Reuters’a konuşan iki AB yetkilisi ise, “Türkiye ile yeni fasıl açılmayacak” dedi.
Avrupa Komisyonu’nun 17 Nisan’da açıklayacağı Türkiye raporuna ilişkin ayrıntılar belli oldu.
Rapor, Türkiye ile karşıtlığı ile tanınan Avrupa Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Johannes Hahn tarafından değil, Komisyonun birinci başkan yardımcısı olan Frans Timmerman tarafından sunulacak.
Raporda, 2017 yılında Türk ekonomisinin ciddi bir büyüme yakaladığı, büyümenin de işsizlik oranı üzerinde olumlu etkisi olduğu belirtildi. Türkiye’ye yönelik eleştirilerin de yer alan raporda özellikle “hukuk devleti” ilkelerinin uygulanmasında gerileme olduğu ve Türkiye’nin AB yolundan uzaklaştığı tespiti yer alıyor.
OHAL KALDIRILSIN…
Taslak raporun siyasi kriterler bölümünde öncelikli olarak 15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) uygulaması ve bu uygulama kapsamında çıkarılan kanun hükmünde kararnamelere (KHK) değiniliyor.
OHAL kapsamında alınan önlemlerin “orantısız” olduğu belirtilerek “parlamentonun yasama işlevinin kısıtlanmış” ve “muhalif grupların barışçıl toplantılarının yasaklanabilmesi için idarenin yetkilerinin artırılmış” olması örnek gösteriliyor.
Venedik Komisyonu’nun OHAL uygulamasının Avrupa standartlarıyla uyumlu olmadığını gösteren belgelerin hatırlatılatıldığı raporda OHAL uygulamasına “en kısa sürede son verilmesi” isteniyor.
ÜYELİK SÜRECİ DONACAK…
Reuters’a konuşan ve ismini açıklamak istemeyen AB yetkilisi, Türkiye’nin Suriyeli mülteciler konusu haricinde birçok konuda Avrupa Birliği’nden uzaklaştığını ifade etti.
Strasburg’ta açıklanacak raporda Türkiye ile ilgili yeni fasıl açılmayacağı ifade edilirken, Reuters’a konuşan yetkili, bunun süreci dondurmak olduğunu dile getirdi. İsmini açıklamayan yetkili, “Avrupa Birliği’nden çok büyük bir uzaklaşma var” ifadesini kulladı.
YARGI BAĞIMSIZLIĞI…
Yargı bağımsızlığına da değinilen taslak raporda, yargının işleyişinde “ciddi gerileme” gözlemlendiği ve “yargı bağımsızlığının artık güvence altında olmadığı” not ediliyor.
Örnek olarak darbe girişimi sonrası yargıç ve savcıların 5’te 1’inin ihraç edilmiş olması gösteriliyor. Yargıçlar ve savcılar üzerinde “baskının arttığı” belirtiliyor ve “yargının görevini bağımsız ve tarafsızca yapabileceği siyasi ve yasal ortamın oluşturulması” gerektiği vurgulanıyor.
Anayasa Mahkemesi hükümlerine alt mahkemelerin saygı duyması, Hâkimler ve Savcılar Kurulu bünyesinde ise yürütmenin rol ve etkisinin azaltılması gerektiği kaydediliyor.