Bazen (acaba her zaman mı desek) iş ve hayat dengesini en doğru şekliyle kurabilmenin imkansız olduğunu hissederiz. Nedeni de, aslında bunun gerçekten öyle olması. Çünkü hem iş hem de özel hayatımıza kendimizi yüzde yüz adamak hiç de gerçekçi değil.

Ancak uzmanlara göre, özellikle kadınlar, bu profesyonel-kişisel Nirvana’ya ulaşmaya kendilerini fazlasıyla kaptırmış görünüyor.

Standartları bu kadar yukarı çekmekse çok fazla -meli, -malı eki kullanacağınız anlamına geliyor. Örneğin: “İşte çok iyi olmalıyım”, “kusursuz bir arkadaş olmalıyım”, “daima sağlıklı beslenmeliyim” veya “her gün spor yapmalıyım” gibi…

Bu anlattıklarımız size de tanıdık geldi mi? Oysa gerçek şu ki pek az insan bunu başarabiliyor. Kalanlarınsa kendilerini yemeyi bırakıp biraz “sallanması” gerekiyor.

Ancak hemen belirtelim; bu terimin anlamı hiçbir şeyi önemsememek değil, tam tersi her şeyi -eşit olmayan- önem sırasına göre düzenlemek. Yani her şeyi aynı gün, uyum içerisinde yürütmeye çalışmak yerine bir öne, bir arkaya sallanarak iş ve özel hayatınız arasında gelip gitmek.

Örneğin iki hafta boyunca kendinizi tamamen işinize odaklayıp ve başka hiçbir şeyle ilgilenmeyip, sonraki hafta izin alarak -e-postalardan tamamen soyutlanmış şekilde- güzel bir plajda tatil yapabilirsiniz.

Tatile gitmeseniz bile işinizde daha az çaba göstererek arkadaşınızın sürpriz doğum günü partisini organize edebilirsiniz. Gerçekten de, bazen bazı şeyleri “sallamak” dikkatinizi ve enerjinizi tek seferde tek yere harcayarak, tamamen o an yaptığınız işe odaklanmanızı sağlıyor.

Peki çok önemsediğiniz işiniz, çok değerli olan arkadaşlarınız, aileniz ve aklınızı başınızdan alan yeni erkek arkadaşınız arasında tam olarak nasıl sallanacaksınız? İlk adımı tavsiyelerimize kulak vererek atabilirsiniz.

Büyük Resme Bakın 

Sabah 9’da işe gelip, akşam tam 5’te çıkmak hepimizin hayali, değil mi? Evet ama üzgünüz, bu her zaman mümkün olmuyor… O yüzden imkansızı istemekten vazgeçin. Bunun yerine bakış açınızı genişletin. Geçtiğimiz hafta, ay ve hatta yılda, iş ve eğlenceye ne kadar zaman ayırdığınızı düşünün.

Belirli kalıplarınız var mı, bunlara bakın ve sonraki yıl için öngörüde bulunun. Örneğin Ekim aylarında iş yoğunluğunuz yüzünden özel hayatınız hep sekteye mi uğramış? Bir sonraki Eylül ayında bol bol dışarı çıktığınız ve öncelikli olarak kendinize vakit ayırdığınız sürece bunda sorun yok. Her ay sonuna doğru, bir sonraki ay nereye doğru “sallanmanız” gerektiğine bakın ve kendinize şunları sorun: “Yeteri kadar çalıştım mı”, “Kardeşlerime yeteri kadar zaman ayırdım mı.” Verdiğiniz cevaplar doğrultusunda da sonraki ay için değerlendirmenizi yapın.

Önceden Planlayın 

Artık kendinizi ciddi bir ilişkiye hazır mı hissediyorsunuz? Bunun için zaman harcamadan sonuç alacağınızı sanmayın. Planınızı önceden yapın. Örneğin, haftanın belirli günlerinde mesaiye kalarak işlerinizi hafifletin ve cuma akşamları biraz erken çıkarak potansiyel aşkınızı kovalayın. İşten geri kaldığınız anlar olursa hafta sonları başka şeylerden feragat ederek eksikliklerinizi kapatmayı deneyin. Sonunda hem işinizde hem özel hayatınızda çok başarılı olduğunuzu göreceksiniz. Üstelik bir de doğru kişiyle tanışırsanız, değmeyin keyfinize!

Yardım İsteyin 

Önceliklerini belirlemekte zorlanan birçok insan yardım istemekten de hoşlanmaz. Her şeyi kendi başlarına yapabileceklerini düşünürler. Oysa işler birlikte yapıldığında çok daha hızlı çözülür. Örneğin bir yıl içinde katılmanız gereken birçok düğün mü var? İş arkadaşlarınızdan sizin yokluğunuzda yerinize bakmalarını rica edin ve karşılığında sizin de onlara aynısını yapacağınızı söyleyin. Böylece iş ve özel hayatınız arasında ideal dengeyi kurarak her şeye vakit ayırabilirsiniz.

Planlı hareket ederek ideal dengeyi sağlayabilirsiniz.

Evet, tüm bu işleri hiçbir suçluluk duymadan bitirmeniz mümkün.

Size zorluk çıkaranlara “hayır” demenin yolları

Hedefleriniz konusunda açık olun:

“Üzgünüm, bu yıl hedefime mutlaka ulaşmak istiyorum.” “Yapamam” yerine “yapmam”‘ı kullanın: “Aile yemeklerini kaçırmam.”

Ajandanıza uyun: 

“Bu hafta tamamen doluyum. Bir sonraki perşembeye ne dersin?”