NTV ve Star televizyonu ortak yayınında “Liderler Konuşuyor” programına eşi Sare Davutoğlu ile konuk olan Başbakan Davutoğlu, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.
Koza İpek Holding ve şirketlerine kayyum atanmasına ilişkin karar hatırlatılarak bununla ilgili “TOMA’lı, biber gazlı, arbedeli bir kayyum ataması olayı oldu. Bununla ilgili olarak bazı algılar oluştu, işte ‘Medyaya müdahale’, ‘Susturma girişimleri’, bu algılara karşı yanıtınız nedir?” sorusuna Davutoğlu, “Açık ve net bir şekilde ifade etmek isterim ki Türkiye’de yargı kararları ve yargının aldığı kararlarla ilgili yapılan spekülasyonlar uzun bir dönemdir, sadece bu kararla ilgili değil, aslında yargıyla ilgili de bir algı oluşumuna yol açtı” karşılığını verdi.
Yaşananların hukuki bir süreç olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, şunları söyledi:
“Hukuki süreçte, buradan hareketle hükümeti ve yürütmeyi doğrudan suçlamak doğru değil. Herhangi bir şekilde yargıya hükümetin müdahale etmesi, yürütmenin müdahale etmediği haller ki müdahale etmesi doğru da değildir. Sanki müdahale ediyormuş gibi eleştirilir ve bütün bedel yürütmeye ödetilirse yargının aldığı kararlar her zaman tartışma konusu yapılır. Bu süreçle ilgili olarak çok açık ve net ifade ediyorum, bu tamamıyla hukuki bir süreçtir. Bizim tarafımızdan herhangi bir müdahale söz konusu olmamıştır. Eğer ben başbakan olarak seçime giderken böyle bir hukuki sürecin sonuçları itibarıyla eğer müdahale edilme gibi bir durum olmuş olsa da herhalde zamanlamayı başka türlü düşünebilirdim. Ama böyle bir müdahale söz konusu değil.”
“Tabii ki Türkiye’de basın özgürlüğü var”
Konuyla ilgili hukuki sürecin kendi doğası içinde seyrettiğini dile getiren Davutoğlu, “Herkes bu hukuki sürece saygı göstermek durumunda” ifadesini kullandı.
Bununla ilgili itiraz varsa onun da yollarının hukuk sisteminde gösterildiğini bildiren Ahmet Davutoğlu, şöyle konuştu:
“Artık bizim sistemi normalleştirmemiz ve hukuk sistemi üzerinde bir tartışma ortamından süratle çıkmamız lazım. Nitekim daha önce birçok hukuki dava üst mahkemelere götürüldü, tartışıldı, konuşuldu, başka cihette gelişmeler de oldu ama böyle hem başkalarına söz konusu olduğunda ses çıkarmayanların birden kendilerine bu tür hukuki sonuçlar doğan kararlar alındığında feryat etmeleri de doğru değil. Vaktinde bu çevrelerin nasıl hukuk ihlalleri yaptığını ve oralardan nerelere gelindiğini hepimiz biliyoruz. Ben bunu -herhangi bir ihlal başka bir ihlali mazur göstermez- o anlamda söylemiyorum ama 17 Nisan’da bir yargı reformu stratejisi açıkladık. Artık yargının bu tür tartışmaların dışında görülmesi ve gerçek anlamda güvenilir, adalet dağıtan bir niteliğiyle ortaya çıkması lazım. Ama yargının her kararını bulunduğunuz yerden değerlendirmeye başlarsanız, hele hele sanki bazı meslek grupları ‘dokunulmaz’ gibi idrak edilirse doğru değil. Tabii ki Türkiye’de basın özgürlüğü var, buna mutlak saygı göstermek gerekir.”
“Türkiye’deki sisteme de zarar verir”
Basın özgürlüğü üzerinde tartışma yapılmasını bile doğru görmediğini vurgulayan Başbakan Davutoğlu, kendisinin de 1990’lı yıllarda köşe yazarlığı yaptığını, bir gazetede haftada üç köşe yazısının yayımlandığını hatırlattı. Davutoğlu, şöyle devam etti:
“O günlerde yazdığım yazılar dolayısıyla karşı karşıya kaldığım zorlukları 28 Şubat içinde hepimiz biliyoruz. Ama gazeteciler de iş adamları da siyasetçiler de hepimiz hesap verebilir konumda olduğumuzu bilmemiz lazım. Yani hukuk dışı bir eylem varsa bunun da meslek grubunun mahiyetine bakmaksızın hukuki işleme muhatap olması lazım. Burada tamamıyla meseleyi yargı ve hukuk sistemi içinde değerlendirmekte fayda var. Siyasi olarak yapılacak her spekülasyon bu davanın özüne de Türkiye’deki sisteme de zarar verir.”
Koza İpek Holding ve bağlı şirketlere kayyum atanması ve “kayyumların hep partisine yakın isimlerden olduğu eleştirileri”nin hatırlatılması üzerine Davutoğlu, “algı yönetimiyle ilgili sıkıntılar olabileceğini” söyledi.
Davutoğlu, AK Parti Genel Başkanı olarak, ne kayyumların atanma yöntemi ve etkinlikleri itibarıyla herhangi bir müdahalelerinin söz konusu olduğunu ne kayyumların kimliklerinin kendileri için önem taşıdığını belirterek, “Tamamen hukuk içinde mahkemenin verdiği bir karar. Dolayısıyla bu anlamda bir eleştiri söz konusuysa bu da tartışılabilir. Ama mahkemenin aldığı bir kararı uygulama esnasında, sanki bunu bir kahramanlık gösterisi, bir provokasyon haline dönüştürmek doğru değil. Varsa itirazlar, bunlar kendi doğası içinde yapılır” diye konuştu.
“Bu seçimde tek soru var”
“Seçim mitinglerindeki ‘Beni tekrar partilere muhtaç etmeyin’ cümleniz. Eğer 1 Kasım sonrasında da 7 Haziran’dan sonraki gibi bir tablo ortaya çıkarsa, koalisyon görüşmeleri için ilk tercihiniz hangi parti olur? ‘Muhtaç etmeyin’ derken kişileri mi, yoksa koalisyonu mu kast ediyorsunuz?” sorusuz üzerine Davutoğlu “Bu seçimde tek soru var, AK Parti tek başına iktidar olacak mı, olmayacak mı? Bu anlamda, neredeyse referandumvari bir seçime gidiyoruz. Oylar buna göre kullanılacak. Tabii ben halka dönüp, ‘Beni onlara muhtaç etmeyin’ derken, koalisyonlara muhtaç etmeyin diyorum, bir. İki, açık söyleyeyim, liderlere de diyorum. Neden? Çünkü acı tecrübelerimiz oldu” diye konuştu.
Davutoğlu, CHP ve Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşmeler yaptıklarını ancak anlaşamadıklarını hatırlatarak, “Sayın Kılıçdaroğlu’nun, ‘Davutoğlu bana öyle şeyler söyledi ki, anlatırsam zor durumda kalır’ ifadesi, benim ona güvenimi derinden sarstı” dedi.
Birbirine düşman 3 partinin anlaşarak, hükümete karşı bir eyleme yöneldiklerini söyleyen Davutoğlu, şunları kaydetti:
“Bu şartlarda biz 4 aydır terörle mücadele ediyoruz ve bu terörle mücadele, son 30 yılın en zor ve en başarılı mücadelesidir. Niye en zordur, çünkü diğer bütün mücadelelerde tek bir terör örgütüyle mücadele ediliyordu, PKK. Suruç saldırısından bu yana biz aynı anda 3 terör örgütüyle mücadele ediyoruz. DAEŞ, DHKP-C ve PKK. Geçmiş terör örgütleriyle mücadelelerin hepsi 2011’de yine bizim iktidar dönemimizde yapılan mücadelede de odak PKK’ydı. Ama benim zihnimin şu anda bir kısmı DAEŞ’in uyuyan hücreleriyle ilgili ne olabileceği ile meşgul, her gün İçişleri Bakanımızdan bu anlamda bir rapor alıyorum. Nereden gelirsem geleyim, İçişleri Bakanımız ya havalimanında karşılar, ya eve gelir, rapor verir. Zihnimin önemli bir kısmı PKK ile, tabi ihmal edemeyeceğimiz bir de DHKP-C faktörüyle… Bir de Suriye rejimiyle. Şimdi ikinci zorluğu şu Suriye ile Irak aynı anda ilk defa sınırlarımızda otorite kullanamıyor.
“Bahçeli ne yapacağını şaşırdı”
“MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ‘Benden randevu istedikleri tarihte aslında seçim hazırlığı vardı’ gibi ifadelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna Davutoğlu, “Sayın Bahçeli, gelinen noktada kendi tabanından bile tepki aldığı için kendi tabanı bile ona dönüp ‘Eğer iktidar olmayacak idiysen niye benden oy istedin’ dediği için ve buna cevap veremediği için çanta açıyor, belge gösteriyor, ne yapacağını şaşırdı” değerlendirmesinde bulundu.
Davutoğlu, görüşmeler sırasında CHP ve MHP ile üçlü koalisyonu bile düşündüğünü belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Benim niyetim açık söyleyeyim, CHP ile yaptığım istikşafı görüşmelerin bir benzerini eş zamanlı olarak MHP ile de yapalım, hatta mümkünse 3’lü koalisyon kurarız, neden olmasın’ diye bile düşünüyordum. Bunların hepsi ihtimal dahilinde. Türkiye’nin güçlü bir hükümete ihtiyacı var, anlaşabilseydik, anayasayı, sivil anayasayı çıkarabilecek bir hükümete ihtiyacımız var. Ama bir kere istikşafı görüşmeye ‘hayır’ dedi. ‘Siz gidin CHP ile kurun’ dedi.”
“Bu mücadele yürüyecek”
Başbakan Ahmet Davutoğlu, terör örgütlerine yönelik mücadelelere ilişkin, “Şimdi geldiğimiz nokta şu; çok başarılı bir mücadele yürüyor. Olağanüstü bir koordinasyon var, askerimiz, polisimiz arasında. Şehit veriyoruz, yüreğimiz yanıyor ama 30 yıldaki en etkin mücadeleden birisini veriyoruz. Hiçbir halkayı boş bırakmıyoruz. Bunların tek ümidi şuydu, bu başarılar karşısında halkı sokağa dökmek. Oradaki Kürt vatandaşlarımız da oyunu gördü” dedi.
Davutoğlu, “Bu mücadele yürüyecek. Çünkü bu, artık var oluş mücadelesine dönüştü. Ya biz ayakta kalacağız ve Kürt vatandaşlarımız da Türkiye’de özgürce yaşayacaklar ya da bu PKK, Kürt vatandaşlarımızı önce katledecek, kendi dışında düşünen Kürt vatandaşları, sonra Türkiye’yi bölmek için her türlü oyunun içine girecekler” diye konuştu.
Davutoğlu, şunları söyledi:
“Ben şunu taahhüt ediyorum, 1 Kasım ile 2 Kasım arasında bu anlamda bir fark olmayacak. Tek başına iktidara gelsek de gelmesek de kimin herhangi bir şekilde özgürlüklerine bir müdahale olursa, onun karşısına önce ben çıkacağım, bunu taahhüt ediyorum.”