Petrol Sanayi Derneği (PETDER) Genel Sekreteri Niyazi İlter, ham petrol fiyatlarındaki artış veya azalışın Türkiye’deki pompa fiyatını bire bir etkilemediğini belirterek, “Uluslararası piyasada Haziran 2014-Ocak 2016 arasında benzin fiyatı ortalama yüzde 60 düşerken, bunun Türkiye’deki yansıması yüzde 16 olmuş. Bunda kur ve sabit vergi payının yanı sıra, ham maddenin akaryakıttaki payının yüzde 25-30 ile sınırlı olmasının da etkisi var” dedi.
Ham petrol fiyatında yaşanan düşüşle bunun Türkiye’deki pompa fiyatlarına yansıması arasındaki indirim farkını AA muhabirine değerlendiren İlter, ham petrol ile benzin veya dizelin birbiriyle doğrudan ilişkilendirilemeyeceğini, her birinin kendi piyasası olduğunu ifade etti.
İlter, ham petrol fiyatındaki dalgalanmanın pompa fiyatlarına doğrudan bir etki yapmamasıyla ilgili, “Ham petrolün varil fiyatı 2 Haziran 2014-20 Ocak 2016 arasında ortalama yüzde 74 düşmüş. Aynı dönemde uluslararası piyasada benzin fiyatı yüzde 60 düşerken Türkiye’deki yansıması yüzde 16 olmuş, bunda dövizin ve sabit verginin etkisi var. Bunun yanısıra, ham petrolün pompada akaryakıttaki payının yüzde 25-30 ile sınırlı olması da fiyat oluşumunda etklili. Ayrıca, ham petrol ile benzin veya dizeli birbiriyle doğrudan ilişkilendiremeyiz. Ham petrolü alıp rafinasyon işleminden geçiriyorsunuz, sonra her ürün arz talep dengesine göre başka bir piyasaya giriyor. Dolayısıyla orada bir işlem ve endüstriyel süreçten geçiyor, bunun da bir maliyeti var” diye konuştu.
Türkiye için işin içine bir de döviz kuru girdiğini hatırlatan İlter, “Haziran 2014’ten 20 Ocak 2016 tarihine kadar döviz yüzde 44 artmış. Aynı dönemde döviz etkisindeki vergisiz benzin fiyatı yüzde 33 düşerdi, döviz ve vergi etkisinden arındırılmış fiyat ise yüzde 53 düşmüş olurdu” dedi.
Sektörün bileşenleri
Türkiye’deki akaryakıt fiyatlarının bileşenlerini dörde ayıran İlter, “Öncelikle ham petrolün varil fiyatı var. Sonra, sektör marjı başlığı altında petrolün litre bazında ürün fiyatı yer alıyor. Ayrıca rafineri, nakliye ve tesis bedelleri de bu başlık altında bulunuyor. Üçüncü olarak, vergiler ve küçük bir gelir payı yer alıyor. Akaryakıt fiyatlarının hesaplanmasındaki son bileşen ise döviz kurunun etkisi. Ürünün kendisi nihai fiyatın yüzde 26,34’ünü, sektör marjı yüzde 13,31’ini ve vergiler de yüzde 60,35’ini oluşturuyor. Bu üçünün arasında vergiler hemen hemen sabit” ifadelerini kullandı.
İlter, ham petrolün varil fiyatında yaşanan düşüşün, pompa fiyatına etkisini ise şu örnekle açıkladı:
“Ürün fiyatı 1 lira, dağıtım sektör marjı 40 kuruş ve vergiler 2,40 lira olarak alındığında, toplam fiyat litre başına 3,80 lira olur. Akaryakıta indirim sadece ürün fiyatına yansıtılıyor, diğerlerinde indirim olmuyor. Ham petrolün fiyatının düşmesiyle ürün fiyatına yüzde 50 indirim uygulandığında 1 liralık ürün fiyatı 50 kuruş olur ve diğerleri sabit kalacağından pompa fiyatı 3,30 lira olur. Böylece ürün fiyatına yüzde 50 indirim uygulandıktan sonra indirimin nihai fiyata yansıması yüzde 13 olarak gerçekleşmiş olur. “
“Türkiye akaryakıt vergisinde dünyada dördüncü”
Dünyada akaryakıta uygulanan vergiler arasında Türkiye’nin üst sırlarda yer aldığına dikkati çeken İlter, “Dünyada ortalama vergilere bakıldığında, 2014’te ilk üçte İngiltere, İtalya ve İsveç yer alırken, Türkiye 4. sırada bulunuyor. Temel problem vergilerin yüksekliği değil aslında, belki de sabit olması, çünkü fiyatlar düştükçe oransal olarak verginin payı da gitgide artıyor. Bu konu Avrupa’nın da derdi” diye konuştu.
İlter, Türkiye’de akaryakıt sektörünün 2014’te toplamda 120 milyar lira büyüklüğe ulaştığını belirterek, “Bu dönemde vergiler ortalama 63 milyar lira oldu. Tahmini olarak da sektör 2015 yılında ortalama yüzde 12 büyüme sergiledi. Bu hem ülkenin büyümesini besleyen bir durum hem de kayıp ve kaçak akaryakıt kullanımıyla olan mücadeledeki başarının sonucu olarak ortaya çıkıyor” dedi.
İlter, Türkiye’nin akaryakıtta dört ülkeyle kıyaslandığını belirterek, “İngiltere, Almanya, Fransa ve İtalya piyasasıyla karşılaştırılıyoruz, doğrudan bir mukayesenin doğru olmadığını düşünüyoruz. Ülkeler birbirinden çok farklı. Ayrıca Türkiye’nin bu ülkelerden farklı olarak kayıp kaçağı var, bununla mücadele ediliyor. Bu mücadele de ek maliyet getiriyor. Mukayese yapılırken ülke şartları göz önünde bulundurulmalı. Yapılar, ekonomiler piyasalar birbirinden farklı, bu konuları EPDK ile çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
“TÜPRAŞ’ın fiyat politikası da önemli”
İlter, Türkiye Petrol Rafinerileri AŞ’nin (TÜPRAŞ) fiyat politikasından dolayı petrolün fiyat artışı ve azalışında pompaya yansıtılmasında da bazen gecikmeler olduğunu söyledi.
İlter, Türkiye’deki benzin fiyatlarının uluslararası piyasa fiyatlarından belli oranda farklılık gösterdiği zaman TÜPRAŞ’ın bunu hemen fiyata yansıttığına ve tüm dağıtıcıların da anında değişikliği uyguladıklarına dikkati çekerek, “Aradaki fark belirli bir orana gelmeden TÜPRAŞ bu uygulamaya gitmiyor. Ham petrol fiyatında meydana gelen indirimlerin pompa fiyatına yansımasında oluşan gecikmeler tamamen Türkiye’nin bir denge sağlamak için fiyatlarda belli bir değişiklik seviyesine kadar beklemesinden kaynaklanıyor” değerlendirmesinde bulundu.
Sektörün çok paydaşlı olduğunu kaydeden İlter, “Koordine edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Düzenlemeler yapılırken sektörün bütününü değerlendirebilecek bir işbirliğine ve koordinasyona ihtiyaç var. Bu süreçlerin işbirliği içerisinde yürütülmesini istiyoruz. Kısmen gerçekleşiyor, ama daha fazlasına ihtiyaç var” diye konuştu.