AK Parti İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Kalkınma Vakfı üyeleriyle Tuzla Ay Yıldız Sosyal Tesisleri’nde bir araya geldi. Burada konuşan Yıldırım, pazar günü sandık başına gidilerek İstanbul’un gelecek 5 yılı için karar verileceğini söyledi.
“PKK VE FETÖ AYNI KAYNAKTAN BESLENMEKTEDİR”
Bu kararı 10 milyon 500 bin İstanbullunun vereceğini dile getiren Yıldırım, “İstanbul, Türkiye’nin ebrusu. Türkiye’nin 7 renginin tamamı İstanbul’da. İstanbul’da yaşayan hemşehrilerimizi birbirleriyle etle kemik gibidir. Birbirimizden farklı düşünemeyiz, birbirimize şaşı bakamayız. Bu topraklarda biz kader birliği yapmışız. İstiklal mücadelesi yaparken omuz omuza olmuşuz. ‘Çanakkale geçilmez derken’ yine beraber mücadele etmişiz. Anadolu topraklarına ayak bastığımızdan bu yana, sevinçte de tasada da, iyi günde ve kötü günde de hep bir olduk, beraber olduk. Ülkemize, milletimize, göz dikenlere karşı birlikte mücadele verdik. Bizleri kendi içimizde tefrikaya düşürmek, ayrıştırmak, yerli ve milli bir proje değildir. 100 yıl önce başlamış bir projedir. Amaç, Türkiye’nin bölgedeki gücünü zayıflatmasıdır. PKK bölücü terör örgütü ve FETÖ terör örgütü aynı kaynaktan beslenmekte ve aynı yerden emir almaktadır” diye konuştu.
“PKK terör örgütünün Kürtler diye bir sorunu asla yoktur” diyen Yıldırım, şöyle devam etti:
“Kürtlerin de Türklerin de tek sorunu PKK bölücü terör örgütüdür. Bu örgüt bölgenin kalkınmasını geciktirmiştir. Bu örgüt, inanların gelecek ümitlerini yok etmiştir. Türk, Türk kardeşleri birbirine düşman etmiştir. Onun için zaman birlik ve kardeşlik zamanıdır. AK Parti ile yol çıktığımızda bir şeye karar verdik. İnkar politikalarına son verdik. Etnik kimliğimiz, bizim seçtiğimiz bir şey değil. Kürt, Türk, Gürcü, Laz mı doğacağız, buna biz karar vermiyoruz. Anamıza, babamıza biz karar vermiyoruz. O halde etnik kimliğimiz neden bir olumsuzluk olsun. Buradan açık söylüyorum; Etnik kimliğinizle gurur duyun. Herkes etnik kimliğiyle gurur duysun. Çünkü, o sizin gururunuzdur, doğuştan gelen hakkınızdır. Bunun üzerinden sizi yargılamaya kalkanlar, tarih boyunca büyük acılar yaşattılar. O acıları yaşatanların bugün, ‘Sizi kucaklıyorum’ diye etrafınızdan dolaşması tam bir iki yüzlülüktür. CHP zihniyeti denilince aklınıza neler geliyor? Babalarınız, dedeleriniz anlattıklarını bir hatırlayın. Dersim’i hatırlayın! ‘İnkar politikalarını ayaklarımızın altına alıyoruz’ dedik. Neyi inkar ediyorsun kardeşim. Neysek oyuz. Rabb’imizin verdiği hasleti nasıl inkar ediyorsun? Tabii farklılıklarımız olacak. Ana dilimiz, göz rengimiz, ten rengimiz farklı olabilir. Ama farklı olmayan bir şey var. Gözlerimizden düşen damlaların rengi hep aynı. Acılarımız hep aynıdır. Dolayısıyla sevinçlerimiz de aynı olmak zorundadır. Onun için 17 yıldır, bölgeye ayrımcılık yaptık. Bölgenin kalkınma açığını kapatmak için çok daha fazla yatırım yaptık.”
“FETÖ, PKK, DAEŞ BU PROJELERİN DEVAMIDIR”
Bölgeye yol ve havalimanları yapıldığını ancak hep PKK engeliyle karşılaştıklarını hatırlatan Yıldırım, “Yüksekova Havaalanını hatırlıyorum. Tam üç sene geciktirdiler. 99 kere şantiyemiz yakıldı. Huzurumuzu bozmaya çalıştılar. Her şeye rağmen ‘inadına yapacağız’ dedik. Yol da yaptık, havalimanı da yaptık. Kardeşlik buradan geliyor. Kardeşlik, kendin için istediğinin daha fazlasını kardeşin için istemekten geliyor. Gençlerimizi dağda değil, liselerde, üniversitelerde geleceğe hazırlamak için elimizden geleni yapacağız. ‘Türkiye bu bölgede çok oluyor’. Bazılarını rahatsız ediyor. Türkiye, ‘Doğu Akdeniz’de benim de hakkım var’. Savunma sanayini kurarken, ‘Kimseden icazet almam’ diyor. Bu bazılarını rahatsız ediyor. Onun için hem ekonomik hem de sosyal olarak üzerimize gelerek, kardeşliğimizin, birliğine ve beraberliğine yönelik oyunlar oynanıyor. Birtakım projeler hayata geçiriliyor. FETÖ, PKK, DAEŞ bu projelerin devamıdır” ifadelerini kullandı.
Yıldırım, hiç kimsenin etnik kimliğini mesele yapmadıklarını ifade ederek, aynı vatanın paylaşıldığını vurgulayarak, “Rabb’imiz, peygamberimiz, kıblemiz bir. Biz biriz, beraberiz, kardeşiz ve birlikte Türkiye’yiz” dedi.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Kalkınma Vakfı üyelerinin göstermiş olduğu ilgiden çok memnun olduğunu kaydeden Yıldırım, şunları kaydetti:
“Doğru yanlış. Kayırmacılık, hemşehricilik, mikro milliyetçilik, bunlar çok konuşuluyor. Bazen algı, olgunun önündedir. Bunlar benim için önemlidir. Sizlerin duası ve desteğiyle eğer bu göreve gelirsem, ayrı gayrı yok. Bütün hemşehrilerime aynı şefkat ve aynı sevgiyi göstereceğim. Mutlaka bölge insanlarından yakın çalışma arkadaşlarımı olacaktır. Herkese hak ettiği kadar yer verilecek. Hiç kimse kendini, yalnız bırakılmış, dışlanmış hissetmeyecek. Bunu açık kalplilikle ve samimiyetle buradan ifade ediyorum. Hepimiz, sorumluyuz. Kaygımız aynı. Daha iyi bir gelecek, ülkemizin daha da kalkınması ve kardeşliğimizin pekişmesinin neresi yanlış? Gönül kırmak kolay, gönül yapmak zordur. Biz zora talibiz. 16 yıldır bunu yapıyoruz. Zaman zaman yanlış derinleştirmek değil. Bunların üzerine bir sünger çekip, yeni bir güne, yeni bir geleceğe başlangıç yapma zamanıdır.”
“TÜRKİYE AYAKTA DURURSA, BÖLGE AYAKTA DURUR”
Hiçbir kimsenin adını almadığı, telaffuz etmediği dönemde, inkarcılığı reddeden bir siyasi anlayışın temsilcileri olarak işe başladıklarının altını çizen Yıldırım, “Bugün herkes ana dilinden konuşabiliyor mu? Ana dilde eğitim yapılabiliyor mu? Ayrımcılığı içeren bütün kanun maddeleri sistemimizden ayıklandı mı? Kürt Enstitüleri var. Kürtçe ile ilgili bölümler var. Kürtçe yayın yapan devlet ve özel televizyonlar var. Bugün Kuzey Irak ile ekonomik münasebetlerimiz, en ileri düzeyde. O zor şartlarda bile yani bir referandum tecrübesi yaşandı, o zor zamanlarda yine sınır kapılarımızı kapatmadık. Karar vericilerin, yöneticilerin hataları olabilir. Bu hataların bedelini bir millet, Kürtler ödeyemez. Aramıza fitne girmesine müsaade etmeyeceğiz. İnanç farklığından, yaşam tarzından dolayı husumet içinde olmayacağız. Bunlar tercihlerimizdir. Bunlar bizim kararlarımızdır. Bunlar, asla bir baskı aracı olarak kullanılamaz. Tersi de olamaz. Her türlü ayrımcılık, baskı, eşit şekilde karşılık görmeli ve ret edilmelidir. Birleşmenin başka yolu yok. Çok acılar çektik, bedeller ödedik. Şimdi artık, gücümüzü, enerjimizi birleştirme ve ülkemizi bölgede güçlü yapma zamanıdır. Türkiye ayakta durursa, bölge ayakta durur. Onun için hedef Türkiye’dir” diye konuştu.
“AMERİKA’SI, AVRUPA’SI HERKES BURNUNU SOKTU”
“Ne oluyor kardeşim, İstanbul seçimi yapıyoruz” diyen Binali Yıldırım sözlerini şöyle tamamladı:
“Amerika’sı, Avrupa’sı herkes burnunu soktu. Sanki Türkiye seçimi yapılıyor. Bu bile bir şeyi gösteriyor: Türkiye’nin istikrarının ne kadar önemli olduğunu bir kez daha bu seçimler göstermiştir. Kimseye husumetimiz yok. Rakibim kendini, biz de kendimizi anlatıyoruz. Kendimi de diğer adayla kıyaslayacak değilim. Böyle bir hadsizlik yapamam. Rakibimdir. Ama ben, İstanbulluların, hemşehrilerimin takdirine bırakıyorum. Görülecek makamların birçoğunu gördüm. Mesele mevki makam değil. Başbakanlık koltuğunu bırakırken, ‘Bir Ali değil bin Ali feda olsun’ diyerek bıraktım. Yeter ki, Türkiye’nin istikrarı sürsün ve vesayet dayatmalarından kurtulmuş olsun. Şimdi zaman bu şehre vefa borcunu ödeme zamanıdır. Topal Dursun’un oğlu Binali Yıldırım ile birlikte var mısınız? O zaman pazara sandık başına gidiyoruz.”
Toplantıda AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, eski Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Kalkınma Vakfı Başkanı Hüsamettin Korkutata ve Tuzla Belediye Başkanı Şadi Yazıcı kısa birer konuşma yaparak Yıldırım için destek istedi. Program, aile fotoğrafı çekimiyle sona erdi.
SORULARI YANITLADI
Yıldırım, toplantının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını da cevapladı. Anadolu ve Avrupa Yakası Hafriyatçılar Derneklerinin başkanlarıyla da birlikte olduklarını dile getiren Yıldırım, bu sektördeki insanların sorunlarına duyarsız kalmayacaklarını söyledi.
Hafriyatçıların; İstanbul’un inşası, imarı, güzelleştirilmesi gibi pek çok konuda büyük katkıları olduğunu aktaran Yıldırım, şöyle devam etti:
“İstanbul’un yükünü taşıyorlar. Onların sorunu bizim sorunumuzdur. Sorunun ana kaynağı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığının mevzuatından geliyor. Mevzuatın iyi anlaşılmaması, uygulanamaması sebebiyle büyük cezalarla karşı karşıya gelmiş durumdalar. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin kesmiş olduğu cezalar var. Bugüne kadar tahakkuk edilmiş ceza miktarı 300 milyon civarında. 60 bin kişinin doğrudan çalıştığı, 15 bin kamyonun, 3 bin iş makinesinin gece gündüz çalıştığı ve 200 bin aileye hizmet eden bu önemli sektörün sorunlarına duyarsız kalamayız. Şimdi de makul olmayan bu cezaların bir şekilde halledilmesi için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Bu bir yasal düzenleme meselesidir. İnşallah pazar günkü seçimlerde İstanbulluların desteğiyle belediye başkanı olursak öncelikli olarak ele alacağız. Olmasak da fark etmez. Vatandaşımızın derdi bizim derdimizdir. Onların yanında bu mücadeleye devam edeceğiz.”
“BİZİM İŞİMİZ DEĞİL, MAHKEMELERİN İŞİDİR”
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sancaktepe’de bir açıklama yaptı. ‘Valimiz seçim sonrası hukuki süreçte hakkını arayacaktır. Bu süreç Ekrem İmamoğlu’nun önünü de kesebilir, yargının kararıyla’ dedi. Siz neler söylersiniz bu konuyla ilgili?” sorusuna Yıldırım, şu cevabı verdi:
“Türkiye bir hukuk devleti. Eğer birisi mağdur olmuşsa tabii ki hakkını arayacaktır. Ordu Valisi de olabilir, sade bir vatandaş da olabilir, bir belediye başkanı da olabilir. Türkiye adalet sistemi içerisinde bu meseleler ele alınır ve sonuç ortaya çıkar. Şeriatın kestiği parmak acımaz. Peşinen kime ne karar verileceğini söylemek adil olmaz. Bizim işimiz değil, mahkemelerin işidir.”
Moderatör İsmail Küçükkaya ile CHP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Ekrem İmamoğlu’nun bir otelde görüşmesinin sorulması üzerine Yıldırım, “Bana yüz yüze görüşme konusunda bir talep gelmedi. Benim de ‘Yüz yüze görüşmek istemiyorum.’ diye bir dönüşüm de yok. Bu işi evirip çevirmeye de lüzum yok. Yapılan iş siyaseten gayriahlaki bir iştir. Adayın birinin moderatörle bir mekanda görüşmüş olması kabul edilebilir bir şey değildir. Adayın güvenilirliğine gölge düşürmüştür” ifadelerini kullandı.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal’ın, “Moderatörün iki adayla görüşmesini biz söyledik” dediğinin hatırlatılması üzerine Yıldırım, şunları kaydetti:
“Doğrudur. İki adayla görüşülmesini onlar söyledi. Ama adayın biriyle yüz yüze, bir mekandan görüşülmesi, diğeriyle telefonda görüşülmesi, her halde onların fikri değil. Yani Mahir Bey, ‘Bizim adayla telefonda görüşseniz de olur. Ekrem Bey ile oturun yüz yüze konuşun, değerlendirme yapın mı?’ demiş. Mesele burada adil ve eşit mesafede durmak. Onun dışındakiler teferruattır.”
“OLAYLARI ÇARPITMAYA GEREK YOK”
Binali Yıldırım, kullandığı makam aracıyla ilgili iddialara ilişkin soru üzerine, şunları söyledi:
“Ben bu tartışmaları esefle izliyorum. Benim hakkımda başka buldukları bir şeyi olmayanlar, aracım, Başbakanlık evinde oturduğum gibi hakikati olmayan konularla uğraşıyorlar. Ben 17 yıldır bu ülkeye hizmet ediyorum. Milyarlarca lira bütçe yönettim. Her kuruşun hesabını verdim. Bundan sonra da vermeye hazırım. Olayları çarpıtmaya gerek yok. Bu ülkede Başbakanlık yapmış, Meclis Başkanlığı yapmış herkese, şahsına, gece-gündüz, 24 saat, hiçbir kısıtlamaya mahal olmadan araç verilir. Korumalar verilir. Kaldı ki, ben bunları en asgari düzeye indirmiş durumdayım. Bu konuda zaten haksız bir saldırıyla karşı karşıya olduğum için koruma bile doğru dürüst yanımda taşımıyorum. Bütün bu düzenlemeler benim dışımda yapılan şeyler. İstesem de bunları ret edemem. Çünkü, ben Türkiye Cumhuriyeti’nin 15 Temmuz darbesini yaşamış bir Başbakanım. Bu konuların gündeme getirilmesini kınıyorum.”
Yıldırım, sosyal medya hesabında aylık mavi kartı indirimi yapılacağına ilişkin bir bilgiyi paylaştığı hususunda “Daha önce öğrencilere indirim yapılmıştı. Şimdi, normal aylık abonman mavi kartını da 205 liradan 165 liraya indireceğiz. Böylece 500 bin civarında aylık mavi kart olan bütün İstanbullular, bu indirimden yararlanmış olacaklar” ifadelerini kullandı.