Erkan tarafından yapılan yazılı açıklamada, Yunanistan’da düzenlenen referandumda kemer sıkma paketine “hayır” çıkmasının ardından Almanya ile yaşanan gerginliğin hızla arttığı ifade edildi.
Avro para birliğinin kredibilitesinin yaşanan gelişmelerden sonra çok daha fazla sorgulanacağını aktaran Erkan, Yunanistan’ın borcuna ilişkin müzakerelerin oldukça gergin bir ortamda geçtiği şu günlerde, tarafların uzlaşmadıkları her gün endişelerin bir nebze daha arttığını anımsattı.
Erkan, 2015 yılı başındaki genel seçimle iktidara gelen Syriza partisinin Yunan borç sorununun kökenine inme ve kalıcı çözümler bulma politikasına istinaden Eurogroup, Avrupa Merkez Bankası (ECB) ve Uluslararası Para Fonu (IMF) ile olan görüşmelerin hız kazandığını kaydederek, şu değerlendirmeleri yaptı:
“Yunan borç ödemesine ilişkin ‘saç tıraşı’ kavramı da bu dönem içinde çok konuşuldu. Avrupa, Yunanistan’dan borç ödemesi için kaynak yaratacak vergi ve maaş düzenlemeleri gibi bir dizi reform isterken, Yunanistan ise Avrupa Birliği’nin 1980’li yıllardan beri bahşettiği gelişmişlik düzeyinden taviz vermemek ve kesinlikle kemer sıkmamak yolunda ısrarcı oldu. Bir anlamda AB fonlarının 1980’li yıllardan beri sağlamış olduğu zenginlikten taviz verilmedi ancak zamanında bu fonları ekonomisini çeşitlendirmede ve yapılandırmada kullanmayan Yunanistan, ekonomik dinamiklerde meydana gelen bozulmalarla beraber küresel kriz döneminden beri ciddi bir darboğazın içine girdi.”
Erkan, Yunanistan’ın, ekonomide yapılandırmaya gitmemek, sırtını deniz taşımacılığı ve turizme dayayarak üçüncü bir sektörü oyuna sokmamak, 1990’lı yıllardan günümüze kadar gelen süreçte politikacıların popülist politikalarda Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) büyümesiyle uyumsuz maaş zamları yapmaları ve ücretlerin bütçe içerisindeki ağırlığının artmasına neden olmaları, 11 milyon nüfusa sahip ülkeye fazla gelecek altyapı harcamaları ve 2004 Atina Olimpiyatları’na yapılan harcamalar gibi hataları olduğunu vurguladı.
“Avro Birliğinin ana karar verici mekanizması, bölgenin lokomotifi olan Almanya”
ALB Forex Araştırma Uzmanı Erkan, Avrupa’da, özelikle Güney Avrupa’da birçok ülkenin sorun yaşadığını belirterek, yüksek dış borç ve yüksek işsizlik oranına sahip olan İspanya, İtalya, Portekiz gibi ülkelerin, yaşanan her türlü ekonomik darboğaza rağmen bir şekilde avro para birliği içerisinde kalmayı başardığını kaydetti.
Son dönemde Yunanistan’ın birlikten çıkması yolunda bir kamuoyunun da oluşturulduğunu dile getiren Erkan, şu ifadeleri kullandı:
“Aslında Avro Birliği’nin ana karar verici mekanizması, bölgenin lokomotifi olan Almanya. Haliyle Almanya’nın onayını almayan bir kararın Avrupa Birliği’nden geçmesi imkansız. Şu ana kadar Yunanistan’ın borçlarının silinmesi ve yapılandırılmasının yanı sıra kredi dilimlerinin serbest bırakılması gibi taleplerine en ciddi şekilde şerh koyan da Almanya. Yunanistan’ın, borçlarını ödeyen diğer ülkeler arasında kötü bir emsal yaratmaması isteği Almanya’yı haklı kılan bir faktör olabilir. Ancak Almanya ve Yunanistan arasında tarihe de dayanan anlaşmazlıklar ve çatışmalar mevcut. Dolayısıyla Yunanistan Almanya gerginliği geçmişe dayanıyor. Bu nedenle Yunanistan’ın da sıkıştığında başvurduğu bazı argümanlar söz konusu.”
Erkan, Yunanistan’ın Almanya ile olan ilişkilerinin, ülkenin Osmanlı İmparatorluğu’ndan bağımsızlığını kazandığı 1821 yılına kadar uzandığına dikkati çekerek, şunları aktardı:
“İlk kurulduğunda Mora Yarımadası ve Atina’dan ibaret olan Yunan Krallığı’nın ilk kralı ise Bavyera Prensi olan Otto von Wisselbach. Otto, 1832 Londra Konferansı’nda büyük devletlerce Yunanistan Kralı seçildi. Otto’nun iktidarında Alman yönetimin baskıcı anlayışı ve ağır vergileri, kralın kısa sürede halkın gözünden düşmesine yol açtı. Dış politikada İngiltere ve Fransa’nın hoşuna gitmeyen yayılmacı girişimlerde bulunması ve İtalya-Avusturya savaşında Avusturya’yı desteklemesi bu kralın kısa zamanda güç kaybetmesine ve tahttan vazgeçmesine neden oldu.”
“Avro para birliğinin kredibilitesi bundan sonra çok daha fazla sorgulanacak”
Enver Erkan, Yunanistan’ın tarihine bakıldığında istikrarsız dönemlerin hepsinde Almanya’nın ortaya çıktığını belirterek, Yunanistan’ın hala 2. Dünya Savaşı yıllarından doğan zararlardan dolayı Almanya’dan tazminat talebinin bulunduğunu anımsattı.
Nazi işgali yıllarının Yunan vatandaşları açısından çok zor geçtiğini vurgulayan Erkan, “300 bin Yunanlı açlıktan ve kötü koşullardan, 130 bin Yunanlı direniş sırasında ölmüş; 1 milyon 200 bin Yunanlı evsiz kalmış, Yunanistan Merkez Bankası’nın altın rezervleri Hitler’in Kuzey Afrika savaşlarını finanse etmek amacıyla boşaltılmıştır” ifadelerini kullandı.
Erkan, 2. Dünya Savaşı’ndan yenilerek çıkan Almanya’nın harap ve yıkık bir haldeyken, yaklaşık 300 bin Yunan işçinin, ülkede çıkan iç savaş nedeniyle Almanya’ya çalışmaya gittiğini dile getirerek, şunları kaydetti:
“1953 yılında ise savaştan ekonomisi çökmüş bir şekilde çıkan Batı Almanya’nın yüksek dış borcu, kreditör ülkeler tarafından silinmiştir. Yunanistan bu karara imza atan ülkelerden biridir. Bu dönemden sonra ise Batı Almanya kısa sürede ekonomik bir mucize yaratarak ayağa kalkmayı ve sanayide lider ülke olmayı başardı. Yunanistan’ın bugün ‘saç tıraşı’na en büyük dayanağı ve ‘Almanya da zamanında borcunu ödemedi’ argümanında bulunmasının nedeni budur.”
Erkan, şu anda Yunanistan’ın borç yapılandırması isteğine en şiddetle karşı çıkan ülkenin Almanya olduğunu belirterek, “Yunanistan’ın tarihe dayandırdığı istekleri söz konusu olabilir ancak finansal sistemin bu kadar geliştiği ve globalleştiği bir ortamda Yunanistan’a yapılacak bir ayrıcalık da domino etkisi yaratması ihtimali bakımından sorunlu ülkeler bazında krizin büyümesine neden olabilir” yorumunu yaptı.
Avrupa Birliği’nin Avro Bölgesi parasal birliği katılım koşullarındaki belirsizlik nedeniyle kusurlu olduğuna dikkati çeken Erkan, açıklamasında şu görüşlere yer verdi:
“Ekonomik dinamikleri birbirinden çok farklı olan ve farklı mali politikalar uygulaması gereken ülkeler, aynı para politikasına tabi olduklarından dolayı kendi ekonomileri üzerinde sınırlı hareket alanına sahip oluyorlar ve güçlü rekabetçi ekonomileri olan ülkeler, zayıf ekonomileri taşımak durumunda kalıyor. Yunanistan’ın kusurları ise AB fonlarını yapısal dönüşümler için kullanmak yerine popülist politikalar uygulaması, aşırı ve gereksiz devlet harcamaları yapması ve sırtını AB’ye dayayarak ekonomisini çeşitlendirmek ve rekabetçi hale getirmek gibi bir kaygı gütmemesi. Sonuç olarak; Yunanistan borçlarını ödemek, AB ise daha kabul edilebilir modeller önermek durumunda. Ancak anlaşma olsun veya olmasın; Avro Birliği’nin kredibilitesi bundan sonra çok daha fazla sorgulanacak.”