Yağışın bol olduğu sonbahar mevsiminin gelmesiyle mantar toplayan vatandaşlar ormanlara akın ediyor. Toplanan mantarlar pazarlarda ve yol kenarlarındaki tezgahlarda yerini almaya başladı. Ancak hastanelerdeki mantar zehirlenmesi vakaları da bu mevsimde hızla arttı. Kendi topladığı ve ya tezgahlardan aldığı mantarlardan zehirlenerek hastaneye gelen vatandaşların bazılarını karaciğer nakline hatta ölüme kadar uzanan bir süreç bekliyor. Bu tür vakaların görülmemesi için ise uzmanlar vatandaşları uyardı.
Türkiye’de toplam 12-15 bin arası mantar çeşidi olduğunu ifade eden Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cemal Cem Ergül, “Bunların 150’si yenilebilir mantar. 200’ü ise zehirli olmasına rağmen 17’si öldürücüdür. Zehirlenmelerin bir kısmı geçici hafif zehirlenmeler olurken bazısı da ölümcül olabiliyor. Öldürmese de karaciğer ve böbrekte kalıcı hasarlar bırakabiliyor. Çok yoğun çalışan otorite bir şahıs bazen mantara baktığı zaman, dış görünüşünden zehirli olup olmadığını yüzde 80 anlayabilir. Ancak yine de risklidir. Şöyle bir durum da var; vatandaşın yıllardır mantar topladığı bölgeye dışarıdan zehirli bir mantarın sporları gelerek oraya yerleşebilir. Vatandaş da o zehirli mantarı ayırt edemeyip yerse zehirlenmesi muhtemeldir. Ayrıca bazıları geçmişini bilmedikleri bölgelerde mantarı görüp köyündeki mantara benzetiyor. Zehirlenmelerin çoğu da sanıyorum öyle oluyor” diye konuştu.
“ZEHİRLİ MANTAR İLK YENİLDİĞİ ZAMAN EMARE GÖSTERMEYEBİLİR”
Toplama mantarların bilinçsizce tüketilmesi sonucu karaciğer yetmezliğine kadar giden zehirlenmelerle karşılaştıklarını belirten Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Yoğun Bakım Bilim Dalı’ndan Doç. Dr. Nermin Kelebek Girgin, “Her yıl onlarca hasta bu nedenle yoğun bakımlara yatarak tedavi edilmekte. Bir kısmı da ne yazık ki kaybedilmekte. Genellikle ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde zehirlenmelere rastlıyoruz. Sonbaharın yağış mevsimi olmasından dolayı mantarların hızla çoğalmasıyla beraber zehirlenmelerde de artış olmakta. Genellikle zehirli mantarı yedikten sonra birkaç saat içinde semptom görülmezse her şey normal gibi düşünülüyor. Ancak günler sonra karaciğer yetmezliğiyle gelen hasta kaybedilebiliyor. Erken dönemde genellikle bulantı, kusma, hayal görme gibi semptomlar görülebiliyor. Ya da sara nöbeti gibi nöbet geçirme görülebiliyor. Hastaneye gelen hasta erken dönemdeyse mide yıkama ve aktif karbon dediğimiz yöntemle zehri bağlamaya çalışıyoruz. Karaciğer ve böbrek yetmezliğine kadar ilerlemişse diyaliz uygulamak zorunda kalıyoruz. Eğer karaciğer yetmezliği ilerlemişse de karaciğer nakline kadar giden süreç başlamış oluyor. Kaybedilen vakalar da genellikle karaciğer yetmezliğinden kaybediliyor.
Hastaların bazıları acil servise geldiğinde herhangi bir laboratuar bozukluğu görmüyoruz. Ama bunlar da yine gözlem amacıyla hastaneye yatması gerekiyor. Bir kısmının da tekrarlayan kontrollere devam etmesi gerekiyor. Mantar zehirlenmesiyle hastaneye gelenler arasında bazen bir aile oluyor, bazen de aile içinde karaciğer nakli yapılması için gelenler oluyor. Diğer köylülerin kendisine hangi mantarın yenileceğini sorduğu bir hastamız mantar zehirlenmesiyle geldi bir kere ve maalesef o hastamızı da kaybettik. Dolayısıyla yıllardır buradan topluyoruz bize hiçbir şey olmaz dememek lazım. Doğru ellerden yenilmesi gerekiyor mantarın. Kültür mantarıyla bile zehirlenmelerin ortaya çıktığını görüyoruz bazen. O yüzden poşeti açılmış, kirlenmiş mantarların yenmemesi lazım. Acil servis ve dahiliye poliklinikleri haricinde sadece bize 7 yıldır 17 hasta yoğun bakım için geldi. ve maalesef bunların 6’sını kaybettik. 9 tanesinde de ciddi karaciğer yetmezliği oldu. Süreç de hem maliyetli hem de sıkıntılı bir süreç” ifadelerini kullandı.