MUSTAFA ÖZDAL BATI TRAKYA NOTLARI-1
FOTOĞRAF: AYKUT GÜNGÖR
Yunanistanlılar ise krizi, üretim ekonomisinin olmamasına, tembelliklerine ve yolsuzluklara bağlıyor.
YUNANİSTAN SUDAN UCUZ
3 gün kaldığımız Yunanistan’da ilk durağımız Dedeağaç…
Dedeağaç, adalardan sonra Türkiye’ye en yakın yerleşim yeri.
Şirin bir tatil beldesini andıran Dedeağaç’ın Yunanca ismiyse Alexandroupoli.
Türkiye-Yunanistan sınır kapısına yaklaşık 40 km mesafede, denize kıyısı olan Dedeağaç’ta hem soluklanmak hem de karnımızı doyurmak için bir balıkçı lokantasındayız.
Türklerin yoğun olarak yaşadığı kentte, Yunanistanlılar denizin tadını çıkarıyorlardı.
Krizin, Yunanistan’a uğramadığını ilk kez burada gördük.
Türklerin işlettiği balık lokantası doluydu.
Servis ise, Türkiye’yle kıyaslanmayacak kadar yavaştı.
Bir garsonun bize bakması için yaklaşık 15 dakika bekledik.
Yunanistan genelinde, servis yavaşmış.
Batı Trakya kökenli meslektaşım Hasan Ali Çavuş, bu durumu, “Yunanistan’da insanlar yavaş yaşıyor. Diğer illerde de durum farklı değil” sözleriyle yorumladı.
Balık ve mezeler, Türklerin damak tadını aratmıyordu.
Fiyatlarsa, şaşılacak kadar hesaplıydı.
Mesela, en pahalı balık 5 Euro’yu geçmiyordu.
Yani Türk parasıyla sadece 15 liraya lezzetli bir balık yiyebilirsiniz Yunanistan’da.
Yunanistan adalarındaki fiyatlar ise çok daha hesaplıymış.
Son yıllarda, Türklerin Yunanistan’da tatil yapmasının, başat faktörü bu olsa gerek.
Çünkü Yunan adalarındaki bir tatil, Türkiye’den pahalı değil.
GÜMÜLCİNE ANADOLU KASABASINI ANDIRIYOR
Yunanca ismi Komotini olan Gümülcine için, yarı Türk kenti dersek yanlış olmaz.
Nitekim nüfusun yarısı Türklerden oluşuyor.
Yaklaşık 70 bin kişinin yaşadığı Gümülcine, Batı Trakyalı Türk azınlığın da merkezi diyebiliriz.
1913 yılında kadar Osmanlı toprağı olan Gümülcine, önce Bulgaristan’a daha sonra da Yunanistan’a geçiyor.
Mübadeleden muaf tutulan Gümülcine’deki binaların bir hayli eski olması, gözümüze çarpan ilk ayrıntılardan biriydi.
Ancak yüksek bina yok.
Yollar geniş, trafik sıkışık değil.
SİESTACI YUNANİSTANLILAR
Pazar günü öğle saatlerinde açık olan tek bir dükkâna rastlamadık.
Tatili çok seven Yunanlılar, pazar günü de çalışmıyordu.
Akşam saatlerinde de eğlence mekanları dolmuştu.
Yani eğlence hayatı hızlı akıyor Gümülcine’de.
Bu da dikkatimizi çeken bir diğer ayrıntıydı.
Halk sanki krizi umursamıyordu.
Yunanistan’da devlet daireleri de öğleden sonra kapanıyor.
Krizin pençesinde olmalarına rağmen, tüm bunlar değişmiş değil.
Yunanistan’da bankalar kapalı olduğu için (önceki gün açıldı) halk bankamatiklere hücum etmişti.
Ve bankamatiklerin önünde uzun kuyruklar oluşmuştu.
Yunanistanlılar günlük limit olan 60 Euro’yu çekebilmek için, dakikalarca kuyruk bekliyorlardı.
KRİZİN TARİHÇESİ
Kriz öncesi ve kriz sonrası.
Kriz, dün patlak vermiş değil.
Kredi derecelendirme kuruluşları, ekonomisi, yıllardır borçla ayakta duran Yunanistan’ın 2009 yılında kredi notunu düşürmüştü.
Yani Yunan ekonomisi yıllardır alarm veriyordu.
Dönemin hükümeti, 2010 yılında kamu sektöründe maaş kesintileri, emekli maaşlarının dondurulması, sigara, alkol ve akaryakıtta vergi artışları gibi, ağır bir kemer sıkma politikasını hayata geçirmişti.
Halk, kemer sıkma paketine çok sert karşılık verdi ve dalga dalga yayılan büyük eylemler yapılmıştı.
IMF ve Euro Bölgesi üyeleri,Yunan ekonomisini kurtarmak adına, 240 milyar dolarlık iki kurtarma paketi sunmuştu.
Ancak bunlar da ekonomiyi kurtaramadı, aksine daha büyük borç sarmalına soktu Yunanlıları.
2015 yılındaki seçimlerde iktidar olan Çipras liderliğindeki sosyalist parti Syriza, halka kemer sıkma politikalarından vazgeçeceği sözünü verdi.
Bir yandan da kredi borçlarının ödenme tarihi gelmişti.
Ancak Yunanistan, borçlarını ödeyememişti.
Yani, iflasın eşiğine gelmişlerdi.
Bankalar kapandı ve bankamatiklerden para çekme limiti 60 Euro ile sınırlandırıldı.
AB ülkelerinin 3’üncü kurtarma paketinini kabul etmeyen Çipras, ülkeyi referanduma götürdü.
Hayır oyları yüksek çıkınca, Yunanistan’ın Euro Bölgesi’nden çıkma ihtimali doğdu.
Ancak ilerleyen günlerde, Çipras ve AB ülkeleri arasında uzlaşma eğilimi doğr
Çünkü Çipras, ağır kemer sıkma politikalarının taahhüt edildiği ekonomi pakedini meclisten onaylattı.
Görüşmeler sürüyor.
YUNANLILARIN KRİZ YORUMU
Çünkü ödenmesi gereken 300 milyar Euro’yu aşkın borç var.
Ve bu borcu da Yunan halkı ödeyecek.
Halk da bunun farkında.
Konuştuğumuz Yunanlılar, bu noktaya gelmelerinde şu nedenleri saydılar:
-Üretim ekonomisi yoktu, sadece turizme bel bağladık.
-Çalışmadık, tembellikten bu hale geldik.
-Hükümetler, yolsuzluk yaptı.
Yunanistan’da hep, aynı kelimeyi işittik:
Yolsuzluk.
Ancak yolsuzluğu sadece siyasetçiler yapmamış.
Halk da yolsuzluk sisteminin içinde yerini almış.
Mesela, teşvik almak için hayali fabrikalar inşa etmişler.
“BİZE DENİZ VE GÜNEŞ YETER”
Otelin sahiplerinden Soula Chiysostomuo isimli hekim, üniversiteyi İstanbul’da okumuş ve yıllarca Türkiye’de kalmış bir Yunan.
2010 krizinden önce, 5 bin 500 Euro alıyormuş.
Krizden sonra 2 bin 500 Euro’ya düşmüş maaşı.
Chiysostomuo, tek kelimiyle krizi özetledi:
“Tembellikten çöktük.”
Ancak Chiysostomuo, AB ülkelerinin dayatmalarının, Yunan halkını etkilemeyeceğine inanıyor ve şunu ekliyor:
“Bize ekmek, domates ve deniz yeter.”
Chiysostomuo’a göre halkta para var.
Hem bankalarda hem de yastık altında.
Ancak, hükümetin ekonomiyi yeniden canlandıracak adımlar atması gerekiyor ki, harcama yapılabilsin.
DAYATMAYA HAYIR AB’YE EVET
Yunan halkı, AB ülkelerinin tasarruf tedbirlerini içeren kemer sıkma politikalarına çok sert tepki veriyor.
Dahası 5 Temmuz’da yapılan referanduma ‘hayır’ demişlerdi.
Ancak Yunanistanlıların kahir ekseriyeti Euro Bölgesi’nden de AB’den de çıkmak istemiyor.
Yunanistan’daki ekonomik kriz, çeşitli spekülasyonları da beraberinde getirmişti.
Mesela, Euro dışında farklı para birimlerinin yaygın olduğu iddiası.
Yunanistan’da artık Türk Lirası’nın geçerli olduğuna dönük haberler bile çıkmıştı.
Ancak geçmiş yıllarda olduğu gibi Euro geçerli.
YUNANİSTAN’I ZOR GÜNLER BEKLİYOR
Yunanistan gezimizin ilk gün notlarını paylaştım.
Paylaştıklarımı şu cümleyle özetleyebilirim:
Yunanistan’da deniz bitmiş.
Yani bugüne kadar, AB’den gelen kaynaklarla refah içinde yaşayan Yunan halkını çok zor günler bekliyor.
Krizi nasıl atlatırlar bilinmez ancak bir gerçek var ki, Yunanistan’da artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.