Bazen geçmişteki olayları neden olduğundan çok daha farklı hatırlarız?

Alman psikolog ve sinema kuramcısı Hugo Munsterberg, hafızamızın yani beynimizin her şeyi olduğu gibi kaydetmediğine, arada bulunan boşlukları ise beklentilerimiz ve inançlarımızla doldurduğumuza dair uzun bir araştırma yapmış.

Bazen geçmişteki olayları neden olduğundan çok daha farklı hatırlarız?

Bundan 111 yıl önce, 1907 yılında hafızanın düşündüğümüzden daha farklı işlediğini ilk fark eden kişi alman psikolog ve sinema kuramcısı Hugo Munsterberg’ti.

Munsterberg hafızamızın yani beynimizin her şeyi olduğu gibi kaydetmediğine, arada bulunan boşlukları ise beklentilerimiz ve inançlarımızla doldurduğumuza dair uzun bir araştırma yaptı.

Bu araştırmanın içerisinde birçok deney de vardı. çok büyük bir salonda, onlarca kişinin önünde yaşanan büyük olaylarda bile orada bulunan insanlar farklı farklı şeyler anlatabiliyordu.

Mesela bir bilim konferansını silahla basan palyaço. Orada bulunanların en çok hata yaptığı kısım palyaçonun şapkası idi. Herkes farklı tarif etmişti. Olayın ilginç kısmı ise palyaçonun şapkasının olmamasıydı. Böylesine büyük ve ilginç bir olayda bile, hem de olaydan sadece 20 dakika sonra insanlar olayın ve imgelerin büyük parçalarını bile hatırlayamayabiliyor, o parçaların yerine kendi beklentisini yerleştirebiliyordu.

Yani kısaca bundan en azından 20 sene öncesinde belki de yaşanmamış bir olayı hepimizin hatırlaması hafızamızın ve beynimizin bize güzel bir oyunu. Beyin olmamış bir olayı da aynen olmuş gibi görebiliyor ve bu olay anlatıldıkça beyinde pekiştiriliyor ve gerçek zannediliyor. Olay aslında şu ki, zihnimiz her saniye 11 milyon veriyi işlemeye çalışıyor. Yani zihnimize tüm duyu organlarımızdan saniyede 11 milyon veri iletiliyor ve elbette zihin yani beyin enerjisini koruyabilmek adına bu verilerden sadece belli bir kısmını işliyor. Gerek gördüğü kısımları. Diğer kısımları ise biz inanmak istediğimiz şekilde dolduruyor ve bir süre sonra inanıyoruz da.

Peki zihnimiz saniyede gelen bu 11 milyon verinin tamamını işleyip kaydetse ne olurdu?

Kısaca Solomon Shereshevsky olurdunuz ve halinize herkes acırdı. Kim bu adam derseniz kısaca her şeyi hatırlayan adam diyebiliriz. Shereshevsky olmanın neresi kötü olabilir demeyin. Shereshevsky biriyle tanıştığında onun her mimiğini, her ses tonunu, her hareketini hafızaya atıyordu istemeden. O kişiyle tekrar karşılaştığında hatırlayabilmesi için o kişiye dair hafızasına attığı her mimiği incelemesi gerekiyordu beyni. Yani devasa bir databasete o yüzün o anki halini aramak zorunda kalıyordu. Bu yüzden, evet, değişmeyen imgeleri, elbiseleri vb.yi anında hatırlıyordu ama yüzler gibi sık değişen imgelerde büyük sıkıntılar çekiyordu. Oldukça tanıdığı birini hatırlaması bile zaman alıyordu. Çünkü beyni dev bir çöplüğe dönüşmüştü.

Solomon Shereshevsky ile ilgili görsel sonucu
Solomon Shereshevsky

Ayrıca çok uzun bir cümleyi de 20 sene sonra aynen hatırlayabiliyordu ama sıkıntı şuydu ki şu an söylediğiniz basit bir cümleyi anlaması bile baya zaman alıyordu. Çünkü bizlerin beyni kelimelerle değil, o kelimelerin oluşturduğu anlam bütünüyle ilişki kurarken, Shereshevsky’nin beyni tek tek kelimelere odaklanıyordu ve birleştirip bir anlam çıkarması zaman alıyordu.

HABERİ PAYLAŞ
ilk yorumu sen yap

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz..
X