Melis EVCİMEN

29 Ekim demek…
Ulusal egemenliğin, demokrasinin, ulus bilincinin, özgür aklın, birey olmanın, fırsat eşitliğinin, kadın haklarının, çağdaş hukukun, kültür-sanatın, akılcı ve bilimsel eğitimin, ekonomik kalkınmanın, uygar yaşamın ve barışın güvencesi demek…
Okullarda aylar öncesi gösteri için hazırlık yapılan beden eğitimi derslerinde provalar içi hazırlanılan o gün gelsin diye heyecanla beklenilen özenle seçilmiş kıyafetlerimizi giydiğimiz bir bayramdı. Kortej yürüyüşünde sıra bize gelsin diye beklediğimiz günler gerçekten 29 Ekim demekti benim için… 29 Ekim’in ne demek olduğu unutulmamalı da unutturulmamalı da…
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 29 Ekim 1923 Cumhuriyetimizi ilan etmesiyle birlikte yaptığı reformları sayesinde geçmişten bugüne ve yarınlara umutla bakabiliyoruz.

29 Ekim demek…    Biz kadınlar için özgürlük demek… Nitekim… Türkiye’de kadınlar, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan sadece 11 yıl sonra seçme ve seçilme hakkına sahip oldu ve Türkiye kadınların siyasi haklarını tanıyan ilk Müslüman ülke olan ve Avrupa’da da bu hakkı veren öncü ülkelerden biri oldu.    Kadınların siyasi hayata katılımı, Türkiye’nin modernleşme sürecinde önemli bir rol oynadı. 1935 yılında yapılan ilk genel seçimlerde 18 kadın milletvekili Meclis’e girdi. Bu sayı, o dönemde dünyada kadın milletvekili oranının en yüksek olduğu ülke olan Finlandiya’nın bile gerisinde kalmadı.

Geçmişte… Afife Jale’den Sabiha Gökçen’e, Sabiha Filiz Dinçmen’den Lale Aytaman’a… İlk kadın pilot, gazeteci, hemşire, jet pilotu, tiyatro oyuncusu…. ve daha niceleri…

Bugün de…

Türkiye’nin kadın voleybol takımı Filenin Sultanları, 2023 Dünya Kupası’nda büyük bir başarıya imza atarak bizleri gururlandırdı.
Bugün, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılını kutlarken, geçmişte yaşanan zorlukları ve başarıları hatırlamak önemlidir. Türkiye, tarihi boyunca bağımsızlığından ve egemenliğinden ödün vermemiş, demokrasisine ve laikliğine sahip çıkmış, çağdaş bir ülke olma yolunda ilerlemiş, bölgesinde ve dünyada barış ve istikrarın savunucusu olmuştur.

Türkiye’nin geleceği ise, genç nesillere ve onların vizyonuna bağlıdır. Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün dediği gibi, “Türk gençliği, Türk istikbalinin temeli, güneşi ve ümidi demektir.”