Şiir, şarap ve şarkı binlerce yıldır İran kültürünün önemli bir yanını oluştursa da dışarıda bu ülke daha çok halıları ve kumaşlarıyla biliniyor.
Renkleri, desenleri ve dokuma kalitesiyle İran halısı sadece salonları dekore etmede kullanılmıyor, moda gösterilerinde, konser sahnelerinde ve birçok sanat eserinde de yerini buluyor.
Yeryüzünün en eski halısı günümüz İran sınırları içinde bulunmasa da, halının hikayesi bölgeye ve İranlılara kadar uzanıyor. 1920’de Sibirya’da Milattan Önce 5. yüzyıldan kalma bir halı bulunmuştu.
‘Pazırık Halısı’ olarak bilinen bu halı, Avrupa’nın doğusundan Orta Asya’ya kadar uzanan topraklarda hüküm süren ve İran kökenli oldukları düşünülen İskitlerden kalmaydı. 2400 yıl öncesine ait halı Sibirya’da donmuş bir halde günümüze kadar bozulmadan ulaşmıştı.
Arkeologlar, halının Sibirya’ya Pers İmparatorluğu’nun başkenti Persepolis’ten geldiğini düşünüyor; zira halıdaki desenler bu bölgedekilerle büyük bir benzerlik gösteriyor. Antik çağlarda bile Persliler güzel halılarıyla biliniyordu.
Makedon kral Büyük İskender Persepolis’i işgal edip ateşe verdiğinde bu halıların çoğu yansa da, İran sanatı ve mimarisinin birçok özelliği gibi İran halısı da ayakta kalmayı ve daha da gelişmeyi başardı.
Ama İran halısının asıl ün salmaya başlaması Sefevi döneminde Büyük Şah Abbas’la oldu.
Ondan önce Avrupa’ya halılar, daha yakın olduğu için Osmanlı İmparatorluğu’ndan gidiyordu. Ama Şah Abbas’ın (1588-1629) reformları ve yaptığı anlaşmaların yanı sıra Batı’nın bu bölgeye daha fazla ilgi göstermesi ile dokumacılık büyük gelişme kaydetti.
ABD’de Houston Güzel Sanatlar Müzesi’ndeki 6-19. yüzyıl İran eserleri sergisinde iki önemli eser de yer alıyor: Bir zamanlar İtalya kralı Umberto’nun sarayında yer alan halı ile Sefevi döneminden kalma, hayvan motifli bir halı.
Ticaret geliştikçe Avrupa’da da İngiliz, Fransız, Hollandalı ve diğerleri İran’da üretilen lüks ürünlere yöneldi. Vermeer, Terborch, Rubens gibi ressamların eserlerinde İran halısı görülmeye başlandı. Seyyahların kitaplarında olduğu gibi, Virgina Woolf’un Orlando adlı romanında da İran halısının adı geçer.
1960’larda İran desenleri moda oldu. Bob Dylan, Rolling Stones, Beatles gibi pop grupları bu desende gömlekler giyiyordu. Moda dergileri Isfahan ve Persepolis’te İran halısı döşenmiş setlerde çekilmiş fotoğraflar yayınlıyordu.
Hermes, Givency, Alexander McQueen gibi ünlü modacılar İran halısını giysi koleksiyonlarında da kullandılar.
1960-70’lerdeki şovmenler gibi yakın zamanlarda da Eric Clapton, Leonard Cohen gibi isimlerin sahnede İran halısı üzerinde şarkı söylediğine tanık olduk.
İran halısına ilgi sadece Batıda değil, İranlılar arasında da yaygın. Ama Çin ve Hindistan’dan gelen fabrika ürünü ucuz halılar ve orta sınıfta ilginin azalması nedeniyle İran’da bu sektörün tehdit altında olduğu söylenebilir. Özellikle bu halıları eski çağlardan beri doğal ürünlerle ilmek ilmek dokuyan ve bu geleneğin önemli bir parçası olan göçerler açısından.
Hindistan ve Çin’in devreye girmesinden sonra, ancak seçkin bir kesimin satın alabildiği lüks malzeme olarak algılanan halıları başkaları da satın alabilir hale geldi.
Ama İran halısının eskimeyen kalite ve statü göstergesi albenisi hala devam ediyor; desenlerini sevmeyen yok gibi.
İşgalciler, popçular ve başkaları İran’ın bu şaheserinin üzerinde ne kadar tepinmiş olsa da, tarih gösteriyor ki daha pek çok hikaye bu halılara ilmek ilmek dokunmaya devam edecek.