aslında “Yaşasın Hayat” ismi de çok farklı bir bakış açısı getiriyor projelerinize. Bu isim nasıl ortaya çıktı?
“Yaşasın Hayat”ın isim annesi Sezen Aksu’dur. Kitap çıkacağı zaman Sezen benim çok sevgili bir dostum, arkadaşım, ona rica ettim. “Bu kitabı oku ve bir isim ver” o da “Yaşasın Hayat” ismini verdi. Hatta biliyorsunuz son albümünü de “Yaşasın hayat işte budur manifesto” sözleriyle çıkardı. Burada önemli olan şey şu; hayat bize bağışlanmış bir süreç, ve bu süreci nasıl yöneteceğimizin kararını biz vermeliyiz. Bu süreçte ana oyuncu, sürecin yazarı da olabiliriz, o sürecin bir figüranı ya da yazılanı da olabiliriz. Biz bizi okuyanlara, izleyenlere kendi hayatlarını, kendi çizgilerini kendileri oluşturmaları yolunda yardımcı olmaya çalışıyoruz.
Sağlıkla ilgili konuşmalarınızda sık sık kullandığınız bir formülünüz var: ‘3S’ Biraz bu formülün açılımından bahseder misiniz?
Bu 3S formülü, biri “Sağlık”, biri “Siyaset”, bir diğeri de “Spor”. Benim hayat hocam olan rahmetli Süleyman Demirel’in “Sağlık ve siyaset işini bu kadar çok iyi bilen kişiler berberlik veya şoförlük mesleğini seçmek yerine doktorluk yada siyasetçilik yapsalardı çok daha iyi olurdu bu işler” diye bir lafı vardı. Herkesin sağlık alanında bir fikri var. Ama temel bilgi şu: Sağlık alanındaki bilgilerin kullanım süreleri gıda paketleri üzerindeki kullanım süresinden daha fazladır yani bu bilgiler sık sık değişir. O nedenle dünkü doğrular bugünkü yanlışlardır, bugünün yanlışları yarının doğrularıdır. 20 sene önce hayat kurtardığına inandığımız ilaçların kısa bir süre yasaklandığını görünce hekimler olarak hiç şaşırmayız. Burada da bu kural geçerli. İkinci kural şu, sağlık bilgileri çok filtre edilmediği takdirde başınıza bela da olabilir. Siz bir süre sonra o bilgiler nedeniyle bu hayata veda da edebilirsiniz. İşte bizim kendimizi konumladığımız alan olabildiğince doğru fikirleri, düşünceleri, bilgileri anlaşılabilir bir üslupla, talimat vermeden kullanılabilir bir şekilde halkın hizmetine sunmaya çalışmaktan ibaret oldu, hepsi bu.
Peki bu daha mı fazla ilgi gördü sizce?
Muhtemelen gördü… Bizim ilk çıkardığımız 1 numaralı kitabın tepesinde “Osman Müftüoğlu Kitapları 1” yazar, üzerinde de “Yaşasın Hayat” yazar. Kitabı çevirdiğiniz zaman içinde 4 bölüm vardır. 1-beslenmeyi anlatır, 2-egzersizi anlatır, 3- Stres yönetimini anlatır, 4-uykuyu anlatır. Çünkü “Yaşasın Hayat” konseptini hazırlarken de benim temel inancım şuydu: Bu dörtlü olmadan ve bu dörtlüyü hayatınızın değişmez ama vazgeçilmez parçaları haline getirmeden ve bu dörtlüyü zorlama içinde değil, bir heyecan, bir keyif içinde uygulanabilir hale getirmeden “Yaşasın Hayat” diyemezsiniz. Çünkü keyfi, hazzı geri alarak koyacağınız sağlığın bir faydası yoktur. Sağlık olmadan keyfi, hazzı sürdürebilmenin imkanı yoktur. Tüm bunları bir bütün içinde düşünen bir konsept “Yaşasın Hayat”. Anlatmak istediğimiz yapının içinde doğru beslenmek de var, yeteri kadar aktivite yapmak da var, mışıl mışıl bir bebek uykusu da var ve kendiliğinden gelişen bir stres yönetimi de var. Kitabın ardından değişen tek şey, “stresle mücadele edin” sloganı oldu. Çünkü son 15 yıl içerisinde öğrendik ki stresi yok etmek mümkün değil ama stresi yönetilebilir bir süreç haline getirmemiz mümkün.
Gelelim Bursa’ya… Megakent İstanbul’un ardından neden Bursa’yı tercih ettiniz?
Çok samimi olarak söylüyorum ki benim aklıma sağlık dendiğinde önce İstanbul gelmez, Bursa gelir. Çünkü Türkiye’de birçok şehrimizin önünde pek çok ilaveler var. Bazı şehirlerimiz gazi, bazı şehirlerimiz kahraman. Ama Bursa yeşil ve sağlığın da içinde barındırdığı doğal yaklaşım yeşil renk. Merkezimizi oluştururken de ana temamız yeşildi, “Yaşasın Hayat” logosunun ana teması yeşildir.
Bursa’nın kaplıcaları ve doğal su kaynaklarının zenginliği gerçekten mucizevi. “Yaşasın Hayat” konseptini Bursa’ya taşırken neler sizi etkiledi?
Bursa bir sağlık şehri, bu sadece Osmanlı zamanında da değil, Roma döneminde de Bursa bir kaplıca şehri, Bursa bir temiz hava şehri, bir termal şehir. Böyle olduğu için de “Bursa’da bir proje olsa da biz bu projenin içinde yer alsak, bir şans önümüze çıksa” diye hep düşünmüşümdür. Bursa’nın geleceğinde muhakkak ki düşünüyorlardır Bursa’yı yönetenler, sağlık turizminin çok önemli bir çıkış noktası olacağını düşünüyorum. Sadece Türkiye ile ilgili olmaması kanaatindeyim, çünkü Bursa özellikle Ortadoğu coğrafyasında, Kafkas coğrafyasında, çok bilinen bir şehir. Budapeşte, Macaristan, Avusturya, Baden Baden nasıl birer kaplıca kür merkezi olarak biliniyorsa, Ortadoğu, Kafkas ve Balkan coğrafyasında Bursa’nın böyle bir ismi var. Bu isme layık bir merkez Bursa’ya kurabilirsek, Bursa’daki diğer merkezlerle birlikte Bursa’nın daha güçlü bir sağlık şehri olmasına, bize güç vermesine fırsat bulabiliriz diye düşündüğümüz için teklif gelince çok heyecanlandık ve emin olun çok gayret ettik Bursa için.
Projenin yani Bursa’daki “Yaşasın Hayat” konseptinin konumundan da bahseder misiniz?
Şehir içinde bir oteldeyiz şu anda. Ama Bursa’nın gerçekten çok farklı özellikleri var. Bursa 20 dakika içinde dağ ile denizi birlikte yaşayabileceğiniz, dağ ile denizin ortasında termali yakalayabileceğiniz bir lokasyona sahip. Tahmin ediyorum ki kısa bir gelecekte biz Bursa’nın farklı noktalarında sağlıklı yaşam merkezimizin diğer kontakt noktalarını da hayata geçireceğiz. Bunun nedeni şu: Şehir içinde bir sağlıklı yaşam merkezi yapmak çok zor. Ama Bursa burada ayrıcalıklı, bizim hizmet vereceğimiz merkez çok daha fazla ayrıcalıklı. Bursa’nın ortasında tıpkı New York’taki Central Park gibi, Londra’daki Hyde Park gibi kocaman bir Kültür Park’ı var. Allah yapandan razı olsun, hafta sonu buraya geldiğim zaman yürüyüşler yapıyorum, muazzam bir yer. Ve yaşlanmış olması çok iyi, kullanılmış olması çok iyi. Birçok şehrimizde park var ama Bursa’daki park hayatın içinde olan bir park. Bizim hizmet vereceğimiz sağlıklı yaşam merkezimizin hemen önünde bir park var. Bu bizim için olağanüstü bir fırsat çünkü bizim konseptimize sadece kapalı alan egzersizleri yetmiyor. Sağlıklı doğa yürüyüşleri yapabilmemiz lazım ama bu yürüyüşleri zaman zaman Uludağ’da yapabilecek olmak bize büyük heyecan veriyor. Bu yürüyüşleri zaman zaman Kurşunlu’da, Gemlik’te deniz kenarında yapabilecek olmamız bize büyük heyecan veriyor. Burada çok fazla sağlıklı yaşam malzemesi ve mucizesi var. Bursa’da şehrin içindeyiz, doğanın içindeyiz, yeşilin içindeyiz ve Bursa’nın tam göbeğindeyiz. Bunu yaparken mevcut sağlık gücüne de çok ihtiyacımız var, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi çok önemli bir fakülte, Bursa’nın akademik yapısı altında özel hastanecilik sisteminde çok ciddi bir güç var. Hem hekimlerin şahsen verdikleri hizmetler, hem de hastanelerde… Dolayısıyla bizim ihtiyacımız olacak sağlıklı yaşama hizmet verebilecek kardiyolojik, metabolik, beslenme, egzersiz ve ortopedik destekleri alabileceğimiz mükemmel bir altyapı var burada. Bu altyapıya eğer biz ilave bir hizmet ve onlardan ilave bir destek alabilirsek başarılı olabileceğimizi düşünüyoruz.
Bu hizmeti nasıl tanımlamak gerekir peki? Daha önce yapılan yada yaptığınız örnekleri var mı?
Bu bizim yaptığımız hizmet bir sağlıklı yaşam merkezi oluşturma hizmeti esasen. Bunun ilk örneğini Şile’de açtık, ikincisini de Bursa’da açıyoruz. Konaklama tesislerinde hizmet verecek sağlıklı yaşam merkezlerinden biri bu. Bu merkezlerde benim “Yaşasın Hayat” anlayışımda bu merkezlere gelen konukların detoks yapmalarına, kilo fazlalıklarından kurtulmalarına, ruhsal fazlalıklarından arınmalarına, bedensel egzersizler konusunda danışmanlık almalarına, hizmet verebilecek her türlü kadronun olması lazım. O yüzden bu merkezlerimizde bizim İstanbul’daki ana merkezimizde eğittiğimiz doktorlar, beslenme uzmanları, diyetisyenler, aktivite uzmanları ve sağlık biriminde olmak isteyen diğer alt yapı (bize dışarıdan hizmet verecek psikolojik destek ekibi, hemşirelik hizmetlerini verecek olan ekip, ve tabi konsültan olarak bize yardımcı olacak ekiplerin hepsinin olacağını söyleyebilirim. Buraya gelen herkes sağlam bir tıbbi destek organizasyonunu karşısında bulacak ve bizimle beraber Bursa’daki saygın sağlık hizmeti sunucularının hizmetlerinden de destek alarak yapacağız. Tabiki burası bir hastane olmayacak, burası bir klinik olmayacak, burası bir sağlıklı yaşam merkezi. Ama bu merkezin içinde Bursa’ya çok ciddi bir katma değer getirebileceğimizi düşünüyoruz. Çünkü Ortadoğu turistlerinin istediği pek çok sağlık problemi çözümünün danışmanlığını yapacağız. Buradaki hastanelerle, buradaki laboratuvarlarla, buradaki hekimlerle birlikte bunu yürüteceğiz. Esas olarak bizim işimiz detoks yaptırmak ve insanlara sağlıklı yaşam konusunda danışmanlık hizmetlerini vermek olacak.
DEVAM EDECEK