Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Birleşmiş Milletler (BM) Cenevre Ofisi’nde gerçekleştirilen BM İnsan Hakları Konseyi Evrensel Periyodik İnceleme Mekanizması (EPİM) Çalışma Grubu 21. Oturumu’nda, uygulamada eşitliğin sağlanması ve ayrımcılıkla mücadele, farklı dil ve lehçelerde eğitim, azınlık hakları, din ve vicdan hürriyeti alanlarında Türkiye’deki durum ve son gelişmeler hakkında bilgi verdi.
Türkiye’de insan haklarının korunup geliştirilmesi için hayata geçirilen reformlar kapsamında son beş yıl içinde farklı dil ve lehçelerde eğitim alanında düzenlemeler yapıldığını hatırlatan Arınç, “İlköğretim okullarındaki Kürtçe, Abhazca, Adıgece, Lazca ve Gürcüce gibi lisanlarda seçmeli ders uygulamasının yanı sıra çeşitli üniversitelerde Kürt, Ermeni, Zaza, Gürcü ve Süryani Dili ve Edebiyatı Enstitüleri açılmıştır” diye konuştu.
“Anadolu Ajansı 8 dilde haber yayını yapmaktadır”
Devlet televizyon kanalı TRT’nin Kürtçe ve Arapça yayınlar yaptığını vurgulayan Arınç, “Resmi haber ajansı Anadolu Ajansı, aralarında Kürtçe, Arapça ve Boşnakça’nın da bulunduğu 8 dilde haber yayını yapmaktadır” ifadesini kullandı.
Başbakan Yardımcısı Arınç, demokratikleşme paketi çerçevesinde özel okullarda Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerde eğitim ve öğretim yapılmasına olanak sağlandığını ifade ederek, “Vatandaşlarımızın farklı dil ve lehçelerde siyasi propaganda yapabilmelerinin önündeki kısıtlamalar kaldırılmış, ayrıca köylere eski isimlerinin geri verilmesinin önü açılmıştır. 2013 yılında gerçekleştirilen bir başka mevzuat değişikliğiyle, sanıkların kendisini daha iyi ifade edebileceğini beyan ettiği başka bir dilde savunma yapması imkanı getirilmiştir” şeklinde konuştu.
“Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması hususunda siyasi irademiz ve kararlılığımız tamdır
Türkiye’de gayrimüslimlerin hakları konusunda ise Arınç, “Gayrimüslim azınlıklara mensup Türk vatandaşlarımız bireysel temelde diğer Türk vatandaşlarıyla eşit hak ve özgürlüklere sahip olup, ayrıca Lozan Barış Antlaşması çerçevesinde tanınan azınlık haklarından istifade etmektedirler. Bu kapsamda kendi okulları, ibadethaneleri, vakıfları, hastaneleri ve basın-yayın organları bulunmaktadır” dedi. Arınç, ABD’nin yazılı ön sorusuna cevap verirken de şunları söyledi:
“Türkiye’de hiçbir zaman Musevilere karşı bir düşmanlık olmamıştır. Anti-semitizm Türk toplumuna yabancı bir kavramdır. Esasen, Türk toprakları, tarih boyunca türlü baskıdan kaçan Musevilere ev sahipliği yapmıştır. Herhangi bir münferit anti-semitik söylem ise en üst düzeyde kınanmakta, gerekli adli veya idari işlemler yapılmaktadır. İçinde bulunduğumuz bugün, yani 27 Ocak’ta, Uluslararası Holokost Kurbanlarını Anma Günü vesilesiyle Auschwitz’de düzenlenen törene Dışişleri Bakanımız beraberinde Musevi cemaatimizin temsilcileriyle birlikte bizzat katılmaktadır. Keza, yine bugün Ankara’da Meclis Başkanımızın katılımıyla, Türkiye Musevileri Hahambaşı İzak Haleva ve Musevi cemaatimizin diğer temsilcilerinin de hazır bulunacağı Holokost Kurbanlarını Anma Töreni gerçekleştirilmektedir.”
Gayrimüslim vatandaşların dini haklarının kullanılmasında herhangi bir kısıtlama bulunmadığı vurgulayan Arınç, şöyle devam etti:
“Hoşgörü ve karşılıklı anlayış ortamının güçlendirilmesini sağlamak amacıyla gayrimüslim vatandaşlarımız dini törenlerini özgürce gerçekleştirebilmektedir. Birinci tur incelememizden bu yana, ibadet özgürlüğü kapsamında çok sayıda ibadet yeri tadil edilmiş, restorasyon çalışmalarının tamamlanmasının ardından yıllardır ibadete kapalı olan çok sayıda kilise tekrar ibadete açılmıştır. Ayrıca, son dönemde ilgili kanunlarda tüm ibadethaneler lehine yeni düzenlemeler hayata geçirilmiştir.”
Gayrimüslim vatandaşlar ile kamu kurumları ve hükümet yetkilileri arasında var olan diyalog ortamının geliştirilmesine devam edildiğini belirten Arınç, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun 2 Ocak’ta dini cemaat liderleriyle bir araya geldiğini hatırlatarak, “Toplantıda İstanbul’da Süryani cemaati için yeni bir kilise inşa edileceğini duyurmuştur” dedi.
Başbakan Yardımcısı Arınç, eğitim ve kültür alanında da gayrimüslim vatandaşlara yönelik olumlu adımların devam ettiğini vurguladı. Arınç, şunları dile getirdi:
“Milli Eğitim Bakanlığı ders kitapları yeniden gözden geçirilmiş ve ayrımcı addedilebilecek ifadeler çıkarılmıştır. 2012 yılında yapılan mevzuat değişikliğiyle azınlık okullarında yabancı uyruklu misafir öğrencilerin de öğrenim görebilmelerine olanak sağlanmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan Ermenice ders kitapları Ermeni okullarındaki öğrencilere ücretsiz olarak dağıtılmaya başlanmıştır. Gökçeada’daki Rum İlköğretim Okulu yeniden açılarak eğitim faaliyetlerine başlamıştır. Süryani bir cemaat vakfı bünyesindeki bir anaokulunda, Milli Eğitim Bakanlığı müfredatına ek olarak haftanın belli gün ve saatlerinde Süryanice dersi verilebilmesi imkanı sağlanmıştır.”
Bülent Arınç, İsviçre’nin yazılı ön sorusuna cevaben ise “Türkiye’deki azınlıklar, kurdukları vakıflar veya dernekler aracılığıyla tüzel kişilik gerektiren faaliyetlerini yürütebilmekte, taşınır veya taşınmaz mülk edinebilmektedir” yanıtını verdi. Arınç, birinci tur incelemeden bu yana cemaatlerin talepleri doğrultusunda İzmir Musevi Cemaati ve Beyoğlu Merkez Rum Kız Mektebi ile Surp Haç Tibrevank Ermeni Lisesi’ne vakıf statüsü kazandırıldığını ve bu vakıfların tüzel kişiliğinin tanındığını söyledi.
“Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması hususunda siyasi irademiz ve kararlılığımız tamdır” diyen Arınç sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bununla birlikte mevzuattan kaynaklanan modelitelerin de yerine getirilmesi zarureti bulunmakta olup, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunması için çalışmalarımız devam etmektedir. Ülkemiz, Lozan Barış Antlaşması’nda yer alan mütekabiliyet ilkesini öne sürmeksizin yabancı din adamlarına çalışma izni verilmesi dahil çok sayıda pozitif adım atmakta, Rum azınlık temsilcileri de bu adımlardan duydukları memnuniyeti ifade etmektedirler. 2004 yılından itibaren tek yanlı bir kararla Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi Sen Sinodu’na seçilen yabancı uyruklu 22 metropolite, başvuruları tahtında Türk vatandaşlığı verilmiştir.”
Arınç, cemaat vakıflarının mülkiyet haklarının korunması alanında son dönemde önemli ilerlemeler kaydedildiğini belirterek, “2010 yılında Büyükada’daki Rum Yetimhanesi Rum Patrikhanesi adına tescil edilmiştir. Demokratikleşme Paketi çerçevesinde Süryani cemaatine ait Mor Gabriel Manastırı Vakfı arazisinin 25 Şubat 2014 tarihinde anılan vakıf adına mülkiyet devri gerçekleştirilmiştir” diye konuştu.
Alevi vatandaşlar
Arınç, Alevi inancına mensup vatandaşların inanç ve kültür temelli taleplerini karşılama hedefi doğrultusunda Alevi vatandaşların kanaat önderleri ve temsilcileriyle çalıştaylarda bir araya gelindiğini hatırlattı. Arınç, şöyle devam etti:
“Alevi inancıyla ilgili bilgiler de içeren yeni din kültürü ve ahlak bilgisi ders kitapları 2011 yılı eylül ayında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yayımlanmış ve 2011-2012 eğitim-öğretim yılı müfredatına dahil edilmiştir. Nevşehir Üniversitesi’nin adı Alevi-Bektaşi geleneğinin önemli bir şahsiyeti olan Hacı Bektaş Veli’ye hitaben Nevşehir Hacı Bektaş Veli Üniversitesi olarak değiştirilmiştir.”
Bülent Arınç, Almanya ve İsviçre’nin yazılı ön sorularını yanıtlarken de “(AİHM’nin Mansur Yalçın ve diğerleri kararına ilişkin olarak) AİHM Büyük Dairesi’ne müracaatta bulunulmuştur. AİHM’nin ‘Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı’ kararı ise henüz kesinleşmemiştir” dedi.
Arınç, “Roman vatandaşlarımızın eğitim, istihdam, iskan, sosyal politika ve sağlık alanlarındaki sorunları son beş yılda düzenlenen çok sayıdaki çalıştayda ele alınmış, çözüm odaklı yaklaşımlar sergilenmiştir. Roman sivil toplum kuruluşlarıyla gerçekleştirilen temaslar sonucunda şekillenen Roman Vatandaşlarımıza Yönelik Strateji ve Eylem Planı’nın önümüzdeki dönemde nihai hale gelmesi beklenmektedir. Ayrıca, demokratikleşme paketi kapsamında 2014 yılında Trakya Üniversitesi bünyesinde Roman Dili ve Kültürü Araştırmaları Enstitüsü kurulmuştur” şeklinde konuştu.
“LGBTI’lere yönelik ayrımcı bir hüküm bulunmamakta”
Arınç, ayrıca Türkiye’deki mevzuatta LGBTI (lezbiyen, gey, biseksüel transseksüel ve interseksüel) kişilere yönelik ayrımcı bir hüküm bulunmadığını bildirdi. Arınç, “Dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin herkesin kanun önünde eşitliği ilkesi anayasanın 10. maddesiyle düzenlenmiştir” ifadesini kullandı.
Arınç, “LGBTI’lere yönelik özel bir düzenlemenin olmaması, hukuken bu grubun haklarının garanti altına alınmadığı anlamına gelmez. Ülkemizde, tüm demokratik hukuk devletlerinde olduğu gibi LGBTI bireylere karşı öldürme ve şiddet eylemleri ile her türlü nefret suçlarını işleyen faillerin belirlenerek, adalete teslim edilmelerini teminen gerekli tahkikat açılmakta ve süreç adli makamlarca titizlikle yürütülmektedir” dedi.
Raporun 28 Ocak’ta kabul edilmesi bekleniyor
EPİM Çalışma Grubu’nun 28 Ocak’ta Türkiye ile ilgili raporunu düzenleyerek kabul etmesi bekleniyor. EPİM Çalışma Grubu, Türkiye’nin insan hakları durumunu ikinci defa incelemiş olacak. Türkiye’nin ilk EPİM incelemesi 10 Mayıs 2010’da yapılmıştı.
19 Ocak’ta başlayan BM İnsan Hakları Konseyi EPİM Çalışma Grubu’nun Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 14 ülkenin insan hakları durumunu gözden geçirme oturumu 30 Ocak tarihine kadar devam edecek.
EPİM Oturumu’nda insan hakları durumu incelenmekte olan ülkeler arasında İsveç, Kuveyt, Kırgızistan, Gine, İspanya ve Ermenistan da bulunuyor. BM üyesi 193 devletin tamamının insan hakları durumlarını periyodik olarak inceleyen bir süreç olan EPİM’in birinci döneminde BM’ye üye 193 devletin tümü, ikinci dönemde ise bugüne kadar 112 üye devlet incelendi.