Antik Çağ Olimpiyatlarında performans geliştirici ilaçlar (doping) bulunmuyordu ama çağın uzmanları Yunanların dopinge erişimi olsaydı birçok atletin kullanacağını söylüyorlar.
“Elimizde çok az örneği olmasına rağmen biz hile yapmanın yaygın oluğunu düşünüyoruz.” diyor Arizona Üniversitesi’nde Yunan arkeolojisi üzerine çalışan David Gilman Romano. Atletler ise rekabet içindeydi. “Yasalar, yeminler, kurallar, uyanık görevliler, gelenekler, kırbaçlanma korkusu, oyunların dini temeli, atletlerin şeref duygusu; bütün bunlar Yunan atletik yarışmalarını adaletli kılıyordu.” diyor Ohio Devlet Üniversitesi’nden Clarence A. Forbes. “Yüzyıllar boyunca da binlerce yarışma çoğunlukla adildi.”
Bununla birlikte, Antik Yunanlar rekabetlerinde yaratıcılık da gösteriyordu. Başarılarını engellemek için atletlere büyü yapılırdı. Romano’ya göre, “atletizmle ilgili kaynaklarda beddua tabletleri bulundu. Örneğin, kurşunlara beddualar yazılır ve bu beddualar katlanıp atletizm tesisinin önemli bir bölgesine yerleştirilirdi.”
MS 2. yüzyılda seyyah Pausanias’ın yazılarına baktığımızda Antik Çağ Olimpiyatları’ndaki birçok hilenin rüşvet ve oyunlarda çirkinlik yapmak üzerine olduğunu görüyoruz. Yine aynı şekilde Olimpiyat oyunlarının mitolojik kökeninde ikisi de mevcut.
Olimpiyat Oyunları’nı Pelops’un kızıyla evlenmek için zengin kral Oinomaos’a karşı giriştiği araba yarışını kazanmasını kutlamasıyla başladığı söylenir. Fakat Pelops yarışı kralın arabacısına rüşvet vererek kazanmıştır. İlk Oyunların MÖ 776 yılında oynandığı söylenirken ondan da önce başladığını öne süren arkeolojik kanıtlar da bulunmakta.
Efsanelerde hile örneklerine bulunulan atıflar yüzyıllar boyunca süregelmiştir. MÖ 490 yılı civarından kalma bir kasenin üzerinde bir güreşçinin rakibinin gözlerini oymaya ve aynı zamanda onu ısırmaya çalışması ve görevlinin de ona sopa ya da bastonla vurmaya kalkışması tasvir edilir. Bugün Yunanistan’da bir zamanlar büyük heykellere ev sahipliği yapan sütun tabanlarını takip ederek bugün yine antik stadyum yollarına çıkarız. Ama bu sütunların üzerindeki heykeller atletik başarıları göstermez, hileye başvuran atletlere ve antrenörlere ibret olsun diye tutulurdu. Stanford Üniversitesi arkeoloji profesörü Patrick Hunt bu anıtların parasının, antik Olimpiyat Konseyi’nin atletlere ve şehir devletlerine koyduğu vergilerle toplandığını söylüyor.
Pausanias’ın hikayesinde başlıca üç hile yöntemi görülüyor:
Şehir devletleri başarılı atletleri rüşvetle satın alarak yalan söyletip kendileri adına yarıştırmaya çalışıyordu. Bir defasında bir atlet kendi şehir devleti Croton yerine Siraküza için yarışınca Croton şehri atletin heykelini yıkmış ve “evini ele geçirip hapishane olarak kullanmıştı.”
Bir de atletler ve atletlere yakın olan insanların arasında sonuçları etkileyecek rüşvetler dönerdi. MÖ 388 yılındaki 98. Olimpiyatlar’da Teselyalı boksör Eupolus’ün, kazanmasına izin vermeleri için rakiplerinden üçüne rüşvet verdiği bilinir. Eupolus’le birlikte üç adam da ağır cezalar aldı ve dört tanesinin üzerinde skandalla ilgili uyarı yazıları olan bronzdan altı tane Zeus heykeli dikildi.
Son olarak da “fauller ve yasaklanmış hileler” vardı. Pausanias içinde bir grup oyuncunun “güreş, at yarışı, koşma, boks, ısırma ve testis bükmede yetenekli” atletler olduklarını söyledikleri bir hiciv oyunundan bahseder. Atletler başka bir oyuncuya faul yaptıklarında, avantajı sağlamak için koşu gibi yarışlarda erken başlamak gibi hilelere başvurduklarında veya eşleşmeleri ayarlayan sistemi bozmaya çalıştıklarında sopalarla ya da kırbaçlarla dövülürdü.
İzleyiciler de başvuruyordu hilelere. “Bir kadın oğlunun yarışını izleyebilmek için erkek kılığına girmişti.” diyor Patrick Hunt. “Yakalandı ve cezalandırıldı.” Hatta bazen yargıçların da başı derde giriyordu. Forbes dergisinin konuyla ilgili bir yazısında görevlilerin çıkar çatışmaları sonucunda kendi şehir devletlerinin bir üyesini ödüllendirdikleri anlatılıyor. Yargıçlar ceza almış ama kararları tasdik edilmişti.
Bir papirüsün üstünde, 75.’den 78.’ye ve 81.’den 83.’ye Olimpiyatları kazananların listesi yer alıyor. C: Wikicommons
Günümüz Olimpiyatlarının da çok farklı olmadığı bilinir, 2002 Kış Oyunlarında Fransız bir yargıç iddialara göre Fransız buz dansçıları için oy kullanması beklenen bir Rus hakimine karşılık olarak Rus kayakçılarına yüksek puanlar vermişti.
Bütün bir şehir devletinin de başını derde girdiği görülürdü. Pausanias’a göre MÖ 420 yılında Sparta barış antlaşmasını ihlal ettiği için Olimpiyatlardan men edilmiş ama atletlerinden biri Teb şehrini temsil ediyormuş gibi yapıp araba yarışına katılmıştı. Kazanmış ve büyük bir coşkuyla gerçek arabacısının kim olduğunu söylemişti. Adam kırbaç yemiş ve zafer de en sonunda Teb’in olmuş, kendi isminden hiç bahsedilmemesiyle de cezası katlanmıştı.
Günümüz müsabakaları ve Olimpiyatlarının bütün dünyayı kapsaması antik zamanlardan beri ne kadar yol aldığımızı gösteriyor. Ama bugün de hala karşılaştığımız skandallar insan doğasıyla ilgili de bizlere birkaç bir şey anlatıyor.